Gündem

Ertuğrul Özkök: 'Türbanlı Erkekler'i okumanızı tekrar tekrar tavsiye ediyorum

Ertuğrul Özkök, AKP'nin başörtülü milletvekili adayı göstermesine karşı çıkan muhakazakâr erkek yazarların

08 Nisan 2011 03:00

T24 - Ertuğrul Özkök, AKP'nin başörtülü milletvekili adayı göstermesine karşı çıkan muhakazakâr erkek yazarların tutumlarını değerlendirirken, T24 editörü Selin Ongun'un "Türbanlı Erkekler" kitabına atıf yaptı. Özkök, "Başörtüsü sorunu aslında 'türbanlı erkeklerin' altından kalkamadığı ağır bir mesele haline dönüşüyor o yüzden herkese tekrar tekrar 'Türbanlı Erkekler' kitabını okumalarını tavsiye ediyorum" dedi.

Ertuğrul Özkök, "Akif seni Sunset'te görmüşler" başlığı ile Hürriyet'te yayımlanan (8 Nisan 2011) yazısında şu görüşleri dile getirdi:


OOOOOHHH, bu mesele giderek daha eğlenceli hale geliyor.

Katiyen böyle bir şeyin dışında kalamam.

Çünkü burnuma accaip “sitcom kokuları” geliyor.

Beş duyum feci tahrik olmuş durumda.

O nedenle, Akif Beki’ye mutlaka dokundurmam lazım.

Tahmin ettiniz değil mi, konu “Türbanlı kadınlar Meclis’e girsin mi” tartışması.

Dün de yazdım, “türbanlı erkekler”, “başörtülü kadınlarla” birbirine girdi.

Aslında “Beyaz Türkleri ilgilendirmez” deyip, nehrin kenarından seyretmeye devam edebilirdim.

Ama mümkün değil.

Bizi de bulaştırıyorlar.

* * *

Akif Beki, karşı mahalleden en iyi tanıdığım isimlerden biri.

Sık sık konuşuyoruz.

Siyaset dışında da çok ortak konumuz var.

Mesela Hindistan meselesini konuşuyoruz.

Kadınlar ikimizin de kafasını fena halde kurcalıyor.

Dün baktım bu meseleye o da girmiş.

Asıl tartışma İslami kesimde geçiyor ama o dönmüş “Beyaz Türklere” çakıyor.

Cümlesi aynen şöyle:

“Algımız seçiyor, çünkü (türbanlı kadınlar) beyaz Türk işi mekânlarda otururken, statü sembolü iyi arabalara binerken yahut elitlerin uğradığı pahalı mağazalarda alışveriş yaparken görülmesi hâlâ haber değeri taşıyor Türkiye’de.”

Cümle biraz karışık. Ama ben Beki’nin ne demek istediğini çok iyi anlıyorum.

Demek istiyor ki: “Ey siz beyaz Türkler, siz önce Paper Moon’da, alışveriş merkezlerinde türbanlı kadınlara alışın, ondan sonra gelin Meclis’e girip girmemeleri üzerine ahkâm kesin.”

* * *

Bu arada küçük bir not. “Beyaz Türk” tamlamasını yazarken neden “beyaz”ı küçük, “Türk”ü büyük harfle yazıyor anlamadım. “Beyaz” küçük, “Türk” büyük bir kavram olarak gördüğü için mi acaba? Hakkı Devrim’e sordum. İkisinin de büyük yazılması gerektiğini söyledi.

Bir konuda haklı. Herkese yakın gösteren bir çift gözlük lazım.

Şimdi iflah olmaz bir Beyaz Türk olarak Akif Beki’ye açıkça söylüyorum.

Ben, Türkiye’nin bütün restoranlarında, insanların sosyalleştiği mekânlarda türbanlı kadınları görmeye alışmayı bırak, tam aksine istiyorum.

Ama ortada ciddi bir sorun var.

Acaba “türbanlı erkekler” bu fikre alışabilecekler mi?

Sevgili Akif Beki, sana küçük bir dedikodu. Ben görmedim, ama seni de görmüşler.

Seni ve arkadaşlarını, “Sunset”te görmüşler. “Paper Moon”da görmüşler.

Hatta, Kanyon’daki “Gina”da görmüşler.

Vallahi her defasında Twitter yıkılıyor. Hiçbirinde masanızda başörtülü bir kadın yokmuş.

Neden acaba?

Başörtülü hiç mi kadın arkadaşınız, karınız, sevgiliniz, kızınız yok?

Yoksa...

Var da, onlar mı gelmek istemiyor.

Daha da fenası, siz mi getirmek istemiyorsunuz.

Ortalıkta dolaşan mod medyan şifresine bakılırsa, en son şıkmış.

Oysa biz hasretle her yere bekliyoruz. Sizi de AK Partili siyasetçileri de. Kızları, eşleri, kardeşleri, sevgilileri ve arkadaşları ile birlikte bekliyoruz...

Yıllarca önce demedim mi, “Gelin, bir su bardağı kaldırıp, ‘Sağlığınıza’ deyin” diye.

* * *
Bence bu tartışma, çok iyi bir zamanda ve damardan patladı.

Bugüne kadar “türban” meselesini sadece ülkenin laik insanlarının üzerine yıkmaya çalışanlar, şimdi onun altında kalıyor.

“Başörtüsü” sorunu aslında, “türbanlı erkeklerin” altından kalkamadığı ağır bir mesele haline dönüşüyor.


O yüzden herkese tekrar tekrar, “Türbanlı Erkekler” kitabını okumalarını tavsiye ediyorum.

O kitapta bazı başörtülü kadınlar, “türbanlı erkeklerin” kendilerini Paper Moon’a götürmediğini söylüyor.

* * *
Dün Akif Beki’yi aradım ve ona, “Seni de nehir kenarına bekliyorum” dedim.

Yakın gözlüğe hiç ihtiyaç yok. Ağır meseleler buradan çok daha iyi görünüyor.

O yüzden diyorum ki: “Bir gün herkes nehir kenarını tadacak...”