Bir kaç gün önce, 'Hafta sonu Aydın Doğan'la ilgili açıklama yapacağım' diyen Başbakan Tayyip Erdoğan, partisinin Beyoğlu İlçe Kongresi'ne katıldı. Erdoğan beklenen konuşmasında şunları söyledi:
"Bu ülkenin AK Parti döneminde nereden nereye geldiği apaçık ortadır. Maalesef bu gerçeği ısrarla örtmek isteyenler var. İstikrarsızlık döneminde payı bulunan bu zihniyet medya gücünü de yanına almıştır.
O gün geldi
Aydın Doğan medyasının yayınlarıyla ilgili bazı gerçekleri açıkladım. 1 hafta süre verdim. Bu soruların cevaplarını açıklamazsanız önümüzdeki haftasonu ben açıklarım dedim. O gün geldi.
Yolsuzluk, yoksulluk, yasaklarla mücadele ettik. Bu rahatsızlık neden? Hortumlar kesilecek, demiştik. Geçim kaynakları orasıydı. O alıştıkları büyüme yok artık. Siyasetçilerde uzantıları var. Onlarla dayanışma içindeler. Burdan bir şey kapmanın telaşına girdiler.
Aydın Doğan medyası, müflis tüccarın eski defterleri karıştırması gibi nereden vururum diye düşünürken, biz bu yolları nasıl duble yollar yaparızın koşuşturmasını yapıyoruz. Farkımız bu.
Özkök'e yanıt
Birisi çıkıp akıl veriyor. Yeraltındaki deneyleri takip ediyor muyuz, etmiyor muyuz diye. Merak etmeyin en az sizin kadar takip ediyoruz. Siz de Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanını takip etmiş olsaydınız, milletvekili arkadaşlarımızla yaptığımız ilk konuşmada ‘bu makamlar gelip geçicidir, hepimiz öleceğiz, şu toprağın altına koyacaklar ve yanımızda çok kişi de olmayacak’ dediğimi bilirdiniz. Benim boyum, 1.85, 2- 2.5 metrelik çukur olur, daha küçükler daha az. Biz gidici olduğumuzu biliyoruz bay köşe yazarı. Sen kendi durumunu düşün. Çok geç kaldın, günaydın. Üstelik biz bunu Başbakan olunca hatırlamadık, çok daha önceden hatırladık. Sen geç kalmışın. Yerin altındaki deneyleri mi bekleyeceksin. Geç de olsa uyandın, hayırlı olsun.
Yanlış yapan bedelini öder
Sapla samanı kimse karıştımasın. Bizim açımızdan mesele Almanya'daki davanın konusu değil. İddianamede yer alan hangi konuların doğru yanlış olacağına karar verilecek. Biz hiçbir zaman yanlış yapanın yanında yer almadık. Bundan sonra da almayacağız. Yanlış yapan elbette bedelini öder. Türkiyeyi ilgilendiren bir boyut çıkarsa gerekeni yaparız. Bu kararın verileceği yer mahkemelerdir. Gazete sayfaları değil. İçişleri Bakanlığı Deniz Feneri'nin hesaplarını düzenli olarak izlemiştir.
Yargısız infazlar ortaya çıkıyor. Böyle bir saldırı kampanyasının hedefi olduk. Doğruluğu kanıtlanmamış tek taraflı iddiaların hedefi oldum. Aydın Doğan'ın 5 gazetesi ve 3 televizyonuyla iddiaları yürüttüler.
Ben derdini biliyorum ama sen çıkıp açıkla. Kanıtlayabildiler mi? Bizzat Alman savcısı yalanladı. Bana elden para verildiği de yalanlandı. Başbakanlık makamına böyle ağır bir iftira atılır mı? Bana elden herhangi bir para verilmesi sözkonusu olmadığı gibi paranın sahibini de ben ne görürüm ne de tanırım.
İçişleri Bakanlığı, Türkiye’deki Deniz Feneri Derneğinin hesap ve faaliyetlerini düzenli olarak izler, son olarak 3-3,5 ay süreyle denetledi. Bu denetimlerde hesaplar incelendi, bundan sonra da hassasiyetle denetlenecek.
Gazeteler, medya patronları hem hakim hem savcı yerine geçtiklerinde, mahkemelerden rol çaldıklarında kişilik hakları çok ağır yara alır. Yargısız infazlar ortaya çıkar. Bunu ben partim ve hükümetim, bütün milletimizin gözü önünde yaşadık. Böyle bir saldırı kampanyasına hedef olduk. Zaten daha sonra yalan olduğu ortaya çıkan iki iftiraya muhatap olduk. Doğruluğu kanıtlanmamış tek taraflı iddialarla kişilik haklarıma saldırıldı. Hürriyet, Milliyet, Vatan, Radikal ve Posta gibi Aydın Doğan’ın 5 gazetesi ile Star, Kanal D ve CNN Türk gibi 3 televizyon topyekun bir iftira kampanyası yürüttüler. Sonra partimizi ve hükümetimizi de bu kampanyaların hedefi haline getirdiler. Şimdi ben bunu söyleyince diyecekler ki ’Bizi hedef gösterdi’. Sen benim partimi hedef gösteriyorsun, beni hedef gösterme kampanyasını yürütüyorsun. Ben seni söyleyince, ’beni hedef gösterdi’ diyorsun. Yok öyle yağma, yerini bileceksin.
Geçen hafta sonu Sayın Doğan’a çağrı yaptım ’Ya çık bu iftiraları kanıtla ya da neden iftira kampanyası başlattığını açıkla’ dedim. Ben derdini biliyorum, ama sen çık açıkla. ’Açıklamazsan ben açıklarım’ dedim. Peki ne oldu? Bu iftiraları ispatlayabildi mi? hayır... Tam aksine her iki iftirasının da yalan ve iftira olduğu ortaya çıktı. Alman Mahkemesine baskı yaptığımı, bizzat iddianameyi hazırlayan Alman Savcısı yalanladı. Yardım için toplanan paraların bana elden verildiği iddiasının da iftira olduğu kanıtlandı. Tek taraflı iddialarla ülkenin başbakanına, başbakanlık makamına böyle ağır bir iftira atılır mı? soruyorum size. Kimsenin buna haddi de hakkı da yoktur. Bana elden herhangi bir paranın verilmesi asla söz konusu olmadığı gibi Başbakanlığın resmi yardım hesabına yatırılan parayı da paranın sahibini de ben ne görürüm ne tanırım.
"PARA MAĞDURLARA ULAŞTIRILDI"
Tsunami sonrası bu kampanya başlatıldığında gelen her kuruş Kızılay aracılığıyla Açe’ye gitti ve yardımları da Kızılay yaptı. Teslim edilen paranın toplam 21 milyon dolar dolayında. Bunların hepsi kayıtlarda var, bu paralar mağdurlara ulaştırıldı, konutlar, okullar ve ibadethaneler yaptırıldı. Sadece Açe değil, Sri Lanka’ya da yardım yapıldı. Müslüman-Budist
ayrımı yapılmaksızın herkese bu yardımlar gitti.
Aydın Doğan'ın medyasında bu gerçeklerin yer aldığını gördünüz mü? Yalan ve iftiraya devam ettiler. Maaşlı silahşörleri var, onlar da rahatsız olmuşlar. Bu iktidara Doğan Grubu'nun desteğiyle değil, halkımızın desteğiyle geldik.
Kendi kanalında çıkmış bana cevap veriyor. Tutuşturmuşlar eline soruları bana cevap veriyor. Kendi adamları bile "patron tatmin etmedi" diyor. Yerin kulağı var, her şeyi duyuyoruz. Yeri geldikçe birçok şey yine açıklanacak.
Biz cevap hakkına saygı istiyoruz. Bizim iftiralara cevaplarımızı yayınladılar mı? Yalan ya da doğru fark etmez, istediğimizi yazarız dediler. Güya bana ültimatom çekmişler, sen kimsin de bana ültimatom çekiyorsun. Benim ülkemde kabul edilmeyen bir basın konseyi. Başbakan medyaya olan ültimatomunu geri çeksin, diyormuş. Siyaseti susturmak isteyenlere biz gereken cevabı veriyoruz. Yaptığımız iş bu. Bir de derki dokunulmazlık var. Bunlar her istediğini yazacak, kimse sana cevap veremeyecek. Böyle gazetecilik mi olur? Bu meseleyi kapatalım, sen de sus, dediler. Böyle kirli pazarlık olur mu? Bizim mezhebimiz sizin kadar geniş değil.
Yanlış bir iş bulursanız ispatlardınız. Tek taraflı iddialarla medya terörü estirdiniz. Böyle kuru gürültüye pabuç bırakcak değiliz. O günler geçti. Cevap hakkını yayınlamanız gerektiğini bilmiyor musunuz? Bizim haklarımız ne olacak?
Gaziantep Belediye Başkanı'mız cevap verdi. Bugüne kadar yayınlamadınız. Bizzat inceledim. Haksızlığı kim, nasıl telafi edecek? O Gaziantep Belediyesi ki geliri bellidir, icraatları bellidir. Bu yapılanlar herhalde bedava yapılmadı. Bunu hiç araştırdın mı?
İsenderunlu bir adamı Gaziantepli ve AK Partili diyorlar, yazıklar olsun.
Aydın Doğan'dan maaş alan kalemşörlere bir çift lafım var: Tarafsız ve bağımsız olmak demek, patronun çıkarlarından da bağımsız olmanız demektir. Kağıt kaçakçılığı iddiaları, Hilton oteli haber değeri taşımıyor muydu?
Mahkemeye verseydin, diyor. Ben müsaade etmedim ki. Saçmalığa bak! Belediye Başkanımı da uyardım. Ondan da gerekli cevabı aldılar.
Allahtan Doğan Grubu'nun sindiremediği bağımsız gazeteler ve televizyonlar da var. Onlar yazıyor. Adını değiştirdiler, yandaş medya yaptılar. Onlarla da çatışma içine girdiğimiz oldu. Maalesef bazı yanlışlara yataklık etmeyi adet haline getrenler de var. Ne yazık ki iftiralara birinci derecede tahammül etmesi gereken başbakandır. Allahtan özgür bir medya var da şiracı-bozacı tezgahı bozuluyor.
Çıkar çatışması diye bir kavram var. Mahkemelerde bile şüpheyle bakılır. Doğruluğu kanıtlanmayan haberler yapacaksınız buna da basın özgürlüğü diyeceksiniz. RTÜK'le işiniz olacak başkanını hedef alacaksınız. Hükümetle çıkar çatışmanız olacak aleyhimizde kampanya başlatacaksınız. Buna da basın özgürlüğü diyeceksiniz. Sizin şahitliğiniz bile kabul edilemez. Basının da tabi olduğu ahlak kuralları var.
Önce cevap hakkına saygı gösterin. Aynı puntalarla cevabı kullandığınız zaman olur. Önce sayfalarımızda göremediğimiz Baykal'ın gizlediği mal varlığını, CHP'nin mal beyanını yayınladınız mı? Erdoğan gönderdi mi, gönderdi.
Hakkınızdaki kağıt kaçakçılığı iddiası. Aydın Doğan'ın takip ettiği işleri yazın. Ne sizden tek satır ne de Baykal'dan tek bir söz görmedik. Şıracı ile bozacı gibi şahitlik yapmayı bırakın da nasıl bir gizli ilişki var, onu açıklayın.
Aylar önce SPK'yı Vatan yazarı tehdit etti mi? Biz müsaade etmedik. SPK zaten özgür, gereğini yapar. Gereğini yapmamış olsaydım bu iftiraları yapıyor olur muydun? O zaman çok güzel dost olurduk. Bizden hiçbir haksız talebine bundan sonra da cevap alamayacaksın Sayın Doğan.
Kimden gelirse gelsin her türlü medya terörüyle sonuna kadar mücadele edeceğiz. Böyle bir medya diktatörlüğüne teslim mi olacağız. Kendi kaçakçılığını bile sorgulayamayan medya tarafsız olabilir mi?
Şahsıma gönderilen mektupları açıklama adetim olmasa da Başbakan olarak benden talep ve beklentilerini iletiyor. Talep ederse benim de bu mektuplara milletimin huzurunda verdiğim cevap olsun.
Medya grubunuzun muhalefete yakınlığının ifade edilmesinden neden rahatsızlık duyduğunuzu açıklamanızı istiyorum.
Şimdi bu kayıtlara giriyor. Sayın Aydın Doğan, medyada çok sesliğin hayati öneme sahip olduğunu bilmeniz lazım. Ancak medya grubunuzun muhalefete yakınlığınızı dile getirdiğimizde neden tahammülsüzlük gösterdiğini anlayamıyorum. Bunun vahim bir yanlılgı olduğu açıktı. Size tavsiyem demokratik bir tavırla eleştirilere de açık olmanız gerektiğidir. Bundan sonra medyacı kimliğiniz ile iş adamı kimliğinizi karıştırmamanızı istiyoruz. Cevap olarak şimdi bununla yetinip bu bahsi kapıyorum.
Dünyanın her yerinde iktidar seçimden korkuyor, bizde muhalefet... AK Parti'yi karalama kampanyasına girenlerin sırtlarını nereye dayadıklarını da görüyorsunuz.
Atatürk muasır medeniyetler hedefini laf olsun diye göstermedi. Bugüne kalanlar ne yaptılar? Biz Atatürk üstünden geçinenlerden değil söylediğini gerçekleştirenlerdeniz. Farkımız bu.