Ekonomi

Enflasyon tehlikesi var

Milliyet gazetesi yazarı Güngör Uras TUİK tarafından açıklanan bu rakamlar için gelecekte "enflasyon tehlikesi var" görüşünü dile getirdi.

04 Şubat 2010 02:00

T24 - Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) 2010 Ocak ayı enflasyon rakamlarını dün (3 Şubat 2010) açıkladı. TUİK'ten alınan verilere göre Şubat ayında ÜFE  yüzde 0,58, TÜFE de 1,85 oranında arttığı görüldü. Buna göre yıllık ÜFE 6,30, TÜFE de 8,19'a yükseldi.

Milliyet gazetesi yazarı Güngör Uras TUİK tarafından açıklanan bu rakamlar için gelecekte "enflasyon tehlikesi var" görüşünü dile getirdi.

Uras'ın "Enflasyon tehlikesi var" başlıklı (4 Şubat 2010) yazısı şöyle:




Üretici fiyatları yükselişe geçti. Üretici fiyatlarının yükselmesi tüketici fiyatlarının da beklenenin üzerinde artmasına neden oluyor.

Bu gelişmeler karşısında halkımız soruyor:

- Enflasyon yükselecek mi?

- Evet, yükselecek.

-  Ne kadar yükselecek?


-  Tahmin yapmak zor. Ama tüketici fiyatlarında yıllık artışın yüzde 10’un üzerine çıkması mümkündür.

-  Hükümet tedbir alarak enflasyonu frenleyebilir mi?


-  Hazine “Mali Kural” politikasıyla, Merkez Bankası “Fiyat İstikrarı” hedefine kilitlenmekle gerekeni yapıyor.

-  O halde enflasyon neden yükseliyor?


- Mademki merak edenler var. Bildiğim kadarıyla, neyin ne olduğunu anlatayım:

-  Küresel krizden sonra birçok ülkede, batan finansal kuruluşlarını kurtarmak, piyasayı canlandırmak için para akıtıldı. Şimdi bu paranın talebe dönüşmesinden korkuluyor. Fakat Batı ülkelerinde fiyatlar korkulduğu kadar artmadı.

-  Bizde hükümet piyasaya para akıtmadı. Değişik yollardan piyasaya çıkan para enflasyonu canlandıracak güçte değil. Bizde tüketici fiyatları artışının arkasında (1) Üretici fiyatlarındaki artışın, (2) Dolaylı vergilerdeki artışın, (3) Doğalgaz, elektrik ve petrol fiyatlarındaki artışın, (4) Dünya piyasalarında emtia fiyatlarındaki artışın baskısı var. Bu baskı önümüzdeki aylarda devam edecek.


Üreticilerin maliyetleri artıyor

Bizde iç talep baskısıyla, enflasyonun canlanma tehlikesi yok. Krizde milli gelirimiz düştü. Milli gelirin düşmesi demek kişilerin gelirinin düşmesi demektir. Kişinin geliri düşünce talebi de düşer.

Hükümet “Ben halkımı enflasyona ezdirmeyeceğim” demeye kalkarsa, daha kötü durum ortaya çıkar. Ülke “enflasyon sarmalı”na girer. Açık anlatımıyla, üretim artışı başlayıncaya, cebine para girinceye kadar halkın talebinin enflasyonu artırıcı etkisi görülmeyecektir.

Fakat üretici kesimin durumu farklıdır. Kriz fırtınası sonucu iç ve dış talep gerileyince kapasite kullanım oranları geriledi. Üretici ayakta kalabilmek için verimi artırma arayışına girdi. Maliyetleri aşağıya çekmek için işçi çıkardı, çalışma saatlerini artırdı. Maliyetine ve hatta maliyetin altında satışa mecbur kaldı.


İşsizi düşünmek herkesin görevi

Talep kıpırdamaya başlayınca üreticilere maliyetlerden kaynaklanan yükü fiyatlara yansıtma fırsatı doğar. Kaldı ki, kriz döneminde gerileyen veya duraklayan bazı girdi fiyatlarında artış başladı. Elektrik, doğalgaz, petrol fiyatları ve bazı emtia fiyatları arttı.

Üretici fiyatlarındaki artışa ek olarak, dolaylı vergilerdeki artış da tüketici enflasyonunu artıracaktır.
Bütçe açığının daha fazla artmasını önlemek telaşında daha önce yapılanlara ek olarak hükümet dolaylı vergileri ve kamu tarafından belirlenen mal ve hizmetlerin fiyatını artırmaya devam edecektir.

Bu tabloda, (1) Gelirleri sabit olanlar, (2) Gelirleri enflasyon kadar artmayanlar, fiyat artışları karşısında üzüleceklerdir. (3) “Ya işsizler ne yapacak?” Enflasyon konusunu tartışırken 3.5 milyon işsizi unutmak günah olur.