-ERDOĞAN'DAN ''ERGENEKON'' TARİFİ ANKARA (A.A)- 18.02.2011 - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun Ergenekon sözlerine yanıt verirken, ''Nerede, gösterin bana gideyim üye olayım' diyor. Git Danıştay'ın 2. Dairesi'ne orada gör. Diyarbakır'ın karanlık sokaklarına git, bir gece vakti ensesine kurşun sıkılanların izinde aradığını bulursun. Çorum'a git, Sivas'a git, Kahramanmaraş'a git, Gazi Mahallesi'ne git, kanlı 1 Mayısın yaşandığı Taksim'e git oralarda aradığının izlerini bulursun''dedi. Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada muhalefet partilerine yönelik eleştirilerde bulundu. ''CHP ve Genel Başkanı, artık Haziran seçimlerinden öyle zannediyorum ki umudunu kesti. Süreci tamamen korku üzerine kurguluyor. Kendi tabanını korkutarak buradan bir başarı elde edeceğini, bir çıkış yolu bulacağını zannediyor'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Buradan soruyorum; Sayın Kılıçdaroğlu, sokak sokak direnme çağrısı yapan milletvekillerinizle ilgili hangi işlemi yaptınız? CHP'nin üzerine o kara leke öylece dururken siz ne hakla çıkıp AK Parti'yi sivil dikta ile itham edebiliyorsunuz? Türk Silahlı Kuvvetleri'ne hakaret eden, yani sadece kartondan kaplan demekle değil, aynı zamanda 'ABD'nin içini oyduğu' diye ifade eden genel başkan yardımcınız ile ilgili acaba hangi işlemi yaptınız. 'TSK ile ilgili sadece ben konuşurum, benden başka kimse konuşamaz' derken bunu ne ile ifade edeceksiniz?'' CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelttiği sorulara devam eden Başbakan Erdoğan, CHP'nin üst düzey yetkilisi tarafından dile getirilen müdahale özlemi karşısında defteri kapatmak dışında ne tavır alındığını sordu. Erdoğan, durum böyle iken, hangi hakla çıkıp kendilerini korku imparatorluğu kurmakla itham ettikleri sorusuna cevap istedi. -''SİZ SADECE BELLİ KALIPLARDA OLAN KADINLARA MI SAYGI DUYUYORSUNUZ?'' Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Kardeş Arap halklarının kadınlarına en ağır şekilde hakaret eden, ırkçılığın, ayrımcılığın en korkunç derecesine ulaşmış milletvekillerinizle ilgili ne işlem yaptınız? Siz sadece belli kalıplar içerisinde olan kadınlara mı saygı duyuyorsunuz? Siz kendi gönül dünyanızdaki belli kadınlara mı saygı duyuyorsunuz? Dünyanın bir diğer ucundaki, Afrika'daki, ne bileyim Etiyopya'da, Kenya'da, Zimbabwe'deki kadınlar saygı duyulacak kadınlar değil mi? Onları farklı mı değerlendiriyorsunuz? Hanımefendi dava açacakmış... Siz torna mamulü bayan mı arıyorsunuz? Biz yaradılanı Yaradan'dan ötürü seviyoruz. Onun için bizim tüm yaradılmışlara sevgimiz var, saygımız var. Bizim kadın kollarımız da, bizler de asla kadın noktasında hiçbir ayrıma girmeyiz. CHP'li hanım kardeşlerimizinde bizim indimizde yeri aynıdır, MHP'li kadın kardeşlerimizinde aynıdır, BDP'li kadın kardeşlerimizin de aynıdır, Arabistan'da olsa da aynıdır, Somali'de de olsa aynıdır. Hiç değişmez. Dünyanın neresinde olursa aynıdır. Çünkü biz yaradılanlara böyle bakıyoruz.'' -''YENİ GENEL BAŞKAN İŞİ ÜYELİĞE KADAR GÖTÜRDÜ''- Bunları hatırlattıkları zaman Kılıçdaroğlu'nun da ''Irak, Bağdat'' dediğini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Ben de diyorum ki hodri meydan! Buradan, Ankara'dan Irak adına konuşmayın. Eğer yüreğiniz yetiyorsa, cesaretiniz varsa gidin Bağdat'ın sokaklarına, Basra'nın sokaklarına, Kerkük'ün, Musul'un sokaklarına, Erbil'e git, Süleymaniye'ye git, 'AK Parti' deyin orada. Orada Türkiye deyin, orada ay yıldızlı Türkiye bayrağını gösterin. Ondan sonra gelin burada, Ankara'da bizi eleştirin. Sadece Bağdat'ın, Basra'nın değil, bir zahmet Şam'ın, Amman'ın, Tahran'ın, Beyrut'un, Kabil'in, Gazze'nin, Tiflis'in, Piriştine'nin, Brüksel'in, Paris'in sokaklarına gidin, orada bizi sorun. Oralarda bizi en güzel şekilde anlatacaklardır. Bağdat'ın sokaklarında 'Türkiye'den geliyorum' dediğinizde inanın boynunuza sarılacaklar. Beyrut'ta Türk olduğunuzu söylediğinizde sizi yüreklerine misafir edeceklerdir. Şam'da Türkiye'li olduğunuzu söylediğinizde inanın ellerini göğe açıp sizin için hayır duası edeceklerdir. Siz, elinizde üye kayıt fişi Ergenekon örgütünü aramayı bırakın da gidin yurt dışında Türkiye'nin itibarını görün, yaşayın. Şuna bak yahu... Türkiye'nin kanını emen, enerjisini tüketen bir örgüte üye olmak istediğini pervasızca söylüyor. Ardından utanmadan, sıkılmadan, yüzü kızarmadan bizi, partimizi, hükümetimizi sivil diktatörlükle, baskı ile, korku siyaseti ile itham ediyor. Danıştay'ın 2. Dairesi'ne git orada aradığın örgütün izlerini bulursun. 'Nerede, gösterin bana gideyim üye olayım' diyor. Git Danıştay'ın 2. Dairesi'ne orada gör. Diyarbakır'ın karanlık sokaklarına git, bir gece vakti ensesine kurşun sıkılanların izinde aradığını bulursun. Çorum'a git, Sivas'a git, Kahramanmaraş'a git, Gazi Mahallesi'ne git, kanlı 1 Mayıs'ın yaşandığı Taksim'e git oralarda aradığının izlerini bulursun. Orada zaten onların üye kayıt büroları var. Hemen orada seni kaydederler. Hiç birini yapamıyorsan Dersim'e git. Benim oradaki kardeşlerime sor, akrabalarına sor onlar sana anlatırlar. Eski genel başkan avukattı, yeni genel başkan işi üyeliğe kadar götürdü. Anamuhalefet partisinin genel başkanının bir örgüte üye olma arzusu karşısında vatana, millete hayırlı olsun diyemiyorum. Çetelere, mafyaya, karanlık süç örgütlerine hayırlı olsun diyorum.'' Başbakan Erdoğan, hizmette yarışamayanlar ve rekabet edemeyenlerin belden aşağı vurarak, korkutarak, tenkit ederek rant sağlamaya çalıştıklarını belirtti. -DİKTATÖRLERE BENZETTİ- ''Sivil diktatörler, korku siyaseti, sansür'' gibi kavramların aslında bugün ortaya çıkmadığını, ''1960 ve öncesinde, 1980 ve öncesinde, 28 Şubat ve öncesinde ortaya çıkmış, gerektiği zaman fırına sürülmüş kavramlar olduğunu'' söyledi. ''Bu yaygarayı yapanlar darbecilerin aslında işbirlikçileridir, sivil uzantılarıdır ve amaçları da hak ve özgürlükleri geliştirmek değil, özgürlükleri yok sayan vesayetçi anlayışı hakim kılmaktır'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Darbe olunca alkış tutan bu jakobenler, aynı zamanda darbe öncesinde de darbe şartlarını oluşturmak için bizatihi gayret göstermektedirler. Darbe şakşakçılarının, darbe koşullarının oluşması için işbirlikçilik yapan bu statüko muhafızlarının söylemlerine siz aldırmayın, benim sevgili milletim aldanmasın. Onların özlemi ileri demokrasi değil, vesayet rejimidir. Onların amacı özgürlükleri hakim kılmak değil, yasakların varlığını devam ettirmektir. Onların korumaya çalıştığı milletin iradesi değil, güç odaklarının çıkar düzenidir.'' Bundan sonra millet iradesine kastetmek isteyenlerin, AK Parti'nin boyun eğemeyen dik duruşunu karşılarında bulacaklarını belirten Erdoğan, ''Bundan sonra darbeye tevessül etme gayreti içerisinde olanlar aziz Türk milletini karşılarında bulurlar'' dedi. -''KORKU SİYASETİ CHP'NİN GENLERİNE İŞLEMİŞ''- Başbakan Erdoğan, ''CHP'nin önceki Genel Başkanı malum, irtica üzerinden korku siyaseti takip ediyordu, şimdiki Genel Başkan da faşizm iftiraları üzerinden aynı siyaseti takip ediyor. Korku siyaseti bu CHP'nin genlerine işlemiştir'' diye konuştu. Demokrasi içinde mücadele edemeyenlerin, demokrasi dışı güçlerden medet umduklarını belirten Erdoğan, ''Bunlar seçime 4 ay kalmış olsa da sandıktan medet umamaz. Sokağı, dağı gösterirler'' dedi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Buradan BDP'ye açık açık soruyorum, gazeteci yazar Orhan Miroğlu'na yönelik tehditler faşizm değil de nedir? Gazeteci yazar Mehmet Metiner'e yönelik ortaya çıkarılan suikast planları basına, basın özgürlüğüne, ifade özgürlüğüne aleni bir tehdit değil de nedir? Son günlerde Odatv ile ilgili bu kadar sahip çıkma gayreti içerisinde olan yazılı ve görsel medyanın temsilcileri niçin Mehmet Metiner, Orhan Miroğlu için kalkıp da kaleminizi, dilinizi konuşturmuyorsunuz? Odatv'nin şu anda yargılananları yazılarından, düşüncelerinden dolayı değil başka bir eylemden dolayı takip altındadır ve bunu yapan yargı.'' Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Sadece türkü söyleyen, acılarına ağıtlar yakan, barışın, kardeşliğin, özgürlüğün ezgisini dünyaya duyuran, sadece ve sadece insanlık için feryat eden bir sanatçıya, Şivan Perver'e yönelik tehditler, bizatihi hıyanet, bizatihi ihanet, bizatihi faşizm değil de nedir? Oysa Şivan Perver, toprağına sesleniyor, vatanına sesleniyor, kardeşlerine sesleniyor ve diyor ki 'İnan ki seni özledim, barış güvercinine sor, dosta ahbaba sor, hapishane duvarlarına sor, onlar sana doğruyu söylesin. Baharın rengine sor, şu ağaçtaki güle sor, ben seni çok özledim, inan ki seni özledim' Bu dizeleri dile getirecek kadar yüreği yanık, toprağına vatanına, kardeşlerine bu kadar hasret içinde gönlünün derinliklerinden 'İnan ki seni özledim' diye haykıran bir sanatçıyı tehdit etmek, Kürtlerin, sadece Kürtlerin değil insanlığın sesini kesmek değil de nedir? Bir yandan demokrasi diyeceksiniz, bir yandan temel hak ve özgürlükler diyeceksiniz, bir yandan barış diyeceksiniz, bir yandan hukuk diyeceksiniz ama öbür yandan Hakkari'de İmam Aziz Efendi'yi öldüreceksiniz. Batman'da yangına koşanları katledenlere, İstanbul'da Serap yavrumuzu yakanlara sahip çıkacak, kucak açacak, bağrınıza basacaksınız. Doğu ve Güneydoğu'da AK Parti tarafından kararlılıkla yürütülen yatırımları, kalkınmayı, demokratikleşmeyi, özgürlükleri, açılımı görmeyecek, gidecek çetelerle işbirliği yapacaksınız. Benim Yüksekova'da İlçe Teşkilatımı bombalayacaksınız, Bingöl'de aynı, diğer illerde aynı. Sizin demokrasi anlayışınız bu mu? Sizin siyasette müşterek, açık, net karşı karşıya mücadele edelim deme anlayışınız bu mu? Yok hangi anlayışla ifade edeceksiniz, neyle tanımlayacaksınız? On yıllar boyunca faili meçhullerden şikayet edeceksiniz, sonra çıkıp faili meçhullerle itham edilen çetelerle işbirliği yapacak, terör örgütünün işlediği faili meçhullere sahip çıkacaksınız. Kusura bakmayın beyler, benim Kürt kökenli kardeşim de Türk kardeşim de nasıl bir kirli oyunun, nasıl bir kirli kampanyanın içinde olduğunu gayet iyi biliyor. Nasıl bir tutarsızlık, nasıl bir samimiyetsizlik içinde olduğunuzu benim 74 milyon vatandaşım çok iyi görüyor.'' -''DİKTATÖR GÖRMEK İSTİYORSANIZ AYNAYA BAKIN''- Erdoğan, ''Aynı şekilde MHP, Genel Başkan başta olmak üzere partiden mikrofon başına, kamera karşısına geçen her yönetici, ilk kelimeden son kelimeye kadar kontrolsüz, izansız, insafsız şekilde küfrediyor. Bakıyorsunuz Mecliste yalan yanlış, cep telefonunu kulağına takıyor, ondan sonra güya kendisine telefon gelmiş, ekranda başka şeyler var, bak diyor filanca yerden arıyorlar diyor, bilmem nereden arıyorlar diyor, bunların Meclisteki çalışma anlayışı da bu. Hakaretler, tehditler, anlayış bu, hiçbir ciddiyet yok'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Bir yandan özgürlüklerin baskı altına alındığını söylüyorlar, bir yandan korku siyaseti diyorlar, diğer yandan sistematik şekilde hakareti, milleti, hükümeti korkutmayı bir siyaset tarzı olarak benimsiyorlar. Bu ülkenin Başbakanına, bakanlarına, hatta ailelerine dil uzatacaksın, bu ülkenin bürokratlarını 'burnunuzdan fitil fitil getireceğim' diyerek külhanbeyi ağzıyla korkutacaksın, sonra da çıkıp Hükümeti korku siyasetiyle itham edeceksin. Aynaya bakın beyler, aynaya. Eğer diktatör görmek istiyorsanız da aynaya bakın, 'Mübarek' bir yüz görmek istiyorsanız da yine gidin, aynaya bakın. Durum çok açık, net ortada. Bizi bazı diktatörlere benzetenlere ben soruyorum. Defalarca seçime girdiniz, defalarca kaybettiniz, defalarca partinizin oylarını düşürdünüz, ikinci, üçüncü parti oldunuz, baraj altında kaldınız, yine de o koltuğu terk etmediniz. Mısır'ı biz mi örnek alacağız yoksa asıl siz mi örnek alacaksınız? Yapıştınız kaldınız, gidemiyorsunuz. Ben her seçim öncesinde çıktım, samimiyetle, açık yüreklilikle söyledim. 'Partim ikinci parti olursa derhal Genel Başkanlığı bırakırım' dedim, siz bunu söyleyemediniz. Gittiniz 8 ay sonra tekrar geldiniz. O koltuklarınızı, o makamlarınızı bırakıp gidemediniz. Allah aşkına, Mısır'ı, Tunus'u örnek alacak acaba ben miyim, yoksa siz misiniz? Tunus'ta, Mısır'da 30 yıldır sıcak koltuklarından bir türlü kalkamayanlar, halkın haykırışlarıyla nihayet kalktılar. Peki siz halkın mesajını ne zaman okuyacaksınız? Siz ne zaman sandıklara kulak vereceksiniz? Siz acaba ne zaman, hangi durumda o koltukları ehline teslim edeceksiniz? Ya bize teslim edin demiyoruz, yine teşkilatınızdan gelenlere teslim edin. Ama bırakın da hiç olmazsa tabanınız da yeni simalar görsün. Bize talkın verenler maşallah salkımı götürüyorlar. Bizi dikta özentisiyle suçlayanlar, maşallah kendi partilerini diktayla yönetiyorlar. Bizi korkutmakla itham edenler, kendi kitlelerini, kendi tabanlarını korkutarak ayakta kalma mücadelesi veriyorlar. Şimdi bakın değerli arkadaşlarım, bu malum koronun, yani CHP, MHP ve BDP'nin, onlarla birlikte yandaşlarının son günlerde bazı olaylardan yola çıkarak bu korku ve dikta söylemini artırdıklarını görüyoruz.''