Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Habur’un şova dönüştürülmesi önceki sürecin bitişi oldu. Yenisine göz yummayız. Şimdi çok farklı bir süreç işliyor. Geçmişte PKK çekilirken malum infazlar yapıldı. Şimdi biz hükümet olarak bu yönde düşünmüyoruz” dedi.
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu’na konuşan Başbakan Erdoğan, çözüm sürecine ilişkin görüşlerini aktardı. Berberoğlu’nun Erdoğan söyleşisi şöyle:
‘Yeni bir şova göz yummayız’
Hollanda gezisinde, Nevruz öncesi çözüm sürecine ilişkin değerlendirme yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, BDP ve İmralı’nın Meclis’e dönük çağrılarına, “Muhatap hükümet” yanıtını verdi. Erdoğan PKK’nın yurtdışına çekilmesi sırasındaki sürece ilişkin olarak da, “Geçmişte PKK çekilirken malum infazlar yapıldı. Bu tür infazların teşvikçisi olmayacağız. Fırsat da vermeyeceğiz” ifadesini kullandı. Erdoğan’a Amsterdam’da yöneltilen soru ve yanıtları şöyle:
‘Habur’daki şov bitmiştir’
Çözüm sağlanırsa, PKK lider kadrosunun İskandinav ülkelerine gönderilmesi geçmişte gündeme gelmişti. Danimarka temaslarınızda bu konu gündeme geldi mi?
Danimarka’da temaslarımda hiç böyle bir gündemimiz olmadı.
BDP ve Kürt kaynaklar sürekli olarak bir “Meclis” vurgusu yapıyor. Ne talep ediyorlar?
Şu anda Meclis’in yapacağı bir şey yok. Geri çekilme için Meclis’e düşen bir şey yok. Türkiye’de hükümet var. Muhatap hükümettir. Hükümet ne yapması gerekiyorsa onu yapacak. Süreci yasal çerçevede yürütme konusunda hassasiyetimiz var. Habur’un şova dönüştürülmesi önceki sürecin bitişi oldu. Yenisine göz yummayız. Şimdi çok farklı bir süreç işliyor. Geçmişte PKK çekilirken malum infazlar yapıldı. Şimdi biz hükümet olarak bu yönde düşünmüyoruz.
İnfazlar derken...
Faili meçhulleri ve JİTEM kılıfında yapılanları kastediyorum. Daha önce çekilme döneminde yaşanan bazı tatsız olayları kastediyorum. Bu tür infazların teşvikçisi olmayacağız. Fırsat da vermeyeceğiz. Ülkenin huzuruna katkı verecek şekilde şekillenmesini istiyoruz.
‘Sürece sabotajlar içlerinden olabilir’
Sınır dışına çekilme sırasında herhangi bir ülkeye, örneğin Irak veya Suriye’ye bir yönlendirmeniz olacak mı?
Bu onların karar vereceği bir şey. Nereye isterlerse, giderlerse...
Sürece sabotajları engellemek için çekilme amaçlı bir güvenli koridor açma söz konusu olacak mı?
Sürece sabotajlar kendi içlerinde de olabilir. Başka ülkelerden de gelebilir. BDP bu nedenle bir komisyon kurulmasını istiyor. Meclis’i sürece dahil ederek, PKK’nın muhataplık seviyesini yükseltmek ve meşruiyet kazandırmak istiyorlar. Örgüte meşruiyet kazandırma gayreti içindeler. Ama bu meşruiyet olmayacak.
‘Birinci öncelik içeridekilerin terki’
Kamuoyunda bir kafa karışıklığı var. “Silah bırakma” ile neyi kastediyorsunuz?
Zaten eyleme karışmamış olanlar için yurtdışında da içeride de olsalar, sadece dağa çıkmış olmaları suç teşkil etmiyor. Herhangi bir kapıdan girebilirler. Yurtiçinde savcıya çıkabilirler. Habur’da bu tür şeyin önü açıldı zaten. Yani suça karışmamış olan ailesine kavuşsun diyoruz. Türkiye sınırları içerisinde silahlı bir faaliyet olmasın istiyoruz.
Geçmişte Kandil’de bile suça karışmamış olanların Mahmur’a gelmesi ve Türkiye’ye girişleri gündeme getirilmişti. Yine söz konusu mu?
Mahmur biraz da Birleşmiş Milletler ile alakalı. Burada tabii Kuzey Irak yönetiminin de devrede olması lazım. Ama Mahmur illa sürecin parçası değil. Birinci önceliğimiz, içeridekilerin terki. Kendileri de bin 400-bin 500 civarında olduğunu ifade ediyor...
‘İmralı’ya yeni heyet olabilir’
Sürecin 2013 sonuna kadar tamamlanmasının beklendiği ifade ediliyor. Hedef 2013 mü?
Bu bizim hedefimiz. 2014 sağlıklı bir seçim yılı olur. BDP’nin de faydasına bu.
Kolombiya hükümeti ile FARC arasındaki sürecin de 2013’te tamamlanması planlanıyor. Bir paralellik söz konusu...
Kolombiya’daki süreç ile bir ilgisi yok. IRA, ETA, Sri Lanka ve Kolombiya’daki yapıları inceledim. Hiçbirisi bizimle uyuşmuyor.
İmralı’ya yeniden heyet gitmesi söz konusu olur mu?
Şartlar gerektirirse yine olur. Onlar talep ederse, bakılır. Bu işin koordinesinde değerlendirilir.
‘Batı’dan tepki var, destek yok’
Çözüm süreci bu kez milli bir proje olarak yürüyor. Batılı ülkeler tepki vermiyorlar...
Tepki vermediklerini kim söylüyor. Veriyorlar ama destek vermiyorlar. Irak’ı İran’ın kucağına itiyorlar. Oranın enerji kaynaklarına hâkimler. Güdümlü bir iktidarın devam etmesini istiyorlar. Kuzey’de de Güney’de de çok şey yapıyorlar. En son Sadr’ın Maliki ile ilgili yaptığı açıklamaya bakın. Zehir zemberek. Maliki yerel seçimleri 6 ay öteledi. Otokratik bir yapı söz konusu. Talabani’nin yokluğunu da kullanıyorlar. Şimdi ona kimin vekalet ettiğine bakın. Geçmişte Haşimi ve Adil Mehdi gibi karşılığı olan isimler Cumhurbaşkanı’na vekalet ediyordu. Bugün vekalet edeni kimse tanımıyor. Musul ve Anbar’daki seçim sonuçları çok önemli.
ABD, İran-Suriye eksenine karşı Türkiye’nin kiminle ittifak edeceğini düşünmüyor mu?
Türkiye bölgede, Suriye’de herkesle ittifak kurabilir. Suriye’de sadece rejimle müttefik olamayız. Orada gelişmeler hızlandı. Başbakan seçtiler. Arap Birliği yeni belirlenen hükümeti kabul edecek. Bu çok önemli bir adım olacak. Yeni hükümet Halep, İdlip gibi uygun gördükleri bir yerde, içeride görev yürütecek. Final sürecinin içindeler. Zannediyorum artık Rusya’da yeniden değerlendirme yapma ihtiyacında olacak. Obama’nın Ortadoğu ziyareti bu açıdan da önemli.
‘Kerkük kimseye ait olmamalıdır’
Kerkük yeniden ısıtılıyor. En çok bombalı saldırılar orada oluyor. Türkiye’nin oradaki kırmızı çizgileri ne olacak?
Kerkük özel statüye sahip olmalı. Kimseye ait olmamalı. Başından bu yana bunu söyledik. Yine böyle düşünüyoruz.
‘Çalışma odamla alt oda arası’
Ak Parti binasına ve Adalet Bakanlığı’na dönük saldırılarla ilgili son bilgiler ulaştı mı size?
Saldırının teknik boyutları belli... Genel Merkezimize LAW silahlı saldırı oldu.
LAW silahının Suriye’den geldiği iddiası var?
Bana gelen öyle bir bilgi yok. Benim çalışma odamla alt oda arası, kirişe denk gelmiş. Toplantı odasının yanındaki cam parçalanmış. Saldırgan orada silahı ve çantasını bırakıyor. Silaha ait bazı malzemeler çıkıyor. Parmak izleri bulunuyor. MOBESE kamerasından da tespitler var. Adalet Bakanlığımıza saldırının da MOBESE kayıtları çok net. Başbakanlığın güvenlik kamerasından çekilen görüntüler çok net. O çok kalabalık caddede vatandaşın yanından iki adet el bombası atıyor. El bombaları Rus yapımı. Çok şükür büyük çaplı bir kayıp olmuyor. Ama Adalet Bakanlığı’nın çalışanları da sivil. Saldırganın eşkali itibariyle tespitlerimiz var. DHKP-C’nin sayısal olarak az militana sahip olması nedeniyle “Yakalanma süreci hızlı olabilir” deniyor.
DHKP-C taşeron ve reklam peşinde
Saldırının Ergenekon ile ilgili olduğunu açıkladınız Kopenhag’ta...
Ergenekonvari olayları değerlendirdiğiniz zaman bunlarla iltisaklı olayları görüyorsunuz. Çözüm sürecini baltalama, partimiz açısından milli iradeye saldırı söz konusu. Ergenekon bakımından Bakanlığa saldırı da olabilir. Baktığınız zaman Susurluk’ta da benzer durumlar var. Son DHKP-C eylemlerine baktığınızda da paralellikler söz konusu. Son operasyonlarda 170 kişi tutuklandı. Bu onları ister istemez tahrik ediyor. DHKP-C taşeron bir örgüt zaten. Dursun Karataş’tan sonra bir boşluğa düşmüşlerdi. Şimdi toparlanma çabası içindeler. Reklam peşindeler.
‘İşin manidar yanı darbeye teşebbüs’
Ergenekon’da savcı mütalaasını verdi. 64 kişi hakkında müebbet hapis istedi. Siz ne düşünüyorsunuz?
Yargı süreçleri konusunda tavrım bellidir. Burada iddianame ve mütalaa yayınlandı. Çok ciddi sayıda müebbet talebi var. İşin tabii manidar yanı da terör örgütü üyeliğinden değil, darbeye teşebbüsten bu cezaların istenmesi. Terörist olmaktan çıkarıyor ama kararı ağırlaştırıyor. Hükümeti esas alan bir karar talep ediliyor. Cezası ağır olan tercih ediliyor.
Başbuğ için tutuksuz yargılanmalı demiştiniz. Gelinen nokta da savcının talebi doğrultusunda tutukluluğun daha doğru olduğunu düşünüyor musunuz?
Şu anda böyle bir değerlendirme doğru değil. Sürecin tamamlanmasını beklemek en sağlıklı olanı.