*Fehmi Koru
Önceki gün bizim evin kapısı çalındı. Meşgul olduğum için ben ilgilenemedim, ama gelenler AK Parti örgütünden imişler. Kapıdan “Merhaba” deyip bir poşet içerisinde kutu çay bırakmışlar. Bu arada, herhangi bir konuda şikayetimiz olup olmadığını, bir isteğimiz bulunup bulunmadığını da öğrenmek istemişler.
Bu arada, ellerindeki listeden okuyarak hanemizde kaç seçmen olduğunun teyidini almayı da ihmal etmemişler.
Ardından da karşı komşunun kapısını çalmak üzere ayrılmışlar.
Dün de faaldi AK Parti örgütü, aynı kişiler ellerinde paketlerle başka sokaklarda dolaşıyorlardı.
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde de evimize uğranmış ve “Cumhurbaşkanımızın hediyesi”diyerek bir kutu kahve bırakmışlardı.
AK Parti propagandası muhalefete fark atıyor
Dün güzel bir hava vardı. Evden çıkıp diğer insanların bahar heyecanına ortak olmak istedik. Geçtiğimiz yollar üzerinde ne kadar çok reklam alanı olduğunu fark edince çok şaşırdım. Daha önce herbirinde çeşitli ürünlerin reklamları yapıldığı için sayıca çokluklarının farkına varılmayan bütün alanlar AK Parti’nin seçim posterleriyle doluydu.
Kilometrelerce yol aldığımız güzergahta yüzlerce reklam panosu önünden geçtik; yalnızca bir tanesi muhalefet partilerinden birinin adayınca kullanılmıştı. Diğerlerinin hepsi, AK Parti’nin tekli (Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘lı), ikili (Cumhurbaşkanı Erdoğan ile İstanbul adayı Binali Yıldırım‘lı) veya üçlü (Erdoğan ve Yıldırım‘a ilçenin belediye başkan adayının da eşlik ettiği) kocaman fotoğraflı duyurulara ayrılmıştı.
Bereket bu seçimde caddelere asılan parti bayrakları yok, çevreyi kirlettikleri gerekçesiyle onlardan vazgeçildi. Seçimlerden sonra bile uzun süre etrafı kirletmeye devam ediyordu o parti bayrakları…
Görüntüye bakarak söylenebilecek olan şu: AK Parti üç haftadan az süre kalmış olan seçimde propaganda üstünlüğüne mutlak sahip. Muhalefetin görünürlüğü neredeyse sıfır derecesinde. Televizyonlar, gazeteler zaten AK Parti’nin reklamlarıyla dolup taşıyor, eh sokaklar da anlattığım gibi olunca, ülkede yalnızca tek bir parti kendini duyurabiliyor gibi…
Uğradığımız bir mekan ülkemizin yabancı misafirlerinin de ilgi duyduğu bir yerdi. Oturduğum yerde önümden geçen yabancıları izlerken, benim müşahade ettiğim propaganda üstünlüğünün onları nasıl düşündürebileceğini aklımda tarttım.
Medyada ve sokakta propaganda üstünlüğü bir partiye seçim kazandırır mı?
Tersinin kazandırabildiğini yine AK Parti örneğinden biliyoruz: 2002 yılında katıldığı ilk genel seçimde, medyanın büyük bölümü AK Parti dışındaki partileri destekleyen yayınlar yapmakta, sokaklarda da her partinin eşit ağırlığı yüzünden AK Parti görüntüsü cılız kalmaktaydı.
Seçimi kazanan AK Parti olmuştu ama.
Acaba bu seçimde ne olacak?
Anketlerin gösterdiği, göstermediği
Eskiden seçime şimdiki kadar az kalmış sürelerde elimizde duruma ışık tutan anketler olurdu. Ben ulaşamasam anketler beni bulurdu. Televizyon tartışmalarında araştırma şirketi yöneticileri “Son anketimize göre…” diye başlayan cümleler eşliğinde açıklamalar yapar, kanallar onların anlattıklarını grafikler halinde sunarlardı.
‘Güvenilmez’ ilan edildi bu defa anketler, bu yüzden elimizde rehberlik edebilecek, önümüze ışık tutucu anketler yok.
“Bende var” diyen dostlarım çıkıyor, sağ olsunlar gönderiyorlar da, ancak kendime özel sebeplerle, onların bulgularını buraya taşısam mı diye tereddüt ediyorum.
Şu kadarını söyleyeyim: Görüntüde mutlak hakim olan iktidar cephesi (AK Parti + MHP) anketlerde ezici bir üstünlüğe sahip değil.
Konuya profesyonelce yaklaşan bir dostum, “Durum önümüzdeki iki hafta içerisinde de değişmezse, cephe adına her gün birkaç mitingde konuşan AK Parti lideri de olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üslubu değişebilir; hiç beklenmedik hamlelerini görebiliriz” dedi bana.
“Ne gibi?” soruma, “Seçimden yine başarılı görüntüsüyle çıkmayı sağlayacak hamleler” cevabını vermekle yetindi o dost.
Herkesin üzerinde birleştiği gerçeği burada kayda geçireyim: Türk siyasi hayatının şimdiye kadar gördüğü en başarılı ve sonuç alıcı siyaset ustasının Tayyip Erdoğan olduğu gerçeği…
Yalnız başında bulunduğu, lideri olduğu partiyi değil, muhalefeti de -çoğu kez hatta onlara fark ettirmeden- istediği çizgiye taşıyan yine o.
Partinin eskisi kadar gözde olmadığını anladığı anda ittifak oluşturarak eksiğini gediğini telafi edebildi; bu defa da seçime doğru büyük kentleri kaybedecekleri ihtimali güçlenirse, şapkasından yine yeni bir şeyler çıkartabileceği hep konuşuluyor.
Bir şey daha: Ya buna rağmen gidiş değişmezse? Ya iktidar cephesi dışında kalan partilerin iddia ettikleri gibi daha önce AK Partili başkanların yönettiği büyük kentler muhalefetin eline geçerse?
Lafı burada kesip, en iyisi AK Parti hediyesi çayımdan yudumlayayım.
*bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır