Gündem

Fehmi Koru: İstanbul seçimi ülkeye kaybettiğimizi yeni idrak etmekte olduğumuz bir boşluğu hatırlattı, başbakanlık

"Seçim İstanbul’da, ama bütün Türkiye hareketlendirildi"

10 Haziran 2019 08:03

*Fehmi Koru

Acaba iki hafta sonra sandık başına gideceğimiz seçim İstanbul’a belediye başkanı seçmek için yerel bir seçim değil de Türkiye’yi kimin yöneteceğini belirleyecek bir genel seçim olsaydı şu anda tanığı olduğumuz kampanyalarda ne değişecekti?

Seçim yeri İstanbul, ama adayların biri Karadeniz kıyılarını dolaşıyor, diğeri Diyarbakır’a, Sivas’a uzanıyor. Adaylar, seçmen karşısına çıktıklarında ve medyaya görüş açıklarken, talip oldukları koltuk bir ilin yöneticiliğini değil de ülkenin bütününü yönetmeyi getirecek gibi konuşuyor.

En son televizyonda siyasi münazara konusu bile bu görüntüyü pekiştirdi. Hepimiz -ben dahil- ikilinin karşı karşıya gelme niyetlerini geçmişin liderler arası atışmaları ve hatta ABD’deki başkanlık seçimleri ile mukayese ettik.

[Yeni Şafak’tan Mehmet Acet, bugün, AK Parti’deki kaynaklarından aldığını söylediği şu bilgiyi veriyor: “Bu karşılaşmada, ABD’deki Başkanlık seçimlerinde uygulanan yöntem baz alınacak. / İki adaya da aynı soruların sorulduğu, eşit sürenin tanındığı, kuralları önceden belirlenmiş bir format.”]

Algı gerçeğin yerini aldı

“Neden bu?” diye düşünmeye başladığımda şu sonuca vardım: Galiba İstanbul seçimi ülkeye kaybettiğimizi yeni yeni idrak etmekte olduğumuz bir boşluğu hatırlattı: Başbakanlığı…

İstanbul belediye başkanlığı seçimini başbakanlık makamını doldurmak üzere yapılan bir seçim gibi algıladığımızı düşünmek için pek çok sebep var.

Oysa bu algının yanlış olduğunu hepimiz pekala biliyoruz. Sonuçta sandığa yansıyacak seçmen iradesiyle İstanbul’un belediye başkanı seçilmiş olacak…

Algı AK Parti adayı Binali Yıldırım‘ın aday gösterildiği görev için gereğinden hayli fazla özelliklere sahip olmasıyla ilintili. Geçmişinde bakanlıklar, başbakanlık, TBMM başkanlığı olan biri Yıldırım; her ne kadar ülkenin beşte bir nüfusunun yaşadığı bir ile belediye başkanı adayı göstermiş olsa da, sonunda seçilirse üstleneceği görev onun için bayağı hafif kaçıyor.

Seçmenin önemli bir bölümü de bunun farkında ve 31 Mart seçiminde oyunun beklenenden az çıkmasının bir sebebi de bu. 23 Haziran’a giderken İstanbul seçiminin başbakanlık gibi bir makam için yarış haline dönüşmesi, bir önceki seçimde sandık başına gitmeyen veya oyunu esirgeyen AK Parti seçmeninin fikrini yeniden çelebilir.

İşin ilginç yanı, seçimi İstanbul’dan Anadolu’nun başka illerine taşıma girişiminin ilk CHP adayı Ekrem İmamoğlu‘ndan gelmesidir. Onun doğduğu il olan Trabzon’a, oradan da Karadeniz’in başka illerine uğraması, Binali Yıldırım‘a da başka illere açılma fırsatı sağlamış oldu.

Diyarbakır ve Sivas çıkarması bilinçli bir tercih.

Pek çok başka kentimizde de durum böyle, ancak İstanbul ülkemizin yine de en fazla göç alan kenti. 1970’te nüfusu yalnızca 3 milyondu İstanbul’un. Şimdi 16 milyon olan nüfusun içinde İstanbul kökenli olanlar bugün küçük bir azınlık teşkil ediyor. Boşalan köylerin halkı önce kentlere, oralarda iş bulamayanlar da İstanbul’a göç ediyorlar.

Sivas’tan ve Diyarbakır’dan daha kalabalık Diyarbakırlı ve Sivaslı nüfusu var İstanbul’un…

Duyumlarıma göre, başta bu iki il olmak üzere Anadolu’nun pek çok kentinden yakınlarını partilerine oy vermeye ikna etmek üzere gelmiş/getirilmiş insanlar şu günlerde İstanbul’da cirit atıyor.

Bu da İstanbul belediye başkanlığı için yapılacak seçimi olduğundan daha farklı bir zemine oturtan başka bir gerçek.

En kalabalık seçim, ama bunun bir bedeli var

Yazdır, insanlar tatil beldelerine giderler ve seçime katılım görece az olur diye düşünülürken, bu özel ilgi sebebiyle, 23 Haziran’da yapılacak İstanbul seçimi tarihin en yüksek katılımlı seçimi haline gelebilir.

İstanbul seçiminin yerelliği aşan bir tarafı olması doğal, hatta hep konuşulduğu üzere bu seçimin ülke siyasetini etkilemesi de kaçınılmaz; ancak yeniden sandık başına gidilmesi öncesinde iki tarafın zemini İstanbul dışına taşımaları, sandıktan kim çıkarsa çıksın, alınacak sonuç şimdi akla gelmeyen pek çok başka konuyu daha gündeme taşıyacaktır.

Partiler ve adaylardan çok yerel özellikler sonucu belirleyecek çünkü. Bunun da yeni belediye başkanını ve ülke yönetimini zora düşürücü etkileri olabilir.

Dıştan bakıldığında her zaman alıştığımız yerel seçimlere damga vurmuş türden bir kampanya yürütülmüyormuş gibi geliyor; ancak çok daha derinden bir dalgaya hareket verildiği için, şimdilerde tanık olduğumuz daha etkili bir kampanya türü.

Ne demek istediğim herhalde seçim sonrasında daha iyi görülüp anlaşılabilecek.

*Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır.