Ekonomi

"Erken seçimin öne alınması, ekonomi için gerekli ve elzem"

"2002 erken seçimine giden sürecin bir benzeri yaşanıyor sanki"

18 Nisan 2018 16:19

Habertürk yazarı Abdurrahman Yıldırım, MHP lideri Bahçeli'nin dün partisinin grup toplantısında yaptığı erken seçim çağrısına ilişkin olarak "Erken seçimin öne alınması, ekonomi için gerekli ve elzem" dedi. Yıldırım, "Mart seçimlerinin hazırlıkları, kampanyası bu yıldan başlar. Dolayısıyla zamanında yapılacaksa gelecek yılın tümü seçim atmosferinde geçer. Böyle dönemlerde ekonomide pek iş yapılmaz. İcraat açısından gelecek yılın tümünü kaybederiz. Halbuki seçim öne alınsa en azından ilk çeyrek sonrasını kurtarmak mümkün olabilir. Bu yıl ise zaten atmosfere girdik bile" ifadesini kullandı.

Yıldırım'ın "Erken seçim cini şişeden çıktı" başlığıyla yayımlanan (18 Nisan 2018) yazısı şöyle: 

2002 erken seçimine giden sürecin bir benzeri yaşanıyor sanki. O zaman da tartışmayı başlatan başka biriydi ama erken seçime giden yolu açan dönemin Başbakan Yardımcısı ve hükümet ortağı Devlet Bahçeli idi. Bahçeli hükümette değil ama hükümetteki partiyle ilk cumhurbaşkanlığı seçimi için ittifak kurdu. Bu ittifakın sonucunda Meclis’ten partilerin seçimde ittifak kurmaları düzenlendi. Bundan sonra seçimlerin odağı cumhurbaşkanlığını almak üzerine kurulacak. Partiler arasındaki ittifak da başkanlığı almak için seçim öncesi yapılacak. 13 Mart’ta Meclis’ten geçen ittifak düzenlemesinde bir istisnaya yer verilmesi ise erken seçim ihtimalini ciddiye bindirdi.

- Bu nedenle piyasalar erken seçimi fiyatlamaya başladı ve döviz kurunda yükseliş hızlandı. 13 Mart öncesi dolar 3.81, Euro 4.69 iken önceki gün kapanışta 4.09 ve 5.07’ye yükseldi. Sepet bazında kur 4.25’ten 4.58’e çıktı. 5 haftalık artış yüzde 7.8 düzeyinde gerçekleşti.

- Dün ise Bahçeli’nin erken seçim isteğini açıklaması ve 26 Ağustos gibi net bir tarih ortaya koyması, anamuhalefet partisinin de buna hodri meydan demesi, erken seçim ihtimalini iyice kuvvetlendirdi. Piyasalarda seçimlerin fiyatlanması hızlandı. Açıklamanın ardından dolar yüzde 1 yükseldi, borsa yüzde 2’ye yakın değer kaybetti.

- Evet durum başlıktaki gibi, henüz erken seçim kararı alınmış değil amacin bir kere şişeden çıktı. Bir daha aynı şişeye girmez. Eğrisi doğruya denk gelir ve gidiş bir erken seçimle sonuçlanabilir. Önümüzdeki günlerde takvim kesinleştiğinde de eğer Anayasa değişikliği gerektiriyorsa elbette CHP’nin de desteği gerekir. Seçime hodri meydan diyen bir partinin bu değişikliğe hayır demesi de beklenmez.

- Geriye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararı kalıyor. Asıl belirleyici de o. Erken seçime karşı olduğunu defalarca belirtti. Ancak öne sürülen gerekçeler ışığında önüne getirilen fırsatı bu kez tepmeyebilir. Partisi ve kendisi zaten seçime en hazırlıklı grup. Bu konudaki son sözü yine Erdoğan söyleyecek.

- Bütün bunlar belirsizlik demek ve piyasalarda dalgalanmalar kolay kolay durulmayacak. Ancak erken seçimin öne alınması en azından ekonomi için gerekli ve elzem diye düşünüyoruz.

Mart 2019’da yerel seçimler yapılacak. Bu tarihin öne çekilmesi veya ertelenmesi söz konusu değil. Ardından 7 ay sonra Kasım 2019’da Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine gidilecek. Mart seçimlerinin hazırlıkları, kampanyası bu yıldan başlar. Dolayısıyla zamanında yapılacaksa gelecek yılın tümü seçim atmosferinde geçer. Böyle dönemlerde ekonomide pek iş yapılmaz. İcraat açısından gelecek yılın tümünü kaybederiz. Halbuki seçim öne alınsa en azından ilk çeyrek sonrasını kurtarmak mümkün olabilir. Bu yıl ise zaten atmosfere girdik bile.

- Özel sektörün ve bürokrasinin tutumunu biliyoruz. Bekle ve gör. Özel sektörse risk almaz, yatırıma veya borçlanmaya karar vermez. Kamu ise bir karara imza atmaz. Tüketiciyse tüketimi erteler, “Hele bir seçimi görelim” der. Bütün bunlar yurtiçi yerleşiklerin davranış kalıpları ve ekonomiyi durgunlaştırıcı, piyasaları kötüleştirici etkiye sahip.

- Olayın bir de yurtdışı ayağı var ki, daha büyük sorun. Sermaye hareketleri serbest ve döviz kuru serbest dalgalı kur rejimiyle belirleniyor. Hem dış kaynak ihtiyacımız yüksek ve son açıklanan şubat ayı verilerine göre de önümüzdeki bir yıl içinde yapılacak kamu ve özel sektör dış borç ödemeleri 185.9 milyar dolara çıktı. Buna 54 milyar dolarlık cari açığın finansmanı eklendiğinde bir yıllık toplam finansman ihtiyacı 240 milyar dolara yükseliyor.

- Türkiye bu büyüklükteki dış kaynak ihtiyacı ile gelişen ekonomiler içinde küresel sermaye hareketlerine ve piyasalarına en hassas ekonomi. Sermaye hareketleri serbest ve döviz kuru da serbest dalgalı kur rejiminde belirleniyor. Faizi de artırmak istemiyoruz. Bu durumda yabancı TL’ye spekülatif atak yapıyor. Küresel piyasalardaki en küçük dalga en büyük hareketi Türkiye piyasalarında yaratıyor.

- Reel sektör de yakaladığı ekonomik canlılığı korumak istiyor ama finansman açısından zorlanıyor. Zorlanmanın önemli bir nedeni döviz kurundaki hızlı artışlar. Çünkü özel sektörün dış borcu da, döviz pozisyon açığı da çok yüksek. Şubat sonu itibarıyla özel sektörün toplam dış borcu 350.8 milyar dolara, döviz açık pozisyonu da 221.5 milyar dolara çıktı.

- Her kur sıçramasında özel sektörün hop oturup hop kalkması bundan. 500 Büyük Sanayi Kuruluşu’nun kurun hızla arttığı yıllarda kambiyo zararlarının büyümesinin nedeni de budur. Yine en ufak küresel rüzgârda bizim piyasaların silkelenmesinin, TL’nin aşırı değer kaybetmesinin, toplamda kırılganlığın artmasının altında da bu yatıyor.

Çünkü Mart 2019’da yerel seçimler yapılacak. Bu tarihin öne çekilmesi veya ertelenmesi söz konusu değil. Ardından 7 ay sonra Kasım 2019’da Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine gidilecek. Mart seçimlerinin hazırlıkları, kampanyası bu yıldan başlar. Dolayısıyla zamanında yapılacaksa gelecek yılın tümü seçim atmosferinde geçer. Böyle dönemlerde ekonomide pek iş yapılmaz. İcraat açısından gelecek yılın tümünü kaybederiz. Halbuki seçim öne alınsa en azından ilk çeyrek sonrasını kurtarmak mümkün olabilir. Bu yıl ise zaten atmosfere girdik bile.

- Özel sektörün ve bürokrasinin tutumunu biliyoruz. Bekle ve gör. Özel sektörse risk almaz, yatırıma veya borçlanmaya karar vermez. Kamu ise bir karara imza atmaz. Tüketiciyse tüketimi erteler, “Hele bir seçimi görelim” der. Bütün bunlar yurtiçi yerleşiklerin davranış kalıpları ve ekonomiyi durgunlaştırıcı, piyasaları kötüleştirici etkiye sahip.

- Olayın bir de yurtdışı ayağı var ki, daha büyük sorun. Sermaye hareketleri serbest ve döviz kuru serbest dalgalı kur rejimiyle belirleniyor. Hem dış kaynak ihtiyacımız yüksek ve son açıklanan şubat ayı verilerine göre de önümüzdeki bir yıl içinde yapılacak kamu ve özel sektör dış borç ödemeleri 185.9 milyar dolara çıktı. Buna 54 milyar dolarlık cari açığın finansmanı eklendiğinde bir yıllık toplam finansman ihtiyacı 240 milyar dolara yükseliyor.

- Türkiye bu büyüklükteki dış kaynak ihtiyacı ile gelişen ekonomiler içinde küresel sermaye hareketlerine ve piyasalarına en hassas ekonomi. Sermaye hareketleri serbest ve döviz kuru da serbest dalgalı kur rejiminde belirleniyor. Faizi de artırmak istemiyoruz. Bu durumda yabancı TL’ye spekülatif atak yapıyor. Küresel piyasalardaki en küçük dalga en büyük hareketi Türkiye piyasalarında yaratıyor.

- Reel sektör de yakaladığı ekonomik canlılığı korumak istiyor ama finansman açısından zorlanıyor. Zorlanmanın önemli bir nedeni döviz kurundaki hızlı artışlar. Çünkü özel sektörün dış borcu da, döviz pozisyon açığı da çok yüksek. Şubat sonu itibarıyla özel sektörün toplam dış borcu 350.8 milyar dolara, döviz açık pozisyonu da 221.5 milyar dolara çıktı.

- Her kur sıçramasında özel sektörün hop oturup hop kalkması bundan. 500 Büyük Sanayi Kuruluşu’nun kurun hızla arttığı yıllarda kambiyo zararlarının büyümesinin nedeni de budur. Yine en ufak küresel rüzgârda bizim piyasaların silkelenmesinin, TL’nin aşırı değer kaybetmesinin, toplamda kırılganlığın artmasının altında da bu yatıyor.