-EROĞLU: ''NE ADIMLAR ATILACAĞINI BİLMEK İSTİYORUZ LEFKOŞA (A.A) - 15.11.2010 - KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, ''ilanihaye müzakere sürecine tutsak edilmeyi ve bugün yapılmakta olduğu gibi haksız bir tavırla uluslararası toplumun dışında tutulmayı kabul etmediklerini'' belirterek, ''Bu nedenle müzakere sürecinin ne kadar zaman içerisinde nereye gidiyor olduğunu, yani büyük resmi görmek istiyoruz. Bu bizim hakkımızdır. İki taraf anlaşamadığı takdirde uluslararası toplumun ne gibi adımlar atacağını da artık bilmek istiyoruz'' dedi. Eroğlu, 18 Kasım'da New York'ta, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ve Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas'la yapacağı görüşmeyi, Kıbrıs müzakereleri açısında ''dönüm noktası'' olarak niteledi. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, KKTC'nin 27. kuruluş yıldönümü kutlamaları kapsamında Lefkoşa Dr. Fazıl Küçük Bulvarı'nda düzenlenen törende yaptığı konuşmada, bugünün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşları için en mutlu gün olduğunu ifade ederek, ''1950'li yıllarda çıktığımız varoluş, özgürlük ve egemenlik yürüyüşü 27 yıl önce böyle bir günde ulaşması gereken noktaya ulaşıyor ve Cumhuriyet ilanı ile taçlanıyordu'' dedi. Anavatan Türkiye ile birlikte bu bayramı kutlamaktan büyük mutluluk duyduklarını kaydeden Eroğlu, ''Sadece Anavatan Türkiye Cumhuriyeti bizi resmen tanısa da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bir varlıktır ve bu varlık Kıbrıs Türk Halkı için kendi kendini yönetme, özgürlük, egemenlik, güvenceli gelecek demektir'' diye konuştu. Cumhuriyetin ilanının Rum uzlaşmazlığı karşısında ileriye doğru atılması gereken bir adım olduğunu kaydeden Eroğlu, şunları söyledi: ''Aslında belki de 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatı'ndan hemen sonra yapılması gereken yapılmıştı. Kıbrıs Türk halkının istediğini en iyi anlatan durum Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilanı ile ortaya konulmuştur. Kimse bunu şu veya bu yana çekmesin, bu devleti kuran Kıbrıs Türk halkının ta kendisidir, halkımızın özgür iradesidir.'' Kıbrıs Türkünün varoluş mücadelesini anlatan Eroğlu, ''Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruluş ve bağımsızlık bildirgesi, daha sonra yapılan anayasamız nereden nereye gelindiğini çok güzel anlatmaktadır. Bunların okunmasında, bilhassa gençlerimizin bunları okumasında büyük yarar görüyorum'' dedi. Eroğlu, şöyle devam etti: ''Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilanını barışın önünde engel olarak görenler, ya da bize uygulanan ambargo ve izolasyonların başlıca nedeni gibi lanse edenler büyük hata içindedir. Bunun en açık kanıtı Nisan 2004 referandumundan sonra yaşananlardır. Kıbrıs Türk tarafının bütün iyi niyetine rağmen yaşananlar ortadadır. Oysa tam tersi yapılsa ve Kıbrıs Türk halkının da bir devlete sahip olma, kendi kendini idare hakkı olduğu Rum tarafına gösterilse, anlatılsa Kıbrıs'ta bir uzlaşamaya varılmasına yardımcı olma yolunda büyük ilerleme sağlanmış olacaktır. Böylece Rum tarafı çözüme motive olacaktır, bir anlaşmaya ihtiyaç duyacaktır.'' Kıbrıs Türk halkının devletinin çatısı altında önemli ilerlemeler kaydettiğini ifade eden Eroğlu, ''Demokrasimiz, parlamenter demokratik sistemimiz bizim için övünç kaynağıdır. Halkımız, Anavatan Türkiye'nin de desteği ile sıfır noktasından başlayarak bir ekonomi yarattı'' dedi. -EKONOMİK GELİŞMELER- Ülkede 6 üniversite olduğunu, turizmde yatak kapasitesinin arttığını, kişi başına milli gelirin 16 bin dolar civarında olduğunu, bankalardaki toplam mevduatın 6 milyar doların üzerine çıktığını anlatan Eroğlu, şöyle devam etti: ''Ama tüm bunlara rağmen ekonomimizde sıkıntılar var. Anavatan Türkiye'den Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne su getirilmesi projesinde somut adımlar atılmaya başlanması bizi sevindirmektedir.v Buna bir de elektrik enerjisinin eklenmesi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni bambaşka bir konuma getirecektir. Bu yatırımlar nedeniyle Anavatan Türkiye'ye teşekkür ediyoruz. Sıkıntılarımızın sebeplerini burada irdeleyecek değilim ama şu kadarını söylemek zorundayım: Halkımız arasında bazı tedirginlikler yaşanmaktadır ve bu bizim masadaki gücümüzü olumsuz yönde etkileme potansiyeline sahiptir. Evet bir takım mali, ekonomik tedbirler alınmalı, kamu ve özel sektöre bir çeki düzen verilmeli ama mali tedbirler alınırken bunların ekonomiye, sosyal dokuya, iç barışın devamına olumsuz etki yapmaması muhakkak gözetilmelidir. Kıbrıs Türk halkı çalışkandır, ulusal değerlerine, devletine, Anavatanı'na bağlıdır. Halkımız gerektiği zaman özveride bulunmasını da bilen bir halktır. İnanıyorum ki Anavatan Türkiye hükümeti ile hükümetimiz gerekli çalışmaları ihtimamla yapacaklar ve bu süreci kapanmayacak yaralar açmadan atlatmış olacağız.'' -18 KASIM NEW YORK GÖRÜŞMESİ DÖNÜM NOKTASI- Konuşmasında 18 Kasım'da New York'ta BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ve Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas'la yapacağı üçlü görüşmeye de değinen Eroğlu, bu görüşmenin ''çok önemli bir dönüm noktası olduğunu düşündüğünü'' kaydetti. Bu türden bir görüşmenin yararlı olacağını uzun süredir ortaya koyduğunu, Türkiye'nin de bu görüşmenin yapılmasını desteklediğini ifade eden Eroğlu, ''Sayın Genel Sekreter'le ilk görüşmemde bunu gündeme getirmiştim ama o tarihte Sayın Hristofyas buna sıcak bakmamıştı'' dedi. -MÜLKİYETTE TIKANIKLIK- BM Genel Sekreteri Ban'ın da saptadığı üzere mülkiyet konusunda bir tıkanıklık yaşadıklarını ve müzakerelerde ileriye gitmek için bu tıkanıklığı aşmanın şart olduğunu kaydeden Eroğlu, şunları söyledi: ''Kıbrıs Rum tarafının eski mal sahibinin yapacağı tercihe dayalı yaklaşımının, gerek iki-kesimlilik ilkesi bakımından, gerekse öngörülebilir bir rejim elde etme açısından Kıbrıs Türkü için ciddi sorunlar yaratacağı çok açıktır. Biz, Birleşmiş Milletlerin kendi ilkesi olan iki-kesimliliğe, yani sadece nüfus açısından değil taşınmaz mal mülkiyeti açısından da her toplumun kendi kurucu devletinde 'sarih çoğunluğa' sahip olması prensibine sahip çıkmasını bekliyoruz. Rum tarafının nüfus açısından bunu kabul ederken taşınmaz mal mülkiyeti açısından buna aykırı hareket ediyor olması bizleri endişelendirmektedir. Bu yaklaşım çözümün en temel parametresi haline dönüşmüş olan iki-kesimliliği tamamen anlamsız kılacaktır. Objektif kriterlere dayalı olarak öngörülebilir bir mülkiyet rejimi ve iadenin sınırlanması şarttır. Aksi halde kendi insanımızı kendi malının, evinin geleceğini bilmeden referandumda oy kullanmak zorunda bırakmış oluruz ki, bu kabul edilebilir değildir, insan haklarına uygun değildir. Bize göre New York toplantısı, sırf toplantı olsun diye yapılmamalıdır. Ve zaten bize göre Birleşmiş Milletler de bu toplantıyı önemli bir dönüm noktası olarak görmektedir.'' -''ULUSLARARASI TOPLUMUN DIŞINDA TUTULMAYI KABUL ETMİYORUZ''- New York görüşmesinde, gerek içerik gerekse yöntem bakımından somut ve olumlu adım atma konusunda bir anlaşmaya varabilmeyi dileyen Eroğlu, şunları vurguladı: ''Biz ilanihaye müzakere sürecine tutsak edilmeyi ve bugün yapılmakta olduğu gibi haksız bir tavırla uluslararası toplumun dışında tutulmayı kabul etmiyoruz. Bu nedenle müzakere sürecinin ne kadar zaman içerisinde nereye gidiyor olduğunu, yani büyük resmi görmek istiyoruz. Bu bizim hakkımızdır. İki taraf anlaşamadığı takdirde uluslararası toplumun ne gibi adımlar atacağını da artık bilmek istiyoruz.'' -HRİSTOFYAS'A SESLENDİ- Konuşmasında, Rumlider Dimitris Hrsitofyas'a, ''artık doğruları söylemesi, gerçekçi olması gerektiğini vurguluyorum'' diye seslenen Eroğlu, şöyle devam etti: ''Kıbrıs'ta işgal altında olan bir Rum halkı yoktur. Kıbrıs'ta işgal altında bir bölge de yoktur. Kıbrıs'taki Türk askeri varlığı Rum-Yunan işgalinin tüm Ada'ya yayılmasını Kıbrıs Türk halkının katledilmesini önlemek içindir. Türk askeri güvenliğimiz için vardır. Kıbrıs meselesinin sebebi Türk tarafının tutumu değil Rum-Yunan ikilisinin Ada'yı Helenleştirme tutkusu ve hedefidir.'' -TEMEL PARAMETRELER- Kıbrıs konusu ele alınırken temel olarak değerlendirilmesi gereken parametrelerin siyasi eşitlik ve denge olduğunu vurgulayan Eroğlu, ''Anavatan Türkiye ve bizim sık sık vurguladığımız noktalar açıktır. Kıbrıs'ta iki ayrı halk, iki ayrı demokratik düzen ve iki ayrı devlet vardır. Bir de dün yaşananlar vardır. 1974 öncesi yaşananlar, tecrübelerimiz vardır. Tecrübelerin önemi inkar edilemez. Tarihi ve yaşanan tecrübelerin önemini inkar eden çözümlere boyun eğen toplumlar ileride ağır bedeller öder. Biz Kıbrıs Türk halkı olarak bir daha bedel ödemek istemiyoruz'' dedi. ''Kıbrıs'ta bir çözüm antlaşmasına ancak ve ancak Ada'daki bu gerçeklerin gözetilmesi, Türk ve Rum halkları arasındaki siyasi eşitliğe dayalı hassas dengenin sağlanması ile varılabileceğinin'' altını çizen Eroğlu, ''Artık Kıbrıs Türklerinin kendi kendini yönetme noktasından gerileyebileceğini düşünmek bir hayaldir'' diye konuştu. Eroğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün göreve seçildikten sonra 19 Eylül 2007'de KKTC'ye resmi ziyaret sırasında Cumhuriyet Meclisi'nde yaptığı konuşmadaki, ''Kıbrıs Türk halkı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kapsamlı çözümde, kurucu ve eşit iki taraftan biri olması zaruridir. Bu yeni ortaklık ise iki kesimlilik, siyasi eşitlik ve Türkiye'nin etkin garantörlüğü gibi vazgeçilemez unsurlar üzerine inşa edilebilir'' sözlerini de anımsattı. -''AB'DEN SOMUT ADIMLAR BEKLİYORUZ''- Uluslararası toplumun, Kıbrıs Türk halkına uygulanan ambargo ve izolasyona son verilmesi gereğini anlaması gerektiğini kaydeden Eroğlu, özellikle Avrupa Birliği'nden bu yönde somut adımlar beklediklerini dile getirdi. AB'ye ''sözünü tut'' çağrısı yapan Eroğlu, şöyle devam etti: ''Rum tarafının uzlaşmaz siyasetinin bedelinin bize ödetilmeye çalışılması, Rumların zamana oynama, oyalama taktiklerine boyun eğilmesi bizlere yapılan büyük bir haksızlıktır. Avrupa Birliği biran önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği ülkeleri arasında serbest ticaret yapılmasına olanak yaratmalıdır. Rum-Yunan ikilisinin tehditlerine boyun eğmek Avrupa Birliği'ne hiç yakışmıyor. Kimse Anavatan Türkiye ve bizim baskılar nedeniyle gerileyeceğimiz, Kıbrıs'ı Rum-Yunan egemenliğine terk edeceğimiz hayaline kapılmasın. Anavatan Türkiye pek çok kez Kıbrıs mı Avrupa Birliği mi sorusu ile karşı karşıya kalırsa Kıbrıs'ı tercih edeceğini açıkça ortaya koymuştur. Bu açıklamalar herkesin kulağına küpe olmalıdır.''