T24 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'yasakçı zihniyeti' eleştirdiği parti grubunda 1940'lı yıllarda kasketli köylülerin Ankara merkezine alınmadığını söyledi. Partililerin her cümlesini olduğu gibi bu sözlerini de alkışlaması üzerine uyarıda bulunan Erdoğan, “Bunu alkışlamayın, buna üzülelim” diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Grup Toplantısı’nda konuştu.
Başbakan Erdoğan’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
“Cumhuriyet ve demokrasi Türkiye için en uygun yönetim biçimidir.
Cumhuriyetimiz 87 yıllık süreç içinde büyüyerek, güçlenerek önemli mesafeler kat etmiştir. Cumhuriyet öncesi korkuları geçersiz bırakmıştır.
Bugün bile bu korkuların olması Cumhuriyet’in ideallerine aykırıdır, terstir. Cumhuriyet'i korumak adına ‘Korku Cumhuriyeti’ oluşturdular.
Tehlikede olan Cumhuriyet değil, imtiyazları olan çevrelerdir. Demokratik ve özgürlükçü bir ülke olunmasını kimse tehdit gibi göstermesin.
Cumhuriyet’i sahiplenme konusunda hiçkimsenin üstünlüğü yoktur ve olamaz. Cumhuriyet’i sevmenin göstergesi onu yüceltmektir.
Hiç kimse milletten daha fazla bildiğini idida ederek Cumhuriyet ve demokrasi vesayet kuramaz. Biz bir kabile devleti değiliz, köksüz bir devlet değiliz.
Şarkıların türkülerin yasaklandığı dönemler oldu. Bunların CHP zihniyetinin hakim olduğu dönemlerde oldu.
Yeni Türkiye’nin yeni temel taşlarını oluşturuyoruz. Yeniden büyük Türkiye. İşte 2023 inşallah ilk onda olduğu bir Türkiye olacak.
1940’lı yıllarda Ankara’nın Ulus semtine kılık kıyafeti uygun değil diye kasketli gariban köylünün, yani ulusun, yani milletin girmesi yasaklandı. (Partililerin alkışlaması üzerine) Bunu alkışlamayalım, buna üzülelim.
Sakal yasaklandı, bıyık yasaklandı. Aynen şimdi olduğu gibi ünivedsite kapılarında genç kızların başörtüsü yasaklandı. Darbe yapanların eleştirilmesi yasaklandı. Bu ülkenin gerçeklerini sorunlarını dile getirmek yasaklandı. Cumhuriyet'i korumak ve kollamak bahanesi altına saklanıyorlardı.
Cumhuriyet’i korumak, rejimi korumak bahanesiyle aslında Cumhuriyet’i küçülttüler, halka yabancılaştılar. Cumhuriyet bugün halkla birlikte yükseltmekte, halkla birlikte yürümektedir.
Kaldırdığımız her yasağın ardından korkuların ne kadar yersiz ve gereksiz olduğu ortaya çıktı. Biz o yasakları kaldırırken nasıl kıyametler koptuğunu hatırlayın.
Türk lirasında bile... Türk lirasından 6 sıfırı atacağımız zaman birilerinin köşelerinden ne tür yazılar yazdıklarını, ne tür hakaret ettiklerini hatırlayın. O zaman özürdileyeceğiz diyenler ne bu özrü dilemişlerdir ne de paramızın kazandığı o onur sayesinde şu anda nasıl ayakta durduklarını hissetmişlerdir. Altı sıfırı atarsanız enflasyon patlar diyorlardı, attık ne oldu? Her şey ortada, gerçek ortada. Attığımız her adımda karşımıza dikilip Cumhuriyet tehlike altına girer, bölünür, parçalanır dediler. TRT Şeş bir kanalı oraya tahsis edeceğiz dediğimizde yine aynı şeyi söylediler. Ne oldu gitti mi elden, bölündük mü? Yasakları kaldırdık, kaldırıyoruz. Ve pompalanan korkuların ne kadar boş olduğunu milletçe hep beraber gördük.
Bu cumhuriyet çıtkırıldım bir cumhuriyet değildir. Bu Cumhuriyet; tekrar ediyorum kökü mazide olan atidir. (Erdoğan'ın aktardığı dize Yahya Kemal'e ait. Ziya Gökalp'in "Harabisin harabati değilsin, gözün mazidedir, âti değilsin" mısralarına Yahya Kemal "Ne harabiyim, ne harabatiyim. Kökü mazide olan âtiyim" mısralarıyla yanıt vermişti.)
Hiçbir gizli gündemimiz yok. Cumhuriyet’in idealleri için yaptıklarımız 8 yıldır ortadadır. Kimse makamların sürekli sahibi değildir. Millet getirir millet götürür. 8 yıl boyunca yasaklara karşı samimi bir mücadele verdik, vermeye de devam ediyoruz. Yasaklarla mücadelemizde nasıl yalnız bırakıldığımıza, hukukun zorlanarak nasıl tehdit edildiğimize şahit oldunuz. Birileri istemiyor diyerek yasaklarla mücadeleden vazgeçecek değiliz. Biz hemen yarın tüm anlamsız yasakların kalkmasını ifade özgürlüğünün en ideal konuma ulaşmasını istiyoruz. Ama statüko muhafızları bunu engellemek istiyor.
CHP'nin yeni genel başkanı başörtüsü yasağını gündeme taşıdı ve meseleyi çözeceklerini ifade etti. 8 yıl boyunca biz bu meseleyi çözmek için önce 4-5 yıl hep izledik. Daha sonra gündeme getirilmeye başlandı ve yoğun çabalar içine girdik. Bu konuda milletten de destek aldık. Yıllar boyunca yapılan onlarca ankette başörtüsü yasağının temel bir insan hakkının ihlali olduğu görüşü ortaya çıktı. Biz ayıbı ortadan kaldırmak için çaba sarfettik. Ama çabalarımız CHP'nin ve statükonun engeline takıldı. Bizim zamana bıraktığımız kendiliğinden çözüleceğini inandığımız bu sorunu biz değil, CHP Genel Başkanı gündeme taşıdı. Biz de CHP'nin bu girişimine samimi bir şekilde destek vereceğimizi ifade ettik. Onlar bağcıyı dövmekle uğraşıyor, biz üzümü yemek istiyoruz dedik. CHP Genel Başkanı samimiyse CHP'nin kodlarını dikkate almadığı açıktır. Türkiye'de başörtüsü meselesi önündeki en büyük engel CHP'nin özgürlük karşıtı anlayışıdır. CHP Genel Başkanı bunu gözardı etmiştir. Özgürlüklerin önünde set olan bir CHP'nin genel başkanın popülist söylemiyle bu zihniyetinden çıkmayacağı açıktır. Resepsiyonu boykot edip etmemeyi tartışan CHP 1940'lardan bugüne gelememiş bir CHP'dir. CHP Genel Başkanı halkoylamasında bir türkü tutturdu. 27 Nisan bildirisinde bizim mağdur olduğmuuzu bildirdi. CHP 27 Nisan'da gösterdiğimiz dik duruşu gösterememiştir. O bildiri karşısında geri adım atmayı içine sindirmiştir.
Yargıtay Başkanı'nın açıklaması CHP'ye karşı da bir açıklama değil midir? CHP'nin ideolojik kodlarını hesaba katmadan bir vaatte bulunmuş ve bunun altında ezilmiştir. Arkadaşlarım ziyaretlerine gittiler, bugünden tezi yok dedik. Biz sözü bir kere söyleriz ve arkasında da dururuz. İnanç özgürlüğü koşula bağlanabilir mi? Nefes alıp vermek ne kadar tabii ise inancına göre giyinmek ve eğitim olanağına sahip olmak da o kadar tabii bir insan hakkıdır. Bu sorunun CHP ile çözülemeyeceği, samimi olmadığı artık netlik kazanmıştır. CHP makus talihine uygun şekilde demokrasinin ve milletin gerisine düşmüştür. MHP'nin tavırlarının da güven vermediğini gördük.”