Gündem

Eski AİHM yargıcı Rıza Türmen: AKP'nin anayasa önerisi 12 Eylül'ü aratacaksa bu ihtiras ertelenmeli

"AKP'nin önerdiği fren ve denge mekanizmalarının bulunmadığı bir sistem"

09 Nisan 2016 23:39

Eski AİHM yargıcı ve 24. Dönem CHP Milletvekili Rıza Türmen, AKP’nin fren ve denge mekanizmalarının bulunmadığı, başkanın her türlü yetkiye sahip olduğu bir başkanlık sistemi önerdiğini söyledi. Böyle bir başkanlık sisteminin, “AKP’nin din referanslı, otoriter, tahakkümcü, her türlü muhalefetin bastırıldığı bir rejim yoluyla ‘yeni Türkiye’ yaratma projesinin önündeki her türlü engeli ortadan kaldıracaktır” diyen Türmen,  AKP’nin kısa sürede getirmeyi düşündüğü Anayasa  değişikliği konusunda, “Amacın 12 Eylül anayasasını kaldırmak olduğu söyleniyor. Ancak yeni bir anayasa yoluyla 12 Eylül dönemini bile aratacak bir hegemonik yapı kurulmak ve bir plebisitle bu halka onaylatılmak isteniyorsa, yeni anayasa ihtirasının ertelenmesinin daha doğru olacağını düşünüyorum” dedi.

Türmen'in, T24’e yaptığı açıklama şunlar:

AKP Anayasa konusunda ciddi çalışma içerisinde? Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Anayasanın yapılma yöntemi anayasanın kendisi kadar önemlidir. Demokratik, toplumsal bir uzlaşı sağlamaya yönelik, toplumun bütün kesimlerini içine alan, kimseyi dışlamayan dolayısıyla herkesin benimseyip içselleştireceği bir anayasa istiyorsak sürecin geniş bir katılımla yürütülmesi gerekir. Halkın katılımı olmadan, TBMM’deki siyasal partileri bile dışarıda bırakarak sadece AKP tarafından yazılan bir anayasa demokratik,  uzlaşıya dayalı bir anayasa olmaz.  Bir siyasi partinin görüşlerini yansıtan dayatmacı bir anayasa olur. Oysa Türkiye gibi kutuplaşmanın son derece arttığı, toplumdaki gerginliğin had noktada bir toplumda uzlaştırıcı bir anayasaya her zamankinden daha çok gereksinim var.

AKP’nin anayasa yapma yöntemi amacını da belirlemekte. Halkın ve başka siyasal partilerin katılmadığı bir anayasa yapma yönteminin amacı Türkiye’de özgürlükleri güvence altına almak, demokrasiyi işler hale getirmek, bir toplumsal uzlaşı sağlamak olamaz. Olsa olsa Türkiye’de adı demokrasi olmayan baskı rejimini korumak ve başkanlık sistemine geçerek bütün gücün tek bir elde toplanmasına anayasal bir zemin kazandırmak olabilir.

Amacın 12 Eylül anayasasını kaldırmak olduğu söyleniyor. Ancak yeni bir anayasa yoluyla 12 Eylül dönemini bile aratacak bir hegemonik yapı kurulmak ve bir plebisitle bu halka onaylatılmak isteniyorsa, yeni anayasa ihtirasının ertelenmesinin daha doğru olacağını düşünüyorum. Zaten siyasal ortamın da uzlaşıya dayalı, demokratik bir anayasa için uygun olduğu söylenemez.

Türkiye başkanlık sistemine geçerse ne değişecek?

AKP’nin önerdiği,  fren ve denge mekanizmalarının bulunmadığı, Başkan’ın her türlü yetkiye sahip olduğu bir sistem. Örneğin, Başkan’ın Meclisi fesih yetkisi var. ABD’de Başkan’ın böyle bir yetkisi yok. Başkan’a “genel siyasetin yürütülmesine ihtiyaç duyulan konular” gibi sınırları belirsiz bir alanda kararname çıkarma yetkisi veriliyor. Yani Başkan kararnamelerle Türkiye’yi yönetebilecek. Başkan üst düzey kamu yöneticilerini atama ve görevlerine son verme yetkilerine sahip olacak. Başkan’ın bu yetkileri kullanması, ABD’de olduğu gibi Meclis’in onayına bağlı değil. Başkan ,HSYK ve Anayasa Mahkemesi üyelerinin de bir bölümünü atayabilecek. TBMM seçimleriyle Başkan seçimleri aynı gün yapılacak. Oysa Başkanlık sisteminde bunların birbirini etkilememesi, iki seçimin ayrı tarihlerde yapılması gerekir. Başkan’ın veto ettiği yasaların Meclis’te yeniden kabulü çok güç. Bunun için üye tam sayısının beşte üç çoğunluğu gerekecek. Oysa ABD’de bu çoğunluk, oylamada hazır bulunanların üçte ikisi. Bunlara karşılık Başkan’ın cezai sorumluluğuna (impeachment) karar verilmesi neredeyse olanaksız.  Üye tam sayısının üçte iki çoğunluğu ile soruşturma komisyonu kurulabilecek, üye tam sayısının dörtte üç çoğunluğu ile Yüce Divan’a gönderilebilecek.

Böyle bir sistemde olacak şudur: Başkanlık sisteminde, seçimi kazanan her şeyi kazanmakta, kaybeden her şeyi kaybetmektedir. Başka bir deyişle, kaybeden adaya verilen oyların hiç bir değeri yoktur. Bu durum Türkiye’de siyasetteki ve toplumdaki kutuplaşmayı artıracaktır. Öte yandan,fren ve dengeden yoksun bir başkanlık sistemi,  AKP’nin din referanslı, otoriter, tahakkümcü, her türlü muhalefetin bastırıldığı bir rejim  yoluyla  “yeni Türkiye” yaratma projesinin önündeki her türlü engeli ortadan kaldıracaktır.