Hülya Karabağlı
T24/ ANKARA - Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Antropoloji Üyesi Prof. Dr. Zafer İlbars, son dönemde erkek şiddetinden hayatlarını kaybeden kadının penceresinden suç ilişkisini inceledi.
Türkiye’de genel suçluluk içinde kadın suçluluğu (D.İ.E. Adalet İstatistikleri 1970–2002 sonuçlarına göre) oranı yüzde 1,7’den yüzde 3’e yükseldi.
1989-1991 yılları arasında 2 bin 934 hükümlü üzerinde yapılan kapsamlı çalışmada, kadınları işledikleri suçlar, eğitim düzeyleri açısından irdeledi. Yüzde 7 oranındaki kadın hükümlünün yüzde 35,4 okuryazar olmadığı belirlendi. Yüzde 71,5 ‘adam öldürme’ suçundan cezaevinde bulunurken, bunu ‘çek ve senet’ ile ‘hırsızlık’ gibi suçlar izledi.
‘Olgunluk yaşlarında’
Sosyo-kültürel değişkenler açısından incelendiğinde, kırsal kadından çok kentli kadın suç işliyor. D.İ.E, Adalet İstatistikleri 2000–2001–2002 sonuçlarına göre, 30-39 yaş diliminde suç işleme oranı yüzde 31.10, 40-49 yaş arasında ise yüzde 25.53. Bu, kadınların olgunluk dönemlerinde suç işlediklerini gösteriyor. Prof. İlbars, bu sonuçları “Kadın suçlarındaki artışların toplumları ahlaki bir paniğe ve endişeye sürükleyecek dramatik boyutlarda değil” diye nitelendiriyor.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Antropoloji Üyesi Prof. Dr. Zafer İlbars, son dönemde erkek şiddetinden hayatlarını kaybeden kadının penceresinden suç ilişkisini inceledi.
Kadına biçilen rol-suçu önlüyor
Kadın suçluluğuna karşı yaratılan tabunun temelinde kadına atfedilen iki temel özellik var. Bunlardan birincisi çocuk yetiştirme. Kadının zarafeti ile eşleştirilen cinsel erdem. Kadında sahip oldukları yakın ilişkileri sürdürmelerini, aile kurumlarına ve yaşamdaki anahtar erkeklere (baba, eş, sevgili, oğul) bağımlı olmaları bekleniyor. Bu rol beklentileri, kadını suça yönelimden alıkoymakta ancak bağımlı olunan erkeğin suçlu olması halinde kadın da suç ortağı olabilmektedir.
Tecavüz korkusu sokaktan uzak tutuyor
Kadını suçtan alıkoyan en önemli sorumluluk annelik sorumluluğu. Genel olarak kadınlara özgü olduğu öne sürülen zayıflık, boyun eğme, evcimenlik ve çocuk yetiştirme gibi nitelikler, suç dünyasıyla uyuşmayan niteliklerdir. Erkekle suç arasındaki çizgi çok inceyken, kadınla suç arasındaki çizgi ise çok keskin ve nettir. Suç kadınlar için çoğunlukla aşağılayıcı ve lekeleyici olarak algılanmaktadır. Cinsiyete ilişkin sosyo-kültürel beklentiler, kadının bağımlılık düzeyini arttırırken, ebeveyn ve eş tarafından uygulanan gözetim ve baskıyı da arttırmaktadır. Öte yandan bu beklentiler kadın için uygun olan sapma rollerini de biçimlendirmektedir. Cinsel bir mağduriyet yaşama korkusu (tecavüz, cinsel taciz gibi) kadını, suç işlemesi olası yerlerden (sokaklar, disko, bar vs.) uzak tutarken aynı zamanda da kadının suç işleme olasılığını azaltmaktadır.
Erkek şiddeti kadını suça itiyor
Erkek egemen kültürün yaratmış olduğu olumsuz baskılar ve kadının hayatta kalma savaşı, onun suç modelini erkeğinkinden farklı kılmaktadır. Ataerkil kültürün, kadını suça yönelten en önemli etkeni şiddet davranışıdır. Sosyo-kültürel yapının kadına yüklemiş olduğu aile içi roller, kadında maddi ve kültürel anlamda erkeğe bağımlılık yaratan ve onun şiddete maruz kalmasına neden olan önemli bir etkendir. Şiddet üzerine yapılan çalışmalarda, kadının ebeveyn, eş, kayınvalide ve partnerleri tarafından dövüldüğünü göstermektedir.
Panik yapacak boyutta değil
Kadın suçluluğunda artışların toplumları ahlaki bir paniğe ve endişeye sürükleyecek dramatik boyutlarda olmadığı görülmektedir. Ancak, mala karşı işlenen suç türlerinde artış görülmektedir.
Türkiye’de genel suçluluk içinde kadın suçluluğu (D.İ.E. Adalet İstatistikleri 1970–2002 sonuçlarına göre) oranlarının %1,7’den %3’e yükselerek bir artış kaydetmekle birlikte bu artışın ciddi boyutlarda olmadığı görülmektedir.
Sonuç olarak, dünyadaki ve ülkemizdeki kadın suçluluğu profillerini incelediğimizde, kadın suçluluğu oranlarının düşük düzeyde olduğu ve kadın suçluluğu ile erkek suçluluğu oranlarının arasında büyük farklar olduğu gözlenmektedir. Bununla birlikte ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin kadın suçluluğu profilinde belirleyici bir etken olduğunu görmekteyiz. Gelişmiş ülkelerde tüm suç kategorilerinde kadın suçluluk oranlarının az gelişmiş ülkelere oranla yüksek olduğu görülmektedir.
Kadın suçluluğu açısından işlenen suç türlerinde kadınların çoğunlukla mala kasıt ve şiddet içermeyen suçları işledikleri görülmektedir. Türkiye’de ise kategori dışı diğer suçların yanında en çok işlenen suç türleri olarak hırsızlık, adam öldürme, namus suçları ve geçmiş dönemlerde zina suçları ön plana çıkmaktadır. Son dönemde zina suç kapsamından çıkarılmıştır. Ülkemizde kadın suçluluğu profili, sosyo-kültürel değişkenler açısından incelendiğinde, kadın suçluların olgun yaşlarda (D.İ.E. Adalet İstatistikleri 2000–2001–2002 sonuçlarına göre, 30-39 yaş %31.10, 40-49 yaş %25.53) suç işlediklerini, eğitim düzeylerinin düşük olduğunu ve kırsal kadından çok kentli kadınının suç işlediğini görmekteyiz.