Gündem

Fatih Polat: Cumhuriyet davasında, tanıklarla delil oluşturma taktiği çöktü

"Tanıkların ifadeleri, yargılanan isimler ve devam eden Cumhuriyet davasını gündeme getirenlerin hiç de memnun olmayacakları cinstendi"

12 Eylül 2017 04:51

Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, "Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek" iddiasıyla beşi tutuklu yargılanan Cumhuriyet yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki davanın ikinci duruşmasından izlenimlerini kaleme aldı. Fatih Polat, “Silivri Cezaevi’nin karşısındaki duruşma salonunda görülen Cumhuriyet gazetesi davasının bu bölümüne damgasını vuran gelişmenin, iddianameye delil oluşturmak amacıyla başvurulan ‘Delil oluşturma taktiğinin’ çöküşü olduğunu söyleyebiliriz” yorumunu yaptı.

Fatih Polat’ın Evrensel gazetesinde “Cumhuriyet davası: Tanıklarla delil oluşturma taktiği çöktü” başlığıyla yayımlanan (11 Eylül 2017) yazısı şöyle:

“Silivri Cezaevi’nin karşısındaki duruşma salonunda görülen Cumhuriyet gazetesi davasının bu bölümüne damgasını vuran gelişmenin, iddianameye delil oluşturmak amacıyla başvurulan ‘Delil oluşturma taktiğinin’ çöküşü olduğunu söyleyebiliriz.

Cumhuriyet davasının 24 Temmuz 2017 günü başlayan ilk bölümünde, yargılanan Cumhuriyet yönetici, yazar ve çizerleri ile avukatlarının yaptıkları tarihe kalacak nitelikteki güçlü savunmalarıyla, iddianamenin ne kadar temelsiz olduğunu ortaya koymalarına tanıklık etmiştik. Yani iddianame o ilk fasılda çökmüştü.

Silivri’de devam etmesine karar verilen Cumhuriyet davasının bugün görülen duruşmasında Gazetenin Muhasebe Çalışanı Emre İper’in savunması ve tanıkların dinlenmesinden oluşan iki ana nokta vardı. Emre İper, ByLock kullanmadığının ve telefonuna bu programı yüklediği suçlamasının bilirkişi raporu ile de kanıtlandığı anlattı.

Mazeretli olarak duruşmaya katılmayan Alev Coşkun ile mazeret bildirmeden katılmayan iki tanık dışında dinlenen tanıkların ifadeleri, yargılanan isimler ve devam eden Cumhuriyet davasını gündeme getirenlerin hiç de memnun olmayacakları cinstendi.

Örneğin 14 yıl boyunca Cumhuriyet’in genel yayın yönetmenliği görevini yürüttüğünü ifade eden İbrahim Yıldız, gazetenin kötü yönetildiğine inandığını söyledi ancak, Cumhuriyet’in varlıkların satılmış olması konusunda, kendi yöneticiliği döneminde de buna başvurulmuş olduğunu dile getirdi. Tanık olarak dinlenen gazetecilerden Miyase İlknur, tanıklığını ‘zoraki tanıklık’ olarak tanımladı. İki kez savcılık tarafından ifade için çağrıldığını, ilkinde gitmediğini, ikincisinde ise gazetenin avukatlarına durumu bildirerek, onların da bilgisi dahilinde gidip ifade verdiği söyledi. İlknur, mahkemeye heyetinin ‘MİT TIR’ları’ haberlerinin neden Cumhuriyet’e verilmiş olabileceği sorusunu yanıtlarken de, böyle bir haberin ancak muhalif bir gazete tarafından yayımlanabileceğini belirterek, ‘Bu da Cumhuriyet, Evrensel, BirGün’dür’ diyerek bunun habercilik açısından garip bir durum olmadığını ifade etmiş oldu.

Gazetenin Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı Yenikapı Mitingi’nin gazetede ‘Eksik Demokrasi’ başlığı ile yer almış olduğu belirtilerek, muhabirlerin haberlerine gazetede yayınlanırken müdahale edilip edilmediği şeklindeki soruya, gazetenin manşeti ve birinci sayfasının oluşturulmasında sorumluluğun muhabirlerde değil genel yayın yönetmeni ve yazı işleri müdüründe olduğunu dile getirerek yanıtladı. Küçükkaya, Can Dündar’ın Cumhuriyet’in yayın yönetmenliğine ekibi ile birlikte gelmiş olduğu belirtilerek bu konuda sorulan soruya da, ‘Gazetenin yayın yönetmeni istediği ekiplerle çalışır. Bu çok normal bir durumdur’ şeklinde yanıt verdi.

Cumhuriyet Vakfı Eski Yöneticisi İnan Kıraç ise, oyunun yok sayıldığı iddiasını dile getirirken, belirli bir dönemden sonra Cumhuriyet okumadığını ifade etti. Bunu Cumhuriyet’in ‘İlhan Selçuk’un yolundan ayrılmış olması’ inancı ile açıklayan Kıraç, yargılananlara herhangi bir ‘terör örgütü’ ile organik bir bağ içinde olmak gibi bir suçlama yöneltmediğinin de özellikle altını çizdi.

Cumhuriyet sembol isimlerinden Şükran Soner de, tanık olarak dinlenirken, bu dava sürecini ‘2. Silivri Darbe Hukuku’ olarak nitelendirdiğini belirterek bu yargılamayı toplam olarak eleştirmiş oldu.

Cumhuriyet davasının bu seansının en önemli unsuru olan ve öğle arasından önceki bölümde gerçekleşen tanıkların dinlenmesi sonrası ortaya çıkan fotoğraf, siyasi amaçla hazırlanmış olan iddianamenin çöküşünün ardından, savcılığın tanıklıklar üzerinden delil üretme girişiminin de boşa düştüğünü göstermiş oldu.”