Hasan Cemal
(Milliyet, 15 Haziran)
'Özel yetkili mahkemeler bugünkü halleriyle devam edemez, değişim şart!!
Hukukun üstünlüğü diyorsak, bir çok bakımdan değiştirilmeleri lazım özel yetkili mahkemelerin. Bir uçtan öbürüne savrula savrula yol alıyoruz. Bir yerde toparlamak lazım. Toparlama ise, yargıda kalite çıtasını ihmal etmeden, yeni bir anayasayla demokrasi projesinden geçiyor.
Özel yetkili mahkemeleri ne yapalım? Bu soru bir süredir gündemdeki yerini sağlamlaştırmış durumda.
Kimine göre, özel yetkili mahkemelerin demokrasilerde yeri yok, demokrasiyle bağdaşmıyor.
Kimine göre var.
Kimileri, özel yetkili mahkemelerin ‘ihtisas mahkemeleri’ne dönüştürülmesinden yana.
Kimi de diyor ki:
“İhtisas mahkemelerine gidilirse, bu yalnızca bir tabela değişikliği olur.”
Kimi de, bu mahkemelerin görev alanlarının daraltılmasını doğru buluyor.
Kimine göre, özel yetkili mahkemeler ancak yeni bir anayasayı da içeren bir ‘demokrasi projesi’nin gerçekleşmesiyle hukukun üstünlüğü rayına oturabilir.
Kimi de var ki, hükümet-cemaat çekişmesinin odağına yerleştiriyor özel yetkili mahkemeleri ve ekliyor:
“Devlet içinde devlet olmaz!”
Kimileri özetle şu görüşte:
“Başbakan Erdoğan kendine dokununcaya kadar ses etmedi özel yetkili mahkemeler konusunda. Ne zaman ki MİT Müsteşarı, İlker Başbuğ Paşa ya da şike davası gündeme geldi, ancak o zaman ses verdi. Çifte standart değilse nedir bu?..”
Kimi de şöyle ses veriyor:
“Özel yetkili mahkemelere dokunursanız, darbe ve cunta davalarını unutun.”
İyi güzel.
Tartışmakta yarar var, devam.
Peki ama ben ne diyorum?
1- Özel yetkili mahkemelerin ‘askeri vesayet’in geriletilmesinde, dolayısıyla Türkiye’nin demokratikleş-mesinde olumlu rolünü öteden beri teslim ediyorum.
2- Türkiye’de askerin de ‘hukukun üstünde olmadığı’nın gösterilmesi bu ülkede demokratik hukuk devletine giden kapıyı aralamıştır.
3- Bunun başarılması, sadece bu mahkemelerde görev yapan hakim ve savcıların artı hanesine yazılamaz. Başbakan Erdoğan ve Ak Parti hükümetinin bu konuda sergilediği siyasal irade olmadan bu yol açılamazdı.
4- Özel yetkili mahkemeler aynı zamanda hukukla bağdaşmayan, adalet duygusunu yaralayan mağduriyetler yarattı. Uzun gözaltı ve tutukluluk süreleriyle, uzayıp giden soruşturma süreleriyle, ‘sanıktan delil saklama’ya kadar varan olağanüstü, olağandışı yetkileriyle haklı yakınmalara neden oldu bu mahkemeler, hukuk adına eleştirildiler.
5- Bu mahkemelerde savcıların sahip oldukları özel yetkilerin ‘kişisel hesaplaşmalar’da kullanıldığına, ‘intikam amacı’yla kullanıldığına dair ciddi kuşkular ve soru işaretleri suyun yüzüne vurdu.
6- Türk yargı sisteminde zaten mevcut olan düşük soruşturma kalitesi konusunda özel yetkili mahkemelerin de fazlasıyla sorunlu olduğu örneklerle ortaya döküldü.
Bu liste uzatılabilir.
Örnekler verilebilir.
Ama sözü uzatmak yersiz.
Özel yetkili mahkemelerin bugünkü halleriyle devam etmeleri artık imkansız gözüküyor.
Hukukun üstünlüğü diyorsak, birçok bakımdan değiştirilmeleri lazım.
Başka çare yok.
Bir uçtan öbürüne savrula savrula yol alıyoruz. Ortalarda bir yerde işi toparlamak ve yeniden rayına sokmak gerekiyor.
Bu ortalar ise, yargıda kalite çıtasını hiç ihmal etmeden, yeni bir anayasa ve demokrasi projesinin bir an önce gerçekleşmesidir.