-Eyüp Sultan Türbesi'nin ömrü uzatılıyor İSTANBUL (A.A) - 22.08.2011 - Hicret sırasında Hz. Peygamber'i evinde misafir eden sahabe Ebu Eyyub el-Ensari'nin mezarının yer aldığı ve özellikle cuma günleri, kandil ve bayramlarda ziyaretçi akınına uğrayan Eyüp Sultan Türbesi'nin kapsamlı restorasyonun ardından gelecek yıl ramazan ayında yeniden ziyarete açılması bekleniyor. İstanbul Türbeler Müze Müdürü Hayrullah Cengiz, Ebu Eyyub el-Ensari'nin mezarının İstanbul'un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet'in hocası Akşemsettin tarafından keşfedildiğini ve üzerine türbe yapıldığını söyledi. Türbe yaptırıldıktan 5 yıl sonra 1458 yılında Fatih Sultan Mehmet'in inşa ettirdiği Eyüp Sultan Camisi'nin ibadete açıldığını anlatan Cengiz, türbe ve caminin 1766 yılında meydana gelen depremde büyük hasar gördüğünü kaydetti. Türbenin 1. Ahmed, 3. Selim ve 2. Mahmud dönemlerinde onarım gördüğünü aktaran Cengiz, ''1925'te türbeler, tekkeler ve zaviyeler kapatıldıktan sonra Eyüp Sultan Türbesi de kapatılmış ve 1950'ye kadar kapalı kalmış. 1950'de Bakanlar Kurulu kararı ile açıldıktan sonra hem insanların türbeyi rahat bir şekilde ziyaret edebilmeleri için, hem de 25 yıllık bakımsızlığından dolayı dönemin hükümeti tarafından kısmı bir restorasyona tabi tutulmuş'' diye konuştu. Cengiz, türbenin yaklaşık 50 yıldır basit onarımlar haricinde ciddi bir restorasyona tabi tutulmadığını dile getirerek, 2005 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın izniyle Vakıflar Genel Müdürlüğü ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasında yapılan anlaşmayla İstanbul Türbeler Müze Müdürlüğüne ait türbelerin restorasyonunun İstanbul Büyükşehir Belediyesince yapılmasının kararlaştırıldığını, bu kapsamda Eyüp Sultan Türbesi'nin projelerinin tamamlandığını, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin de bu projenin ihalesini yaptığını kaydetti. -Türbenin altında su kanalları tespit edildi- Türbenin restorasyonuna mayıs ayında başlandığını dile getiren Cengiz, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Bir türbeyi yeniden inşa etmek onu restore etmekten daha kolay. Restorasyon hem zahmetli, hem riskli, hem de zor bir olay. Burada da aynı olayla karşılaştık. Eskinin bazı bilgilerinden noksandık. Türbenin altında drenajlar, kanallar tespit edildi. Bu drenajlar açıldıktan sonra türbenin içindeki nemin azaldığını, hatta neredeyse yok olma düzeyine geldiğini gördük. Türbenin içinde aynı zamanda bir hava sirkülasyonu başladı ve bu türbeyi çok rahatlattı.'' Cengiz, geçmişte sandukanın etrafına ince bir beton döküldüğünü aktararak, ''Bu ince tabaka söküldü ve altından orijinal yapı, yani tuğla yapı çıktı. Bundan sonra yeni bir değerlendirme yapılarak restorasyonu yapılacak ve orijinal yapısıyla ortaya çıkacak'' diye konuştu. Türbenin kubbelerindeki kurşunların değiştirildiğini dile getiren Cengiz, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Bu değiştirme esnasında restorasyon firmasının bize verdiği bilgiye göre, kurşunun altında bulunan çamurun altında da ağırlıklı bir kireç tabakası bulundu. Buna ilk defa rastlanıldığı için bunun parçaları İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Koruma Uygulama ve Denetim Müdürlüğüne (KUDEB) gönderildi. Kurşun kaplanmadan önce de içinde nelerin olduğu tespit edilerek kireç olgusu tekrar oraya yerleştirildi ve üstüne kurşun geçirildi.'' Cengiz, türbenin içinde tarihi bir kuyunun bulunduğuna işaret ederek, ''Fazlalaşan kuyu suyu ve iç avludaki yağmur suyunun tahliyesi için bulunan tahliye kanalları zamanla dolmuş ve çökmüş. Firmanın yaptığı çalışmayla bunların yerleri tespit edildi. Bunların dışarıda bağlantıları vardı. Bu kanalların birçoğu tarihi kanal olduğu için yeni yapılan kanalizasyon çalışmalarında genelde ihmal edilmiş. Firma yetkilileri ile büyükşehir belediyesi arasında kurulan iletişim sonucunda buralarda bir iyileşmeye gidilmesi kararlaştırıldı ve bu yönde çalışmalar yapılıyor.'' -Restorasyona Beşir Ağa Türbesi dahil edildi- Türbenin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği düşünülerek daha sonra restorasyon çalışmalarına Beşir Ağa Türbesi, cüzhane ve sebilin de dahil edildiğini, bu yerlerin projelerinin yapıldığını anlatan Cengiz, bu nedenle onarım süresinin öngörülen 6 ayı geçeceğini söyledi. Cengiz, türbede çeşitli dönemlere ait çinilerin bulunduğunu belirterek, ''Bunlar 1950'li ya da 1960'lı yıllardaki restorasyon sırasında yanlış uygulamalara tabi tutulmuş. Beton kullanılmış, betonun da ortaya çıkardığı bir tuzlanma var. Türbe içindeki nem oranının fazla olması çinilerin alt tarafında kopmalara neden olmuş. Bunlar yeni sorunlar ortaya çıkardı. Burada ciddi bir çini restorasyonuna ihtiyaç duyulduğu anlaşıldı. Firma da bakanlığın ve büyükşehir belediyesinin ilgili birimleri ile iletişim içerisinde buraya yeni bir proje yapıyor. Gerekli süreç işledikten sonra çinilerin restorasyonuna başlanacak. Restorasyon çalışmaları bittikten sonra Eyüp Sultan Türbesi'nin uzun bir dönem restorasyona ihtiyacı olmayacak'' şeklinde konuştu. Türbenin restorasyon nedeniyle ziyarete kapalı olduğunu hatırlatan Cengiz, sandukanın görülebildiği ''niyaz penceresi''ni açık bıraktıklarını, ziyaretçilerin de buradan dualarını ettiklerini sözlerine ekledi. -Mimar ve restoratör Hilmi Şenalp- Daha önce Hırka-i Şerif'in sergilendiği bölümün restorasyonunu da yapan Hassa Mimarlık şirketinden Yüksek Mimar ve Restoratör M. Hilmi Şenalp, Eyüb Sultan Türbesi'ndeki restorasyon çalışmalarının en zorlu bölümünün, türbe duvarlarındaki yoğun rutubet nedeniyle çini onarımı olacağını söyledi. Şenalp, restorasyon çalışmalarına kubbe ve çatılardaki kurşunların yenilenmesi, türbe taş duvarlarının ve ahşap kaplamalarının tamirinin de dahil olduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Türbedeki en mühim işimiz zemin suyu seviyesinin düşürülmesi. Bu maksatla türbenin ilk inşası sırasında yapılmış havalandırma kanalları ile orijinal drenaj kanallarını bulduk. Bunlar maalesef tamamen kapatılmıştı. Türbe restorasyonundan sonra problemin tekrarlanmaması için Büyükşehir Belediye Başkanımız Kadir Topbaş'a Eyüp semtinin, Haliç'in su seviyesi ile yağmur suyundan kaynaklanan genel su problemini aktardık. Onlar da özellikle tarihi cülus yolunda olan bu problem için İSKİ'yi harekete geçirdiler. Bu vesile ile tarihi cülus yolunun da ihya edilmesi talimatında bulundular. Su meselesini hallettikten sonra çini ile ilgili çalışmalara da başlayacağız. Koruma Kurulu, KUDEB ile Röleve ve Anıtlar Müdürlüğü ile temas halinde restorasyonu doğru müdahalelerle kalıcı ve uzun ömürlü bir şekilde yapmaya çalışıyoruz.'' Türbede 50 yıldan fazla bir süreden beri önemli bir onarımın yapılmadığını ifade eden Şenalp, ''Zaman içinde türbede onarım adı altında bir takım yanlış uygulamalar, iyi niyetli, ancak neticesi yapıya zarar veren müdahaleler yapılmış. Örneğin türbenin içindeki 500 yıllık orijinal tuğla döşemenin üzerine şap dökülmüş. Türbenin iç kodu, ziyaret mahallinde 50 santimetre yükseltilmiş. Bu yanlış müdahalelerle kapilarite yoluyla zaten yüksek olan zemin suyu daha da yükselmiş. Bizim yaptığımız ilk iş onları kaldırmak oldu. Binanın adeta nefes aldığı hemen hissedildi'' şeklinde konuştu. Şenalp, restorasyon çalışmalarına mayıs ayında başladıklarını aktararak, ''Restorasyon işi çok hassas bir konu. Yanlış yapma lüksümüz yok. Buraya senelerdir el atılmamış. Su problemi de çıktıktan sonra restorasyon öngörülen sürede bitmeyecek. İnşallah gelecek ramazan ayında Eyüp Sultan Türbesi, Beşir Ağa Türbesi kısmı, cüzhane ve sebildeki restorasyon çalışmalarının bitmesiyle yeniden ziyarete açılacak'' diye konuştu. -Eyüp Sultan Türbesi- Duvarlarında Sultan 1. Ahmed Han, Sultan 1. Mahmud ve Sultan 3. Selim Han tarafından yazılmış, bu mekanın kutsallığına işaret eden manzum kitabelerin yer aldığı Eyüp Sultan Türbesi'nin içinde ayrıca padişahların bir çoğunun ve ünlü hattatların kaleminden çıkmış levhalar bulunuyor. Sekizgen planlı kubbeli bir yapıda olan ve kesme küfeki taşından inşa edilen türbe, sagir ve kasnaksızdır. Her cephesi, altta sivri boşaltma kemerli dikdörtgen biçimli, üstte ise sivri kemerli pencerelerle aydınlatılan türbenin içi ve dışı 16. ve 17. yüzyılın en güzel çinileriyle süslü. Ziyaret salonunda, Hz. Muhammed'in ayak izinin bulunduğu bir panonun da yer aldığı türbede, 1730 Patrona İsyanı'na kadar muhafaza edilen Sancak-ı Şerif, bu olayın ardından asilerin eline geçmemesi için saraya alınarak Hırka-ı Saadet Dairesi'ne konulduğundan burada yalnızca Sancak-ı Şerif'in kılıfları bulunuyor. Sultan 3. Selim Han dönemine ait gümüş şebekenin etrafını çevirdiği sandukanın Sultan 2. Mahmud Han tarafından konulan örtüsünün üstündeki simle işlenen yazılar Mustafa Rakım Efendi'nin hattıyla yazıldı. Sultan Abdülhamid Han'ın kapı ve pencere kanatlarını yenilettiği türbeye ayrıca tunç kapı kanatları önüne kendi eliyle yaptığı sedef kakmalı parmaklıklı kanatlar koydurdu.