Gündem

Eski AKP'li devlet bakanı: Hükümet Gezi'de birçok ders çıkardı

Mustafa Said Yazıcıoğlu, Aleviler için de adımlar atılması gerektiğini belirterek, 'İstediği şekilde ibadet yapmalarına ortam sağlanmalıdır. Orada kendilerine göre bir ritüelleri var. Bırakalım yapsınlar' dedi

15 Ekim 2013 15:05

Alevi Çalıştayları'nın fikir babası olan eski Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu, Gezi Parkı direnişine ilişkin “Hükümet birçok ders çıkardı. Sosyal medya bu zamana kadar etkin kullanılmadı ama şimdi değeri anlaşıldı. Bu analizleri açık yüreklilikle yapmak önemlidir” dedi.

Yeni Şafak gazetesinden Ersin Çelik’in sorularını yanıtlayan Yazıcıoğlu İlahiyat fakültelerinin müfredatından, Gezi olaylarının sosyolojik tahliline kadar çarpıcı değerlendirmelerde bulunan Yazıcıoğlu, merhum ağabeyi Recep Yazıcıoğlu'nu da anlattı. Çelik’in Yazıcıoğlu röportajı şöyle:

Demokratikleşme Paketi'nden sonra gözler hükümetin Alevilerle ilgili yapacağı düzenlemeye çevrildi. En çok merak edilen konu ise Cemevlerinin statüsünün ne olacağı… Cemevlerinin ibadethane sayılıp sayılmayacağı konusunda henüz bir netlik yok. Fakat yapımı için ödenek, arsa sağlanması ve personeli için maddi destek konusunda bir fikir birliği var. Gelinen aşamayı görüştüğümüz, 5 yıl önce başlatılan Alevi Çalıştayları'nın fikir babası olan Devlet eski Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu'nun tespitleri ise çok net. Devletin Alevilere, 'şunu yapma, bunu yap' dememesi gerektiğini belirten Yazıcıoğlu ile geçtiğimiz günlerde yayınladığı 'Ne Yan Yana Ne Karşı Karşıya' isimli anı kitabı hakkında da konuştuk.

 

Siyasetten sonra, kenara çekildiniz, hatta kendinizi unutturdunuz.

Çok ortalıkta olmayı seven birisi değilim. Bizim konular hep ateşten konular. Mesela; Alevilik, din, diyanet konularıdır. Yani ya oraya ya da buraya düşeceksiniz. Bu yüzden bakan olduğum dönemde dahi ortalıklar da görünmüyordum. Bu da siyasetin bir tarafı. Bazı insanlar vardır birçok iş yapar ama sorduğunuz da kısa bir özet bile anlatamaz. Bazıları ise hiç bir şey yapmaz, sormana gerek kalmadan onlarca şey anlatır sana.

 

Alevilerle ilgili çalışmalar Demokratikleşme Paketi'nin dışında bırakıldı. Zamanında sizin önemli çalışmalarınız oldu. Gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kesinlikle bir düzenlemenin yapılması gerekiyor. Zaten hükümetin de ayrı bir çalışması var. Benim bakış açımın temel hedefi; bu ülke de yaşayan herkesin farklılıklarıyla birlikte mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşamasıdır. İnsanlar 'bizim farklı bir din algımız var' diyebilir. Devlet bir şeyi dayatmaya kalkarsa ondan sonuç alamıyor. Bunu bize, tarih gösteriyor. 'Bizim farklılığımız var' diyen insanlara kulak verilmelidir. Yani sadece Aleviler değil kim olursa olsun o farklılığı başkalarını rahatsız etmeyecek şekilde yaşamaları için ortam hazırlanmalı.

 

Aleviler için neler yapılmalı?

İbadetlerini yapacakları yerlerle ilgili imar konusunda sıkıntıları var. Önemli olan onların sıkıntılarının kaldırılmasıdır. İstediği şekilde ibadet yapmalarına ortam sağlanmalıdır. Orada kendilerine göre bir ritüelleri var. Bırakalım yapsınlar. Yani devlet onlara 'şunu yapma, bunu yap' dememeli. Önemli olan orta yolu bulmak.

 

Paketle birlikte 'başörtüsü yasağı' da sona erdi. Siz Ankara İlahiyat'ta okurken başlayan yasak şimdi kamu dahil kalktı. Ne düşünüyorsunuz?

Hiç sorun edilmemesi gereken bir konu nasıl bir karmaşa haline getirildi. Nasıl da toplumu bu kadar meşgul etti… Gerçekten üzerinde sosyolojik çalışmalar yapılması gereken bir örnektir. Sonuçta olması gereken oldu. Eğer zamanında meselenin bu kadar üstüne gidilmeseydi şimdiki gibi bir sorun ortaya çıkmazdı. Yazık oldu.

 

Fakat düzenleme hakim, savcı, polis ve jandarmayı kapsamıyor. Gelecekte bir düzenleme olabilir mi?

Herhalde yargı aşamasında bir sorun oldu. İnşallah oralardaki sıkıntılar da çözülür. Bu tür sosyal olayları bir anda çözemezsiniz. Toplumun bir takım hassasiyeti var. Bunları zamana bırakmak gerekir.

 

Dik duruş babamızdan

 

Kitapta; rahmetli babanız ve abinizden kesitler var. Merhum abiniz Recep Yazıcıoğlu… Günümüzdeki başarılı valiler ona verilen 'Süper Vali' sıfatıyla onurlandırılıyor. Nasıl bir modeldi sizin için abiniz?

Babmız sürekli dik duran bir insandı. Hayatta eğilip, bükülmemiştir. Abimde de bu fazlasıyla görülür. Dik duruşumuz babamdan gelir. Ülke ve insanlar için bir şey yapılması gerektiğinde işin nereye dokunduğu onu hiç ilgilendirmiyordu.

 

En parlak döneminde 5 yıl boyunca merkeze çekildi. 'Siyaseten önü kesildi' yorumları yapıldı. Katılıyor musunuz?

O zaman Erzincan'daydı. Erzincan'ı devletin ve arkadaşlarının da yardımıyla bir yerlere getirdi. Acaba İstanbul'a mı Ankara'ya mı gider, denilirken bir anda Mesut Yılmaz ve Tantan'ın da imzasıyla geri çekildi. Ben Diyanet İşleri Bakanı'yken o Tokat Valisi'ydi. Beni arayıp 'ya işte böyle demesin uyarır mısınız' derlerdi. Rahmetliyi arardım. Konuşmaya çalışırdım. 'Ne demişim ki' derdi. Yani bu onun hizmet anlayışıydı. Tabanın sevdiğini tavan sevmez. Bu böyledir.

 

Beyaz sayfa dönemi bitmeli

 

28 Şubat davasında kararlar veriliyor. Fakat sivil kanat hakkında henüz karar verilmedi. Bu yapılanlar yapanın yanında kar kalır mı sizce?

Yargı tarafsız olmak kaydıyla elbette kâr kalmaz. Benim orada bir maruzatım var. Belli seviyede kamu görevi yapan insanlar, görevi bittiği zaman devlete bir rapor sunmalı. 'Devlet için şunları yaptım veya yapmadım' diyebilmeli. Fakat bizde bir vali görevden alındığında hemen 'tamam görevden alındı' diye bir 'oh' çekilir. Beyaz sayfa açılır. Bu gelenek olmuş. O adam orada çalıştığı süre içinde ne yaptı? Bunların sorgulanması gerekir. Birincisi herkes göreve geldiğinde bir gün o görevden gideceğini bilecek ve yaptıkları hakkında rapor sunacak. İkincisi ise yerine gelen adam bir yol haritası bulsun. Benden önce bu problemler olmuş. Kendi tonu ve üslubunu oluşturmalı.

 

Bu sistemle Arapça öğrenilmez

 

İlahiyat fakültelerinin eğitim sistemi, müfredatları da gündemde. İmam hatip okullarına ciddi talep var ve 3 yıl sonra ilahiyatların nüfusunda bir şişkinlik olacak. Bir bilen olarak ne düşünüyorsunuz?

Ben 2002'de İlahiyat Fakültesi'nden ayrıldığımda 27 fakülte vardı. Şu an ise 90'ı geçti bu sayı. Fazlalıktan bir sorun çıkmaz. Ama 'eğitim kalitesi' önemli. Dekan olduğumda ilk olarak 'yeni müfredat yapalım' dedik. Fakat hiç kolay olmadı. Siyasete geçtikten sonra da İlahiyat Fakülteleri'ne uğramaya devam ettim. Hatta onlara 'yeni bir müfredat gerek. Çünkü Türkiye son 10 yılda çok değişti. Bir şey yapmazsanız, bir şey yaparlar önünüze koyarlar' dedim. Öğrenciler yeni birimlere ayrılabilir. Öğretmen olacaklar farklı sınıflar da, diyanet hizmetinde çalışacaklar farklı sınıflarda okutulabilir.

 

11-12 yıl boyunca imam hatip ile ilahiyatta Arapça ve tefsir dersi görmesine rağmen mezunlar bu dili konuşamıyor. Hata ve eksiklik nerede, bu sistem neden değişmiyor?

Bizim temel problemimiz şu; dil öğretemiyoruz! Sadece Arapça değil. Ortaokul, lise ve fakülte olmak üzere 10 sene dil eğitimi aldık. Ama yine de 3 kelime konuşamıyoruz. Fakat biz kendi dilimizin bile mantığını bilmiyoruz ki. Ezberciliğe dayalı sistemle dilin gramerini öğretmeye kalkıyoruz. İnsanlar iyice dilden soğuyor. Mantığını kavramaya kalksak daha kolay öğreneceğiz. Fakat Arapça öğrenmek ayrı, Arapça öğretmek ayrı bir şeydir. Onları beceremiyoruz. Bu sistemle Arapça öğretilemez, öğrenilmez. Ama şimdi Arapça bir anabilim oldu. Bir değişim söz konusudur.

 

Gezi nesli iktidarımız döneminde büyüdü

 

Önümüzde yerel ve genel seçim var. Ak Parti'de 3. dönem aday olmama şartı işleyecek gibi görünüyor. Başbakan Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olacağı konuşuluyor. Ne düşünüyorsunuz?

Gerçekten de Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı seçim süreci çok sancılıdır. Kavşak noktasıdır. Bazı toplumsal olaylar ve seçimler böyledir. Ama önümüzdeki dönemdeki kurgular o kadar önemli ki. Bir anayasa değişikliği olmadı. Başkanlık sistemi tartışılıyor. Ama olmayacak gibi. Tayyip Bey çok yoğun çalışıyor. Türkiye'nin her şeyiyle ilgileniyor. Açıkçası nasıl bu kadar ilgili, alakalı şaşılacak bir durum. Onunla Bakanlık yaptık. Ne gecemiz ne gündüzümüz vardı. Bizim bir alanımız vardı. Fakat Başbakan her alanla detaylı bir şekilde ilgileniyor. Zaten 10 sene öncesinin fotoğrafı ve şimdiye baktığımız zaman her şey ortaya çıkıyor. Yani bütün her şey bir insandan beklenemez.

 

Gezi olayları da toplum için bir kavşak mıydı?

Olaylar herkesi çok etkiledi. Fakat tek taraflı olarak yorumlanmamalı. Gezi'de aşırı unsurlar kendine yer bulmaya çalıştı. Devlet bunları ayıklamalı. Vandallığın tasvip edilecek tarafı yok. Fakat oradaki birçok genç biz iktidara geldiğimizde ortaokul talebesiydi. Yani bizim iktidar dönemimizde büyüdüler. Teknolojik aletlerle bu dönemde tanıştılar.

 

Çok taraflı sosyolojik vakıa diyebilir miyiz?

Tabii ki. Hükümet birçok ders çıkardı. Sosyal medya bu zamana kadar etkin kullanılmadı ama şimdi değeri anlaşıldı. Bu analizleri açık yüreklilikle yapmak önemlidir. Toplumun hoşuna gider.