Fehmi Koru*
Bugüne kadar referandumdan ‘Evet’ sonucu çıkmasını bekleyenler.. hiç değilse bazıları.. dün geceden başlayarak görüşlerini değiştirmiş görünüyorlar…
Hava ‘Hayır’ tarafına dönmüş…
Gerekçeleri de var: CHP bildiğimiz CHP gibi davranmıyormuş…
Kusura bakılmasın, ama ben bu gerekçeye katılmıyorum.
Hava raporu için vakit erken
Yanlış anlaşılmayı asla istemem; anamuhalefet partisinin referandum öncesinde takındığı tavrı, belirlediği çizgiyi kendisi açısından olumlu buluyorum. Hayli zamandır ayrışmış ve cepheleşmeye başlamış olan toplumu gerecek tavırdan kaçınması.. kendisi için biçilmiş ideolojik kalıplar dışına taşması.. referandumu gerçek sınırları içerisinde değerlendirip tartışmayı o sınırlara uyarak yürütmesi.. siyaseten akılcı bir yaklaşım.
Bunun elbette toplumdan geri dönüşü olacaktır.
Ancak referandum günü sandığa ‘Evet’ oyundan daha fazla ‘Hayır’ oyu atılacak.. ve anayasa değişikliği arayışı akamete uğrayacaksa.. bunun sebepleri teke indirgenemeyecek kadar fazla olacaktır.
Esas konuya girmeden önce bir noktaya mutlaka değinmeliyim: Referanduma daha 5 hafta var; bu hiç de az bir süre değil. Bugünkü duruma bakarak sandığa yansıyacak oyla ilgili hava tahmininde bulunmak için biraz erken. Kampanyaların bundan sonra alacağı biçim, muhtemel iç ve dış faktörler, her zaman olduğu gibi, sandığın ortaya konduğu güne kadar zihinleri etkileyecektir.
Zihinleri terör/savaş etkiler
Terörün şimdilerde gündemi fazlaca meşgul etmemesinin hiç mi etkisi yok? Etkisi varsa, o etki, CHP’nin izlediği politikadan daha mı az?
Kolay unuttuğumuz için, yakın döneme ait bir bilgi olsa bile, son iki seçimi hatırlamamızda yarar bulunuyor: 2015 yılında 7 Haziran ve 1 Kasım tarihlerinde yapılan seçimleri…
İlk seçim (7 Haziran 2015) öncesinde ülkemiz ‘barış süreci’ de denilen bir yöntemle köklü sorununu çözmeye çabalıyordu ve sürecin en önemli göstergesi, terör örgütünün eylemine ara vermesiydi.
Sonraki seçim (1 Kasım 2015) öncesinde ise, ülkemiz yeniden terörün hüküm sürdüğü bir ortamda sandığa gitti.
Aradaki 9 puanlık artışın en önemli sebebinin ‘terör’ olduğunu söyleyebiliriz.
Yarın yeniden eylemler başlasın dengeler birdenbire değişebilir…
Terör şimdilik başını göstermiyor, buna karşılık Türkiye’nin sınır ötesinde IŞİD’e karşı savaş ve PYD/YPG güçlerinin planlarını bozma amaçlı operasyonlarında can kayıpları oluyor, şehitler veriliyor…
Bunun da 16 Nisan günü oy kullanacakların kararlarını etkilemesi beklenebilir.
Acaba hangi yönde olacaktır bu etkileme?
Daha da önemlisi, ‘Evet’ oyu kullanılması için seçilen argümanlar ve onlara yardımcı olması beklenerek dışarıyla girişilen ağız dalaşının uyandırdığı hislerin insanlar üzerinde nasıl etki yapacağının ölçülememesidir.
Seçimler öncesinde ABD ile veya Avrupa ülkeleriyle didişilmesi sandığa iktidar lehine dönüşle sonuçlanıyordu. Acaba ‘sistem değişikliği’ konulu bir referandum öncesinde aynı türden bir kavga benzer sonucu doğurur mu?
Özellikle liderleriyle kavga edilen ülkelerde yaşayan ve oy kullanacak olan vatandaşlar buna ne der? Sürtüşmenin yaşadıkları toplum ve devletle kendilerini zor duruma düşürme ihtimalini düşünerek oy kullanırlarsa ne olur?
Gerçekten cevaplarını bugünden bilmenin zor olduğu sorular bunlar…
O ülkelerin büyük bölümü Türkiye’den gidenleri çalıştıracak kadar kalkınmış ve müreffeh ülkeler; neredeyse hepsi parlamenter sistemle yönetiliyor. Bunu da unutmamak gerekiyor.
Sistemler genellikle tepeden inme değişir
Bir önemli nokta daha var: Sistemler değişmesine değişiyor, ancak referandumla başkanlık sisteminden parlamenter sisteme veya parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçen neredeyse hiçbir ülke yok.
Sistemler ya devletlerin kuruluş aşamasında belirleniyor.. ya da demokrasi-dışı yollarla devlette etkili hale gelmiş olan kişi veya kadroların tepeden inmeci yaklaşımla ”Bundan böyle sistemimizi değiştiriyoruz” demesiyle…
Halka sorularak sistem değişikliğine gitmek bu bakımdan da büyük bir riski içinde barındırıyor.
İktidar partisi ve onunla beraber hareket eden MHP, 16 Nisan’da sistemi değiştirme yolunda bir sonucu sandıktan çıkarırlarsa.. neredeyse imkânsız bir zorluğun üstesinden gelmeyi başarmış olacaklar.
Zaten bu sebeplerdir ki, sistem değişikliği için çabalar başladığında, konu henüz Meclis gündemine bile girmeden, burada, işin zorluklarını hatırlatarak bu yola girilmemesini savundum.
Değişiklik Meclis’ten geçtikten ve halka oynatlatma kararını verecek olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın önüne geldikten sonra da, mümkünse referanduma gidilmemesi tavsiyesinde bulundum.
Nafile çabalardı, biliyorum.
Halkın hakemliğine başvurulan her ortamın bir de büyüsü vardır; taraflar son ana kadar sonucun kendi lehlerine gerçekleşeceğini düşünür ve buna samimi olarak da inanırlar.
Şimdilerde ”Hava değişti, ‘Hayır’ oyları önde gidiyor” diyenler ile ”Göreceksiniz, sandıktan ‘Evet’ çıkacak” diyenler, iki tarafın ikisi de, biraz böyle bir motivasyon iklimi içerisinde bu görüşleri öne sürüyorlar.
Gerçek kararı elbette halk verecek.
* Bu yazı Fehmikoru.com'da yayınlanmıştır