Gökbilimcilerin yüzyıllardır gözlemlediği bir yıldızın, 19. yüzyılın ortalarında aniden sönünceye dek yoğun bir şekilde parlaması, süper kütleye sahip dev yıldızların ölüm süreciyle ilgili ayrıntıları ortaya çıkarıyor.
Amerikalı astronomların Nature dergisinde bugün yayımladıkları makaleye göre, 7 bin ışıkyılı uzakta ve Carina yıldız kümesinde bulunan Eta Carinae yıldızı, Samanyolu'nda Güneş'ten sonra gözlemlenen en büyük ve en parlak gökcismi olarak dikkati çekiyordu.
Britanyalı astronom Edmond Halley tarafından 1677'de keşfedilen ve yaklaşık çeyrek yüzyıl sonra gökbilimcilerin giderek daha fazla parladığını tespit ettikleri Eta Carinae, aniden ışığının azalmaya başladığı 1843'e dek bu ışıldamasını sürdürdü.
California'daki Berkeley Üniversitesinden bir astronom ekibi, bir gaz ve toz nebulasının yıldızdan saatte 2,4 milyon km hızla uzaklaştığını tespit ederken, ince gaz filamentlerinin de dev yıldızdan nebulanın hızının 5 katı hızla ayrıldığını hesapladılar.
Nathan Smith ve meslektaşları, Eta Carinae'nin çıkarttığı enerji ve bunun hızının, yıldızın sadece yüzeyindeki materyalin püskürmesinden değil, aynı zamanda içindeki patlamadan da kaynaklandığını belirterek, "Bu patlama, yıldızın içinde başladı ve hidrojenden oluşan tüm dış katmanlarını püskürttü" ifadesini kullandı.
Smith, Eta Cranae'nin, süper kütleli dev yıldızların, kendi öz kütlelerini patlatıp tüketerek sonunda süpernovaya nasıl dönüştüğünü gözlemleme olanağı sağladığını belirtti. Yıldızlar, sonra yerini çevresindeki her şeyi yutan bir karadeliğe bırakmak üzere sönüyor.