Gündem

Eski TESEV Başkanı Can Paker: Başkanlık sistemi Türkiye'ye fiilen gelmiştir, gerisi teferruattır!

"Atatürk de bu sistemi istiyordu"

23 Kasım 2015 10:54

Türkiye’nin köklü düşünce kuruluşlarından TESEV’de (Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı) uzun yıllar sürdürdüğü başkanlık görevinden istifa ederek ayrılan Can Paker, “Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesiyle birlikte başkanlık sistemi Türkiye'ye fiilen gelmiştir. Bundan sonrası teferruattır bence” görüşünü dile getirdi.

“Atatürk'ün de bu sistemi istediğini" öne süren Paker, "Sosyolojik dinamikler ve kurumsal egemenlik buna izin vermedi” iddiasında bulundu. Paker, “Başkanlık sisteminin neden önemli olduğu anlatılınca yarın seçim olsa halkın başkanlık sistemine 'Evet' diyeceğini” ileri sürdü.

Çözüm süreci kapsamında oluşturulan Akil İnsanlar Heyeti'nde de yer alan Paker, sürecin bitmeyeceğini söyleyerek, “Sayın Cumhurbaşkanı da ‘buzdolabına kaldırdık’ dedi. Bir şeyi buzdolabına sonradan kullanmak için kaldırırsınız” ifadesini kullandı.

Sabah gazetesinden İsa Tatlıcan'ın sorularını yanıtlayan (23 Kasım 2015) Can Paker'in açıklamaları şöyle:

-Ses getiren araştırmalarıyla bir dönem siyasete yön veren TESEV ile neden yollarınızı ayırdınız?

-15 yıla yakın TESEV'e başkanlık yaptım. Ancak son dönemde TESEV yönetiminde bir direnç ortaya çıktı. Bizim yaptığımız araştırmalar siyasi karar vericilere yardımcı olma amaçlıydı ve objektif çalışmalardı. Kamuoyunu etkilemede dünyada 12. sıradaydı. TESEV mütevelli heyetinde siyasi iktidara karşı daha fazla muhalefet yapılması istendi. Ben bunu yapmayacağımı söyledim. Sivil toplumun muhalefet partisi olmadığını düşünüyordum. Yönetimdeki arkadaşlar "ayrılmayı düşünürseniz birlikte ayrılalım" dediler. Bu şekilde TESEV'den ayrılarak PODEM'i kurduk.

-Bu konuda çalışmalar yaptığınızı biliyoruz. Türkiye gerçekten hızla kutuplaşıyor mu?

Türkiye'deki sosyolojik yapı Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren ayrılmıştı. Kutuplaşma o dönemde başladı. Cumhuriyet'in hedefinde muhafazakarlar ve Kürtler vardı. Bu toplumsal yapıya karşı Cumhuriyet örnek bir vatandaşlık tanımı yapmıştı. Beyaz Türk dediğimiz yapıyı kastediyorum. Egemenlik hiçbir zaman milletin olmadı. Egemenlik her zaman devletin kurumlarının elindeydi. Bu kurumlarda Beyaz Türkler yaratıldı ve hep onlar hakim oldu. Devlet bu kesimi ekonomik, sosyal, siyasal her alanda korudu. 70 yıla yakın bu böyle devam etti.

-Şu anda hakimiyet bozuldu mu?

Evet bu yapı son dönemde kurumsal hakimiyetini giderek kaybediyor. Beyaz Türk dediğimiz kesim hiçbir yenilik getirmemiştir bu ülkeye. Batının kötü bir kopyasıdır. Çiftlik balığı gibi tatsız tutsuzdur. İlk olarak bu hakimiyeti Turgut Özal bozdu. Para giriş çıkışını serbest bıraktı. Anadolu Kaplanları'nı güçlendirdi. Türk toplumunun köylülükten orta sınıfa taşıdı. AK Parti döneminde bu orta sınıf hızla değişti

 

“Beyaz Türkler güç kaybettikçe ülkeyi kutuplaştırıyor”

 

-AK Parti güçlendiği ve Beyaz Türklerin kurumsal hakimiyetini yıktığı için mi kutuplaşmanın yaratıldığını düşünüyorsunuz?

Bakın %50'nin AK Parti'ye ve Erdoğan'a karşı olduğunu söylüyorlar. Bu yüzde 50'nin %10'u MHP'dir. Bunlar orta sınıftır. HDP'nin yüzde 10 oyu da bu sınıfı temsil ediyor. CHP'nin yüzde 25 oyunun sadece 15'i Beyaz Türk'tür. Türkiye'deki gerginliğin kaynağı sadece %15'tir. Yani AK Parti gibi bir partinin oy potasiyeli yüzde 85'tir. AK Parti güçlendikçe ve oyunu arttırdıkça kutuplaşma artmıştır. AK Parti güçlenmeseydi kutuplaşmayı arttırmazlardı.

 

“Artık Türkiye'de başkanlık sistemi var gerisi teferruat”

 

-1 Kasım seçim sonuçları ile birlikte değerlendirildiğinde Türkiye Başkanlık sistemine hazır mı?

Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesiyle birlikte başkanlık sistemi Türkiye'ye fiilen gelmiştir. Bundan sonrası teferruattır bence. Cumhurbaşkanı'nın tekrar halk seçmesin derseniz halk buna tekrar izin vermez. Cumhurbaşkanı'nın yetkilerinin kısılmasına da izin vermez. Çünkü bir anayasa değişikliği gerekir. Seçilmiş Cumhurbaşkanı ve seçilmiş Başbakan olmaz. Bu anomalidir. Bu durumdan çıkmamız gerekir. Eski sisteme dönemeyeceğimiz göre yapılacak tek şey iyi bir başkanlık sistemini hazırlayıp halkın önüne getirmektir.

 

“Elitler kurumsal egemenliği kaybettikçe hırçınlaşıyor”

 

-Başkanlığı, Türkiye'yi parçalayacak bir tek adam sistemi göstermeye çalışanlar var. Bu tür propaganda halkı etkiliyor mu?

Sanmıyorum. Az evvel söylediğim gibi korkan ve korku salmaya çalışan yüzde 15'lik kendini Türkiye'nin seçkini zanneden kesim. Başkanlık sistemi geldiğinde bu Beyaz Türkler dediğimiz kesimin kurumsal egemenliği iyice yok olacak. Yargıda, emniyette ve askerde hızla gerileyen kurumsal egemenlikleri başkanlık sistemi ile iyice yok olacak. Siyasi etki yapma imkanları ortadan kalkacak. Bu kesim işte bu yüzden korku yayıyor.

 

“Başkanlık Özal, Demirel hatta Atatürk'ün hedefiydi”

 

-Geçmiş dönemde de başkanlık sistemine geçilmeye çalışıldı mı?

Özal ve Demirel'in de hayaliydi Başkanlık sistemi. Daha ötesini de söyleyeyim. Atatürk de bu sistemi istiyordu. Sosyolojik dinamikler ve kurumsal egemenlik buna izin vermedi.

 

“Halk başkanlığa 'Evet' der"

 

-Yarın referandum olsa halk başkanlık sistemini kabul eder mi?

Başkanlık sistemi yeteri derecede tartışılmadı. Halka doğru olarak anlatılmadı. Parlamenter sistemde kuvvetler ayrılığını oturtmasına imkan yok. Başkanlık sisteminde net bir şekilde kuvvetler ayrılığı oturacak. Bunun halk için neden önemli olduğunu anlatmak lazım. Bu doğru anlatılırsa yarın seçim olsa halk Başkanlık sistemine evet diyecektir.

 

“Beyaz Türklerin Erdoğan düşmanlığının sebebi güçlerini kaybetmeleri”

 

-FETÖ'den CHP'ye, Doğan medyasından HDP'ye kadar birbirine taban tabana zıt yapıların ortak hedefi Cumnhurbaşkanı Erdoğan. Bu durum nasıl açıklanabilir?

Türkiye'de, Beyaz Türklerin ve seküler kesimin kurumsal hakimiyeti ortadan kaldırılıyor. Ortadan kaldıran ekolün kristalleşmiş hali yeni sembolü ise Tayyip Erdoğan'dır. O yüzden ona bu kadar düşmanlık besliyorlar. Zannediyorlar ki Tayyip Erdoğan'ı bitirirsek tekrar kurumsal hakimiyetimizi kazanırız. Kazanamazsınız. Artık bu millet eski Türkiye'ye dönülmesine izin vermez. Sadece Türkiye'ye biraz zaman kaybettirirsiniz o kadar.

 

“İstanbul sermayesinin tavrı yavaş yavaş değişecek”

 

-İstanbul sermayesi bu işin neresinde?

Ben İstanbul sermayesinin homojen olduğuna inanmıyorum. Evet iktidara karşı bir direnç olduğu görülüyor ama bu heterojen bir yapı. Türkiye'nin bu gerçeğini kabul eden gruplar var. Mesela Sakıp Sabancı halkın gerçeğinin farkındaydı.

-AK Parti iktidarının her kritik döneminde sizin de bir dönem yönetiminde bulunduğunuz TÜSİAD'ın sahneye çıkarak AK Parti'ye açık açık muhalefet etmesi nasıl açıklanabilir?

Evet TÜSİAD böyle açıklamalar yaptı ama homojen bir yapı diyemem. Elbette AK Parti iktidarına karşı olan sermaye grupları vardır. Ama 1 Kasım seçim sonuçlarından iş dünyasının memnun olduğunu düşünüyorum. Dolar düşüyor, halkın güveni artıyor. İş dünyası buna karşı duramaz. Önümüzde 4 yıl var. İş dünyasının tavrı yavaş yavaş değişir. Bakın Boydak grubu seçimlerden sonra "bizim paralel yapı ile alakamız yoktur" açıklaması yaptı.

 

“Doğan Grubu eski alışkanlıklarından kurtulamadı”

 

-Peki 7 Haziran seçimlerinden bu yana Türkiye'de açık açık Erdoğan ve AK Parti düşmanlığının sembolü haline gelmiş Doğan medyası?

Herhalde Doğan Grubu yıllarca siyasete etki etme alışkanlığından kurtulamıyorlar. Sadece Doğan grubu değil başka gruplarda var. Doğan grubunun elinde medya gücü olduğu için öne çıkıyor. Artık bir simge haline geldi.

 

“Çözüm sürecinden dönüş yok”

 

-Çözüm süreci konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu sürecin tamamen bittiğine inananlardan mısınız?

Çözüm süreci bitmez, imkanı yok. Sayın Cumhurbaşkanı da buzdolabına kaldırdık dedi. Bir şeyi buzdolabına sonradan kullanmak için kaldırırsınız. Kürt siyasi hareketi bir fırsatı kaçırdı. Ben akil insanlar heyetinde Anadolu'yu dolaştım. Özellikle son dönemde DAEŞ'e karşı ABD ile bir takım ilişkiye girdiler. Galiba şöyle bir düşünceye kapıldılar. "ABD'de artık arkamızda. Bu coğrafyada bir Kürt devleti kurabiliriz" dediler. Bu yanlış bir düşünceydi. Dünyada hiçbir güç Türkiye'yi kaybetmeyi göze alamaz. ABD'ye güvenmek hataydı. ABD tak diye döner defalarca da dönmüştür. Türkiye'nin siyasi ağırlığı karşısında Avrupa'nın da tavrı değişti. Kürt siyaseti onlara güvenerek Türkiye devletini hedef alması çok yanlıştı. Bu yanlışın şimdi farkındalar.

 

“Türkiye'nin geleceğinden çok ümitliyim”

 

-4 seçim atlattık. Şimdi yeniden 2023 vizyonunu konuşuyoruz. Türkiye'nin geleceğinden ümitli misiniz?

Ben tedavi edilemez bir iyimserim. Türkiye'nin daha iyiye gittiğine inanıyorum. Daha iyiden kastım şu; halkın egemenliği, ekonomi ve bireysel özgürlüklerde hep iyiye gidildi. Bundan sonra da daha iyiye gideceğine yürekten inanıyorum.