Gündem

Erdem: Siyasetin anahtar teslim etmediği mücahit

Erdem, dün vefat eden Erbakan için "Yılmayan, bıkmayan, yenilgiyi teşvik olarak kabul eden bir lider" dedi.

28 Şubat 2011 02:00


T24- Yazar Tarhan Erdem, dün vefat eden Necmettin Erbakan için "Yılmayan, bıkmayan, yenilgiyi teşvik olarak kabul eden bir lider; gerçek sandığı hayallerinin peşinden koşarken heyecanlanan bir ‘mücahit’!" dedi. Erdem, Erbakan'ın tarihini "Siyasetin böyle sıradışılıkları sevdiğini ancak ‘anahtar’ teslim etmediği" sözleriyle yorumladı.  

Erdem'in Radikal gazetesindeki köşesinde yayımlanan (28 Şubat 2011) yazısı şöyle:


Erbakan'ın kabına sığmayan zekâsı


Siyasal hayatımız, renkli ve ilginç bir kişisini kaybetti. Üniversite hayatında zekâsı ve sıradışı öğrenciliğiyle ilgili efsaneleri, kendinden yedi-sekiz yaş küçük olan bizim devremizdekiler de dinlemiştir. Mühendislik hayatında ve sonraki yöneticiliğinde hep uçları talep etti. Almanya ve İTÜ’deki akademisyenliğine, yanı sıra motor fabrikası ve Odalar Birliği’ndeki yöneticiliğine fark edilerek geldi, ses vererek ayrıldı. Kabına sığmayan bir huyu vardı: Hayalleri ve hedefleri, çevresini ve eline verilen güçleri aşıyordu. Erbakan Hoca, iş hayatında projelerini gerçekleştiremedi, fakat yenilerini tasarladı, girişti ve bir sürtüşmeyle terk etti.


Siyasal hayatın portresi


1969 yılında Konya’da bağımsız adaylığını koydu ve 20 binden (yüzde 7) fazla oy alarak bağımsız milletvekili seçildi. Meclis’e girişinin ardından İslam değerlerini devlet hayatında öne çıkaran Milli Nizam Partisi’ni (MNP) kurdu. ‘Milli ve manevi kalkınma’ söylemini dile getirdi. 12 Mart olaylarından sonra bu parti kapatıldı. Erbakan İsviçre’ye gitti ve bir süre orada kaldı. Arkadaşları Milli Selamet Partisi’ni (MSP) kurdu. 1973 seçimlerinden önce bu partinin genel başkanlığına geldi.

MSP, 1980 askeri darbesiyle diğer partiler gibi kapatıldı. Refah Partisi (RP) adıyla yeniden kuruldu. 1998’de kapatılmasından sonra Fazilet Partisi (FP), bu partinin kapatılmasından sonra da Saadet Partisi (SP) kuruldu. 1973 seçiminden sonra 2007’ye kadar yapılan dokuz genel seçimin biri (1983) hariç sekizine, adlarını hatırlattığım dört parti katılmıştır. Bu sekiz seçimde, 200 milyona yakın oy geçerli sayılmıştır. Erbakan’ın katıldığı bu seçimlerde aldığı oy oranı yüzde 10’a yakındı. Aynı ölçüler içindeki seçim sonuçları tablosuna bakıldığında, alınan oy oranının az olmadığı anlaşılmakta.

Erbakan’ın katıldığı seçimlerin sonuçları tablosu gerçekte, 1973’ten 2002’ye kadarki dönemin, dayanılması güç karmaşasının işaretlerini de vermekte, koşullarını da tanımlamaktadır. Seçimlere giren 43 parti, 200 milyon oya talip olmuş, bu arada iki askeri müdahale yaşanmış, hükümetler iki yıla varmayan aralarla birbirini izlemiştir.

2002’ye kadar altı seçim süresince halk, iktidarı ona teslim etmediği gibi siyaset dışına da çıkarmadı. İlk kez ortak olduğu 1973 Ecevit Hükümeti de 1977 sonrasında Demirel’in Milliyetçi Cephe hükümetleri de seçimlere varamamıştır. 1967 koalisyonu da doğal koşullarla sonlanmamıştır.

Bu tablo, Erbakan’ın siyasal hayatının da resmidir: Kabına sığmayan zekânın, gerçeklerin çok ötesindeki yerlere hedeflenmesi.


Hayallerinin peşindeydi


2000 yılında Fazilet Partisi’nin kapatılması sonrasında, partideki bir kesimin farklı yöne baktıkları görüldü. İki tarafın genel başkan adaylarının basın toplantısı, Erbakan’ın siyasal hayatının sonuna gelindiğini gösteriyordu. Siyaset, duyguları içeriden dışarıya iter, acı da gelse koltukları gerçekçilere verir, onları davet eder. Erbakan’ı bırakanlar gerçekçiydi; yanında kalanlarsa duygusal. Çocuk yaşlarından beri hayranlıkla izleyip Erbakan’ın peşinden koşan ama değişimi gören gerçekçiler kazandı; gençliğinden beri onun yanında olan duygusallarsa kaybetti.

Vefatından hemen sonra görülen içten ilgi ve üzüntü, Erbakan’ı halkın çok iyi tanıdığını gösterdi. Yılmayan, bıkmayan, yenilgiyi teşvik olarak kabul eden bir lider; gerçek sandığı hayallerinin peşinden koşarken heyecanlanan bir ‘mücahit’! Siyaset böyle sıradışılıkları sever, alkışlar ve ‘anahtar’ teslim etmez.

Son kırk yılın tarihinde görülmeden geçilemeyecek Erbakan, içindeki çocuğu öldürmeden yaşlanıp bu dünyadan göç etti. Her zaman bir iddiası, yaklaştığını sandığı bir hedefi vardı. Kimseye kırgınlık duymuyordu ve mutluydu sanıyorum.