20 Haziran 2025 11:49
Güncelleme: 20 Haziran 2025 12:19
İBB operasyonunda tutuklanan iş insanı Hüseyin Köksal'ın makam şoförü Servet Yıldırım'ın da etkin pişmanlıktan yararlandığı; 2 Haziran 2025'te, dün tutuklanan, görevden uzaklaştırılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun avukatı Mehmet Pehlivan'ı suçlayan bir ifade verdiği ortaya çıktı. Yıldırım, ilk ifadesinden yaklaşık 2 ay sonra verdiği ifadede, Pehlivan'ın kendisine, "'Seni ifadeye çağırabilirler, dik dur, bunu ailen ve çocukların için yap' şeklinde tehditvari bir konuşma gerçekleştirmiştir" dedi ve serbest bırakıldı.
İBB operasyonunda tutuklanan iş insanı Hüseyin Köksal'ın makam şoförü Servet Yıldırım, ilk ifadesini 15 Nisan 2025'te verdi. Bu ifadesini avukatsız olarak cezaevinden SEGBİS aracılığıyla veren Yıldırım, ne Pehlivan'la yaptığı iddia edilen telefon görüşmesi ne de avukatların cezaevindeyken kendisine baskı yaptığı yönünde bir iddiada bulunmadı. Yıldırım, "Etkin pişmanlıktan yararlanmak istiyorum" diyerek yaklaşık iki ay sonra 2 Haziran 2025'te savcılıkta verdiği ifadesinde ise hem Pehlivan'ı hem de avukatları suçladı. Yıldırım'ın ifadeleri şöyle:
15 Nisan 2025: "Benim iddialarla ilgili olarak doğrudan görgüm ya da bilgim yoktur. Şoför olduğum için toplantılarda veya görüşmelerde ne konuştuklarını bilmem. Para taşınmasına aracılık etmedim. Benim iddialarla ilgili ilgim yoktur. Bildiklerimi de samimi bir şekilde anlattım. Herhangi bir suça da karışmadım. Serbest bırakılmayı talep ediyorum."
2 Haziran 2025: "Cumhuriyet Başsavcılığınızca operasyon yapılmadan yaklaşık 1 hafta önce Av. Mehmet Pehlivan beni arayarak seni ifadeye çağırabilirler, senden dik durmanı istiyorum, bunu ailen ve çocukların için yapacaksın, benim için değil şeklinde tehditvari bir konuşma gerçekleştirmiştir. Ben bugüne kadar hem ilk ifademde hem de cezaevinde bulunduğum süreç içerisinde bildiklerimi Cumhuriyet Başsavcılığınıza anlatmak için niyetlenmiş olsam da ceza infaz kurumunda avukatlar tarafından ciddi gözetim altında tutularak ifade vermemizin engellenmesi nedeniyle bu ana kadar ifade veremedim. Bana rızam dışında atanan avukatı değiştirmek istediğimi beyan ettiğimde de böyle bir şeyin mümkün olmadığını ilettiler. Ben bildiklerimi, şahit olduklarımı tüm çıplaklığıyla anlatmış bulunmaktayım. Görüleceği üzere şahsen herhangi bir suça bulaşmadım. Kurulan bu yapının da üyesi değilim. Hüseyin Köksal'ın yanında çalışmam nedeniyle bu yapının bir parçası gibi gözüksem de hiçbir zaman bu şahısların yapmış olduğu usulsüzlükleri tasvip etmedim. Yaklaşık bir buçuk, iki yıl önce CHP İl Binasının satın alınma sürecinde benim ses kayıtlarımın ortaya çıkması neticesinde beni zaten yanlarından uzaklaştırdılar. Sulh Cezaya sevk edilerek tahliyemi talep etmekteyim."
Pehlivan'ın tutuklanmasında Yıldırım'ın bu ifadesi de etkili oldu. Pehlivan'ı tutuklamaya sevk yazısında, Yıldırım'ın etkin pişmanlık kapsamında vermiş olduğu 2 Haziran 2025 tarihli ifadesi doğrultusunda, "dosya kapsamında tutuklu bulunan şüphelilere baskı yapmak ve kontrolündeki avukatları şüphelilerin bulunduğu cezaevlerine yönlendirdiği, şüphelilerle görüşen bu avukatların şahısların konuşmamaları yönünde telkin ve baskılarda bulunmak, örgütün çözülmemesine yönelik eylemlerde bulunmak" suçlamaları yer aldı.
Pehlivan, dünkü sorgusunun ardından tutuklandı. Pehlivan ifadesinde, Yıldırım'ın etkin pişmanlık ifadesinde geçen "tehditvari" suçlamasına ilişkin şunları söyledi:
"Hiç gerçekleştirmediğim bir telefon görüşmesi üzerinden 'tehditvari' konuştuğum yönünde bir iftirayla karşı karşıyayım. Dikkat çekicidir ki; ilgili şahıs doğrudan tehdit edildim diyememekte, bunun yerine Ceza Hukuku bakımından hiçbir karşılığı olmayan muğlak ve öznel bir ifade olan, 'tehditvari' kavramına başvurmaktadır. Bu tercihin kendini dahil isnadın ne denli dayanaksız olduğunu ve yargı mercilerinin belirsizliklerle yönlendirilmeye çalışıldığını açıkça ortaya koymaktadır, bugüne kadar ortaya koyduğum avukatlık pratiği tehdit üzerine değil, mücadele, hukuk ve hakikat üzerine kuruludur. Tehditte, iftira da bizim avukatlık pratiğimizde yeri olmayan, asla başvurmadığımız yol ve yöntemlerdir, tüm bu mesnetsiz iddialar ve gerçekle bağdaşmayan kurgular artık münferit vakalar olmaktan çıkmış, bilinçli ve organize şekilde savunma makamına yöneltilmiş, sistematik bir hedef göstermeye dönüşmüştür. Buradan açıkça sormak isterim, bir avukatın yalnızca mesleki görevini ifa ettiği için böylesine planlı biçimde hedef alınmasından kim, ne tür bir çıkar ummaktadır. Bu yüzden çok açık söylüyorum, bu iftiralara, bu hedef göstermelere boyun eğmeyeceğim."
Pehlivan'ın avukatı Hasan Fehmi Demir de mahkemede yaptığı savunmasında Shakespeare örneği verdi:
"Her ne kadar kime, nasıl, ne zaman, nerede ve ne şekilde bir baskı yapıldığı sevk yazısında ve sorguda belirtilmemiş olsa da, bugüne kadar kamuoyuna yansıyan bilgilerden de açıkça görüldüğü üzere onlarca kişinin gözaltına alınıp tutuklandığı, kısa bir süre sonra cezaevinden tekrar Başsavcılığa ifade için çağrıldığı hatta bununla yetinilmeyerek üçüncü kez cezaevinden alınarak ifadelerin alındığı ve bugüne kadar somut hiçbir delil ortaya konulamayan soruşturmada etkin pişmanlar yaratarak bir sonuca varılmak istendiği, kamuoyunun dikkatindedir, şimdi gelinen noktada tıpkı Shakespeare'in bir oyununda geçtiği gibi; oyunda diktatör sorar: Bu ülkeyi nasıl yöneteceğiz… Danışmanı yanıtlar: Bütün avukatları öldürelim… 17. yüzyıldan beri iktidarların savunmaya bakışı çok da değişmemiştir."
Pehlivan'ın avukatı Tora Pekin ise, şunları söyledi:
"Savcılık diyor ki görevini yapmaya çalışan avukata; sen dosyadaki ifadeleri toplamaya çalışıyorsun, sevk yazısına bakılırsa çok net görülecektir. Avukatlık Savcılığa göre suçtur, sevkte görebilirsiniz, avukatlık faaliyeti olarak sıralanan birtakım faaliyetlerin önüne bunlar örgüt kapsamında işlenmiştir dendiğinde avukatlık faaliyetinden çıkmıyor, savcılık gerçekten neredeyse avukatlığın suç olduğu görüşünü geçirmiştir, böylesini görmemiştim. Savcılık gerçeklik zeminini kaybetmiştir, savcılığın hayal dünyasında bir hayal dünyası vardır, orada avukatlar birbirleriyle konuşmuyorlar, orada müvekkillerinin menfaatlerini en iyi şekilde korumuyorlar, dosyadaki ifadelerle ilgilenmiyorlar, avukatların dosyası bomboş olmalı savcılığa göre. Savcılığın hayat ettiği böyle bir avukatlıktır, gerçeklikle ilgisi yoktur."
İmamoğlu'nun, Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi X hesabından yayımlanan açıklamasında şu sözleri dikkat çekmişti:
"Buradan dostlarıma sesleniyorum:
Onurunuzu, haysiyetinizi, ailelerinizi ve evlatlarınızı koruyun.
Gerekirse önünüze konulan o iftiranameleri düzmece olduğunu bilerek imzalayın. Hiçbirinizin çocuğunun geleceği benim özgürlüğümden daha kıymetsiz değil.
Ben o imzaların yükünü tek başıma taşırım."
Lenin büstü 32 yıl sonra Düzce Akçakoca ile buluşuyor |
© Tüm hakları saklıdır.