Habertürk yazarı Fatih Altaylı, Teke Tek programında konuk ettiği Mete Yarar'ın “Erken emekli olmuş, görevden ayrılmış, bir dönem görevden mecburen ayrılmak zorunda bırakılmış, FETÖ ile bağlantısı olmayan eski Özel Kuvvetler mensuplarını yeniden silah altına alın” sözlerini değerlendirdi. Yarar'ın "Yenileri yetişinceye kadar, işe yarayabilecek eskiler görev yapsın” ifadelerini aktaran Altaylı, "Dikkate alınması halinde 'Ben de Afrin’e gitmek istiyorum' diyen'palavracı kahramanlar' paniğe kapılmasın. Onlar gitmeyecek. Giderse gerçek kahramanlar gidecek. 'Medya kahramanları' değil" yorumunda bulundu.
Altaylı'nın "Palavracılar korkmasın onları almayacaklar" başlığıyla yayımlanan (13 Şubat 2018) yazısı şöyle:
Emekli asker ve televizyonların “yıldız” güvenlik uzmanı Mete Yarar, önceki akşam katıldığı Teke Tek’te, “Erken emekli olmuş, görevden ayrılmış, bir dönem görevden mecburen ayrılmak zorunda bırakılmış, FETÖ ile bağlantısı olmayan eski Özel Kuvvetler mensuplarını yeniden silah altına alın” diye bir öneri getirdi.
Benim sormam üzerine de, “Evet ben de görev verilirse hemen dönerim. Rütbe falan da istemem. Er olarak da göreve hazırım” dedi.
Mete Yarar’ın bu çıkışı, kimi siyasilerin ya da “sanatçıların!” halka şirin görünmek için söylediği “Ben de Afrin’e gitmek istiyorum” gibi hamasi bir cümle değil.
Gerçeğe dayanan bir öneri.
Gerçek dediğim de şu: FETÖ, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni çökertemese de çok ciddi zarar verdiği aşikâr.
Bu kapsamda oldukça seçkin askerlerden oluşan Özel Kuvvetler Komutanlığı içinde de sıkıntılar var.
FETÖ’nün “kumpas davaları” sürecinde çok kritik noktaları hedef alarak TSK’ya zarar vermeye çalıştığını biliyoruz.
Bu noktalardan biri Deniz Kuvvetleri, biri Hava Kuvvetleri’nin uçucu unsurları, bir diğeri de Özel Kuvvetler’di.
Elde edebildiğim bilgilere göre Özel Kuvvetler’de şu andaki “yetişmiş personel açığı” yaklaşık yüzde 20’ler civarında, hatta biraz üzerinde.
Bu birliklerdeki askerler, üç günde yetişecek türden olmadığı için de ikameleri zaman alıyor.
Şu an için bir personel sıkıntısı yok, ama yarın Münbiç ve başka operasyonlar söz konusu olduğu zaman, yetişmiş asker gereksinimi artacak.
Yarar’ın önerisi bu yüzden geçerli bir öneri.
“Yenileri yetişinceye kadar, işe yarayabilecek eskiler görev yapsın”diyor Yarar.
Dikkate alınır mı bilmem.
Dikkate alınması halinde “Ben de Afrin’e gitmek istiyorum” diyen“palavracı kahramanlar” paniğe kapılmasın.
Onlar gitmeyecek.
Giderse gerçek kahramanlar gidecek.
“Medya kahramanları” değil.
Polis giedebilir mi?
Özel Kuvvetler açığının kapatılmasında etkili olabilecek önemli bir güç de “Polis Özel Harekât” timleri. Bu timler de arazide antiterör harekâtlarında etkili ve yetenekli birimler. Ancak yasa gereği bu güçlerin sınırdışı operasyonlarda kullanılması mümkün değil. Belki bununla ilgili de bir yasal düzenleme gerekebilir.
Yerli ve milli uçak
Allah aşkına, yazdığınız şeye önce siz inanın.
Sonra da bizi inandırmaya çalışın.
Dün yine gazetelerin internet sitelerinde kocaman bir haber “Flaş, flaş, flaş” diye veriliyor.
“F-16’lar gidecek, yerini yerli ve milli savaş uçağı alacak.”
Keşke yazıldığı kadar kolay olsa.
Ama ne yazık ki değil!
Türkiye, yerli ve milli savaş uçağı yapabilir mi?
Elbette yapabilir.
Hiçbir sıkıntı yok.
Ama kısa sürede mümkün değil.
F-35 JSF adlı uçağı duymuşsunuzdur.
Türkiye’nin de küçük ortağı olduğu, NATO’nun savaş uçağı projesi.
3 bin adet civarında yapılması ve tüm NATO ordularında olması planlanan bir savaş uçağı.
Siparişleri ve peşinatları verildi bile.
Ancak henüz çok az sayıda teslim edilebildi ve hâlâ sorunlarının çözülmesi için uğraşılıyor.
Peki bu JSF projesi ne zaman başladı biliyor musunuz?
Ben söyleyeyim, 1992’de.
Tekrarlayayım isterseniz, bin dokuz yüz doksan iki’de.
Yani tam tamına 26 yıl önce.
İşi üstlenen ise Lockheed Martin Aeronautics.
Yani şimdiye kadar onlarca ayrı modelden binlerce adet üretmiş, elinde her türlü know how’ı olan firma 26 yıldır bu uçağı geliştiriyor.
Çünkü savaş uçağı dediğin şey için, kullanıcı kuvvetler bir görev tanımı yapıyorlar ve beklentilerini söylüyorlar.
Sonrasında uçak bu beklentilere göre, motorundan her bir vidasına, perçinine kadar dizayn ediliyor.
Hepsi tek tek test ediliyor.
İlk prototip yapıldıktan sonra bile imalata geçmesi için yıllarca uğraşılıyor.
F-35’e oranla daha basit görev tanımları olsa bile bir uçağı sıfırdan yapmanın süresi onlarca yıl.
Çünkü bunlarla yolda gezilmeyecek, uçacak ve savaşacak.
Can taşıyacak, ülke koruyacak. Yapılır mı, yapılır elbet. Ama bu boyacı küpü değil.
O yüzden böyle palavraları yazarken biraz alçaktan uçun.
İçişleri mi, Genelkurmay mı?
Jandarma Genel Komutanlığı’nın Genelkurmay çatısı altından çıkarılıp İçişleri Bakanlığı’na bağlanmasının komplikasyonları şimdi şimdi ortaya çıkmaya başladı.
Biliyorsunuz, Türkiye’de terörle mücadelede en etkin güçlerden biri jandarma ve Jandarma Özel Harekât birlikleri.
Zeytin Dalı Operasyonu’yla birlikte bu noktada bazı “yasal sorunlar”ortaya çıkıyor.
Zeytin Dalı Operasyonu bildiğiniz gibi Genelkurmay Başkanlığı tarafından planlanıyor, sevk ve idare ediliyor.
Bu operasyonda kullanılan önemli güçlerden biri de jandarma.
Sıkıntı ise şu: Jandarmanın komutası ve tüm idari işleri İçişleri Bakanlığı’nda.
Fakat şu anda Genelkurmay kendine bağlı olmayan bir gücü komuta ve kontrol ediyor.
Bu meyanda, bu kuvvetin tayin, terfi ve her türlü idari sorumluluğu İçişleri Bakanlığı’nda, komutası ise Genelkurmay’da.
Bu durum için acil bir yasal düzenleme yapılması ve belki de eskiye dönülmesi gerekebilir.
Kötü yemeğin faturası
JAMIE Oliver’in restoranları birer birer kapanıyormuş.
Türkiye’deki zaten kapanmıştı. Şimdi diğer ülkelere sirayet etmiş durum. Doğrusunu isterseniz memnun oldum.
Bu kadar kötü yemek yapan, bu kadar kalitesiz İtalyan yemeğini müşteriye satan başka birini görmemiştim. Sadece yemekleri değil, pazarlayıp sattığı makarnalar, soslar da aynı oranda kötüydü.
Bence layığını buldu.