*Fehmi Koru
İnternet üzerinden okurlara ulaşmak hangi konuların ilgi gördüğüne dair bilgi edinmeyi de sağlıyor. Bu anlamda bir bilgiyi sizlerle paylaşayım: Bizim okurlar daha çok kendilerini/ülkemizi doğrudan ilgilendiren konuların dışına çıkma yanlısı değiller; sayıca az okunan yazılarım başka ülkelerle ilgili olanlar…
Dün ABD’de Donald Trump’ın suyunun ısındığını yazdım; sürekli okurlarımın yarıdan fazlası başlığı görünce yazıya göz atma ihtiyacı bile duymadı.
Oysa, Trump Vietnam’da gezide iken Kongre’de dinlenen yakın tanıdığı birinin -10 yıl boyunca değişik alanlarda yararlandığı avukatının- kendisinden ‘yalancı, düzenbaz, sahtekar’ gibi sıfatlar kullanarak söz etmesi, dünün dünyada en fazla konuşulan, üzerinde spekülasyon yapılan konusuydu.
Konunun Türkiye’yi ilgilendiren yönü de var ayrıca…
Damat Kushner Ankara’da
Washington’da, Kongre komisyonu önünde, avukat Michael Cohen yollarını ayırdığı Trump’a ölümcül yumruklar indirir, ABD başkanı hiç değilse Kuzey Kore’yi nükleer silahlanmadan vazgeçirmek için Vietnam’da Kim Jong-un ile görüşür -ve sonunda ülkesine eli boş dönmek zorunda kalır- iken, Trump’ın damadı da olan özel danışmanı Jared Kushner Ankara’daydı.
ABD dışişleri bakanı Mike Pompeo’yu Ankara ziyaretinde kabul etmek için vakit bulamayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan danışmanlığı bile tartışmalı Kushner’le görüştü.
Jared Kushner’i küçümsüyor değilim, tam tersine ‘Trump’ın beyninin yarısı’ denilebilecek biri o. Beyaz Saray’daki iş bölümünde, ABD’nin Çin ve Japonya ile ilişkileri, Ortadoğu barış planı, ceza hukuku reformu, altyapı, ticaret ve ekonomik ilişkiler başlıklı konular ona emanet edilmiş görünüyor. Kudüs’ü İsrail’in ‘ebedi başkenti’ olarak tanıyıp ABD büyükelçiliğini oraya taşımanın da onun telkinleriyle gerçekleştiği biliniyor.
Ancak ABD sistemi, seçilmiş başkanın kızı ve damadı da olsalar, Beyaz Saray’da görevlendirilen kişilerin sıkı bir güvenlik soruşturmasından geçmesini öngörüyor. Genç Kushner’in devletin sıkı soruşturmasından tam anlamıyla geçemediği anlaşılıyor. New York Times, Kushner’in en hassas konuların konuşulduğu ortamlarda yer almasının, üzerinde ‘çok gizli’ yazılı belgelere erişiminin sakıncalı bulunduğunu, bu sorunun, ancak Trump’ın yönlendirmesiyle tepeden verilen talimatlarla çözülebildiğini dört tanığın ifadelerine dayanarak yazdı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan böyle biriyle görüşmüş oldu.
Gazeteler ve televizyonlar o görüşmeden çok Kushner’in hazine bakanı Berat Albayrak ile görüşmesini büyüttüler; ikisinin de ‘damat’ olma özelliklerini öne çıkartarak…
Oysa üzerinde durulması gereken, görüşmelerde nelerin ele alındığı olmalıydı.
Fırat’ın doğusu, Münbiç, ABD’nin Suriye’den çekilme kararı görüşmelerde gündeme gelmiştir diye düşünmem için çok sebep var. “Bir gece ansızın…” diye söz edilmesi üzerinden hayli zaman geçti çünkü. Ancak, Kushner’in “O konuda hassasiyetinizi anlıyorum” dışında bir şey söylediğinden de kuşkuluyum.
İsrail’in başkenti olarak Kudüs’ün ABD tarafından tanınması görüşmelerde gündeme geldi mi?
Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi olayını gerçekleştiren infaz timini İstanbul’a gönderen kişi olarak suçlanan Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed bin Salman (MbS) ile Jared Kushner çok yakın iki dost. Trump Kaşıkçıolayına lakayt kalmış ve ABD de ülkesinde yaşayan ve gazetecilik yapan birinin hunhar bir cinayete kurban gitmesini fazla dert etmemiş ise, bunda en büyük pay Jared Kushner’e ait.
Kushner’in özel projesi olarak bakılabilir MbS’ye…
Acaba Ankara temaslarında Kushner’e Kaşıkçı cinayeti konusundaki yanlış tutumu da hatırlatılmış mıdır?
Bu konuların açıldığından kuşku duyduğumu belli etmiş oluyorum. Bunun sebebi, görüşmelerle ilgili bizim medyada yazılıp çizilen, ekranlara taşınan bilgiler…
İki ülke (ABD ve Türkiye) arasındaki ticari ilişkilerin konuşulduğu vurgulanıyor haberlerde. Bıraksanız, birileri yerel seçim üzerinde de görüşüldüğünü ileri sürecekler; bereket iş o noktaya kadar vardırılmadı. Yazılanlara Hakan Atilla ve Halkbank konusunda yargıdan çıkacak karara dönük bir ayrıntı bulabilmek için özel olarak eğildim, o konuda da bir bilgi alamadım.
Tuhaf.
MbS Uzak Doğu’da
Gelişmelerde tuhaflıklar giderek artıyor.
Kushner Ankara’da, Trump Vietnam’da iken Muhammed bin Salman (MbS) da bir dizi ziyaret için Uzak Doğu’daydı. Pakistan, Hindistan ve Çin’de kırmızı halı muamelesine tabi tutuldu. Uğradığı her ülkede ikramlara boğuldu. Dünya medyası MbS’nin ziyaretlerini önemli haberler arasında andı.
Türkiye’nin Kaşıkçı cinayetinin arkasındaki sorumlu olarak dünyaya ilan ettiği biri, dünyanın önemli ülkeleri tarafından, en itibarlı konuk statüsünde muamele görebildi.
Pakistan, Çin ve Hindistan’da…
Bu durum size de tuhaf gelmiyor mu?
Daha da tuhaf kaçan, bugün gazetelerde gözüme çarpan, Pakistan’ın yeni başbakanı İmran Han’ın, Hindistan’la ülkesi arasında yaşanan ihtilaflarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arabuluculuk yapmasını telefonla talep edeceği haberidir.
Henüz telefon açılmadan karşı tarafın neler söyleyeceğinin bilgisiyle yazılan bir haber… Bu da tuhaf…
Şimdi, bunu da yine dış politika alanına giren bir yazı sayıp okuma zahmetine katlanmayanlarınız olacaktır. Oysa bu gelişmeler bir ay sonra yapılacak yerel seçim kadar hepimizi ilgilendiriyor.
*Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır