17 Ocak 2017 16:31
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Paranızı bankada tutun' dendiği zaman, bilin ki 'Parayı gitmek bankaya yatır, patron kimlerse onlar da vurgun yapsın' denmek isteniyordur. Finans sektörünün sahibi durumunda olanlar iş adamlarına, yatırımcılara gerekli kredi musluklarını açmıyorsa karşısında bizi bulacaktır" diye konuştu.
Tayyip Erdoğan, "Sosyal güvenlik Türkiye'nin yaşadığı büyük değişimin en önemli işaretlerinden sadece biridir. Rakamlar ortada, yatırımlar ortada, eserler ortada, hizmetler ortada. İşte sizler burada Türkiye'nin dört bir yanından gelen kardeşlerimizsiniz. Hepiniz bu işin içindesiniz" dedi. Erdoğan, "Demokraside de çok ilerleme kaydettik. Milli irade kavramına bizim kadar sahip çıkan bir siyasi kadro ve dönem daha yoktur" diye konuştu.
Erdoğan, Reina saldırganının yakalanmasıyla ilgili olarak "Yılbaşında Ortaköy'de yaşanan terör saldırısının failinin dün gece güvenlik güçlerimizin operasyonuyla yakalandı. daha önce de ifade ettim, artık bu ülkede kimsenin yaptığı yanına kar kalmayacak. Hukuk devleti sınırları içerisinde herkesten hesap sorulacaktır. Teröristin yakalanmış olması, bu güvenlik anlayışının önemli bir tezahürüdür" dedi. Erdoğan, "Ülkemizin ve milletimizin yaşadığı bunca badireye rağmen ayakta kalmasını tüm mağdurlara ve mazlumlara sahip çıkmasına, bu şekilde aldığımız dualara borçluyuz. Milletimizin duasını aldıktan sonra Allah'a şükür üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur" diye konuştu.
SGK binalarının açılış töreninde konuşan Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Kaza sebebiyle yaşanan kayıplardan dolayı üzüntülerimi iletiyorum. Yılbaşında Ortaköy'de yaşanan terör saldırısının failinin dün gece güvenlik güçlerimizin operasyonuyla yakalandı. daha önce de ifade ettim, artık bu ülkede kimsenin yaptığı yanına kâr kalmayacak. Hukuk devleti sınırları içerisinde herkesten hesap sorulacaktır. Teröristin yakalanmış olması, bu güvenlik anlayışının önemli bir tezahürüdür.
"Ülkenin gücü buradan geliyor"
Değerli kardeşlerim, 46 SGK binası ile 5 İŞ-KUR hizmet binasının hayırlı olmasını diliyorum. Bu binaların kurumların hizmet kalitesini artıracağına inanıyorum. Bir ülkenin gücü, kuvveti bu mekanlardan gelmektedir. Ve oralarda çalışan personelin de güç kaynağı bu tür fiziki mekanlardır.
Toplam 241 milyon liralık bir yatırımla, ülkemize kazandırılan bu tesislerin faaliyete geçmesinde emeği olan herkese teşekkür ediyorum. Geçtiğimiz 14 yılda en büyük reformları hayata geçirdiği alanda sosyal güvenlik geliyor. Temelde hepsi aynı işi yapan ama farklı isim ve statülerde faaliyet gösteren sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında birleştirilmesi bile tarihi bir reformdur.
Tamamen ayrı çalıştıkları bir dönemden 79 milyon vatandaşımızın tamamının tek tip hizmet aldığı noktaya geldik. Bizi engellemeye çalışanlar oldu, ama "Hayır" dedik, "Bu yapılacak". İster işçi olun ister memur aynı statüye sahipsiniz. Artık mali açıdan şeffaf, hesap verebilir ve sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemine sahibiz. Kurumlarımız artık yatırım yapabiliyor, hizmet vermenin ötesinde hizmet kalitesini artırmanın yolunu alıyor. Vatandaş artık hizmet için dere tepe aşmıyor, devlet artık hizmeti vatandaşın ayağına getiriyor. Buralara kolay gelmedik. İşte bu medeni olmanın, çağı yakalamanın, muhasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmanın mücadelesidir.
Sosyal güvenlik, e-devlet sisteminde en çok hizmet sunulan ve en yoğun kullanılan alanların başında geliyor. Hizmetlerin kullanımının kolaylığını ağlarken emekli maaşında tarihi zamlara imza attık. Asgari ücret 184 liraydı, bugün 1404 lira. Aynı dönemde en düşük SSK işçi emeklisi maaşı 257 liraydı, bugün nerelere geldi. En düşük emekli sandığı emeklisi maaşı 377 liraydı, bugün 1757 liraya yükseldi.
Dünkü Türkiye'de emekli olmak sefalete mahkûm olmak demekti. Şu gerçeği kabul etmek lazım, bugün ülkemizde yaşı gelip emekli olan kimsenin mağdur olması söz konusu değildir. Sadece emeklilerin değil, dul, gazi, yetim gibi tüm vatandaşlarımıza da devlet olarak sahip çıktık.
Erdoğan: 14 yıldır bu ülkeyi yönetiyorum, kimsenin hayat tarzıyla bir meselemiz olmadı"
"İcraat nerede, icraat yok"
Bugün ülkemiz sınırları içerisinde yaşayıp da sosyal güvenlik sisteminin dışında kalan kimse yoktur. İmkanı olan kendi primlerini ödüyor, imkanı olmayanın yanında da devlet var. Anayasa'daki sadece o cümleyle değil, icraatla yapıyoruz bunu. Sadece kendi vatandaşlarımızla kalmıyoruz, ülkemizde yaşayan 3 milyonun üzerindeki sığınmacının da temel ihtiyaçlarını biz karşılıyoruz. Batı, GSYH olarak bizden çok üstte olmasına rağmen mültecileri ülkelerine almıyorlar. Bize verdiğiniz sözleri yerine getirin diyoruz, atılan adım yok. Ama Aylan bebeğin resmini dergilere kapak yapıyorlar. Ümran'ın o halinin hemen fotoğrafını alıp onu da dergilerine hemen kapak yapabiliyorlar. Tamam da icraat nerede, icraat yok. Ama biz tarihimiz itibariyle o aldığımız sorumluluğun bize yüklediği sorumluluğu nedeniyle her zaman darda kalanın yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz.
Değerli kardeşlerim, ülkemizin ve milletimizin yaşadığı bunca badireye rağmen ayakta kalmasını tüm mağdurlara ve mazlumlara sahip çıkmasına, bu şekilde aldığımız dualara borçluyuz. Milletimizin duasını aldıktan sonra Allah'a şükür üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur.
Bizler 14 yılda ülkemize çağ atlattık. İnşallah bundan sonra da 2023 hedeflerimize ulaşarak yeni Türkiye'nin inşasını da hızlandıracağız. Ülkemizde uygulanan genel sağlık sigortası belki de dünyadaki tek örnektir. Bu örneğin çok dar bir modelini ABD uygulamaya kalktı, başaramadılar, vazgeçtiler. Biz bu genel sağlık sigortasını ilk getirdiğimizde "Batarsınız, bitersiniz" dediler, önümüzü kesmeye çalıştılar. Ama işte görüyorsunuz 5 yıl geride kaldı, sistem tıkır tıkır işliyor. Biz "insanı yaşat ki devlet yaşasın" dedik. İşte bu anlayışımızın en somut tezahürlerinden biri olan bu uygulamayı incelemek için dünyanın her yerinden heyetler geliyor.
Hatta çok enteresandır, Sultanahmet Camii'de namaz kıldık, ABD'li turist heyeti arkamızda duruyor. "Siz" dediler, "bu genel sağlık sigortasını nasıl hallettiniz. Obama sizin arkadaşınız, ona söylesenize ABD'de de bu işi halletsin". Ama işte hallolmadı. Çünkü bu toplumu hazırlama noktasında da maharet istiyor.
Evinizin yanında SSK hastanesi varsa hatırlayın siz memursanız oraya gidemiyordunuz. Gidip bir devlet hastanesi bulup oraya başvurmanız gerekiyordu. Ben bunu yaşadım, bir trafik kazası geçirdim, Bolu'da arkadaşlar yanlışlıkla devlet hastanesine getirmiş. Böyle hayal meyal duyuyorum, serum bağlı. Sigortalı mı, memur mu. Arkadaşlar da bilmiyorlar. Sigortalı olduğumu ben onlara hayal meyal söyleyince kabul edemeyiz dediler. Hemen beni sigorta hastanesine götürdüler. Böyle garip bir yapıdan bu günlere geldik.
Kurum hastanelerinden diğer vatandaşların yararlanması zaten mümkün değildi. Biz ne yaptık, hepsini birleştirdik. Artık ülkemizde devlet hastanesi, üniversite hastanesi ve özel hastane dışında ayrım kalmamıştır. Vatandaşlarımız hepsinden hizmet alabilmektedir. "Hastane kapısına kim gelirse gelsin müdahale yapılacaktır, asla geri çevrilemez. Çeviren olursa karşısında bizi bulur" dedik. Vatandaşlarımıza muayene olacağı doktoru seçme şansı getirdik. Eskiden ne mümkün. Gençler eski Türkiye'yi bilmediği için bu anlattıklarımı kavramakta güçlük çekiyor olabilirler. Ama şöyle 40 yaş üstü bu çileyi nasıl çektiğimizi biliyorlar
Şimdi geleceğe farklı bakıyoruz. Bütün bu tesisler eksikliklerin giderilmesine yöneliktir. Şimdi Yozgat'ta bir şehir hastanesi açılıyor, bu bizim ne günlerden ne günlere idealimizdi. Derdik ki "Öyle hastaneler yapacağız ki vatandaş içine girdiği zaman 'Allah bu devletten razı olsun' desin" Bir keresinde şu an ana muhalefetin başında olan zat SSK'nın başındaydı. Savaş Ay onunla yaptığı röportaj için bazı hastanelerden görüntüler çekmişti. Hastanelerde maalesef yanlış iğne vurmak suretiyle ölen bir yavrunun dramı anlatılıyordu. SSK'nın başındaki o zat o zaman "Hükümete anlattım ama dinletemedim" diyordu. Ne demek anlatamadım. Sorumluluk makamında olan sensin. O makamın hakkını vereceksin, veremiyorsan o makamın hakkını verecek biri gelsin alsın götürsün.
Kimin aklına gelirdi ya Yozgat'a böyle bir şehir hastanesi gelecek diye. Şimdi inşallah Mersin'e açıyoruz. Sedyeyle oradan oraya koş yok, ne varsa hepsi orada halledilecek. Bunlar sıradan hastaneler değil. İlk hedef 30 büyük şehirde şehir hastanesi kurmak. Bu hastaneler bizi muhasır devletler seviyesine çıkaracak. Bu çok önemli, çünkü insan önemli de onun için. Eksiklerimizi bu uğurda süratle gidermemiz lazım. Her alanda sürekli bu muhasebeyi yapmalı, adımlarımızı da ona göre atmalıyız.
Değerli kardeşlerim, sosyal güvenlik Türkiye'nin yaşadığı büyük değişimin en önemli işaretlerinden sadece biridir. Rakamlar ortada, yatırımlar ortada, eserler ortada, hizmetler ortada. İşte sizler burada Türkiye'nin dört bir yanından gelen kardeşlerimizsiniz. Hepiniz bu işin içindesiniz. Demokraside de çok ilerleme kaydettik. Milli irade kavramına bizim kadar sahip çıkan bir siyasi kadro ve dönem daha yoktur.
Daha da önemlisi Türkiye tarihinde ilk defa bir darbe girişimini vatandaşlarının kararlı duruşuyla boşa çıkarmayı başarmıştır. Şu külliyenin etrafında 29 şehidimiz var. Benim milletim, benim vatandaşım, benim sevgili kardeşlerim "Hadi meydanlara" dediğimiz zaman neden acaba hemen buraya geldi. Benim sevgili vatandaşlarımın elinde bayraktan başka silah yoktu. Onun en büyük silahı bayrağımızdı.
F-16'lar hemen şu kavşağa bombalar yağdırırken bizim vatandaşımız kaçmadı. Çünkü onlar şehadete yürümeye karar vermişlerdi. Yılmadılar, hele hele bir tanesinin kuzenine telefon edişini unutamıyorum "Kuzenim ben şehadete gidiyorum, hakkını helal et" diyordu. Bu bambaşka bir şey. Hani İstiklal Marşımızda var ya "Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın" diye. Benim vatandaşlarım gövdesini siper etti bu hainlere karşı. Onlar yılmadılar, tankın topun üzerine, o F-16'ların üzerine öyle gittiler. Onun için bu millet çok aziz bir millet.
Ondan diyorum biz muhasır medeniyetler seviyesinin üzerine Allah'ın izniyle çıkacağız. İstiklalimizi ve istikbalimizi kanlarımızla savunduğumuz bu darbe girişimi demokrasi tarihimizde TBMM'nin açıldığı 23 Nisan 1920, çok partili hayata geçtiğimiz 1950 seçimleri kadar önemlidir. Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'yla aynı çizgide görmemiz gerektiğine inanıyorum.
2013'te bu yana ardı ardına yaşadığımız hadiseler göstermektedir ki Türkiye adeta yeni bir İstiklal Harbi ile karşı karşıyadır. Türkiye'nin önünü kesmek, ayağına pranga vurmak ve 2023 hedeflerini sabote etmek istiyorlar, edemeyecekler. Biz göremeyeceğiz ama inşallah 2053'ü de bu milletin evlatları gerçekleştirecek 2071'i de.
İşte Diyarbakır'da o kanı bozuklar güvenlik güçlerimize saldırdılar. Utanmadan sıkılmadan parlamentoda çıkıp şunu söyleyebiliyorlar. Benim polisime, askerime ve korucularımıza hala utanmadan saldırabiliyorlar. Kimi savunuyorlar, Diyarbakır'da polislerimizi şehit edenleri savunuyorlar. Kimi savunuyorlar, Gaziantep'te 56 kardeşimizi şehit edenleri savunuyorlar. İstanbul'da, stadın hemen üstünde şehitlerimizi vuranları savunuyorlar. Siz hangi akla bu ifadeleri kullanabiliyorsunuz ya, birer maşasınız. Siyaset yapacaksanız seçtiğiniz kelimeleri, cümleleri dikkatli seçeceksiniz. Aksi taktirde şu anda bu ülkenin yönetimi, devletiyle, hükümetiyle hukuk içerisinde gereğini yapacaktır, yapmaktadır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Biz bu topraklar için bin yıldır kesintisiz kan döküyoruz. Bayrağımızın rengi estetik durduğu için değil, şehitlerimizin kanıyla sulandığı için kırmızıdır. Minarelerden okunan ezanlar, salalar sadece insanımızı ibadete çağırmıyor, aynı zamanda bu toprakların ilelebet bizim vatanımız olduğunu her gün dünyaya haykırıyor. Bunu böyle bilin.
Dün başta Başbakanımız olmak üzere bakan arkadaşlarımızla bir çalışma yaptık. Ve geçtiğimiz 14 yılda ekonomimizin geçirdiği yapısal dönüşüm ortadadır. 2023 hedeflerimize ulaşabilmek için gereken yapısal reformlar zaten bizim gündemimizdeydi. 2013 yılından beri maruz kaldığımız tüm saldırılar ekonomik boyutuyla uygulanmakta ve sergilenmektedir. Sanayicilerimize "Yatırım yapmayın" söylemlerine kadar pek çok emaresi ortadadır.
Sevgili kardeşlerim "paranızı bankada tutun" dendiği zaman, bilin ki "Parayı gitmek bankaya yatır, patron kimlerse onlar da vurgun yapsın" denmek isteniyordur. Burada bir şeyi ifade etmek istiyorum, finans sektörünün sahibi durumunda olanlar iş adamlarına, yatırımcılara gerekli kredi musluklarını açmıyorsa karşısında bizi bulacaktır.
Verilen krediler insanı çıldırtırcasına yüksek değil de düşük faizle olduğu zaman yatırımcıların elini rahatlatacaktır, teşvik edecektir. Benim bu sözlerim tabii birilerinin hoşuna gitmez. Bundan memnun olmazlar. Bazıları da cumhurbaşkanı olarak siz söylemeyin başkaları söylesin diyor. Ya olur mu canım sorumluluk makamıyım ben. Ben milletimin haklarını sonuna kadar korumaya mecburum.
Acımasız parayı kullananları ben ekonomik terör estiriyorlar diye vasıflandırıyorum. Terör örgütlerinin eylemlerine ve hedeflerine baktığımızda işin gerisinde ekonomik bir mesaj bulunduğunu görürsünüz, oradan sizi vurmak isterler. Türkiye'nin en önemli markası olan İstanbul'da bir gün bölücü örgüt diğer gün DEAŞ tarafından saldırılması tesadüf değildir. Döviz kurundaki hızlı artışın rasyonel şartlara dayanmadığını, meselenin tüketiciyi rahatsız etmek olmadığını kim söyleyebilir.
Dedik ki bu işe kesinlikle bir çözüm bulmamız lazım. Biz gençken "Aracı tefecilere lanet olsun" derdik. Buradaki ifade aslında buralara dayanıyor. Ben çiftçime sesleniyorum. Bir yıl önceden gelip senin tarlanı satın alanlar noktasında dikkatli ol. Gıda Tarım Bakanımız, kendisi de burada tedbirini alması lazım. Başbakanlığım döneminde fındıkta ne oyunlar oynadılar. Fındığı depolara yığıp parasını önceden ödeyenler vardı. Bunlar vatandaşın fındığını alındı, vatandaş da tabii parayı nakit alıyorum diye verirdi. Alavere dalavere, gelin dedim devlet olarak depolar kuralım, biz devlet olarak bu fındığı alalım. Hiç olmazsa vatandaş sömürülmesin. Vatandaş tabii bir anda aklına yatmıyor mu ne oluyor yine gidiyordu alavereciye.
Biz mesela şu anda domates, üzüm, geçenlerde Putin ile de görüştüm biz Rusya'ya bunları satmak istiyoruz. Bakanlarımızın daha sık görüşme teklifinde bulundu. Çok sıkı Rusya tarafıyla bu ilişkileri kuralım dedim. Ama yerli parayla. Biz onlardan Rus rublesiyle onlar da bizden lirayla alsınlar ki paralarımızı kurtaralım.
Suriye ve Irak'ta geciktirilen operasyonlar oradaki insanların hayrına değil. Ülkemizdeki terör dalgalarına zemin hazırlıyor. Artık bu ortada. Türkiye'nin sahaya inmesi karşısında gösterilen garip tepkiler bu oyunun bozulmasından kaynaklanıyor. İç savaş ve mezhep farklılığı üzerinden birileri kışkırtmaya çalışıyor. 14 yıldır bu ülkede başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yaptım. Kimsenin hayat tarzıyla bizim ilgimiz olmadı. isteyen istediği gibi giyinmiştir, isteyen istediği gibi yiyip içmiştir. Kimseye müdahalemiz olmamıştır. Bundan sonra da olmayacaktır, bunların sorumluluğu bize ait değildir. Biz aksine, en ideal yaşam alanlarını hazırlıyoruz.
Bu ülkede gaddarca maalesef saldıranlar var. Düşünceye, fikre saygısı olmayanlar var. Suriye'deki muhalif grupları ülkemize tahrik etmek için çıkartılan dedikoduların farkındayız. 6-8 Ekim'de Kürt kardeşlerimize oynanan oyunlar hala aklımızdadır. Bunlar diyor ya Kürtlerin temsilcisiyiz, ben yaratılanı yaradandan ötürü seviyorum. Bizim inancımızda Kürdü, Türkü, Lazı, Çerkesi yok, biz yaratılanı yaradandan ötürü sevdik ama onlar bunu yapamazlar.
Biz Hakkâri'ye havalimanı yapıyoruz, adamlar gidiyor havalimanını vuruyorlar ya. Ben buradan açıkça meydan okuyorum. Bütün bu terör örgütleri, elinizden geleni ardınıza koymayın. Çünkü bize göre sakın kader deme, kaderin üstünde bir kader vardır. Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır. Allah'ın izniyle bu mücadeleyi başarıya ulaştıracağız. Gezi olaylarında sokakları ateşe veren vandallara nasıl meydan bırakmadıysak, 15 Temmuz'da kapımızda dayananlara nasıl eyvallah etmediysek, 15 Temmuz'da darbe yapmak için hakarete geçenleri nasıl başarısızlığa uğrattıysak, ekonomide kurulan tuzakları, Suriye ve Irak'ta yazılan senaryoları, bölgemizde oynanmaya çalışılan oyunları da aynı şekilde yerle yeksan edeceğiz.
© Tüm hakları saklıdır.