Gündem

Fehmi Koru: Referandumda sonucu benim gibiler belirledi

"Medya hâkimiyeti ters tepmiş olabilir"

20 Nisan 2017 15:52

Fehmi Koru*

Referandum sonrasında yapılan yorumları okuyor, TV ekranlarına yansıyan değerlendirmeleri dinliyor musunuz?
‘Evet’ oylarının az farkla önde çıkması sonrasında yapılan yorumlar ve değerlendirmeleri…
Ülkemizdeki 30 büyük kentten İstanbul ve Ankara’nın da içinde yer aldığı 17’sinin ‘Hayır’ cephesinde yer aldığına bakıp yapılan yorum ve değerlendirmeleri…

Ben maalesef okuyor ve kısmen de olsa dinliyorum.

Maalesef, çünkü yorumların çoğuna katılmıyorum, değerlendirmeler de bana yavan geliyor…
Yazılan ve söylenenlerde kendimin, yakın çevremin ve yazdığım platformlarda görüşlerini açıklayan kalem arkadaşlarımın gerekçelerini göremiyorum çünkü…

Ülkede bizler az değiliz

Bilen biliyor: Referandum kampanyası başladığında sistem değişikliği gibi ciddi bir konunun halkın oyuna sunulmasından rahatsızlık duyduğumu, parlamenter sistemi ülkemizin tarihine ve coğrafi gerçeklerine daha uygun bulduğumu yazdım. Buna rağmen, ‘başkanlık sistemi’ isteyip aşkla savunanların ikna faaliyetlerine açık olduğumu da belirttim.

Sandık başına gidilmesinden hemen önce yazdığım yazılarda da, ikna olmadığımı ve ‘Hayır’ oyu kullanacağımı kendim açıkladım.

Lâfımı eğip bükmeden…

Yalnız olmadığımı yazılarımın yayınlandığı bu siteye yorumlarıyla katılma zahmetine katılanların katkılarından ve yönettiğim internet haber ve yorum gazetesi OCAKmedya’da çıkan yazılardan biliyorum.

Kalabalık bir kitlemiz var bizim.

Referandum sonucu zafer mi hezimet mi?

Günlerdir gazetelerde çıkan yorumlar ve ekranlarda yapılan değerlendirmeler bu kalabalık kitleyi hiç göz önüne almıyor.

Bir grup yorumcu, ‘Evet’ oylarını AK Parti ve MHP ittifakı ile bağdaştırıp bu cephenin kazandığı veya kaybettiği yerler üzerinde yoğunlaşıyor.. buna karşılık, ‘Hayır’ oyu vermişleri de CHP, HDP ve biraz da Saadet Partisi’ne mal ediyor.

Pazar günü yapılan.. bir seçim olsaydı.. bu yorumlar bir anlam taşıyabilir.. partilerini terk edenler veya kendilerine yeni parti arayanlardan o zaman söz edilebilirdi.

Oysa Pazar günü bir soruya cevap vermek üzere sandık başına gittik biz; şu soruya: “Parlamenter sistem devam mı etsin, yoksa bize özgü başkanlık sistemine mi geçelim?”

Soruya ben ‘Hayır’ cevabını verdim, milyonlarca başka kişiyle birlikte…

‘Evet’ oyu verenlerin de.. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti’nin.. var olan sistemin ellerini kollarını bağladığını.. yeni sistemin ülkenin önünü açacağını.. sistem değişirse uçuşa geçeceğimizi ileri sürmelerini.. dikkate alarak bu yolda oy kullandıklarını sanıyorum.

Aksini düşünmem için bir sebep de göremiyorum.

İyi de, bir gazetede köşesi de bulunan bir AK Parti milletvekilinin şu yorumu ne oluyor:

“16 Nisan’da çok büyük bir zafer kazandık. CHP, HDP, PKK, FETÖ ve FETÖ’nün maşası olmuş sözde milliyetçiler el ele verdiler. Yetmedi, arkalarına Avrupa’nın en güçlü devletlerini aldılar. Kampanya süresince sınır tanımadılar. Her türlü yalanı boca ettiler. Buna rağmen onlar kaybettiler, biz kazandık, Türkiye kazandı. / 1 milyon 300 binden fazla oy farkıyla kazandık. Çok büyük bir fark.”

Kimseyle el ele vermedim, vermedik, arkamıza herhangi bir devleti de almadık; kampanya boyunca hiçbir biçimde yalan-dolana sapmadık…
Dahası kendimi hezimete uğramış gibi de hissetmiyorum, savaştığımızı fark etmediğim için ortada bir ‘zafer’ filan da görmüyorum.

‘Zafer’ ise bu referandum sonucu, kime/kimlere karşı alınmış bir zafer?
Halkın yarısını karşısına alan bir anlayış iktidarda kendisini nasıl güvende hissedecek? Kararlarını nasıl sağlıklı alacak? ‘Hezimete’ uğrattığına inandıkları o kadar insanı.. iç ve dış bir takım güçlerin ‘maşası’ olarak görüyorlarsa.. içeride çağdışı bir ‘güvenlik devleti’ne dönüşmek, dışarıda da var olan ittifaklarını çözmek dışında bir seçenekleri yok demektir…

Ne kadar zor olur böyle bir anlayışla Türkiye gibi bir devleti yönetmek…

Medya hâkimiyeti ters tepmiş olabilir

Oysa, dediğim gibi, ‘Hayır’ oyu kullanan pek çok insan.. benim gibi.. dışarının etkilemesine yüz vermezken.. içeride yürütülen kampanyalardan etkilenmeye kendilerini açık tuttu.. ‘Evet’ tezleri haklı argümanlarla savunulmadığı için de.. sandık başına gittiğinde.. ‘Hayır’ tercihini yapmakta tereddüt etmedi…

Bu insanların partilerin tavırlarından daha çok birbirlerinden etkilendiklerine de eminim.

Propaganda bombardımanı.. medyaya hâkimiyet.. gazete köşelerinde ve ekranlarda yavanlık hissi veren tek seslilik.. ters bile tepmiş olabilir.

Aynı durum bugün de devam ediyor ve galiba ‘Evet’ cephesinden yeni kaçışlara yol açıyor.

Uyarmak benim görevim.


* Bu yazı Fehmikoru.com'da yayınlanmıştır