Gündem

Ergin Saygun cigerlerinde 3 litre su ve tekerlekli sandalyeyle cezaevinde!

Nazlı Ilıcak, Saygun'un oğlundan gelen e-postayı köşesinde yayımladı

14 Mayıs 2012 17:56

 

Nazlı Ilıcak
(Sabah, 14 Mayıs 2012)
 

Silivri'den bir feryat

 
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Silivri hapishanesini gezdirdi. Tecrit, hücre, olumsuz şartlar gibi iddiaların pek de gerçeği yansıtmadığı bizzat gazeteciler tarafından yerinde tespit edildi. Ama, tabii ki hapishane hiçbir zaman cennet olamaz. Öte yandan, hasta ve yaşlı olan mahkûmlar açısından gerekli tedavinin sağlanamadığını bu vesileyle hatırlatmak isteriz. İşte Ergin Saygun'un oğlundan aldığım bir e-mail:
 
"Geçtiğimiz hafta cezaevi reviri babamın yatarak tedavi edilmesi lâzım diyerek, Silivri Devlet Hastanesi'ne onu sevk etti. Buradaki doktorlar ilgisiz ve küstah tavırlar sergilediler. 'Geç şurda otur, bekle' türünden söylemlerle, muayene olayını psikolojik bir baskının parçası haline getirdiler. Muayenede, akciğerlerinde 3 litre su biriktiği ortaya çıktı. Buna rağmen 'yatmasına gerek yok' diye cezaevine geri gönderdiler. Ayrıca 'kuru iğne' adı verilen tedavinin uygulanması gerekmekte, bu da Silivri hastanesinde yok. 2 ay gibi kısa bir sürede 10 kilo kaybetti babam. Adli Tıb'ın, babamın cezaevine gidebilmesi için koyduğu en önemli şart, poliklinik hizmetlerinin sağlanabilmesiydi. Kardiyolog, nörolog, dahiliye ve nefrolog uzmanlarının sürekli kontrolü altında olması gerektiği söylenmişti. Ve bu hastalıklara uygun bir diyet uygulanması da şart idi. Cezaevinde çıkan yemeğe tuz koymamakla, diyet yemek olmuyor. Babamı son gördüğümüzde tekerlekli sandalyedeydi. Ciğerlerindeki 3 litre su sebebiyle konuşurken nefes nefeseydi. Gözyaşlarıyla döndük evimize."
 
Neden Org. Ergin Saygun, GATA olmasa bile, hayati önem taşıyan diyet listesinin uygulanabileceği ve her an uzman doktorların kontrolü altında olabileceği tam teşekküllü bir hastaneye sevk edilmiyor? Bu istikametteki taleplerini mahkeme niçin reddetti? Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e, önemli hastalıkları olan Silivri'deki bazı mahkûmlara özen gösterilmesi konusunda çağrıda bulunuyorum. Mahkeme reddetse dahi, siyasi sorumluluk taşıyanların yapacakları hiçbir şey yok mu?