Gündem

'Erdoğan yumruğunu Gülencilere indirmek için kaldırdı ama...'

Murat Yetkin, 17 Aralık öncesi AKP'nin tasfiye operasyonu düzenleyeceği iddialarını yazdı

13 Aralık 2014 14:25

Radikal gazetesi yazarı ve Hürriyet Daily News Genel Yayın Yönetmeni Murat Yetkin, “17 Aralık öncesinde başlayacağı iddia edilen operasyon AK Parti'den ilk büyük siyasi tasfiye de olacak. Dink cinayeti Ergenekon'dan Paralel soruşturmasına da gerekçe yapılıyor” dedi.

Yetkin yazısında, “Bu operasyon gerçekleşirse, 2002’de iktidara gelişinden bu yana AK Parti saflarındaki ilk büyük siyasi tasfiye de tamamlanmış olacak. Dolayısıyla Erdoğan’ın artık havaya kaldırdığı yumruğu indirip indirmeyeceği, indirirse nasıl, nereye indireceği çok yönlü önem taşıyor” ifadelerini kullandı.

Murat Yetkin’in Radikal’de “Erdoğan yumruğunu Gülencilere indirmek için kaldırdı ama...” başlığıyla yayımlanan (13 Aralık 2014)  yazısı şöyle:

 

Erdoğan yumruğunu Gülencilere indirmek için kaldırdı ama...

 

“Her şey hazırdı” diye tepkisini gizlemeye gerek duymadan konuştu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan; “ Başbakan, bakanlar nasıl alınacak, bunların planı hazırdı. İddianameler İstanbul’da o malum polisler tarafından yazılmış, bekletiliyordu. Hatta bizim alınmamızdan sonra hükümeti bile hazırlamışlardı. Darbeden sonra kimin yönetime getireceklerini bile belirlemişlerdi. Bunların belge ve delilleri hepsi elimizde”.

Erdoğan 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarının açılmasından bu yana benzer şeyleri söylüyor diyeceksiniz. Haklısınız. Ama yıldönümü yaklaştıkça bir iç-gerilim baş göstermiş durumda.

Perşembe öğleden sonra, “Fuat Avni” mahlasıyla açılmış Twitter hesabından yapılan yayınlarla büyük bir operasyon beklentisine dönüştü bu gerilim. Yüzlerce kişi Zaman gazetesi binası önüne toplandı, Zaman genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı avukatlarıyla Adliye’ye gidip “Soruşturma varsa alın” dedi; bunları haberlerden izlediniz zaten.

 

Perde arkasında yalnız Fuat Avni yok

 

İşin aslı, Çarşamba, 10 Aralık oluyor, Fethullah Gülen’in “Hizmet” hareketine büyük bir operasyon yapılacağı yolunda bilgi ulaşmasıyla başlayan bir süreç. Bu muhtemelen polis ve yargı içindeki bağlantılar üzerinden mümkün oluyor. Operasyon Perşembe sabahı yapılmıyor, ama 17 Aralık 2013’ün yıldönümünden önce yapılacağı haber alınıyor.

Bunun üzerine bu operasyonu daha yapılmadan açığa çıkararak önleyici hamle yapmak yoluna gidiliyor.

Sadece Türkiye çapında değil, Avrupa Konseyi’nden ABD Kongresi’ne dek uluslararası bağlantısı olan Hizmet taraftarları harekete geçiyor. Fuat Avni bu önleyici hamle operasyonunun sadece belli bir aşamadaki parçası; böylece 12 Aralık’a geliyoruz.

 

Operasyonun kapsamı ve geçmişi

 

Erdoğan duyunca çok şaşıracağımız ayrıntılar olduğunu söyledi dün. Konuştuğumuz Hizmet’e yakın kaynaklar da onlara ulaşan listelerde kendileri dışında çok şaşıracağımız isimler olduğu iddiasında.

Dün telefonda “Biz de rahmetli Türkan Saylan’ı duyunca çok şaşırmıştık” dedim; Ergenekon soruşturmalarındaki destursuz gidişi anımsatarak. Bir başka kaynağım, “Artık bizi yazarsınız” deyinde, “Mustafa Balbay’ı da yazmıştık” dedim.

Gazetecileri, yazarların, yazdıkları, söylediklerinden ötürü yargılanmaları, hapsedilmeleri kabul edilebilir bir durum değil. O davalarda Nedim Şener’in, Ahmet Şık’ın nasıl yazdıklarından dolayı terör örgütü üyeliğinden, darbecilikten yargılanmış, mağdur edilmiş oldukları dün sosyal medyada epey hatırlatıldı.

Bir daha kimsenin başına bunların gelmesini istemem şahsen. İfade özgürlüğü herkese lazımdır ve herkesin hakkıdır.

 

7 yıl önce asker, 7 yıl sonra Gülen

 

Belki 17 Aralık’ta o kadar değil, ama 25 Aralık’ta iş ailesine gelip dayandığında o zaman Başbakan olan Erdoğan teşhisini koymuştu bile. Dün de tekrarladı bunun yolsuzluk operasyonu değil, darbe girişimi olduğunu.

Erdoğan aynı sözleri 7 yıl önce 2007’de söylemiş olabilirdi. O zaman darbe girişiminin ardında asker varsayılacaktı. Askerin Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı ihtimaline Karşı yayınladığı bildiri ve hükümetin sert cevabı karşısında başka adım atmaması sonrasında Ergenekon ve ardından Balyoz soruşturmaları başlamıştı.

O soruşturmaları yürüten polis, savcı ve hâkimlere dönemin CHP lideri Deniz Baykal, derin devleti ele geçiren “F-Tipi yapılanma” adını takmıştı.

F-Tipi ile kast ettiği Fethullah Gülen’in sempatizanları idi. Erdoğan ile aralarındaki “Savcısı-avukatı” tartışması bundan çıkmıştı, hatırlayın lütfen.

Şimdi, 7 yıl sonra, Erdoğan’ın darbe girişimi ardında “Devlet içinde paralel yapılanma” dediği Gülencileri görüyor.

 

Gülen “terör örgütü” mü?

 

O Gülen ki, 2010 yılındaki Anayasa referandumu öncesinde, zaten bir süredir kenara attığı “partiler üstü” iddiasını bir kenara bırakmış, “mezarlardaki ölülerin” dahi kalkarak Erdoğan’dan yana oy kullanmasını istemişti.

Erdoğan 2011’de, yine Gülen’in açık desteğiyle yüzde 50 oy aldıktan ve Gülen’e “Yurda dön” çağrısı yaptıktan sonra iş değişmeye başladı. Erdoğan doğal olarak hükümetin eğitim, polis ve yargı sisteminde duruma tam hâkim olmasını istiyordu.

2012’de dershaneler tartışması ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın sorgulanması girişimi ile aradaki köprü sarsılmaya, parça parça dökülmeye başladı.

Nihayet 17 ve 25 Aralık 2013 soruşturmalarıyla köprü yıkıldı. Erdoğan o zamandan bu yana Gülencileri ya kendi safına geçmek, ya da devletin yumruğunu yemek arasında tercihe zorluyor. Yıldönümüne birkaç gün kala sürecin hızlanması o yumruğun havaya kalktığını gösteriyor.

Yapılan hazırlığın “Terör örgütü” ve casusluk davası açmak olduğu anlaşılıyor ama terör örgütü olmak için en azından bir silah, bir eylem lazım.

 

Dink cinayeti trajedisi

 

İşte dün Erdoğan’ın bazı “faili meçhul” cinayetlerden söz etmesi çok kişinin aklına (yine 2007’nin başında) öldürülen Hrant Dink cinayetini getirdi.

Son haftalarda, özellikle hükümete yakın gazetelerde, Dink cinayetinin Gülen sempatizanı olduğu öne sürülen bazı polis şefleriyle irtibatlı olduğu, cinayet hükümlüsü Ogün Samast’ın bu yönde yeni bir ifade verdiği yazılır olmuştu.

İşte burada daha keskin bir trajedi var.

Dink cinayetinin arkasında asker kökenli, sivillerin de yer aldığı milliyetçi bir kontrgerilla yapılanmasının yer aldığı Ergenekon davalarında öne sürülmüştü.

Şimdi de Gülencilerin olduğu iması var. Dink, katledildiği ile kaldı, cinayeti siyasi kavganın parçası olmaya devam ediyor.

Tabii işin bir de siyasi boyutu var.

Bu operasyon gerçekleşirse, 2002’de iktidara gelişinden bu yana AK Parti saflarındaki ilk büyük siyasi tasfiye de tamamlanmış olacak.

Dolayısıyla Erdoğan’ın artık havaya kaldırdığı yumruğu indirip indirmeyeceği, indirirse nasıl, nereye indireceği çok yönlü önem taşıyor.