Gündem

Erdoğan: Hiçbir yargı kurumu ve mensubu siyasetçinin, şahsın çıkarına göre karar vermekle mükellef değildir, şahsım da dahil

22 Mayıs 2019 14:08

Hakim ve Savcı Kura Töreni'nde konuşan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçimini iptal etme kararı sonrasında YSK'daki hakimlere eleştirilerde bulunan CHP'ye sert sözlerle karşılık verdi. "Bunlar öyle ileri gittiler ki bir küfretmedikleri kaldı; çete yaftasıyla hedef gösterilerek yapılan eleştirinin adı densizliktir, ahlaksızlık" diyen Erdoğan, kendisini dinleyen hakim ve savcılara, "Ben de dahil, hiçbir yargı kurumu ve mensubu siyasetçinin, şahsın çıkarına göre karar vermekle mükellef değildir" diye seslendi.

"Siyaseti ülkeye ve millete hizmet aracı değil de, marjinal çevrelere dayandırma, kuru gürültüyle üste çıkma vasıtası olarak görenlere en güzel dersi yine yargımızın vereceğine inanıyorum" diyen Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

"İhtiyaç duyulan en çok beklenen adalettir. Dünya beşten büyüktür çağrımız var. Aslında bu bir adalet arayışının gereğidir. Çünkü şu anda dünyanın beşten büyük olmadığını iddia eden ve dünyayı bir ülkenin iki dudağı arasına mahkum eden bir anlayış, bir yapı adil bir yapı olamaz. BM'de 196 ülkenin içinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi 15 geçici üyeyle adeta dünyaya adalet dağıtıyorlar. Yok böyle bir şey. Orada adalet yok. Şu anda Arakan'da, Libya'da, Filistin'de, Kudüs'te adalet mi var. Adalet dağıttığını söyleyenler sadece insanlığa nasihat çekerek insanlığı kandırıyorlar. Nice zulümlerin sebebi olan uluslararasındaki sistemsizliğe karşı dünyadaki tüm mazlumların sesi olarak adalet arayışımızı dile getiriyoruz.

"Adalet teşkilatımız bir dönem FETÖ ihanet çetesinin ağır saldırılarına maruz kaldı"

Adalet konusundaki hassasiyetimizi kaybettiğimiz dönemlerde felaketler ardı ardına gelmiştir, kapımıza dayanmıştır. Son 17 yıldır insan kaynağından mevzuatına, infazına kadar her alanda adalet teşkilatımızı geliştirmeye, güçlendirmeye çalıştık. Onun için de Adalet Saraylarını kurduk. Biliyorsunuz bundan önce merdiven altında adalet dağıtılıyordu. Bunların hepsini kaldırdık, Adalet Sarayı ile oraya adalet aramaya gelenler huzur bulsun. Açık konuşmak gerekirse, bazen bu konuda çok ciddi zorluklar yaşadığımız da oldu. Adalet teşkilatımız bir dönem vesayet güçlerinin, FETÖ ihanet çetesinin, diğer bazı terör örgütlerinin ağır saldırılarına maruz kaldı. Yargı kurumlarımızı hakiki manada millet adına karar veren ve devleti için çalışan bir yapı haline getirmek için büyük mücadeleler verdik. Zihinlerini sapkın ideolojilere, çıkarlara kiralamış olanların adalet dağıtması mümkün değildir. Bu meslek sadece hakka, hukuka adanmışlığa izin verir. Adaletten sapanların akıbeti yine yine hukuk içinde hesap vermektir. Biz olmazsak bu sistem çöker edasıyla, milletimizin başına musallat olanlar karşılarında her biri adalet savaşçısı olan hakim ve savcılarımızı bulmuşlardır. Kendilerine demokrasimize ve milli iradeye karşı saldırıları meşrulaştırma, yönetme misyonu biçenler bu kutlu çatı altından birer birer temizlendi. Bu işi yapanlar, temizleyenler de yine yargı kurumlarımızdır.

"Adalet öyle bir kavram ki kimi durumda zulümle arasındaki fark bir soğan kabuğu kadar ince hale gelir"

Hakimin ve savcının en büyük murakıbı kendi vicdanıdır. Kanunlar, ne kadar dikkatli ve ayrıntılı yazılırsa yazılsın sonuçta bunu uygulamadaki karşılığını ortaya koyacak olan sizlersiniz. Bana göre öncelikli olan kanun değil, hukuktur. Kanun yazılır geçer kağıt üzerinde kalır ama hukuk, hak ve halk arasındaki bütünlüğün ta kendisidir. Milletine karşı sorumluluğunu ve vicdanını önde tutan bir hakim ve savcı vasat bir kanunu en ideal şekilde uygulayabilir. Buna karşılık kendilerine başka ölçüler edinen bir hakim veya savcı en iyi, en detaylı kanunu bile vicdanları kanatacak kararların aracı haline getirebilir. Bir doktor işini kötü yaptığında sadece kendi hastaları bundan olumsuz etkiler, bir mühendis işini kötü yaptığında sadece yürüttüğü işlerini kötü yapar. Ama bir hakim ve savcı, işini kötü yaptığında toplum özellikle toplumun genel vicdanında öyle bir yara açılır ki bunun telafisi gerçekten çok zordur ve çok çok uzun zaman alır. Adalet öyle bir kavram ki kimi durumda zulümle arasındaki fark bir soğan kabuğu kadar ince hale gelir. Mevlana hazretleri bu konuda bize çok çarpıcı misaller veriyor; 'Adalet nedir? Bir şeyi yerli yerine koymaktır. Adaletsizlik nedir? Bir şeyi layık olmadığı yere koymaktır. Adalet nedir? Ağaçlara su vermektir, adaletsizlik nedir? Dikene su vermektir. Adalet, bir nimeti yerine koymaktır, her su emen kökü sulamak değildir.'

Hangi fırtına denizi yerinden söküp götürebilir? Mümkün mü? Bütün bunları anlatmaktan gayem, siz hakim ve savcılarımızın görevlerinin bir yönüyle ne kadar önemli ve ağır diğer yönüyle ne kadar hassas olduğunu tasvir etmek içindir. En küçük bir rehaveti kaldırmaz bu görev. Önünüze gelen dosyalardan, bilgilerden bir tekini bile gözden kaçırmanız, dikkatli incelemeyip yanlış değerlendirmeniz Allah göstermesin gerçekten vahim sonuçlara yol açabilir. Her birinizin unvanlarınızın kürsülerinizin hakkını vereceğine inanıyorum.

"Çete yaftası vurup hedef gösterilerek yapılan eleştirinin adı densizliktir, had bilmezliktir ve hatta ahlaksızlık"

YSK'nın İBB seçiminin yenilenmesi kararının ardından bazı siyasilerin sınırları zorladığını görüyoruz. Dün yine bir siyasi partinin genel başkanı meclisteki grup toplantısında yargı mensuplarımızla ilgili ahlak, edep, insanlık dışı sözler sarf etti. Ya bu kişiler hiç Anayasa'yı da şöyle gözden geçirmediler mi? Anayasa'nın 138. maddesi çok açık ve nettir. Bırakın bazı ilişkiler kurmayı, ima dahi edemezsiniz diyor yargı mensuplarına. Bunlar öyle ileri gittiler ki, affınıza sığınıyorum, bir küfretmedikleri kaldı. Her türlü hakareti yaptılar. Eleştirini yapabilirsin, ayrı bir konu. Zaman zaman ben de eleştiri yapıyorum ama hakaret edemezsin, küfredemezsin. Buna hakkın yok, yetkin yok. Hukuk ve hukukçuları sadece kendi işlerine gelen kararlar verildiğinde yücelten, aksi durumda ise yerden yere vuran bu zihniyeti ben huzurlarınızda şiddetle kınıyorum. Bunlar kabul edilemez. Hukukun verdiği kararlar eleştirilemez mi elbette eleştirilir ama bu içerikle ilgili olur. Benim partim Anayasa değiştirebilecek neredeyse güce sahip olduğu dönemde bile kapatılmakla karşı karşıya kaldı. Böyle bir dönemde partimin kapatılmasını isteyen siyasetçiler, Ankara'da yargıçlar var diye meydanlara dökülüyordu. Tabii neticede partimiz kapatılmadı ve bu günlere geldik. Ama hiçbir zaman bu hakaretleri yapmadık. Hakimlerin şahıslarını hedef alarak, hatta onları çete yaftası vurup hedef gösterilerek yapılan eleştirinin adı densizliktir, had bilmezliktir ve hatta ahlaksızlık. Bu tür kişileri politikanın yüz karaları olarak değerlendiriyorum. Siyaseti ülkeye ve millete hizmet aracı değil de, marjinal çevrelere dayandırma, kuru gürültüyle üste çıkma vasıtası olarak görenlere en güzel dersi yine yargımızın vereceğine inanıyorum.

"Sizlere bu hakaretleri yapanların da bir gün adalete ihtiyaçları olacak"

Yargı mensuplarımızdan bu tür densizliklere kulaklarını, kalplerini kapalı tutmalarını da rica ediyorum. Ama yine yargı içinde kendi haklarını aramalarını da rica ediyorum. Çünkü bu ülke yol geçen hanı değil. Bunların aranması lazım. Sizlere bu hakaretleri yapanların da bir gün adalete ihtiyaçları olacak önlerine de bu gelecektir. Korkutma gayretleri sizi asla korkutmasın. Şunu bilelim ki bir Selim kardeşimiz şehit olur ama arkasından binlerce Selim Kiraz kardeşimiz gelir. O kararlarını adil verdiği için şehit oldu. Yoksa onlara yaranma gayretinde bir yargıç olsaydı herhalde başına bunlar gelmezdi. Ama bunlar bizi yolumuzdan hiçbir zaman yıldırmayacak. Türkiye geçmişte meşrebine göre adalet uygulayan çetelerden çok çekti. Ülkemizin bir daha o kötü günlere geri dönmesine asla izin vermeyeceğiz. Ama şunu da bileceğiz ki, şeriatın kestiği parmak acımaz sözündeki adalete mutlak teslimiyeti sağlamanın yolu işimizi hakkıyla yapmaktan geçiyor. Şeriata yani hukuka olan bağlılığı ne derece güçlü tutarsak geleceğimize o derece güvenle bakabiliriz. Hiçbir yargı kurumu ve mensubu siyasetçinin, şahsın çıkarına göre karar vermekle mükellef değildir. Buna şahsım da dahildir. Sizlerin tek görevi demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye'de adaletin devam etmesini sağlamaktır."