T24 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Libya'da aldığı Kaddafi Barış Ödülü sonrasında yaptığı konuşmada, ''Şimdi biz, dünyanın neresinde olursa olsun, zulme, haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe karşı çıktığımız için, sesimizi yükselttiğimiz için gerek kendi ülkemizde, gerek kimi uluslararası çevrelerde eleştiriye maruz kalıyoruz'' dedi.
Erdoğan, ''Kaddafi İnsan Hakları Ödülü'' töreninde şunları kaydetti:
''Bizim zulüm karşısındaki haykırışımızı anlamayanlar, aslında bizim tarihimizi okumayanlar, bizim medeniyetimizi kavrayamayanlardır. Biz insanı eşref-i mahlukat olarak görüyoruz. Bizim için can kutsaldır. Biz, bir insanı yaşatanın alemi yaşattığına, bir canı katledenin alemi katlettiğine inanıyoruz. Biz inanıyoruz ki, dünyanın bir köşesinde mutsuz, huzursuz, açlık ve sefalet içinde yaşayan birileri varsa, bizim gerçek anlamda mutlu ve huzurlu olabilmemiz mümkün değildir. Bizim çığlığımız insanlık içindir, insanlık adınadır. Biz, Tiflis'in çocukları için sesimizi yükselttik. Biz, Haiti'nin depremden etkilenen çocukları için elimizi uzattık. Sel felaketi sonrası Pakistan'a ulaştığımız gibi, deprem felaketinin ardından Şili’ye de ulaştık. Saraybosna'da nasıl kardeşlik diyorsak, gidiyoruz, Irak'ta da kardeşlik diyoruz. İspanya'da medeniyetlerin ittifakı için Başbakanla müşterek yola çıktık, nasıl çaba sarfediyorsak, Brezilya'da da barış çağrımızı, işbirliği çağrımızı en gür seda ile dile getiriyoruz.''
''Arap'ın Acem'e, Acem'in de Arap'a üstünlüğü yoktur'' Başbakan Erdoğan, insanları inançlarına, derilerinin rengine, dillerine, etnik kökenlerine bakarak değil, insanları sadece insan oldukları gerçeğinden hareketle sevdiklerini ve hiçbir ayrım gözetmediklerini vurgulayarak, şöyle devam etti:
''Çünkü bizim medeniyetimizde, Arap'ın Acem'e, Acem'in de Arap'a üstünlüğü yoktur. Açık söylüyorum. Çocuk, dünyanın her yerinde çocuktur. Batı'nın, Kuzey'in çocukları ne kadar masumsa, Doğu'nun, Güney'in çocukları da o kadar masumdur. Hiç kimse kalkıp da, Filistin'in çocuklarının, başka coğrafyaların çocuklarından daha az değerli olduğunu iddia edemez. Hiç kimse, Bağdat'ın, Kabil'in, Darfur'un, Karabağ'ın çocuklarının, başka yerlerin çocukları kadar yaşam hakkına sahip olmadığını söyleyemez. Telaviv'in çocuklarının canı bizim nezdimizde ne kadar kutsalsa, Gazze'nin, Kudüs'ün çocuklarının canı da o kadar kutsaldır, o kadar dokunulmazdır.''
''Ama artık mızrak çuvala sığmıyor''
Mavi Marmara gemisine yapılan İsrail saldırısına göndermede bulunan Erdoğan, barışın, dostluğun, kardeşliğin denizi olan Akdeniz'de korsanlık yapılmasına, 9 masum sivilin katledilmesine karşı suskun kalamayacaklarını bildirdi.
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: ''Bizi susturmaya çalışanların, hakkı söylediğimiz için bizim aleyhimize kampanya başlatanların gayesi başka. Onlar, akıttıkları kanı, kara propaganda ile gizlemenin derdindeler. Ama artık mızrak çuvala sığmıyor. Artık katliamların üzeri örtülmüyor. Farklı amaçlar için, farklı gayeler için değil; insanlık adına, vicdan adına, insan hakları, adalet ve barış adına, biz Gazze demeye, biz Kudüs demeye, biz Ramallah, Nablus demeye devam edeceğiz. Aynı şekilde bütün Ortadoğu'da ve dünyada haksızlığa, zulme, işgale maruz kalan insanların haklarını savunmaya devam edeceğiz. Çünkü insan, her yerde insandır.''
Kendimizi de sorgulamalıyızBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Yeryüzündeki her türlü haksızlığa, her türlü hukuksuzluğa karşı onurlu bir duruş sergilerken, gerektiğinde kendimizi ve çevremizi de sorgulama olgunluğunu da göstermek durumundayız'' dedi.
Başbakan Erdoğan, bir kaç hafta önce, yine resmi bir ziyaret dolayısıyla Bangladeş'e gittiğini anımsatarak, şunları söyledi:
''Orada şahit olduğum bir manzarayı sizlerle paylaşmak isterim. Akşam saatlerinde, başkent Dakka'nın en işlek caddelerinde, insanlar kümeler halinde dükkanlardaki televizyonları izliyorlar. Günlük 1 dolar dahi kazanamayan, evlerinde televizyonları, hatta elektrikleri olmayan insanlar, dükkanların içindeki televizyonlardan dünyadaki lüksü, zenginliği, refahı izliyorlar. Sadece Bangladeş'te değil, artık dünyanın her yerinde, insanlar her gelişmeden haberdar oluyorlar. Savaşlar, çatışmalar, afetler, zulümler gizli kalmadığı gibi, insan hakları, evrensel değerler, demokratik haklar da artık gizli kalmıyor, yerele sıkışmıyor. Bize düşen, tarihimizden, medeniyetimizden, inançlarımızdan aldığımız ilhamla evrensel insan haklarını herkesten, her ülkeden önce bizim kendimizin hayata geçirmesidir. Bu noktada, kendimizi özeleştiriye tabi tutmayı hayati derecede önemli görüyorum. Önce biz kendimizden başlayacağız. Bu adımı önce kendimiz atacağız''
Ödülün gerekçesiBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan'a ödülü, konuşmasından önce Ödül Komitesi tarafından verildi. Ödül, ''yüce insanlığa hizmette, insan haklarını savunarak, insan onurunu yücelterek ve insan kimliğini, mirasını koruyarak, dünyanın her yerinde özgürlük meselelerinin zafere kavuşmasında üstün katkı sağlayan'' şahsiyet, uluslararası kuruluş veya örgütlerden birine yıllık olarak veriliyor.
Ödülün gerekçesinde, ''Uluslararası Halk Komitesi İcra Ofisi 4-5 Ekim 2010 tarihlerinde Cenevre'de yaptığı toplantıda, Türk halkına hizmet etme yolundaki büyük çabaların, insanlığın her kesiminin daha fazla adalet, vicdan ve insafa dayalı mücadelesi ve Filistin meselesindeki tutumlarını takdir etmek ve yüceltmek adına 2010 yılı ödülünün Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan verilmesi kararlaştırılmıştır'' denildi.
Ödül daha önce eski Güney Afrika Devlet Başkanı Nelson Mandela, taş atan işgal altındaki Filistinli çocuklara, Kızılderilere, Bosna-Hersek'teki çocuklara, ABD'deki İslami Liderlerden Louis Farrakhan, Küba Devlet Başkanı Fidel Castro, Iraklı çocuklar, Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez, Nikaragua Cumhurbaşkanı Daniel Ortega'ya verilmişti.