CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal, İzmir Milletvekili Mustafa Balbay ve MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan, “Aziz milletimize duyuru” başlıklı yaptıkları ortak yazılı açıklamada, “Yargıyı milli iradeye saygı göstermeye, TBMM’yi üyelerinin yaşadığı hukuksuzluğa sessiz kalmamaya, Türk milletini ise oylarına sahip çıkmaya çağırıyoruz” çağrısını yaptı. Ergenekon davasında yargılama koşullarıyla ilgili usule ilişkin konuşmak isteyen sanıklar, mahkeme tarafından kendilerine söz verilmemesini protesto etmek amacıyla salonu terk etti.
Anayasa hatırlatması
Anayasa’nın 67.maddesinde düzenlenen seçme ve seçilme hakkı kapsamında, partilerince milletvekili adayı olarak gösterildiklerine işaret eden Haberal, Balbay ve Alan yaptıkları açıklamada şöyle dediler:
“Yüksek Seçim Kurulu da, milletvekili olmamıza yasal herhangi bir engelin bulunmadığı sonucuna ulaşarak, partilerimizin bizleri milletvekili adayı olarak göstermesine onay verdi. Daha sonra, 12 Haziran 2011 tarihinde gerçekleşen genel seçimlerde oy pusulalarına aday olarak isimlerimiz yazıldı ve Türk halkından yüzbinlerce oy alarak, Anayasa’nın 80. maddesi uyarınca tüm Türk milletini temsil etmekle görevlendirildik. Yüksek Seçim Kurulu da, seçim sonuçlarını onaylayarak milletvekili mazbatalarımızı teslim etti.
Ancak, milletvekili seçilmemizin üzerinden tam 1 yıl 3 ay geçmesine rağmen Silivri’deki özel görevli ve yetkili mahkemelerin, keyfi muameleleri neticesinde TBMM’de yemin ederek, halkımıza karşı olan görevlerimizi yerine getirmemiz kasıtlı olarak engellenmektedir.”
Bu süreçte yapılan girişimlere işaret edilen açıklamada, “Tutuklu milletvekili sorununun çözümlenmesine yönelik TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek’in başlattığı olumlu girişimler neticesinde Meclis çatısı altında bulunan 3 siyasi parti müşterek bir kanun metni üzerinde mutabık kalmasına rağmen, iktidar partisinin bu teklife destek vermemesi neticesinde, söz konusu girişim maalesef sonuçsuz kalmıştır” denildi.
3. Yargı Paketi’ne de değinilen açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Bilahare çıkartılan 6352 sayılı Kanun ile mahkemelere tutuksuz yargılama konusunda geniş takdir yetkisi tanınmış olsa dahi, Silivri’de halen ‘kanunlar önünde eşitlik’ ve ‘tabii hakim ilkesine’ aykırı olarak sadece bizleri yargılamayı sürdüren özel görevli ve yetkili bu mahkemeler, maalesef TBMM’nin çıkarttığı kanunu dahi hiçe sayarak somut hiçbir olgu göstermeksizin, milli iradeyi tutsak almaya devam etmektedir.
İktidar partisi, Silivri’de yaşanan bu demokrasi ve hukuk ayıbının, uzun süredir kamu vicdanında ve uluslararası platformlarda yoğun tepkilere sebebiyet vermesi üzerine, sorunun kesin olarak çözümlenmesine yönelik somut girişimlerde bulunmak yerine maalesef ‘bu kişiler, zaten tutuklu iken, milletvekili seçildiler’ diyerek, kamuoyuna olayı, sanki bir ‘milli irade sorunu’ değil de, ‘adaylık sorunu’ gibi göstermeyi tercih etmiştir.”
Açıklamada Haberal, Balbay ve Alan hükümlü değil, tutuklu olduklarına dikkat çekerek, “Anayasa’nın 38.maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen ‘masumiyet karinesi’ uyarınca hakkımızda kesinleşmiş bir yargı kararı olmadığı sürece suçsuz olarak kabul edilmemiz anayasal ve yasal bir zorunluktur. Üstelik, tutukluyken halktan oy istemek, çok daha riskli ve sorumluluk gerektiren bir durumdur.Kaldı ki, ülkemizin geçmişine bakıldığında da; haklarında kesinleşmiş yargı kararı ile mahkumiyet kararı verilmiş hükümlülerin dahi milletvekili seçilerek, T.C. Devleti’nin en üst makamlarında görev yaptığı; Anayasa ve yasalar değişmediği halde tutuklu iken milletvekili seçilen kişilerin de ‘kaçma şüphesi tamamen ortadan kalktığı’ gerekçesiyle mahkemelerince derhal tahliye edildikleri yadsınamaz gerçeklerdir” dedi.
Halkın kendilerine oy verdiğine dikkat çekilen açıklamada, “Halkımız, bize verdiği oylarla suçlamalara inanmadığını, görev yerimizin Meclis olduğunu ilan etmiştir” diye kaydedildi.
'AKP demokrasi sorununu gözardı etti'
Açıklamada AKP’nin tutumu eleştirilerek şöyle denildi:
“İktidar partisinin, ülkemizde yaşanan bu demokrasi sorununu tamamen göz ardı ederek ‘başka aday yok muydu?’ şeklinde bir yaklaşım sergilemesi milli iradenin inkarı niteliğindedir. Oysa ki, aynı iktidar partisi; Mısır’daki Müslüman Kardeşler Örgütüne mensup bazı kişilerin milletvekili seçildikten sonra, derhal tahliye edilmelerini sevinçle karşılamış ve demokrasinin bir zaferi olarak kabul etmiştir. İktidar partisinin ‘milli iradeye’; vatandaşı olduğu ülkeye, mensubu olduğu partiye ve siyasi düşünceye göre farklı yaklaşımlar sergilemesi demokratik hukuk devletinde kabul edilemez bir çifte standart teşkil etmektedir.”
Haberal, Balbay ve Alan’dan ortak çağrı
Haberal, Balbay ve Alan'ın ortak açıklamasında, "Üzülerek söylemek gerekirse; tutuklu milletvekilleri sorununu, sadece bu kişileri aday gösteren partilerin sorunuymuş gibi göstermek, bizleri tutuklu olduğumuzu bile bile kendilerini temsil etmekle görevlendiren Türk halkının oylarının da hiçe sayılması anlamına gelmektedir” denilerek, şu çağrı yapıldı:
“Türkiye’nin sorunlarının başlıca ve tek çözüm yeri olan Meclis’in yeni yasama yılına hazırlandığı şu günlerde; Yargıyı, milli iradeye saygı göstermeye; TBMM’yi üyelerinin yaşadığı hukuksuzluğa sessiz kalmamaya; Türk Milletini ise oylarına sahip çıkmaya çağırıyoruz. Unutulmamalıdır ki; milletin vekili tutukluyken, kendisi de esaret altındadır. Aziz milletimizin takdirine saygı ile sunarız.”
Ergenekon sanıkları salonu terk etti
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki Ergenekon davası duruşmasının öğleden sonraki bölümünde bazı sanıklar yargılama koşulları, mahkemenin tutumu ve usule ilişkin konularla ilgili konuşmak için söz istedi. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, duruşmada tanık dinleneceğini belirterek, sanıklara söz vermedi. Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan'ın da aralarında bulunduğu sanıklar kendilerine söz verilemesi konusunda ısrar etti. Sanıkların büyük çoğunluğunun bu konuda söz istediği gözlendi.
Başkan Özese, ısrarlarına devam eden sanıkları, yerlerine oturmaları konusunda uyardı. Ancak ısrarına devam eden sanık Tuncay Özkan, salondan dışarı çıkarıldı.
Başkan Özese, duruşma sırasında sanıklar ile sanık bölümü dışındakiler arasında herhangi birşey alınıp verilmesinin de yasak olduğunu söyledi. Başkan Özese ile bir süre tartışan tüm tutuklu sanıklar, daha sonra duruşma salonunu terk etti. Bu sırada duruşmaya ara verildi. Ara sırasında tutuklu sanık Tuncay Özkan, Başkan Özese'nin sanıkların avukatlarla yaptıklarını söylediği alışveriş konusuyla ilgili açıklama yaptı. Özkan, 'Sıfırcı hoca' lakabıyla tanıdıkları Prof. Dr. Kurthan Fişek'in, üniversiteden kendi hocaları olduğunu belirterek, ölümü nedeniyle hazırladığı başsağılı ilanını avukatına verirken üye hakim Ercan Fırat'ın müdahale ettiğini söyledi. Üye hakimin ilanı okuduktan sonra kendisine geri vererek avukatına iletebileceğini söylediğini kaydeden Özkan, mahkemenin tutumunu eleştirdi.
Mustafa Balbay da, "Giderek ağırlaşan yargılama koşullarıyla karşı karşıyayız. Bu yargılama değil yargılama işkencesi. Hiç tanımadığımız insanlar bizim hakkımızda konuşuyor." dedi. Böyle bir yargılamayı kabul etmediklerini belirten Balbay, "Bunu mahkeme başkanına söylemek istedik. Söz hakkı vermiyor. Avukata dilekçe vermeyi bile biz kontrol edeceğiz diyorlar. Giderek katılaşan uygulamalar söz konusu. Mahkeme kendi usulünü oluşturmaya başladı. Talep konuşmaları kaldırıldı. 28 Temmuz'da 58 sayfa tahliye gerekçe yazıldı. 24 Ağustos'ta tahliye talepleri yine değerlendirildi ve 28 Temmuz'daki gerekçeler geçerlidir yazıyor. Bu mahkemeler yasayı da tanımıyor.'' ifadesini kullandı.
Aranın ardından duruşma başlarken tutuklu sanıklar tekrar salon dışına çıktı. Salonda sadece tutuksuz sanıklardan Hayrettin Ertekin'in bulunduğu gözlendi. Başkan Özese, dinlenecek olan tanık Emrah Özdemir'in sanıkların bulunmadığı bir ortamda ifade vermek istediğini belirterek Ertekin'in de salon dışına çıkmasını istedi. Ertekin de salon dışına çıkmasının ardından tanık Özdemir'in ifadesinin alınmasına başlandı.