Fehmi Koru*
Ölüm zaten herkes için katlanılması zor bir gerçeklik. Çocuğun ölümüne katlanmak ise daha zor. En zoru ise, bir yakınını, en sevdiğini intihar yüzünden kaybetmek…
Amerika’nın başkentinden yazılan bu yazı için intiharla ölümden başka konu mu bulamadım?
Elbette hayır. Yazılacak konu çok. Ancak, kendim on bin kilometre uzakta olsam bile aklım Türkiye’de kaldığı ve geçenlerde burada değindiğim Rabia Naz ile ilgili yeni gelişmeler yaşandığını fark ettiğim için konu ilgimi çekti.
ABD’de intihar vakaları müthiş bir artış kaydediyor. 2007 ile 2017 arasında geçen on yıl içerisinde tam yüzde 24 oranında artmış intiharlar. 24 yaşına kadar olan genç intiharlarında artış oranı ise yüzde 56. Her iki Amerikalı yetişkinden biri hayatında en az bir kere bir intihar vakasının üzülen tarafı halini almış. Bir yakınını intihar olayında kaybedenlerin yüzde 35’i bundan dolayı zayıftan şiddetliye varan derecede gerilime maruz kalıyormuş.
Bu bilgiler ‘Journal of Affective Disorder’ dergisinden, ama ben ondan alıntılayan Wall Street Journal (WSJ) gazetesinden (3 Aralık 2019) aldım.
Gazete, bir yakınını böyle feci bir olayda kaybeden gerçek şahıslarla görüşerek, onların sonradan yaşadıklarını değerlendirerek haberini hazırlamış. Okuduğunuzda, doğal ölümler sonrasında pek rastlanmayan türden psikolojik yıkıntıların, intihar vakaları sonrasında, aile bireylerini, sevenlerini derinden sarstığını öğreniyorsunuz.
Kabullenmek istemiyor insanlar. Önce kendilerini kabahatli görüyor, sonra da suçlayacakları başkalarını aramaya başlıyorlar.
Rabia Naz olayı işte bu noktada devreye giriyor.
Yaklaşık bir yıl önce, Giresun/Eynesil’deki evinin önünde, üstü başı kanlı ve yığılmış halde bulunan, hastaneye götürüldüğünde hayatını kaybeden 10 yaşındaki bir kız çocuğu Rabia Naz. Ölüme yol açan yaraların nasıl meydana geldiği tam anlaşılamıyor. Resmi ağızlar olayın ‘intihar’ olduğu kanaatindeler; aile bireyleri ise başka bir sebepten kuşkulanıyor. Aile adına kız çocuğunun babası olayı bir aracın çarpmasıyla ilintilendiriyor ve dosyanın üstünün kapatılmak istenmesini de etkili bir yerel siyasinin yakınını kurtarma çabasına bağlıyor.
İmam Hatip öğrencisi kızının intihar etmiş olduğuna inanmıyor baba. Dosyanın kapatılmasına da isyan ediyor.
Bu hafta başında Rabia Naz’ın babası gözaltına alındı, hakkında soruşturma başlatıldı. İstenen, onun bu iddiasından vazgeçmesi ve kızının ölümünün intiharla olduğunu kabul etmesi…
Giresun’un Eynesil kazasında 1,5 yıl önce meydana gelmiş olan bir olayın gerçek sebebinin ne olduğunu binlerce kilometre uzaktan yazmanın anlamsız kaçacağını ben de biliyorum elbette; zaten sebep hakkında daha önceki yazımdan farklı bir yaklaşımım da olamaz. Özellikle aile fertlerini rahatlatacak ciddiyette yeni bir soruşturmaya ihtiyaç olduğu açık. Bunu da o gün olayın olduğu saatte kız çocuğunun bulunduğu mekanın yakınından geçmiş kişiler bulunarak sağlamak zor değil. Cep telefonların kayıtları gerçeği ortaya çıkarmada yeterli olacaktır.
Çocuğunu henüz 10 yaşındayken kaybetmek, kayıp şekli nasıl olursa olsun, anne babayı perişan eder; bir de ölümün çocuğun kendi eliyle -intihar- gerçekleştiği iddiası o perişanlığı dayanılmaz boyutlara taşır.
Rabia Naz’ın aile bireylerinin psikolojik durumunun ilgililer tarafından pek düşünülmediği anlaşılıyor.
Üstünü kapatma çabası gibi görünen telaş bu düşüncesizliğin dışa vurumu gibi.
Babayı gözaltına alma, hakkında soruşturma açma ailenin kuşku ve endişelerini artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
İnsan zihni dünyanın en hızlı işleyen makinesidir. Bir anda yüzlerce hatta binlerce fikir kırıntısı ile meşgul olur zihinler. Kuşku ve endişe mantıklı davranışlarla ortadan kaldırılmaya çalışılmazsa sürekli çalışan zihin daha koyu bir karanlığa sebep olur.
Yanlış yöntemler kuşkuları ayrıca besler.
Küçük Rabia’nın çarpıp kaçma sonucunda değil de onun kendisini yüksekten bırakarak kendi ölümüne yol açtığına gerçekten inanan yetkililer, şimdiye kadar sergiledikleri türden yanlış yöntemlere başvuracaklarına, acılı insanların zihinlerini rahatlatacak bilimsel yöntemleri denemelidirler.
WSJ gazetesindeki haberde, muhtemelen bilimsel dergiden alınan bilgiler ışığında, yakınlarını kaybeden insanlara nasıl davranılması gerektiğine dair bir dizi bilimsel yöntem anlatılıyor. Yöntemlerin hiçbiri Giresun’da Rabia Naz’ın ailesine uygulananlara uzaktan yakından benzemiyor.
Bilimsel olmayan yöntemler, açıklama isteyen aile bireylerinin üzerine gitmeler, korkutmalar, bu mağduriyetleri yaşayan aile bireylerine, kendilerinin haklı olduğunu ve ısrarcı davranırlarsa gerçeğin ortaya çıkacağını düşündürür.
Sadece onlara değil, benim gibi uzaktan konuyu izleyenlere de…
*Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır.