Şanlıurfa'da konuşan Başbakan Erdoğan, "Sayın Baykal buraya geldi mi? Buranın yolunu biliyor mu? Hala gelmedi. Yani burası Türkiye değil mi? Türkiye'nin vilayeti değil mi? Niye gelmiyorlar? Peki Sayın Bahçeli geldi mi? O da mı bilmiyor buranın yolunu. Anlaşıldı, iş başa düştü. Bunlara birer eskort tahsis etmemiz lazım" dedi.
Erdoğan, Şanlıurfa'da Topçu Meydanı'nda düzenlenen mitingde yaptığı konuşmada, milli şefliğin de, krallıkların da, padişahlığın da geride kaldığını söyledi.
Demokrasinin, mührün milletin elinde olması anlamına geldiğini dile getiren Erdoğan, "Kimse ama kimse seçimle geldiği bir makamı kendine zimmetli bir hak olarak göremez, görmemeli. Belediye başkanlığı da, milletvekilliği de, başbakanlık da böyledir" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, bazı şehirlerde eski belediye başkanlarıyla devam etme kararı alırken, bazı yerlerde yeni adaylar belirlediklerini anımsatarak, "Burada bazı gerçekleri söylemekte önem addediyorum. Biz her şeyi tabi halkımıza açıklayamıyoruz. Bildiğimiz bazı şeyler, gerçekler var. Siyaset bir takım oyunudur. Siyaset bireysel olarak yapılamaz. Eğer bireysel olarak siyaset yapmaya kalkarsanız yaya kalırsınız ve o ilde hizmet veremezsiniz" dedi.
‘Yaptıklarınızı anlatın’
Milletin iradesinin yeniden tecelli etmesini istediklerini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Diyoruz ki, bizim üç temel ilkemiz var. Hizmet, hukuk, hürriyet. Biz çalışmamızı, insana bakışımızı bunun üzerine bina ediyoruz. Başınızı iki elinizin arasına alıp bir değerlendirme yapmanızı istiyorum. Millet adına, millet hayrına hiçbir eseri olmayanlar, hiçbir dikili ağacı olmayanlar bu ülkede milliyetçilik yapıyorlar. Halkın hiçbir yarasına merhem olmayanlar, hiçbir derdine derman olamayanlar, hatta halkın gelişim iradesinin önünde engel olanlar halkçılık yapıyorlar. Nedir cumhur, halk? Cumhura saygısı olmayan cumhuriyetçi olabilir mi, millete saygısı olmayan milliyetçi olabilir mi? Bölgelerimiz adına hiçbir kazanıma imza atmayanlar bölgecilik yapıyorlar. Bu ülkede kimlik siyaseti yapanlar var. Bölge siyaseti yapanlar var. Bunlar ayrımcılıktır. Biz diyoruz ki, artık bunu 2009 yılında yapmayın. Bakın o demode siyaseti yapmaya devam ederseniz, yaptığınızın ne siz hayrını görürsünüz ne de halk hayrını görür. Biz AKP olarak bu ülkeye neler kazandırdığımızı söylüyoruz. 81 vilayete neler kazandırdığımızı bir bir anlatıyoruz. Bugün AKP 81 vilayetin 80'inde milletvekili çıkardıysa bunun bir anlamı var. Gelin siz de eğer varsa, yaptıklarınızı anlatın. Yapacaklarınızı inandırıcı olarak anlatın."
Fakıbaba’ya eleştiri
Şanlıurfa Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba'ya yönelik de eleştirilerde bulunan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şimdi yolda gelirken gördüm. 'Beni yalnız mı zannettiniz' gibi bir şeyler söyleniyor. Şimdi kusura bakmayın da beyefendi zaten kendini yalnızlığa itmiş. AKP treninden inen bir daha binemez. Çünkü bu bir takım oyunu. Yani seni belediye başkanı yaparken AKP güzel de, değişiklik yapacağız dediğimizde niye rahatsız oluyorsun. O zaman da gidip yine bağımsız aday olsaydın. Niye olmadın, sormazlar mı. Şimdi sen tek başına aday oldun mu, yarın belediyede grubunu kimle oluşturacaksın? Peki, bu noktada bundan sonraki çalışmalarda acaba bundan önce aldığın gücü, o kaynağı nereden bulacaksın. İnanıyorum ki, benim Şanlıurfalı kardeşlerim bu oyuna gelmeyecek. Şöyle bir şey de duyuyorum, 'İşte ben Başbakanımı çok seviyorum. Seçimi de kazanacağım. Kazandıktan sonra AKP’e döneceğim.' Kusura bakma, öyle bir şey yok. Bu trenden inen bir daha binemez. Hiçbir arkadaşımız, siyasi rakibimiz için incitici bir şey söylemek istemiyorum. Çünkü bir demokratik yarıştır. Şu kadarını söyleyeyim ki lütfen kimse nezaketimizi istismar etmesin. Kimse benim milletimin aklıyla alay etme hakkını kendinde görmesin."
Başbakan Erdoğan, bazı vatandaşlarının kendisini Şanlıurfa'nın ilçelerine davet etmesi üzerine, o ilçelere de gideceğini söyledi.
AKP Belediye Başkan Adayı Mehmet Okymak'ı sahneye davet eden Erdoğan, "Şimdiden hayırlı olsun" dileğinde bulundu.
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Siyaset, Ankara'dan hamaset yapma, yasakçı bildiriler okuma işi değildir'' dedi. Ayrıca Şanlıurfa'nın ''zulmün ateşini söndüren ve ateşin arkasından ebedi bir gül bahçesi çıkaran bir şehir'' olduğunu söyledi.
GAP Eylem Planı içerisinde birçok projenin bulunduğunu anlatan Erdoğan, 2012 yılı sonuna kadar 1 milyon 60 bin hektarlık alan için sulama inşaatlarını tamamlayacaklarını, bu sürede 800 bin hektara yakın bir tarım alanını da sulamaya açacaklarını kaydetti.
''Şanlıurfa'nın İstiklal Savaşı da verdiğini'' hatırlatan Başbakan Erdoğan, burada barış ve adaletin yüzyıllar boyunca bütün inançları, bütün kavimleri birlik içinde ahenge kavuşturduğunu söyledi.
''Peygamberleri konuk eden bu şanlı şehir, yalnızca ülkemizi değil, aynı zamanda yeryüzünü aydınlatıyor'' diyen Erdoğan, bu sırada, alandaki bazı vatandaşların açtığı pankartları indirmelerini isteyerek, ''İki kişiyle değil, bütün vatandaşlarla kucaklaşmak istediğini'' dile getirdi.
Şanlıurfalılara gösterdikleri misafirperverlikten dolayı teşekkür eden Başbakan Erdoğan, ''Yüreklerinizi açarak doldurduğunuz bu meydanı bilesiniz ki bütün Türkiye görüyor'' dedi.
Fırat ve Dicle kadar hayat dolu, Harran kadar bereketli bir siyaseti temsil ettiklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Biz sizinle beraber yola çıktığımızda bu ülkede kriz vardı, kaos vardı, karamsarlık vardı ama şimdi Şanlıurfa'da aydınlık var. Türkiye'de aydınlık var, ışık var, umut var. Bizim siyasetimizde, kapanan yollar açıldı, kara kış geride kaldı, kuruyan çeşmelerden sular aktı, bu milletin maddi ve manevi öz güveni yerine geldi.
Şanlıurfa'nın medeniyet tarihindeki merkezi yerini bütün dünyaya göstermek istiyoruz, milyonlar Şanlıurfa'yı bilsin istiyoruz. Çünkü yeryüzünde çok az şehir Şanlıurfa kadar insanlığın ortak mirasını adaletle koruyabilmiştir. Yeryüzünde çok az şehir, Şanlıurfa kadar hürriyetini aslına uygun olarak muhafaza etmiştir.''
‘Milletin değişim iradesiyiz’
Türkiye'de siyasetçilerin, halka yıllarca yukarıdan baktıklarını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
''Ankara'nın karanlık koridorlarına, sağır odalarına mahkûm oldular. Halkımızın, siyasetin esas meselelerini anlayamadığını zannettiler. Sıcak koltuklarında, fildişi kulelerinde halk ile vatandaş arasında açıkça ayrım yaptılar. Vatandaş bildiklerine imtiyaz verdiler. Bazılarını da vatandaş saymadılar. Halkı da ucuz popülizme mahkûm ettiler.
Biz, AKP olarak bu ülkede bu milletin değişim iradesi olarak ortaya çıktık. Kısa zamanda bu kurulu düzeni değiştirdik. Halkımızın yüzünü güldürdük. Biz, 'Sen Türkiyesin, büyük düşün. Sen Şanlıurfasın, büyük düşün' dedik. İşimiz hizmet... Biz, millete efendi olmaya değil, hizmetkâr olmaya geldik. Çünkü biz şunu biliyoruz. Halka hizmet hakka hizmettir.
Ankara'da kapalı odalarda bildiri okuyan, yasakçı mevzuatlar düzenleyen bir yönetim anlayışının yerine, halkıyla burada olduğu gibi doğrudan konuşan, göz göze gelen, halkın taleplerini siyasete, yönetime taşıyan, yeni bir demokrasi, siyaset anlayışı getirdik. Siyaset lafla peynir gemisi yürütme işi değildir. Siyaset gönlünü açma işidir. Siyaset sadece slogan üretmek, ak olana kara çalma işi değildir. Siyaset vicdan işidir. Siyaset, Ankara'dan hamaset yapma, yasakçı bildiriler okuma işi değildir. Eser verme işidir. Biz böyle dedik, böyle yaptık. 'Barış içinde yarış' dedik. Seçimleri de böyle tanımladık.
İşte bunun için er meydanı kurulduğunda, yüzümüz ak, alnımız ak. İşte bunun için siyaset meydanlarında cesaretle diyoruz ki, 'bu meydanlar halka hesap verme yerleridir.' Siyasi rakiplerimiz, siyasetin halk tarafından yapılan eserle, yaptığınız işle, emekle ölçüldüğünü, değerlendirildiğini henüz anlayamadılar. Onlar hala ezberlerini bozamadılar. Sanatçıların repertuarları vardır ya... Ama bunlar yenileyemediler. Hala o eski alışkanlıklarıyla bildikleri şarkıları, türküleri okuyorlar. Varsın onlar bildiklerini tekrarlasınlar, varsın onlar hala tek parti günlerini, kriz ve kaos günlerini özlemeye devam etsinler.''
'Tevazu yakışır'
Erdoğan, demokrasinin bir gönül işi, halkla bütünleşme işi olduğunu söyledi. Erdoğan, "Siz severseniz, halk sizi sever. Eğer siz halka tepeden bakarsanız, halk sizi sevmeye mecbur değil ve siyasetçi halkına afra tafra yapmayacak. Siyasetçi mütevazi olacak. Kaldı ki bize zaten tevazu yakışır" şeklinde konuştu.
Alandakilere "CHP Lideri Baykal'ın Enerji Bakanı olduğu dönemde benim çiftçi kardeşlerim traktörlerine mazot koyabiliyorlar mıydı?" diye soran Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"O zaman biliyorsunuz, evlerde gaz yağı kullanıyorduk. Eve gaz yağı alabiliyor muyduk? Şimdi çıkmış konuşuyor. Neyi konuşuyorsunuz? Benim milletim senin cemaziyelevvelini bilir, bilir. Sevgili Şanlıurfalılar, Sayın Baykal buraya geldi mi? Buranın yolunu biliyor mu? Hala gelmedi... Yani burası Türkiye değil mi? Türkiye'nin vilayeti değil mi? Niye gelmiyorlar? Peki Sayın Bahçeli geldi mi? O da mı bilmiyor buranın yolunu. Anlaşıldı, iş başa düştü. Bunlara birer eskort tahsis etmemiz lazım.
Sayın Bahçeli öyle diyor, 'Bankaların boşaldığı günler bu günlerden daha iyiydi' diyor. Bir gecede 40 milyar dolar kaybettiğimiz günleri bugünden daha iyi diyor. Bu paralar benim vatandaşımın cebinden çıkıyordu. Bu millet onların iktidarlarını, yamalı koalisyonlarını unutmadı. Saatleri 2002'de durduğu için değişimi, dönüşümü, güveni, istikrarı anlamıyorlar. Benim milletim onlara 5 yıllığına iktidar verdi, 3,5 yıl kalabildiler. Bırakıp gittiler. Niye? Yönetmek ayrı bir şey, güven ve istikrar ayrı bir şey.
1999 Düzce depreminin altında kaldılar. Halkımızın imdadına yetişemediler ve bütün olumsuzlukları oraya fatura ettiler. 'Bundan battık, bittik' dediler. Biz ise dönemimizde nerede bir deprem olduysa, anında yetiştik, anında şehirler inşa ettik. İşte Bingöl depremi... Anında yeni şehirler kurduk. Çünkü iş bilenin, kılıç kuşananın... Ve hortumlar kesildi. Onların döneminde hortumlar tesis ediliyordu, bir yerlere hortumlar bağlanıyordu"
‘Diplomasi masalarında mahcup oturdular’
"Gönüllerinin Van, Şanlıurfa, Mardin ve Bitlis'in güzelliklerine vurgun olduğunu" anlatan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"İhmal edilmiş her yarayı ama her yarayı sarmak bizim vicdan borcumuzdur. Ne bir tek şehrimizi ne de bir tek insanımızı feda edebiliriz.
Bu ülkede açık yaralardan beslenen, ihtilafla çatışma alanlarından beslenen, yıllarca siyasetin çözmesi gereken meselelerin üstünü şalla örttüler. Milli, siyasi, ekonomik ve kültürel meseleleri çözemedikleri gibi, şehirlerimizin köylerimizin meselelerini de çözemediler. Halkla birlikte olamadılar. Demokrasimizi sürekli sakatlanan bir demokrasi haline getirdiler.
Dünya devletleri ile arada bir konuşurken başlarını dik tutamadılar ama bakıyorsun bazen lokal olarak da çıkanlar oluyor, dik duran. Bizden önce çok siyasi liderler geldi. Farklı ülkelerin liderleri karşısında el pençe divan durdular. Hatırlayın o günleri, onların fotoğraflarını, onların televizyon ekranındaki görüntülerini hatırlayın. Bu millete bu yakışır mıydı? Bunlar dış politika yaparken diplomasi masalarında mahcup mahcup oturdular. Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına konuştuklarını unuttular. Bu büyük devletin, şerefli milletin gücünü, haysiyetini, vakarını dünyaya gösteremediler.
Biz AKP olarak yeni bir siyaset getirdik. Bu siyasetin en büyük özelliği halkına, milletine güvenmektir. Zira bu millet esareti, vesayeti de reddediyor. Bu millet hür iradesinin üzerinde hiçbir gölge istemiyor. Bu millet emanetine ihanet etmeyecek kadrolardan hak ettiği hizmeti istiyor."