Gündem

Fehmi Koru: Türkiye, Mısır'ı yeniden kazanmanın bir yolunu bulmalı

"Muhammed Mursi Mısır’ın demokratik yöntemle seçilmiş ilk cumhurbaşkanıydı"

18 Haziran 2019 08:00

Fehmi Koru*

Muhammed Mursi Mısır’ın demokratik yöntemle seçilmiş ilk cumhurbaşkanıydı. Makamda bir yılını henüz doldurmuşken (30 Haziran 2012 – 3 Temmuz 2013) hükümetinde savunma bakanlığı görevini teslim ettiği Gen. Abdülfettah el-Sisi’nin düzenlediği askeri darbe ile devrilmişti. O gün bugündür cezaevindeydi ve hakkında açılmış sayısız davalardan yargılanmaktaydı. Dün mahkemede söz aldıktan kısa süre sonra yere yığıldı; götürüldüğü hastanede hayatını kaybetti.

Şehit oldu.

Mısır Arap Dünyası’nın her bakımdan en önemli ülkesidir. Önemi yüzünden de halkının başı bir türlü dertten kurtulamamıştır. Krallığı bir darbeyle deviren askerler (1952) ‘Arap baharı’na kadar devlet yönetimini sıkı bir biçimde kendi ellerinde tutmuş, halka nefes alma özgürlüğü bile tanımamışlardır.

‘Arap baharı’ ile hareketlenen halkın kendi kaderine sahip çıkarak gerçekleştirdiği demokrasi deneyimi, yapılan özgür seçimle Muhammed Mursi‘nin cumhurbaşkanlığına gelmesini sağlamıştı.

El-Sisi darbesi o deneyimi daha en başında boğdu.

Mursi’ye reva görülen muamele

Cezaevinde kötü muamelelere maruz kaldığı, şeker ve tansiyon rahatsızlıkları bulunduğu halde gerekli tedavinin kendisinden esirgendiği, ilaçtan yoksun bırakıldığı biliniyordu. Duruşmalarda kafes arkasında tutuluyor, kendisini savunmasına engeller çıkartılıyordu. Aile fertleriyle ilk kez tam dört yıl sonra görüşmesine izin verilmişti; o da kısa bir süre için…

Pek çok davadan yargılanıyordu, yargılandığı bir davadan idam cezasına çarptırılmıştı. Rejim, cezasının infazı için uygun zamanı bekliyordu.

Askeri darbeyle devrilmek yerine, Mursi ve siyaset arkadaşlarına yönetimde kalma kolaylığı sağlansaydı ve Arap Dünyası’nın bu en önemli ülkesi bölgede ‘demokrasi’ örneği haline gelseydi ne olurdu?

Mursi kendisini yönetime taşıyan demokrasiyi gözden çıkarıp bir diktatöre dönüşür müydü?

Deneyim yalnızca bir yıl sürdüğü için bu iki sorunun cevabını vermek artık mümkün değil.

Cevap verilmesini sağlayacak bir süre, Mısır’dan, Mursi ve arkadaşlarından esirgendi.

Mısır’da demokratik yoldan gerçekleşen rejim değişikliği sürecinde Türkiye yanlışlıklara düşülmemesi için bayağı çaba göstermişti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Kahire’de Mursi ve yönetiminde yer alan kadronun önemli isimleriyle görüşüp onlara Türkiye’deki AK Parti deneyimini aktardığı gibi, o sırada başbakan olan Tayyip Erdoğan da, Kahire’de, ‘demokrasi ve laiklik’ eksenli konuşmalar yaparak yeni yönetime istikamet ayarı vermek istemişti.

‘Arap baharı’nı kışa döndüren askeri darbe sonrasında da, Türkiye, yapılmak istenene en şiddetle karşı çıkan ülke oldu.

Bugün Türkiye ile ilişkileri buzdolabında olan Mısır, ABD ve İsrail’in bölgedeki en yakın müttefiki. Özellikle Donald Trump nezdinde en takdir gören Arap lider o. Beyaz Saray’da iki kez ağırlandı el-Sisi ve Trump onun için her fırsatta “Çok önemli işler yapan büyük cumhurbaşkanı” sıfatını kullanmakta.

ABD, değişik uluslararası kurumların şikayetlerine sebep olan Mısır’daki insan hakları ihlallerine hiç ses çıkarmıyor. Mursi’nin bir zamanlar lideri olduğu ‘Müslüman Kardeşler’ örgütünü, Mısır’daki askeri yönetim ve Körfez’deki bazı ülkeler gibi ‘terör örgütü’ olarak ilan etmeye hazırlanıyor Washington.

Bir roman ve etkisi

Galiba Mursi’nin kaybına derinden üzüntüyü İslam Dünyası’nda en fazla duyan ülke de Türkiye.

Bunun anlaşılabilir sebeplerinden biri bir romandır.

Hekimoğlu İsmail’in 50 küsur yıl önce (1967) yazdığı ‘Minyeli Abdullah’ romanı Mısır’da geçer. Aslında roman için öylesine seçilmiş bir yerdir Mısır. O günlerde İslam Dünyası içerisinde yer alan ülkelerin pek çoğunun, romanda tasvir edilen zorlu günleri insanlarına yaşattığı bir gerçektir ve yazar bunu her fırsatta vurgulamıştır.

Minyeli Abdullah’ın kitapçı raflarına çıktığı günlerde Mısır’daki Cemal Abdünnasır yönetimi, Muhammed Mursi gibi Müslüman Kardeşler mensubu olan Prof. Seyyid Kutub’u idam etmişti.

Ülkemizde 50 yıl boyunca en çok satılmış ve okunmuş romanlar sıralamasında ilk sıralarda yer almıştır Minyeli Abdullah

El-Sisi darbesi sonrasında Mısır, muhaliflerin cezaevlerine tıkıldığı, silahlı mücadeleyi kategorik olarak reddetmiş insanları ‘terörist’ olarak yargılayan bir rejime sahip. Yüzlerce, binlerce insan uyduruk iddialarla yargılanıyor. 2014’ten bu yana tam 44 kişi siyasi gerekçelerle idam edildi; yaklaşık 50 kişi daha aynı cezaya çarptırıldı, infazları bekleniyor.

Ne yapılabilir?

Hiç kuşkusuz Türkiye’nin darbeye ve sonrasında başgösteren uygulamalara verdiği tepkiler haklı, ancak sonuç almada o tepkilerin hiçbir etkisi yok. İlişkiler kopuk ve aslında birliktelikleri bölgedeki dengeleri olumlu değiştirebilecek iki ülkenin (Türkiye ve Mısır) arasının kopuk oluşunun kimseye yararı bulunmuyor. Mursi’nin kaybına kadar varan gelişmeler Ankara’nın Mısır üzerinde etkili olabileceği daha esnek bir politik tavrı benimsemesinin doğru olabileceğini düşündürüyor.

Oradan Türkiye’ye ‘düşman’ gözüyle bakılması Arap Dünyası’nın bu en önemli ülkesinin yanlışlarına yeni yanlışlar eklenmesi sonucunu getiriyor.

Mısır’ı yeniden kazanmanın bir yolu bulunmalı.

Allah’tan Muhammed Mursi’ye rahmet diliyorum.

*Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır