14 Ağustos 2014 14:40
12. Cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Erdoğan, “AK Parti her kararı milletle almıştır. Biz partimizi kurduğumuzda bize, hatırlayın. Ömür biçenler vardı. Ama yanıldılar. Onların dedikleri olmadı Allah’ın dediği oldu. Yıpranacağımızı dağılacağımızı düşünenler her zaman yanıldılar. Ne yazık ki bizimle beraber yürüyenlerin içinde bile, son zamanlarda, AK Parti’nin kısa zaman içinde parçalanacağını söyleyenler var. Bu da çok manidar” dedi.
Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün partiye dönme kararı ve olağanüstü kongrenin ardından AKP'yi seçimlere kimin götüreceği tartışmalarıyla ilgili olarak ise, "Cumhurbaşkanlığı seçimi 2015 seçimlerinin işaret fişeği olacak demiştim. Bizim çıtamızın asgari şu olması lazım. Yeni Anayasayı tesis edecek bir çoğunluğa sahip olmalıyız. Buradan taviz vereceğinize inanmıyorum. Zaten süratle yoğun şekilde inanıyorum ki yeni genel başkanımızla birlikte, beldeler, iller, ilçeler 2015 seçimlerine kadar bitecek. Büyük kongre 2015 seçimlerinden sonra yapılacaktır. Buralardan da hücreler tazelenmiş olarak teşkilatımız çıkacaktır" diye konuştu.
Erdoğan, "Sosyal medyadan da konuşmuyorum. Tweet mweet de pek sevmem. Biliyorsunuz. Facebook olayının neler getirdiğini biliyorsunuz. Bunları da ben şuna benzetiyorum. Doktorun elindeki neşterle katilin elindeki bıçağa benzetiyorum. Şu anda hepsi birbirine karıştı. Bunlar hayat söndürüyor, ailelerin ne hale geldiğini görüyorsunuz. Gençliğimizi tinerde şunda bunda nereye geldiğini görüyorsunuz. Bunların sosyal medyayla uyum içinde yürüdüğünü görmemiz lazım" ifadelerini kullandı.
12. Cumhurbaşkanı seçilen Başbakan Tayyip Erdoğan, Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında konuştu.
İşte Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:
Bundan tam 13 yıl önce Ak Parti’nin kuruluşunu ilan etmiştik. Daha partimizin program tüzük hazırlıklarını yaparken milletimizden büyük bir teveccüh görmüştük. AK Parti’nin kuruluşuyla birlikte milletimizdeki heyecan ve umut doruk noktasına ulaşmıştı. Anadolu’yu Trakya’yı karış karış dolaştık. Heyecanı umudu arazide müşahede ettik.
Sadece 14 aylık bir parti olmasına rağmen AK Parti 3 Kasım 2002’de genel seçimlere girdi ve yüzde 34,4 oy oranıyla iktidar partisi olarak sandıktan çıktı. Parlamentoya iki parti girebildi. Yüzde 63 gibi çoğunluğa sahip olduk. Aramızdan ayrılmış ahirete intikal etmiş bütün arkadaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Her bir yol arkadaşıma buradan bir kez daha teşekkür ediyorum.
Arka arkaya davalar açıldı. Biz Türkiye’yi dolaşırken, milletimizle kucaklaşırken Ankara’da o aralar şahsımla ilgili derhal tutuklanmamı isteyen, idamla yargılamaya hazırlanan bazı savcılar çıktı. Hem partimizi kurduktan sonra, hem de iktidar olduğumuzda AK Parti’nin kapatılmasıyla ilgili girişimler oldu. Darbe senaryolarını gördük, suikastlara maruz kaldık. Zaman zaman partimizin içine fitne sokulmak istendi. Bizi çalıştırmamak için nice tuzaklar kuruldu. Sadece son bir yıl içinde Gezi olaylarıyla 17-25 Aralık darbe girişimiyle partimiz hükümetimiz hedef alındı. Ulusal ve uluslararası medyadan çeşitli sermaya çevrelerinden istihbarat örgütlerinden nice saldırılar yapıldı. Allah’a hamd olsun, tüm bu saldırılara göğüs gerdik. Kurulan tüm tuzakları alt üst ettik.
İçerdeki ve dışardaki güç odakları ellerindeki tüm imkanları kullanarak 13 yıl boyunca bizi çok yoğun bir taarruz altında tuttular. Amaçları sadece AK Parti’yi sadece denklemin dışına itmek değildi. AK Parti iktidarını çalışamaz hizmet üretemez hale getirmek istiyorlardı. Arkadaşlar 13 yıllık süreçte hem partimizi dimdik ayakta tuttuk, saldırıları püskürttük, hem de cumhuriyet tarihimizin en büyük reformlarını yatırımlarını gerçekleştirdik.
Şunu unutmayalım AK Parti’yi millet kurmuştur. Milletimizin arzusu hayalleri AK Parti’nin siyasetinde ete kemiğe bürünmüştür. AK Parti 13 yıl boyunca sadece ve sadece milletle yürümüştür. Manda ve himaye kabul etmeyen bir parti olmuştur. Türkiye’de milletin egemenliğine ortak olma alışkanlığına sahip güç odakları karşılarında AK Parti’yi bulmuştur. Medya milletin egemenliğine biliyorsunuz ortaktı. AK Parti döneminde bu ortaklık sona erdirilmiştir. Sermaye milli egemenliğe istikamet çizen bir güç odağıyken AK Parti ile bu vesayet de sona ermiştir. Çeteler ve cuntalar ellerini çekmişlerdir. Bürokratik oligarşi askeri ve sivil bürokrasi, milletin iradesini kısıtlamaktan çıkmışlardır.
AK Parti her kararı milletle almıştır. Biz partimizi kurduğumuzda bize, hatırlayın. Ömür biçenler vardı. Ama yanıldılar. Onların dedikleri olmadı Allah’ın dediği oldu. Yıpranacağımızı dağılacağımızı düşünenler her zaman yanıldılar. Ne yazık ki bizimle beraber yürüyenlerin içinde bile, son zamanlarda, AK Parti’nin kısa zaman içinde parçalanacağını söyleyenler var. Bu da çok manidar. Biz sadece milletten yetki alan bir parti olduk. Ama biz milletin hayır duasını da her daim yanında bulan bir parti olduk. Milletimize mahcup olmamak için 13 yıl boyunca hassasiyetle hareket ettik.
13 yıl içinde 9 seçime girdik. Bizim tükeneceğimizi, dağılacağımızı düşünenler, her seçimin ardından hayal kırıklığı yaşadılar. Çünkü niyet hayır akıbet hayır. Ama onların niyeti hayır değildi şerdi. Sonuçları hep tokat oldu. 28 Mart 2004’te yerel seçimlerde oy oranımız yüzde 41,7’ydi. 30 Mart seçimlerinde yüzde 45,5’a ulaştık. 3 Kasım 2002 34,4 idi, en son 12 Haziran 2011’de yüzde 50 oy oranına ulaştık. En son geçen hafta yapılan cumhurbaşkanlığı seçimde milletimiz yüzde 52’yle hem cumhurbaşkanlığı görevini, hem de Türkiye’nin halk oyuyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanı makamını tercih etti.
AK Parti’ye ayrıştırıcı diyenlere bu bir cevaptır. Bakın bizim en düşük oy aldığımı iller hangileri tunceli ve Şırnak. Oralardaki oy oranımız 14,4 bir diğerinde yüzde 14,8. Yani Türkiye’nin tüm illerinde yüzde 14’ün üzerinde biz oy aldık. Bizim yüzde 15’in altında oy aldığımız il sayısı 2. CHP ve MHP’nin ortak adayı 12 ilimizde yüzde 15’in altında oy aldı. HDP’nin adayı 64 ilimizde yüzde 15’in altında kaldı. Ortak adayın yüzde 5’in altında oy aldığı 11 ilimiz var. HDP adayının yüzde 5’in altında oy aldığı 51 ilimiz var.
Bazı medya unsurları çıkıyorlar, artık kitle partisi olmaya doğru gidiyor falan… Rakamlar ortada, olamaz. Genleri bunların farklı. Gerek ortak adayın gerek HDP adayının yüzde 2’nin altında kaldığı iller var. şurası da önemli. 30 Mart seçimleriyle kıyaslandığında bizim 10 ağustos’ta 7 ilimizde oyumuzun düştüğü görülüyor. CHP ve MHP’nin ortak adayı ise 30 Mart’a göre 80 vilayetimizde oy kaybetti. Yani ortak aday sadece bir ilde, o da binde 8 oranında oy artırdı. Biz 74 ilimizde oyları artırdık. AK Parti ne siyasi kürtçülük ne siyasi türkçülük yapıyor ne de kumsalların partisiyiz diyor. Biz 77 milyonun partisiyiz.
Geliyorum şampiyonlara. Birincilik yine Rize’de. Yüzde 80,6. İkincilik Bayburt 80,25. Üçüncü en yüksek oy veren ilimiz Gümüşhane yüzde 75. Dördüncü sırada Konya var. Konya yüzde 74,6 oy oranıyla 81 il içinde dördüncü. Ama büyükşehirler sıralamasında birinci oldu. Son mitingimizi Konya’da yapmıştık. Beşinci sırada ise Aksaray yer aldı. Aksaray her seçimde hamd olsun bakıyorsunuz istikrarını koruyan bir ilimiz. Partimize desteğini istikrarlı şekilde sürdüren bir ilimiz oy oranı yüzde 74.
İlçelere gelince. En yüksek oyu veren ilçemiz Adıyaman’ın Sincik ilçesi oldu. Oy oranı 95,72. Şanlıurfa Harran, Rize Güneysu üçüncü, Malatya Kale dördüncü sırada. Rize İkizdere beşinci sırada yer aldılar.
10 ağustos akşamı sonuçlar ortaya çıkınca İstanbul’dan Ankara’ya geldik. Genel merkezimiz balkonundan tüm dünyaya hitap ettik. Tekrarlamakta fayda görüyorum. Seçimin galibi Recep Tayyip Erdoğan değil 77 milyon olmuştur, Türkiye olmuştur.
Yaptığım telefon görüşmelerinde de mazlum mağdur olan ülkelerin liderleri hep bu ifadeyi kullanmışlardır. Sadece siz kazanmadınız, aynı zamanda biz kazandık demişlerdir. Bu seçimin mağlubu kaybedeni de yoktur. 28 ağustos’ta yeminimizi edip göreve başladığımızda 77 milyonun cumhurbaşkanı olacağımızdan da hiç kimsenin şüphesi olmasın. Balkon konuşmasında da vurguladım, biz verdiğimiz sözlerin arkasında durduk, sözlerimizin arkasında durma mücadelesi verdik. 94’te belediye başkanı seçildiğimizde İstanbul’u kucaklayan, herkesin derdini kendi derdi bilen bir idare anlayışı belirleyeceğimizi söylemiştik. 3 Kasım 2002’de ne söylediysek 12 yıl boyunca onun arkasında durmanın mücadelesini verdik.
13 yıl önce yaptığım konuşmada, görüşlere katılmasam dahi, görüşlerinizi söylemeniz için canımı bile vermeye hazırım diye bir ifade kullanmıştım. İşte bu sözün arkasında durduk. Herkesin inançlarını yaşaması için değerlerini kültürünü özgürce ifade edebilmesi için özellikle de fikirlerini rahatça söyleyebilmesi için tarihi nitelikte reformlar yaptık. Sadece başı örtülü kardeşlerimiz içinde değil başı açık kardeşlerimiz için de özgür bir Türkiye inşa ettik.
AK Parti’nin hemen tüm mensupları yakın tarihimizin acılarını hissetmiş insanlardan oluşuyor. Kimine kürt dediler haklarını kısıtladılar. Kimine Alevi dediler ötelediler. Kimine baş örtülü sakallı dindar dediler ötelediler. Okutmadılar. Senden ancak olsa olsa hizmetçi olur dediler. Sen ancak tarlada git meyve sula dediler. Git yaş sebze sula dediler. Olsa olsa kapıcı olur dediler. Yoksul dediler, taşralı, köylü cahil dediler. Her fırsatta milleti tahkir ettiler. Göbeğini kaşıyan adam dediler. Demedikleri bir şeyi bırakmadılar. AK Parti ezilenlerin ötelenenlerin partisi olarak bu mücadelenin içine girdi.
Ötelenmişler olarak hiç kimsenin ötelenmemesi için mücadele verdik. Ayrımcılığa haksızlığa uğramış kitleler olarak hiç kimsenin bizim yaşadıklarımızı yaşamasını istemedik. Biz bunları yaşayarak geldik. Bizim balkon konuşmalarımıza dudak büken herkese diyorum ki yaptıklarımıza bakın orada samimiyetimizi göreceksiniz. Çözüm süreci için yaptıklarımıza bakın. Kimliklerin kültürlerin değerlerin özgürce ifade edilebilmesi için yaptıklarımıza bakın. Sözlerimize inanmayanlar yaptıklarımıza bakarlarsa orada samimiyetimizi göreceklerdir. Hangi reformu yaptıysak 77 milyonun refahını düşünerek yaptık.
10 ağustos akşamı şunu söyledim “elimizi vicdanımıza koyalım. Birbirimizin gözüne bakalım. Birbirimize gelin gönlümüzü açalım. İdeolojiyi bir kenara koyalım. Mahalle baskısını bir kenara koyalım. 12 yıla vicdan gözlüğüyle bakalım” inanın gerçeğin gösterilenden farklı olduğunu hep beraber göreceğiz.
Son birkaç yıldır Türkiye belli çevrelerde basın özgürlüğü kısıtlanan ülke olarak gösteriliyor. Ben buradan çok açık net soru soruyorum. Bazı medya grupları bana arkadaşlarıma her türlü hakareti yapabiliyor mu? Yapıyor. Hatta yargı o kadar burada bazı yargı mensupları taraf davranıyor ki, söyledikleri ney? Bu eleştiriye girer ama siz siyasetçisiniz bu hakaret değil ağır eleştiri. Dolayısıyla olumsuz karar veriyorlar. Bizi basın özgürlüğünü kısıtlamakla itham edenler Gazze’de neden ortada görünmediler? Bir de buna bakalım. 12 gazeteci Gazze’de öldürüldü. Bazıları yaralandı. Ofisleri bombalandı. İsrail yanlısı yayın yapmadığı için kovuldu. İçerde veya dışarda bizi itham edenlerin seslerini duydunuz mu?
Gezi olaylarında dünyada medya organları bize saldırdılar. 17-25 Aralık’ta aynı yönde. Batıda tweet atan sporculara sanatçılara o tweetleri sildirdiler, linç uyguladılar. Bizi azınlık konusunda eleştiriyorlar. Açık söylüyorum. Azınlıklar konusunda dünyada bizim gösterdiğimiz hassasiyeti aynı şekilde gösteren bir başka ülke yoktur.
Türkiye’de tüm azınlıklar şu anda huzur içinde. Bakın bu kadar Gazze’de olay oluyor biz ne dedik? Türkiye’deki Museviler bizim vatandaşımızdır. Kimse onlara yönelik olumsuz yaklaşım içinde bulunamaz dedik. bizim meselemiz İsrail yönetimiyledir, İsrail halkıyla değil. Şu anda Irak’ta Türkmenlerin derdini kendisine dert edinen tek ülke var Türkiye. Ezidilere kapısını açan tek ülke var Türkiye. Bakın şu anda 2 milyon ezidi ülkemize girmiş vaziyette. 2 bin, 2 bin doğru. Onların bakımlarını her şeyini biz üstlendik. Şu ana kadar 120 TIR’ı aştı insani yardımlarımız. Suriyeli muhacirlere bu boyutta kucak açan tek ülke var Türkiye. İşte buyurun 1 milyon 200 bin Suriyeli muhacir ülkemizde. Bazı sıkıntılar yaşamamıza rağmen biz sabrediyoruz. Onlar muhacir biz ensar olacağız. Vatandaşlarımıza aman sabır diyoruz. aynı şeyler bizim de başımıza gelebilirdi. Gazze’deki yaralılara sahip çıkan ülke Türkiye.
Bugün 14 Ağustos. Aynı zamanda Rabia günü. Rabia’nın iki anlamı var. Bir Mısır’da Rabia, bir Türkiye’de rabia. Mısır’da da darbeye karşı çıkanların kahramanca müsaadesinin günüdür Rabia. İnsanlık dramına karşı çıkan tek ülke Türkiye. Ama gidin medyaya bakın haksızca mesnetsiz şekilde hedef yapılan yine Türkiye. Anlamadıkları bir şey var. biz bu oyunlara boyun eğmiyoruz. Eskiden uzaktan ses gelince kervan duruyordu. Şimdi ne sesi gelirse gelsin kervan yolunda cesaretle ilerliyor. Şu gazete bunu yazmış, bu dergi bunu söylemiş. Biz onlara bakmayız. Biz önce hakka sonra millete bakarız.
Bizi diktatör otoriter tek adam olmakla itham edenlerin hepsini vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum bu konuda onları muhatap almaya gerek yok. 77 milyon içinde bu mahalle baskısının etkisi altında kalanların da bize ve hadiseye gönül gözüyle bakma çağrısında bulunuyorum. 77 milyonun cumhurbaşkanı olarak toplumsal uzlaşma için de elimizden gelenin yapılacağının herkes tarafından bilinmesini istiyoruz. Yeni Türkiye’den bir arzumuz var, yeni bir muhalefet. Artık bu kaçınılmaz hale gelmiştir. Muhalefetin kendisini sorgulamaktan bu aşamadan sonra kaçış yoktur. CHP’ye bakıyorsunuz çıkan sonuçtan dolayı seçmeni kötülüyor. MHP’de seçmeni aşağılıyor. Pensilvanya dahi çıkan sonuçtan dahi millete bedduayı sallıyor.
Acaba nerede yanlış yaptık diye sormak yok. Anlamaya çalışmak yok. Bedel ödemekse hiç akıllarına gelmiyor. Bir kısmı sahillere sıkışıp kalır, bir kısmı doğuda belli illere sıkışıp kalır. Bir süre sonra elde oralar da kalmaz. Ben teşkilatıma özellikle söylüyorum. 14’ün altında 15’in altında olduğumuz yerler var ya, oradaki eksikleri de sürdürerek inşallah oralarda da AK Parti’yi birinci parti haline getirmek bizim hedefimiz olmalı.
Hakaretle muhalefet olmaz, olmuyor. İktidarla yalanla siyasetin seviyesini ayaklar altına düşürerek muhalefet olmuyor, olmaz. Zaten kendileri aday olmadılar. Niye? Eğer kendileri aday olmuş olsa bedeli daha ağır olacaktı. Ortak aday çıkardılar ki, şamarı o yesin bize bir şey dokunmasın. Şimdi öyle vasıflar sayıyorlar ki, siz genel başkansınız, sizde bu vasıflar yok muydu ya? Kendilerini dışta tuttular. Ortaya bir aday sürdüler ve milletten tokatı o yedi. En son ne söylemek zorunda kaldı “laf bitti” dedi.
Seçimin hemen ertesinde, Pazartesi günü partimizin MKYK’sını topladık. Gündemimizdeki konuları değerlendirdik. Önemli kararlar aldık. İnşallah 27 ağustos’ta partimizin olağanüstü genel kurulunu yapıyoruz. Burada asgari 15 gün azami 45 gün içinde olağanüstü genel kurul toplanması gerektiği için biz bu tarihi tercih ettik. Bu genel kurulda, genel başkanlık görevini delegelere inşallah teslim edeceğim. Onlar da bu görevi aramızdan bir arkadaşımıza tevhid edecekler.
Daha ilk gün ilk adaımı atarken, hem partimizin kurucularına hem misafirlere şunu söyledim “Bugün önemli bir gün. Bugün Türk siyaset tarihine lider oligarşisinin çöktüğü gün olarak, kollektif aklın temsilcisi olan bir liderlik anlayışının yerleştiği bir gün olarak geçecek” dedim. 14 ağustos 2001’de bu sözlerimden birkaç dakika sonra dedim ki “kurmuş olduğumuz bu siyasi partide asla bir lider diktatoryası oluşmayacaktır. Lider, katılımı ve kollektif düşünmeyi esas alan bir liderlik anlayışı içinde hareket edecektir”
Bu sözleri tam 13 yıl önce söylemiştim. Burada üç başlık çok önemli. Katılım, istişare ve ortak akıl. Hele hele bizim için önemli olan bir şey var ki o çok önemli, bütün işlerinizde istişare ediniz prensibi bizim için anlamlıdır. Biz buna inanırız. Partimizin ve hükümetimizin her adımına bu hakim olmuştur.
Bu tür hareketleri hazmedemeyenler boş durmaz. Şeytan böyle dönemlerde devreye girer. Onun için de bu birliği bu beraberliği nasıl bozarız, elinden gelen gayreti gösterir. İşte bu tuzağı bozmak bizim birliğimizde yatar. Onun için bizler şu veya bu şekilde istişarenin neticesine değil de nefsimizin vereceği karara uyarsak partimizin bütünlüğünü zedelemiş oluruz. Buraya büyük emeklerle geldik. Bunu aynı şekilde devam ettirmemiz gerekir.
Hırs bizden uzak olsun, bencillik bizden hep uzak oldu, uzak olsun. Sinsilik ayak oyunları tuzaklar bu partiye bugüne kadar sirayet etmedi, inşallah etmesin. Hele hele bizimle yakından uzaktan alakası olmayan veya dolaylı alakası olan, onların partimizin içinde kendilerine yönelik uzantılar arayıp bularak oradan görevi üstlenecek kişiler bulmaya çalışmalarına fırsat vermeyelim.
13 yıldır her gün AK Parti’de çatlak oluşacak diye el ovuşturanları biliyorsunuz değil mi? AK Parti’nin içine fitne ve nifak sokmak için kollayanların olduğunu biliyorsunuz değil mi? Zaman zaman bizden ayrılanlar oldu ya, onlara sen orada daha niye duruyorsun, zaten bu partinin kapatılması yakın, ayrıl kurtul. Hatta bazılarına belki cumhurbaşkanlığı sana düşer denilenler bile oldu, gaza gelenler oldu. ayrılıp gittiler. Onlara umut verenler, bu davaya, bu partiye bundan sonraki süreçte de bu oyuna düşenler bu davaya bu harekete haksızlık etmiş olurlar.
Arkadaşlar gelin şu 10 Ağustos’un bir heyecanını mutluluğunu yaşayalım ya. Bunu yaşatmamak için elinden gelen gayreti gösterenler var. Bu tuzağa düşmeyelim. Dedik ki biz Meclis’i tatil edelim 28’ine kadar oturumlarına ara versin. Sonra kalınan yerden yola devam edilsin dedik. AK Parti’nin yalpalamasını isteyenleri Allah için sevindirmeyelim.
Telefonlarda ağlayarak bu ifadeleri kullanan liderleri dinledim. Sorumluluğumuzun ne kadar ağır olduğunu biliyorum bunu da sizlere hatırlatmayı bir görev telakki ediyorum. bu süreci zedeleyen bu umudu zayıflatan ülkeye millete bu aziz ümmete tarihe çok büyük haksızlık etmiş olur. Bu sözlerimle asla hiç kimseyi itham ve işaret etmiyorum.
Partimiz birilerine genel başkanlık koltuğu vermek, cumhurbaşkanlığı başbakanlık bakanlık milletvekili koltuğu vermek için kurulmuş bir parti değildir. Bu parti Türkiye cumhuriyetinin bayrağını itibarını yüceltmek için kurulmuş bir partidir. Makam ve mevki hırsı o çocukların gözündeki parıltıyı söndürür. Yoksulun ekmeğini azaltır. Rütbeler için çekişme mazlumun yüreğindeki umudu köreltir. Biz bunu yapacak bir kadro asla değiliz. 10 Ağustos akşamı zaferimizden dolayı Gazze’nin çocukları sevinç çığlığı atıyorsa bu bizim sorumluluğumuzu ağırlaştırır.
Buradan da açık açık söylüyorum. Bizim bu kadromuz karnından konuşan bir kadro olmayacaktır. Medya üzerinden irtibat kuran bir kadro değildir. Kulisler ayak oyunları bu kadronun bu hareketin dışındadır. Kimin ne söyleyeceği varsa çıkar istişare kurullarında özgürce ifade eder.
Halkımıza böyle gittik. Çünkü AK Parti bir farkın partisidir demiştir. Şahsen bu ilkenin sarsılmadan uygulanması taraftarıyım. Fakat burada bir şeyi söylemek istiyorum. Üç dönem kuralı, bir kişinin siyasi yaşamının bitmesi değildir. Üç dönem kuralı sadece parlamentoya girişle alakalı üç dönem arka arkaya görev yapmışsa sonra tekrar parlamentoya girme şartını getiren bir anlayıştır. Partinin kurullarında görev yapabilirsin, STK’larda görev yapabilirsin. Partinin verdiği görevleri yapabilirsin, bu siyaset değil mi? Bu da siyaset. Biz eğer milletvekili olarak görüyorsak bu çok büyük bir hırstır. Bunu frenlememiz lazım. Arkadan genç kuşaklar geliyor, zemin hazırlamamız lazım. Onlar da gelsinler bu parlamentonun içinde yer alsınlar. Seçilme yaşını 25’e indirdiğimiz zaman bütün partiler karşı çıktı. MHP’den bir tanesi, diplomaside bunlara sözde profesör denir. O gençlere ben şaştım. Biz parlementoyu diyor çoluk çocukla mı dolduracağız. Sizi bu parlamentoya layık görmeyenlerle nasıl beraber yürüyorsunuz?
Güya genç nesillere hocalık yapıyorsun, ama şu gençleri parlamentoya layık görmüyorsun? Bu dönem partimiz aynen batıda olduğu gibi seçme ve seçilme yaşını gelsin 18’e indirsin. Bakın şu anda 15’e yakın AB üyesi ülkede seçme seçilme yaşı 18.
AK Parti yeni yasama yılında bu adımı atmak suretiyle gençlerimizin önünü açarak, ben de bu parlamentoda oy kullanabilirim, benim de bir düşüncem olacak demeli. İşte Avrupa’da bir ülke. Avusturya. Ahmet bey de burada. Dışişleri Bakanı 27 yaşında. Orada kendisiyle sabah kendisiyle dertleştik. Ondan önce de devlet başkanının özel sekreteri. Bu makamlara gelebiliyor. Biz de bu sıkıntı niye? İşte bunu aşmamız lazım. Burada yöneticiler olarak sorumluluktan kaçamayız. Gençliğimizi daha iyi geliştireceğiz. İnşallah onları parlamentoda devletin önemli kademelerinde inşallah göreceğiz. Seçilmek zor değil, zor olan seçmektir.
İnşallah yeni oluşacak yönetimin tasarrufu da bu konuda olacaktır. Bu çok önemli üç dönem meselesi inşallah bu ilkenin çiğnenmeden yürüyeceğine inanıyorum. Siyasetin bu sayede genç ve dinamik kalacağına gönülden inanıyorum. Şimdi bir önemli konu daha var. Bu da paralel yapıyla mücadeledir. Bunu burada medyanın huzurunda paylaşıyorum. Açık net paylaşıyorum. Hafıza kayıtlarında bir şey bırakmayı sevmiyorum. Sosyal medyadan da konuşmuyorum. Tweet mweet de pek sevmem. Biliyorsunuz. Facebook olayının neler getirdiğini biliyorsunuz. Bunları da ben şuna benzetiyorum. Doktorun elindeki neşterle katilin elindeki bıçağa benzetiyorum. Şu anda hepsi birbirine karıştı. Bunlar hayat söndürüyor, ailelerin ne hale geldiğini görüyorsunuz. Gençliğimizi tinerde şunda bunda nereye geldiğini görüyorsunuz. Bunların sosyal medyayla uyum içinde yürüdüğünü görmemiz lazım. Muhafazakar bir toplum idealini paylaşan bir AK Parti olarak hassasiyetimizin çok daha fazla olduğuna inanıyorum.
30 Mart seçimlerinde Pensilvanya dediğimizde meydanların nasıl coştuğunu gördünüz. Millet bize destek oldu, yetki verdi. 10 ağusto seçim süresince, paralel ihanet çeteyle mücadelemizin süreceğini söyledik. Mücadeleyi aynı kararlılıkla sürdürmesi millete verilmiş bir sözdür vaattir. Genel başkanlık ve başbakanlık makamına gelecek arkadaşımızın da bu yapıya müsamaha göstermemesi hem bizim hem de milletimizin göstergesidir. MGK’da da bununla ilgili kararımızı aldık. Bu bizim resmi kayıtlarımıza kod adıyla girmiştir.
Bir kez daha tekrar etmekte fayda görüyorum. Bu paralel ihanet çetesi bizzat şahsıma saldırdı. Aileme alçakça saldırdı. Şu anda elimize geçen yeni bulgular belgeler var. bütün bakan arkadaşlarımızı kriptolu telefonları dinlediler. Artık bunlar yakalandı. Ne kadar kaçırmaya gayret ettiyseler de yine yakalandılar. İşin diğer safhalarına geçiyoruz geçeceğiz. Bu bir ihanet şebekesi. Şu anda pensilvanya’da yaptığı açıklamalarda ne diyor “dünya malını dünya zevkini hırsı tamahı terk etme” çağrısında bulunuyor bu zat. Herkesi şantajla diz çöktürmek istediler. Her tarafı dinlediler. Hizmet dediler, fedakarlık dediler, saf temiz bir kitleyi hem maddi hem manevi iliklerine kadar sömürdüler. Üzerimize mertçe gelmediler sinsice gizlice gözetleyerek izleyerek montajlar yaparken kaydederek yani en alçakça metodlarla bizi sindirmek istediler.
İçimizde yada dışımızda bu alçaklığı önemsemeyenler olabilir. Recep Tayyip Erdoğan’a karşı şahsi kini olup görmezden gelenler olabilir. Yanında yöresinde bunları tutanlar, bunlara kucak açanlar, bunlara imkan temin edenler bunlarla irtibatını sürdürenler olabilir. Onlara bir kez daha hatırlatıyorum. Paralel ihanet şebekesinin hedefi recep tayyip Erdoğan ailesi arkadaşları yol arkadaşları değildir. Bu çetenin hedefi istiklalimizdir vatanımızdır milletimizdir.
Eğer hala bunu göremeyenler varsa gözlerindeki mührün açılması için ben dua ediyorum. Efendim böyle bir şey yaparsak, yargıda başımıza bir şey gelir mi… Bir kere ölür bir insan ya. Her gün ölmenin ne anlamı var? Çok açık net. 30 Mart’ta bize nasıl saldırdıklarını gördünüz. Yahu bu yenilir yutulur bir şey miydi? AK Parti’nin karşısında kim güçlüyse onlara iş tuttular ya. Eğer CHP güçlüyse CHP’yle, MHP’yse MHP. Bunların ilkesi filan yok. Bunlar kıbleyi mıbleyi her şeyi kaybettiler. Her Şey ortada bunları anlatmama gerek var mı ya? Bunları siz yaşadınız zaten. Sizinle el ele olanlar nasıl sattıklarını yaşadınız.
E bütün bunları yaşadıktan sonra biz hala kalkıp da bunun hesabını sormayacak mıyız? Millet pensilvanya’nın ve ihanet şebekesinin gerçek yüzünü görmüştür. Aziz millet mücadele talimatı vermiştir. 12’nci cumhurbaşkanlığı görevini devraldığımda da, anayasa ve yasalar çerçevesinde şahsen bu mücadeleyi sürdüreceğim.
Gözümün arkada kalmayacağını biliyorum. AK Parti’nin ve hükümetin ihanete boyun eğmeyeceğini biliyor bunu gönül rahatlığı içerisinde söylüyorum. Bu ihanete boyun eğmek, 91 yıl önce kapımızda bekleyen manda ve himayeye boyun eğmektir.
Aileleri çökerttiler arkadaşlar aileleri. Birbirinden ayırdılar. Kim bunlara kol kanat gerer ve kollarsa milletten gereken cevabı alır. Paralel yapının tabanında saf temiz kardeşlerimiz var. dostlarımız var, ailece görüştüğümüz arkadaşlarımız kardeşlerimiz var. hala medyaları, şu anda milli iradeyi itiraza uğratırız. Neymiş? 15’inden sonra istifa etmek zorundadır, ya git işine bak ya. Geçen akşam işte, eski Yargıtay başkanlarından bir tanesi akıllar veriyor. Ya sen çok akıllar verdin bu ülkede. Bunların hiçbirisi tutmadı. Bunlarda gerileme de başladı. Bunlar bir zaman partinin genel başkanlığından benim çekilmemi istiyorlardı. Bunun için de adımlar attılar tabi hiç biri tutmadı.
Çıkıp şu anda Yargıtay başsavcılığına müracaat etmek suretiyle CHP. Acaba buralardan ne netice elde edebiliriz? Ya sen milletten netice almadığın sürece buralardan netice alamazsın. İşte buyrun yerel seçimlerde de Ankara’da kaybettiler. Bunlar da teyo pehlivan gibi. Anayasa Mahkemesi’ne gittiler. Yok olmadı biz AİHM’e de gideceğiz. Bu işin güzergahını da bilmiyorlar. Mantık bu. Hep kafaları bulandırmak.
Bu benim sizlerle son il başkanları toplantım. İnşallah 27'sinde seçilecek genel başkanımızla, başbakanımızla birlikte yeni süreci çok daha farklı bir heyecanla sürdüreceğinize inanıyorum. Ve 2015 seçimleri için daha önce bir şeyler söylemiştim. Cumhurbaşkanlığı seçimi 2015 seçimlerinin işaret fişeği olacak demiştim. Bizim çıtamızın asgari şu olması lazım. Yeni Anayasayı tesis edecek bir çoğunluğa sahip olmalıyız. Buradan taviz vereceğinize inanmıyorum. Zaten süratle yoğun şekilde inanıyorum ki yeni genel başkanımızla birlikte, beldeler, iller, ilçeler 2015 seçimlerine kadar bitecek. Büyük kongre 2015 seçimlerinden sonra yapılacaktır. Buralardan da hücreler tazelenmiş olarak teşkilatımız çıkacaktır.
Şimdilik her birinizi Allah'a emanet ediyorum. Katkılarınız için teşekkür ediyorum. Son kez katıldığım genişletilmiş il başkanları toplantısının da hayırlara vesile olmasını diliyorum. Yeniden görüşünceye kadar Allah'a emanet olun.
© Tüm hakları saklıdır.