10 Ocak 2009 02:00
Ergenekon operasyonları bir kesimin savına göre Türkiye’nin gündemini değiştirmek için mi düzenleniyordu? Hukuki mi yoksa siyasi bir dava mıydı? Hedefte AKP muhalifleri ve askerler mi vardı? Bu sorulara yanıt bulmak için arşive girdik.
Cemal Subaşı / Tempo24
1. Dalga: Ordu, Kuzey Irak’a girmek istiyordu
Haziran 2007’de Türkiye’nin gündeminde Kuzey Irak’taki PKK yapılanması vardı. “Sınır ötesi operasyon yapılabilir mi, yapılamaz mı?” sorusuna yanıt aranıyordu. Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, Mayıs ayının sonunda Harp Akademileri’nde yaptığı bir konuşmada, “Hükümetten yazılı talep istemeye gerek mi var. İhtiyaç ortada” diyordu. AKP Hükümeti’nden konuya ilişkin yazılı direktif isteyen Büyükanıt, “Hedef tam olarak belirlenmeli. PKK ile mi uğraşacağız, yoksa Barzani ile de bir şeyler olacak mı? Bir de ortada ABD var” cümlesi büyük tartışma yaratmıştı.
Birkaç gün sonra Tunceli’den 7 şehit haberi geldi. Türkiye’nin dört bir yanında gösteriler düzenlendi, terör örgütü lanetlendi. “Asker Kuzey Irak’a” sloganları sıkça duyulmaya başlandı.
Bu arada hükümete de önlem almadığı gerekçesiyle tepkiler giderek artıyordu. Başbakan Erdoğan ise “Önce evimizi süpürelim” diyerek, Kuzey Irak’a operasyona karşı çıkıyordu.
Bu arada Süleymaniye’de sivil kıyafetli Türk askeri ile Peşmergeler birbirine silah çekiyordu. Genelkurmay, bunun üzerine Kuzey Irak yönetimine yönelik sert bir bildiri yayınlıyordu.
Aynı günlerde Cumhurbaşkanını halkın seçmesini öngören anayasa değişikliği 370 oyla TBMM’de kabul görmüş, gözler Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e yönelmişti.
Bu arada ülke 22 Temmuz genel seçimlerine hazırlanıyordu. Başbakan Yardımcısı ve Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener, seçimlerde aday olmayacağını açıklıyordu. Bu arada Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisi Demokrat Parti çatısı altında birleşme çabası içindeydi. Ama birleşme son dakika çalımlarıyla gerçekleşemedi.
Bu ortamda, gazetelerin birinci sayfalarına, küçük puntolarla bir haber düştü. Tarih 12 Haziran 2007’yi gösteriyordu. Bir ihbar sonucu İstanbul Ümraniye'de bir gecekondunun çatısında 27 adet el bombası yakalanmıştı. Bombaların Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan bombalarla aynı seriden olduğu ileri sürülüyordu. Gecekonduda yaşayanlar bombaların emekli Astsubay Oktay Yıldırım'a ait olduğunu Muzaffer Tekin'in de bombaları kontrol etmek için eve geldiğini söylediler. Soruşturma genişletilirken Yıldırım'ın yanı sıra Tekin, Mehmet Demirtaş, Ali Yiğit, emekli astsubay Mahmut Öztürk, Kuvvai Milliye Derneği Genel Başkanı Bekir Öztürk, emekli Binbaşı Fikret Emek, emekli yüzbaşı Gazi Güder, Siyasi Ekonomik Sosyal Araştırmalar ve Strateji Geliştirme Merkezi (SESAR) Başkanı İsmail Yıldız tutuklanarak cezaevine gönderildi. Sanıkların evlerinde yapılan aramalarda ise "Ergenekon" ve "Lobi" isimli belgeler ele geçirildi. Ergenekon'un ilk dalgasında operasyon İstanbul'u aşıp Ankara'ya sıçradı. Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi'ni mercek altına alınırken derneğin başkanı Taner Ünal ve bazı dernek üyeleri de tutuklandı.
2. Dalga: AKP zafer kazandı, DTP Meclis’e girdi
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı İlhami Erdil, “Haksız mal edinme” iddiasıyla yargılandığı davada suçlu bulundu ve 3 Temmuz’da cezaevine konulduğu günlerde, Türkiye iyiden iyiye seçim sürecine girmişti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kayseri’de Bülent Arınç ve Abdullah Gül ile el ele birlik mesajı veriyordu. Art arda mitingler düzenleniyordu. Erdoğan, seçimlerde yüzde 34’ün üzerinde oy alacaklarını iddia ediyor, “Aksi halde arkadaşlarla otururuz değerlendiririz” diyordu.
Sezer’den boşalacak Çankaya Köşkü’ne kimin seçileceği tartışması tüm hızıyla sürüyordu. Başbakan Erdoğan, muhalefet liderlerine “Gelin uzlaşalım” çağrısında bulundu. Deniz Baykal, “Bir dönem için cumhurbaşkanını Meclis dışından seçelim” teklifinde bulundu.
22 Temmuz Genel seçimleri AKP’nin zaferi ile sonuçlandı. CHP umduğunu bulamadı, yine ana muhalefet partisi olarak kaldı. Meclis’e MHP’nin yanı sıra DTP de girdi. Mehmet Ağar istifa etti. Erkan Mumcu ayrılacağını açıkladı. Gözler yine Cumhurbaşkanlığı seçimine döndü.
Seçimlerden birkaç gün sonra 27 Temmuz’da Ergenekon’un 2. Dalgası gerçekleştirildi. Yazar Ergun Poyraz, Akın Birdal'a yönelik suikast sırasında ismi gündeme gelen ve "Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım'ın adamı olarak bilinen Mete Yalazangil tutuklandı.
3. Dalga: Velev ki siyasi simgeydi…
Gündem yine terördü. Bu kez 2008’in Ocak ayının ilk haftası Diyarbakır’da, Final Dershanesi’nin önünde bomba patlatılmıştı. Tam da öğrencilerin çıkış saatinde... Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, bir gün sonra olay yerini inceledi.
Terörün giderek artması üzerine, bu kez Kuzey Irak kapısının kapatılması, Kuzey Irak yönetimine ambargo uygulanması tartışılmaya başlandı. Bu dönemde Başbakan Mart 2009 yerel seçimlerine ilişkin ilk hedefini açıkladı: “Diyarbakır, Şırnak, Tunceli, Batman çöp içinde. Hizmet için almamız lazım.”
Bu arada Başbakan İspanya’da türban için o ünlü “Velev ki siyasi simge” cümlesini kullandı. Muhalefet ayağa kalktı. AKP, kapsamlı bir anaya değişikliğinden vazgeçerek sadece türban çözümüne yöneldi. Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya bir bildiri yayınlayarak, türban düzenlemesine ilişkin uyarılarda bulundu. “Sorumlu siz olursunuz” dedi.
Bu arada Türkiye türbanı tartışırken dünyada finansal kriz konuşuluyordu. Hatta Başbakan Ulusa Sesleniş konuşmasında “Kriz inişe geçmiştir” diyordu. İşte Ergenekon’un 3. operasyonu böyle bir ortamda 21 Ocak 2008’de gerçekleştirildi.
Emekli Tuğgeneral Veli Küçük, emekli Kurmay Albay Mehmet Fikri Karadağ, avukat Kemal Kerinçsiz, gazeteci Gülay Kömürcü, Susurluk hükümlüsü Sami Hoştan, "Drej Ali' olarak tanınan Ali Yasak ve Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol'un da aralarında bulunduğu 31 kişi gözaltına aldı.
Veli Küçük, eski yüzbaşı Mehmet Zekeriya Öztürk, eski uzman çavuş Muhammed Yüce, avukat Kemal Kerinçsiz, Sami Hoştan, Sevgi Erenerol, Hüseyin Görüm, Oğuz Alpaslan Abdulkadir, Kahraman Şahin, Erol Ölmez, Erkut Ersoy ve yazar Ümit Oğuztan bu dalgada tutuklandı. Küçük'ün evinde Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, Ergenekon ve Lobi adı verilen yapılanmalara dair gizli dokümanlar bulundu.
4. Dalga: YÖK, türbanı serbest bıraktı
Abdullah Gül’ün Çankaya Köşkü’ne alışmaya çalıştığı, Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’in eski top model Carla Bruni ile evlendiği günlerdi. Türkiye’de ise Şubat 2008’de üniversiteler ayaktaydı. Çükü YÖK, üniversitelerdeki türban yasağını serbest bırakmıştı. Kimi üniversiteler genelgeye uysa da çoğunluk karşı çıkıyordu. Ancak AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, “Türbanlıya ders vermem diyen öğretim üyesi emekli olabilir ya da ayrılabilir” diyerek gözdağı verdi. Nihayetinde Meclis 9 Şubat’ta türban yasasını oyladı. CHP, Anayasa Mahkemesi’ne gitti. Bu arada Kosova bağımsızlığını ilan etti.
22 Şubat’ta, yani Türk Ordusu’nun Kuzey Irak’a kara operasyonu düzenlemesinden iki gün önce, Ergenekon’un 4. Dalgası için start verildi. İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü'nde görevli Doç. Dr. Ümit Sayın, Sakarya Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Emin Gürses, emekli astsubay Orhan Tunç, Özal ailesinin kuyumcusu olarak ün yapan kuyumcusu Hayrettin Ertekin, gazeteci Vedat Yenerer, Noel Baba Barış Konseyi Derneği Başkanı Muammer Karabulut gözaltına alındı ve 25 Şubat'ta tutuklandı. Gözaltına alınanların örgütün üniversitelerde faaliyet gösteren ve örgüte hem teorik hem de yeni eleman kazandırma desteği verdiği iddia edildi. Ertekin'in evinden Glock marka silah bulundu.
5. Dalga: Savcı, AKP kapatılsın dedi
Mart 2008’in ilk günlerinde muhalefet liderleriyle Genelkurmay karşı karşıya gelmişti. Baykal ve Bahçeli, sınır ötesi kara operasyonunun neden kısa sürdüğünü soruyordu. Buna karşın Genelkurmay internet sitesinden bir bildiri yayınladı. Tartışmalar iyiden iyiye alevlendi.
Bu arada sokaklar da hareketliydi. Hükümetin çıkardığı Sosyal Güvenlik Yasası’nı protesto için sendikalar mitingler düzenliyordu. Binlerce insan bir araya geliyordu. Böyle bir ortamda Mart ortasında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, AKP’ye karşı Anayasa Mahkemesi’nde kapatma davası açtı. Artık Türkiye’nin gündemi bu davaydı. Ama Ergenekon’un 5. Dalgası gecikmedi.
Bu dalgada İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu ve Cumhuriyet gazetesi yazarı ve imtiyaz sahibi İlhan Selçuk'un da aralarında bulunduğu 13 kişinin gözaltına alındı. Gözaltılar kamuoyunda büyük bir tepki topladı. Perinçek'in örgütün manifestosunu yazdığı, Selçuk'un üyesi örgütün eylemlerini desteklediği, Alemdaroğlu'nun da darbe planlamasının içinde olduğu iddiası ortaya atıldı.
6. Dalga: Türban yasası iptal edildi
Ergenekon operasyonları biraz durulmuştu. Tarih haziran ayının son günlerini gösteriyordu. Banker Kastelli olarak bilinen Cevher Özden intihar etmişti. Önder Sav, cep telefonunun dinlendiğini ileri sürüyordu. Bu arada Anayasa Mahkemesi, CHP ve DSP’nin başvurusuyla gündemine aldığı Türban Yasası’nı iptal ediyordu. Üniversitelerde türbanlı öğrencilere yine yasak getiriliyordu. Bu fırtınalı günlerde Milli Takım’ın Avrupa Şampiyonası mucizesinin tadı çıkarılıyordu. Takımımız son dakikalarda attığı gollerle rakiplerini birer birer deviriyordu. Artık Temiz ayına giriliyordu ki, basına yansıdığı şekliyle “En büyük gözaltı” gerçekleşti.
1 Temmuz’da Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Başkanı ve emekli Orgeneral Şener Eruygur, emekli Orgeneral Hurşit Tolon ile Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay gözaltına alındı.
7. Dalga: AKP’nin kopyalanması tartışılıyordu
AKP’ye açılan kapatma davası hala sürüncemedeydi. MHP, AKP’ye kapatılma olaslığına karşı “Kendinizi kopyalayın” diyerek, yedek parti kurmaları çağrısında bulunuyordu. Bu öneri AKP’yi çok kızdırmıştı. 6. Dalga bu ortamda gerçekleşti. 23 Mart’ta İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nın talebi üzerine Adana'da bulunan özel yetkili 8. Ağır Ceza Mahkemesi, 26 kişi hakkında yakalama emri çıkarttı. Kararın ardından Konya'da 13, İstanbul'da 5, Kocaeli'nde 6, Elazığ ve Mersin'de birer kişi gözaltına alınırken, operasyonun İstanbul ayağında polisler, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi emekli öğretim üyesi, eski Orman Mühendisleri Odası Başkanı ve İşçi Partisi milletvekili adayı Prof. Dr. Uçkun Geray ile işçi partisi yöneticilerinden Nurhan Gökdemir'i gözaltına aldı. İstanbul'da ayrıca hükümeti eleştiren Milli Çözüm Dergisi'ne de baskın yapıldı.
8. Dalga: Deniz Feneri, Türkiye’ye uzuyordu
Eylül ayına girerken Türkiye, “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Dünya Kupası çerçevesinde karşılaşacak olan Ermenistan-Türkiye maçına gitmeli, gitmemeli mi?” sorusunu tartışıyordu. Nihayet 3 Eylül’de Gül, Ermenistan’a “Geliyorum” dedi.
Aynı günlerde Kocaeli Garnizon Komutanı, Ergenekon operasyonundan tutuklu eski paşalar Şener Eruygur ve Hurşit Tolon’u ziyaret ediyordu.
Diğer bir gündem maddesi ise Almanya Deniz Feneri E.v’nin yolsuzluklarıydı. RTÜK Başkanı Zahid Akman’a Almanya’ya girdiği anda tutuklanması kararı olduğu ileri sürülüyor ama Akman yalanlıyordu. Bu konudaki haberlere Başbakan Recep Tayyip Erdoğan sinirleniyordu. Doğan Grubu’nu eleştiriyordu. Seçmenlerine “Bu gazeteleri evinize sokmayın, televizyonlarını izlemeyin” diyordu. Aydın Doğan’ı yanlı yayın yapmakla suçluyordu.
Tarih 18 Eylül’ü gösterdiği gün, Almanya’daki Deniz Feneri E.v Davası’nı sonuçlandırdı. Mahkeme, “Asıl sorumlular Türkiye’dedir” dedi. Aynı gün Türkiye’de yine Ergenekon operasyonu vardı.
Operasyon giderek medyatik ve magazinel bir boyut kazanmaya da başladı. Bu dalgada eski Ülkü Ocakları İstanbul Başkanı Levent Temiz, 'Sisi' lakaplı Seyhan Soylu, sanatçı Nurseli İdiz gözaltına alındı. Birçok sanatçının da Ergenekon adı verilen örgütle ilişkisi olduğu iddia edildi. 5 ilde eşzamanlı gerçekleşen operasyonlarda orduda görevli 15 subay gözaltına alındı.
9. Dalga: Zahid Akman istifaya zorlanıyordu
RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın Almanya’da tutuklanma kararı olduğu ortaya çıktığı, Deniz Feneri yolsuzluğunda sıranın Türkiye ayağında olduğu tartışmalarının yaşandığı günlerde, Ergenekon da hız kesmiyordu. 23 Eylül’de 9. Dalga için start verilmişti.
Gazeteci Tuncay Özkan, eski Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan ve eski Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan tutuklandı. Bu arada Ergenekon Davası, Silivri Cezaevi’nde görülmeye başlanmıştı.
10. Dalga: Başbakan Erdoğan, Olmert ile neyi görüştü?
Artık, Türkiye’nin temel olarak dört temel gündemi vardı. Ekonomik kriz, yaklaşan yerel seçimler, terör ve Ergenekon davası. Beşinci gündem sonradan hayatımıza girse de temelden sarsıyordu. İsrail, Gazze’ye bomba yağdırıyordu. Yüzlerce kişi ölmüştü. Oysa operasyondan 5 gün önce İsrail lideri Olmert, Ankara’ya gelmiş ve 5 saatten fazla Başbakan Erdoğan ile görüşmüştü. “Yoksa Erdoğan’ın operasyon yapılacağını önceden biliyor muydu?” sorularının yönlendirildiği günlerde, 7 Ocak 2009’de son dalga gerçekleştirildi. Bu arada aynı günlerde Belediye Başkanı Melih Gökçek'in Ankara'da yaptığı ileri sürülen yolsuzluklar da tartışılıyordu.
Bu kez 28 Şubat döneminde kritik roller üstlenmiş asker ve sivil isimler gözaltına alındı. 6 ilde eş zamanlı gerçekleştirilen operasyonda Yazar Prof. Yalçın Küçük, eski Özel Hareket Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin, yeğeni Erdal Şahin, Eski Genelkurmay Adli Müşaviri emekli Tümgeneral Erdal Şenel, MGK eski Genel Sekreteri emekli orgeneral Tuncer Kılınç, Eski Harp Akademileri Komutanı emekli orgeneral Kemal Yavuz, YÖK eski Başkanı Kemal Gürüz, Bedrettin Dalan'ın oğlu Barış Dalan'ın da aralarında bulunduğu 38 kişi gözaltına alındı. 9 muvazzaf subay da emniyete götürülürken bir subayın evinde bombalar çıktı...
© Tüm hakları saklıdır.