Gündem

Ertuğrul Özkök, Seyfi Dursunoğlu'nun ardından yazdı: Çılgınlar kafesimizin en nadir kuşu uçtu

19 Temmuz 2020 07:53

Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, geçtiğimiz gün yaşamını yitiren Seyfi Dursunoğlu'nun ardından kaleme aldığı yazıda, "Çılgınlar kafesimizin en nadir kuşu uçtu" düşüncesini dile getirdi. 

Özkök, "Seyfi Dursunoğlu’nu ilk defa 1990 yılının bir gece yarısı gördüm... 'Huysuz Virjin'i ekranlardan biliyordum, ama sahnede ilk defa orada tanıdım. Aslında o gece bir değil iki gerçek insan tanıdım... Hürriyet’in genel yayın yönetmeni olmuştum. 43 yaşındaydım ve öğretim üyeliğinden direkt gazeteciliğe geçmiştim.İstanbul’da neredeyse kimse beni tanımıyordu. Tanıyanlar da nedense bir türlü  kabullenememişti. İşte öyle yapayalnız bir gecemde Taksim’deki kulübe gittim. Kapıdan girdiğimde küçük mekân kapkaranlıktı ve sadece sahne aydınlanmıştı.  Sahnede Huysuz Virjin vardı. Televizyon ekranlarından tanıdığım o şahane ışıltısı bütün sahneyi kaplamıştı. Mekâna sonradan giren insanların utangaçlığı ile karanlıkta bir kenara sığınmaya çalışırken aniden projektörler bir daire şeklinde beni aydınlattı." ifadesini kullandı. 

Özkök yazısında şunları kaydetti: 

Araba farına yakalanmış tavşan gibi kaldım ve işte tam o an Huysuz’un dil ışıldakları da üzerime çevrildi. 'Oooo bakın bakın kimler gelmiş' diye bir başladı ki. Huysuz’un diline düşmek işte budur dedim.  Kan ter içinde yandaki barın ucuna sığındım, arkamı bara yaslayıp sıkıntılı bir gülüşle Huysuz’a bakmaya başladım. Neyse ki birazdan ilgisi ön sıradaki başka birine gitti ve kendimle baş başa kaldım. Tam rahatladığım sırada sırtıma bir el dokundu ve yine eyvah duygusuyla bara doğru döndüm. Karşımda Ali Poyrazoğlu... Mekânın sahibi oymuş... Önünde bir buz kovası ve içinde bir Fransız şampanyası... Şampanyayı açarken hafif ve çok güzel bir gülümseme ile konuşmaya başladı: 'Bu, Hürriyet’in genel yayın yönetmeni için değil, ‘Elveda Başkaldırı’ kitabını yazan insan için...'

Bunca kitap yazdım... Hayatımda hiçbir söz bu kadar iyi gelmedi bana... Gazetecilik de gider, bir gün yazamaz hale gelirim, getirilirim, genel yayın yönetmenliği dersen, bir patronun dilinin ucundasın... Ama işte bu söz var ya... Bunu hiiç kimse alamaz benden... O gece Ali Poyrazoğlu’nu tanıdım... Büyük sanatçıyı tanıyordum... O gece gerçek bir aydını... Zarif bir insanı da gördüm.*

Sonra Huysuz geldi yanımıza... En huylu haliyle... Huysuz Virjin’i tanıyordum. O gece bir de Seyfi Dursunoğlu’nu tanıdım... Türkiye’nin iki büyük rengini...

İki şahane insanını... İki sanatçısını... Ve onların arkasındaki iki büyük karakteri... Oynadıkları şahane rollerden da daha büyük karakterleri... O gece memleketimin insani renklerinin ne kadar alaimisema, ne kadar cıvıl cıvıl olduğunu bir kere daha gördüm.

O gece ülkemin ‘Çılgınlar Kafesi’nin çok nadir iki kuşunu tanıdım... Biri önceki gün uçtu... Ötekine ise Allah daha çok uzun ömürler, sağlık ve mutluluklar versin...*Kimse sormadan söyleyeyim.Büyük sanatçı Seyfi Dursunoğlu’na Allah Rahmet eylesin...Onu çok iyi bilirdim... Çok iyi bilirdim... Çok iyi bilirdim... O gecenin ikinci nadir kuşuna gelince...

Sevgili Ali... Allah sana çok uzun ve sağlıklı ömürler versin... Hangimizin önden gideceğini Allah bilir, o nedenle şimdiden söyleyeyim. Seni de çok iyi bilirim... Çok çok iyi... Ve o gece bana söylediğin o sözü, hayatımın sonuna kadar saklayacağım...

Yazının devamı için tıklayın