Gündem

Erdoğan: Yargımız nasıl 15 Temmuz'un hesabını soruyorsa, 6-8 Ekim olaylarının hesabını da bölücü örgütün unsurlarından soruyor

02 Ekim 2020 17:41

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 6 yıl sonra başlatılan 'Kobani eylemleri' soruşturmasında ilişkin olarak, "Yargımız nasıl FETÖ'cü alçaklardan 15 Temmuz'u soruyorsa, bölücü örgütün uzantılarından 6-8 Ekim'in hesabını, çukur eylemlerinin hesabını soruyor"  dedi. Erdoğan, "6-8 Ekim olaylarının DEAŞ'ın Ayn El-Arab'a saldırmasıyla herhangi bir bağı yoktur. Bunlar hepsi sinsi plan içinde hayata geçirilmiş olaylardır. Bölücü terör örgütü 6-8 Ekim'de elde edemediğini çukur eylemleriyle elde etmek istemiştir. 6-8 Ekim olaylarında insanımızı sokağa çağıranlar ile çukur eylemlerinde belediyesinin kepçesini, kamyonunu terör örgütünün emrine verenler aynıdır. Yasin Börü'nün katilleriyle çukur eylemlerinde camileri okulları yakanlar aynı zihniyetin mensuplarıdır. Gezi olaylarından 15 Temmuz'a kadar yaşanan her hadisenin bir sonrakinin provası olduğunu bugün görüyoruz" ifadesini kullandı. 

TIKLAYIN - 6 yıl sonra başlatılan 'Kobani eylemleri' soruşturmasında aralarında Kars Belediye Başkan Bilgen'in de olduğu 17 kişi tutuklandı

Konya'da AKP İl Teşkilatı yemeğinde açıklamalarda bulunan Erdoğan, 6 yıl sonra başlatılan 'Kobani eylemleri' soruşturmasında aralarında Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen'in de olduğu 17 kişinin tutuklanmasının ardından yaptığı açıklamada, "Cezasız kalan her suç faili daha da azgınlaştırır. Maalesef bu ülke geçmişte yapanın yanına kar kaldığı, birilerinden hesap sorulamayan dönemler yaşamıştır. Hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukukunun olduğu dönemler artık geride kalmıştır. Yargımız nasıl FETÖ'cü alçaklardan 15 Temmuz'u soruyorsa, bölücü örgütün uzantılarından 6-8 Ekim'in hesabını, çukur eylemlerinin hesabını soruyor" diye konuştu. 

Erdoğan, şunları kaydetti: 

"Gezi olaylarından 15 Temmuz'a kadar yaşanan her hadise bir sonrakinin provasıydı"

"6-8 Ekim olaylarının DEAŞ'ın Ayn El-Arab'a saldırmasıyla herhangi bir bağı yoktur. Bunlar hepsi sinsi plan içinde hayata geçirilmiş olaylardır. Bölücü terör örgütü 6-8 Ekim'de elde edemediğini çukur eylemleriyle elde etmek istemiştir. 6-8 Ekim olaylarında insanımızı sokağa çağıranlar ile çukur eylemlerinde belediyesinin kepçesini, kamyonunu terör örgütünün emrine verenler aynıdır. Yasin Börü'nün katilleriyle çukur eylemlerinde camileri okulları yakanlar aynı zihniyetin mensuplarıdır. Gezi olaylarından 15 Temmuz'a kadar yaşanan her hadisenin bir sonrakinin provası olduğunu bugün görüyoruz.

"Terör örgütü Kürt kardeşlerimizin inancına el uzattı"

Terör örgütü sadece cana ve mala kastetmedi. Kürt kardeşlerimizin inancına, mahremiyetine de el uzattı. Camilerimiz, kütüphanelerimiz, sağlık tesislerimiz; hatta yaralı taşıyan ambulanslarımız saldırılara sahne oldu. Terörün bizden kopardığı canlara dünyevi olarak zaten paha biçemeyiz. Yıkılanı yapar, yakılanı onarır, terörün yol açtığı maddi zararı bir şekilde tazmin edersiniz. Katillerinden ve azmettiricilerden hesap sormazsanız vicdanlarda kanayan yaraları asla düzeltemezsiniz.

"Yargımız 6-8 Ekim'in hesabını soruyor"

Cezasız kalan her suç faili daha da azgınlaştırır. Maalesef bu ülke geçmişte yapanın yanına kâr kaldığı, birilerinden hesap sorulamayan dönemler yaşamıştır. Hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukukunun olduğu dönemler artık geride kalmıştır. Yargımız nasıl FETÖ'cü alçaklardan 15 Temmuz'u soruyorsa, bölücü örgütün uzantılarından 6-8 Ekim'in hesabını, çukur eylemlerinin hesabını soruyor.

"Doğru adımlar atmak durumundayız"

Ağır ağır ilerlese de adaletin gideceği yere er ya da geç muhakkak varacağına inanıyorum. Tüm bu yaşananlar AK Parti ve Cumhur ittifakı olarak bizim mesuliyetimizi daha da ağırlaştırıyor. Bu kritik dönemeçte kendimiz ve bizden sonraki nesiller için en doğru kararları vermek, en doğru adımları atmak durumundayız. Hatalar çeyrek, yarım yüzyıllık kayıplara yol açabilir, isabetli tercihler de ülkemizi bir anda çeyrek veya yarım yüzyıl ileri taşıyabilir. Bu hareket ne kadar büyürse ne kadar güçlenirse demokrasimiz de, ekonomimiz de o derece güçlü olacaktır. Burada yaşanacak en küçük zaafiyetin de ülkemize ve milletimize ağır maliyetleri olacaktır."