Magazin

En nefret ettiğiniz dizi karakteri kim?

‘Türk dizilerinde sevmediğiniz karakter kim?’ sorusuna tıslayarak cevap verenleri görünce anladık ki, sevmeme nedenlerimiz hemen hemen aynı.

24 Ekim 2009 03:00

‘Türk dizilerinde sevmediğiniz karakter kim?’ sorusuna tıslayarak cevap verenleri görünce anladık ki, sevmeme nedenlerimiz hemen hemen aynı.




Eşini aldattığı için mi, çok âşık olduğu için mi? Fazla mı güzel, fazla mı sarı? Şuursuz mu, edilgen mi, itici mi? Yoksa sadece tanıdık birini hatırlattığından mı? Sokaktaki seyirciye 'gıcık' tahtına oturttuğu dizi karakterlerini sorduk. İlla 'kötü' olsun diye yaratılmamış bu şahsiyetleri bir de senaryo yazarlarının ağzından dinledik


‘Türk dizilerinde sevmediğiniz karakter kim?’ sorusuna tıslayarak cevap verenleri görünce anladık ki, her akşamını bir tanesine tahsis etmiş olandan ‘hanım izlerken öylesine bakan’a, hepsi hakkında az çok fikri olandan birine gönül verip sadece onunla ilgilenene, her izleyicinin, dizilerde mutlaka ‘hiç sevmediği’, hadi açık söyleyelim, ‘ölesiye nefret ettiği’ bir karakter var. Üstelik bu nefret, Yeşilçam’ın kötü adamlarına beslenen nefret duygusu kadar masum değil, hem daha karmaşık hem de özellikli.

Radikal gazetesinde yer alan haberde dizilerin en sevimsizlerinin peşine düşülmüş: ‘Aşk-ı Memnu’nun Behlül’üne ‘çok sarı’ diye bakamayandan ‘Bu Kalp Seni Unutur mu?’nun Cemile’sine ‘Issız Adam’daki Ada aklıma geliyor’ diye ısınamayana, ‘Yaprak Dökümü’nün kaynanasını gördüğünde kaşınandan ‘Canım Ailem’in Yiğit’inin el kol hareketlerine feci takmış olana, Türk dizi izleyicisinin, sevmediği karakteri sevmeme sebebi alkışı hak edecek kadar yaratıcı. Ortadoğu’da ‘Behlül/Kıvanç Tatlıtuğ’ aşkı yuva yıkarken, burada pek o kadar matah bulunmuyor mesela. Ya da ‘Canım Ailem’ dizisi genel olarak çok sevilirken, bir karakter yüzünden anında izlenmeyenler kategorisine alınabiliyor.

İşte Behlül’ü, Bihter’i, Güllü’sü, Cemşir’i, Mustafa’sı, Meliha’sı, Yiğit’i, Eda’sıyla televizyon dizilerinin bin türlü sebepten ‘sevilmeyenleri’...

Süleyman Bal (Şemsiye satıcısı, 35)

Behlül’den nefret ediyorum. Aileye karşı geliyor, farklı kadınlarla birlikte oluyor. Yakışıklılık her şey değil, bunu bilmesi lazım, efendi olması lazım. Ben o rolü sevmiyorum, oynayana bir şey diyemem. Ama bilemem, belki de o adam gerçekten öyledir de, ancak o oynayabilir diye onu seçmişlerdir. Magazini takip etmediğim için bilemem ama tipinde var öyle bir şey.

Ömür Denizel (Mimar, 38)

‘Canım Ailem’deki Şehnaz. Küçük kız çocuğu sesiyle konuşan kadınlardan korkacaksın!

Gökhan Zor (Giyim mağazası sahibi, 34)

Ben aslında dizi izlemiyorum ama hanım izlerken baktığım için hepsini de izliyormuş gibi oluyorum. ‘Yaprak Dökümü’ndeki gelin var ya, Ferhunde galiba, onu pek sevemedim, aileyi bozucu bir yapısı var. Kendi isteklerine odaklanmış, zarar verici bir insan.

Melis Seniz (Öğrenci, 26)

Bihter! Bihter! Bihter! 100 kere Bihter! O kızı hiç sevmiyorum, anlatamam yani. Hiçbir karakterden bu kadar tiksinmemiştim.

Mahir Selam (Emekli, 65)

Bence aslında Türk dizilerinde nefret edilecek bir karakter yok bile.

Hepsi aynı, birbirlerinden farkları yok, özellikleri yok. Mesela o uyarlama dizilerin hepsi aynı geliyor bana, uzatıyorlar da uzatıyorlar. Yine de ‘Yaprak Dökümü’ndeki tüm karakterlerden hoşlanmadığımı söyleyebilirim. Türk dizileri kötü, kötü, çok kötü. ‘Lost’tan sayabilirim ama...

Tolga Alkan (Web tasarımcısı, 22)

‘Canım Ailem’de Sezgi Mengi’nin canlandırdığı Yiğit karakteri gerçekten sinirlerimi yerinden oynatıyor. Karakterde sorun yok da Mengi’nin oyunculuğunda bir sorun var sanırım. Gerçi oynadığı diğer rollerde bu kadar gözüme batmamıştı demek ki, Yiğit karakterini oynayamıyor. Olmuyor. Her şeye itiraz, gözleri kırpa kırpa, eli kolu sallaya sallaya oynamalar... Vallahi diziyi izlemeyi onun yüzünden bırakmak istiyorum. Hatta bazen onun sahnelerine bakamayıp kanal değiştiriyorum.

Işıl Akay (Yönetici asistanı, 27)

‘Kurtlar Vadisi’ni sevmiyorum. Aslında izlemiyorum ama gördüğüm zaman bile dayanamadığım tek dizi o. Başrolde oynayan adamı, Necati Şaşmaz, sevmiyorum. Diğer adamı da sevmiyorum, Memati karakterini. O dizideki herkes çok sinir bozucu.

Mithat Kalan (Barmen, 32)

Dizi izlemeye zaman yok. İyi ki de yok çünkü bence hepsi insanı aptallaştırıyor. Flash TV’deki ve STV’deki dizilerse aptallar için yapılmış gibi.

Asude Şen (Ev kadını, 55)

‘Elveda Rumeli’de sevmediğim diyemem ama hoşlanmadığım Dimitri vardı. Türklere işkence yapıyordu. Onu sevmiyordum ama tabii biliyoruz ki film icabı oluyor onlar. Ama gerçekte de olmuş, bunu da biliyoruz, okuyoruz.

Adem Sakallıoğlu (Fabrika işçisi, 30)

Bizim çocuklar büyülü müyülü diziler izliyor. Onları sevmiyorum. Büyü yanlıştır, dinimizde yoktur. ‘Bez Bebek’i izliyorlar, oradaki cadıyı sevmiyorum. Cadı mı, bebek mi, insan mı? Bu büyülü diziler çocukları yanlış yetiştiriyor. Sonra bizim sözümüzü dinlemiyor ki çocuk, nasıl olsa büyü yaparım diye düşünüp yaramazlık yapıyor.

Canan Bayrak (Besteci, söz yazarı, 40)

‘Hanımın Çiftliği’nde Güllü’nün babası ve abisini hiç sevmiyorum. Kaba ve geri düşünceliler. Sevgiden anlamıyorlar. Sevgi çok güzel bir şeydir, herkes bunu anlatmalı.

Ömer Avni (Bakkal, 34)

‘Bir Bulut Olsam’daki Mustafa kıza çok âşık olduğu için onu çok darlıyor. Onu bir kere düğün gününde silahıyla vurmaya kalktı, sonra kendisi de intihar edecekti, olmadı. Yakışıklı çocuk ama zorla güzellik olmaz. O yüzden Mustafa’yı sevmiyorum.

Anıl Öder (İletişimci, 29)

‘Yaprak Dökümü’ndeki anne Hayriye Tekin’i sevmiyorum çünkü ortalama Türk ailesindeki anneyi tasvir etmeye çalışırken kadınları fazla edilgen ve kocasına tabi kılıyor. Tek derdi komşuların ne düşüneceği ama bunu kendi çocuklarını, ailesini, hatta kendisini hiçe sayarak yapıyor. Kadınları sürekli aciz, kocasının arkasından iş çeviren bir kadın gibi sunarken, farkında olarak ya da olmayarak onu izleyen kadınların bu hali içselleştirmelerine katkıda bulunuyor. Aslında dizilerdeki hemen hemen tüm anne-eş tiplemelerinin bu kadar sığ ve edilgen çizilmesinden nefret ediyorum. Sürekli yeni muhafazakârlığı pompalıyorlar ve bunu kadın karakterler üzerinden yapıyorlar.

Belma Şen (Öğretmen, 48)

‘Aşk-ı Memnu’daki Nihal’i sevmiyorum. Biraz yaşına göre davransın, yaşına göre giyinsin, bir de haddini bilsin.

Dilara Meşelioğlu (Tasarımcı, 36)

‘Canım Ailem’deki Şehnaz tahammül edilmez bir tip. Ayrıca da iyi tanıdığım bir tarzı hatırlatıyor; erkeklere ‘canım cicim’, kadınlara ‘tü kaka’. Erkeklere oynayan küçük kız çocuğu taklidi kadınlar, oof of!

Melahat Bayrak (Ev kadını, 53)

‘Yaprak Dökümü’ndeki Ferhunde’yi sevmiyorum. Bir insan bu kadar kötü olabilir mi, bütün kötülükler bir insanda toplanabilir mi bilmiyorum. Bu yüzden senaristlerin de biraz daha düşünüp ‘gerçek kötü insan nasıl olur’u daha iyi göstermesi lazım. Eski Türk filmlerindeki kötüler ne kadar iyidir mesela, onlardan ders alabilirler.

Doğan Emre Sardan (Kafe işletmecisi, 42)

‘Hanımın Çiftliği’ndeki Muzaffer beye katlanamıyorum. İçimi daraltan, hastalıklı bir hali var, çok yavaş konuşuyor. Nezaketi de samimi gelmiyor. O yıllarda patron da olsa birinin işçilerle öyle konuştuğunu sanmıyorum. Zaten şuursuz biri. İnsan bir günde Atatürk’ün partisinden döner mi? Bunu yapan Güllü’yü alır, onu da ertesi gün bırakır.

Elif Ece Sözen (Reklamcı, 32)

‘Canım Ailem’deki Eda. Genç oyuncuların hemen hepsinde olan sorun onda da var aslında. Cümlenin içinde ne kadar çok ‘ya’ kullanırsan o kadar rahat ve iyi oyuncusun sanıyorlar. Uğur Yücel gibi bir dehayla çalışıyorsun, baksana ona, öğrensene bir şeyler.

Gülnihal Aydın (Öğrenci, 25)

‘Kapalıçarşı’da Erkan Can’ın kızını sevmedim. O kızı TRT’de bir dizide oynarken de sevmemiştim. Böyle her lafın başında ‘ya’ diyor falan, kaba saba.

Kazım Korkmaz (Şoför, 35)

‘Hanımın Çiftliği’nde Güllü’nün babası bana biraz ters geldi. Yani toplumumuzda çok eskiden olan şeyleri tekrar gündeme getirmeye gerek yok, artık böyle şeyler olmasın. O adam gibi sert, kızını döven, ona buna terslenen adamlar gösterilmesin.

Merve Özdemir (Reklamcı, 34)

Behlül’ün nesine bu kıyamet anlamıyorum. Bir kere patates gibi. Fazla beyaz, fazla sarı, fazla çipil. Bir de kaypak. Bihter daha bir karartmaya hazır gözünü ama Behlül’ün gözü yemiyor. Pirince giderken evdeki bulgurdan olmaktan korkuyor. Halbuki gerçek aşk varsa baklagil hesabı yapmazsın!

Mehmet Ali Alataş (Bankacı, 49)

Ben ‘Kurtlar Vadisi’ni sevmiyorum. Orada bir örgüt liderini iyi gösterdiği ve halkı yanılttığı için Muro’yu hiç sevmiyordum ama şimdi ayrıldı.

Nazife Kurt (Ev kadını, 37)

‘Yaprak Dökümü’nden Şevket’i sevmem, bir de onu oynayan oyuncu değişti şimdi, hiç sevmiyorum. Zaten bir diziden oyuncu ayrılıp başkası gelince ona ısınamıyorum.

Zeynep Uysal (Tekstilci, 48)

Bihter. Aynen annesine dönüştü büyüdükçe! Firdevs’in numaracı, fettan, işbilir, hırslı kızı haline geldi. İşin ilginci, Firdevs’ten nefret edemiyor insan artık, giderek seviyor onu. Bir de kılık kıyafetine katlanamıyorum Bihter’in. Gerçi ‘Aşk-ı Memnu’daki bütün kadınlar öyle ama hele Bihter, yani insan evde bu kadar mı balo kostümüyle dolaşır! O yüksek topukların üstünde yürüyebilmeyi de öğrenemedi gitti!

Gül Sezgin (Kasiyer, 19)

‘Hanımın Çiftliği’nde Güllü’nün babası Cemşir’i hiç sevmedim. Kızını anlamıyor. Bence anne-babalar çocuklarını anlamadığı için dizi bunu güzel yansıtıyor ama ben her izlediğimde sinirleniyorum ona.

Gülşah Karan (Satış danışmanı, 30)

Ben Bihter’i sevmiyorum. Bir eli yağda, bir eli balda olduğu halde kocasını aldatması doğru değil. Tamam aşk ama Adnan’a da âşıktı zamanında.

Hanife Şakar (Öğrenci, 19)

‘Hanımın Çiftliği’ dizisinde Özgü Namal’ın babasını beğenmiyorum. Çok yalan söylüyor, kızını dövüyor, parayla satıyor. O zaman için bunlar normal olabilir ama şu anda sinir bozucu geliyor.

Mine Miray Girgin (Hukukçu, 36)

‘Arka Sokaklar’ dizisindeki bütün polisler insanı çileden çıkarıyor. Ağızları bozuk, kaba, kadınlara karşı sertler... O dizide oynayan ve daha önce ‘Çocuklar Duymasın’da da oynayan Özgür Ozan mümkünse oyunculuk yapmasın zaten. Hiç sevmiyorum onu, hiç. Bir de onun karısını, Suat karakterini (Figen Evren) sevmiyorum. Sürekli bağırıyor, sesi kulağımı tırmalıyor.

Kaan Ateşoğlu (Öğrenci, 17)

‘Canım Ailem’den Seyhan’ı sevmiyorum. Sürekli ‘ablam’ diyor, niye ‘abla’ demiyor, Adanalılar mı öyle der bilmiyorum ama kulağımı çok tırmalıyor. Bir de her şeyi dolandıra dolandıra anlatıyorlar o dizide, senaryo uzasın diye herhalde, karşıdaki de hep yanlış anlıyor.

Sevim Kaşıkçı (Ev kadını, 52)

‘Parmaklıklar Ardında’da savcı kadını sevmiyorum. Çok sert davranıyor mahkûmlara, bir de çok meraklı.

Hande Demiröz (Halkla İlişkilerci, 31)

‘Kapalıçarşı’da Erkan Can’ın karısı, kızı ve oğluna kılım! Oğlu Timur’un zaten ne mal olduğu belli, turist kazıklıyor. Kızı, platonik aşkını Diyar’a kaptırmamak için kimbilir ne numaralar çevirecek. Karısıysa, belki ‘Aşk Yakar’daki rolünden nem kaptım, ama sınıf yapmak için her şeyi yapar gibi.

Sertan Boyacıoğlu (Öğrenci, 30)

İyi ki sordunuz, ben bu konuda çok doluyum. Senaryolar çok kötü. Mesela pek kimse izlemez belki ama biz dalga geçmek için bile olsa evde ‘Arka Sıradakiler’i açarız. Orada Oktay, Büşra ve Özge karakterleri sinirimi bozuyor. Lise dizileri genelde kötüdür zaten. Eğlence olsun diye Flash TV’deki ‘Gerçek Kesit’i izleyin, bir de STV’de ‘Beşinci Boyut ve Tek Türkiye’yi. Dalga geçmek için açıyorum ama bir süre sonra bakıyorum ki dalmışım. Tuhaf bir büyüsü var Türk dizilerinin, aptallaştırıyor. Ancak Araplar beğeniyor zaten.

Burcu Sulak (Öğrenci, 17)

‘Aşkı Memnu’daki Nihal çok şımarık. Daha liseyi bitiren bir kıza araba alınıyor dizide. Bunlar çok yanlış, Türkiye’de kaç lise öğrencisi yalıda oturuyor, kaçına mezun olunca araba alınıyor ki? Bana gerçek hayattan kopuk geliyor dizilerin çoğu.

Serra Kocaoğlu (Memur, 40)

‘Adanalı’daki Yavuz’u sevmiyorum. Aslında çok izlemiyorum ama öyle arada gördüğümde bile hoşuma gitmiyor. Bence çok abartılı bir karakter, komik olmaya çalıştığı zamanlarda da komik olmuyor.

Canan Uzak (Öğrenci, 22)

‘Melekler Korusun’da Hümeyra’nın oynadığı anneyi sevmiyorum. Ben izlemiyorum, annem izliyor ama sesini bile duymaya dayanamıyorum. Çok tutucu bir anne ve kızına kötülük yapıyor.

Alev Öztoprak (Satış elemanı, 26)

Herkes seviyor ama ben ‘Canım Ailem’deki Meliha’yı sevmiyorum. Belki de birine benzetiyorum, o yüzdendir.

Aylin Altınay (Akademisyen, 30)

‘Kapalıçarşı’daki Diyar’ın babası klasik bir zorla nikâh hikâyesinin baş kahramanı: Kendisinin ve ailesinin kurtulacağı, adamın dükkân işlerinin hallolacağı ve böylece hayatlarının bir anda güllük gülistanlık olacağı saçmalıklarıyla, kızının bir ömür boyu sevmediği adamla yaşamasına aldırmayan ve onu en yakın zamanda -bir hafta içinde- evlendirmeye çalışan, sürekli bağırıp çağıran bencil ve acımasız babayı, kim sevebilir ki? Ben sinir oluyorum.

Hakan Albayrak (Ayakkabıcı, 23)

‘Canım Ailem’de, kızı Halim’den ayıran çocuğu sevmiyorum. O Ali karakteri bana, insanın sevdiğini elinden alan kişileri hatırlatıyor. Ama Halim’i severim, saf çocuk. O kız da, Seyhan da, yalancı biraz. Yalan söyleyen insandan fayda gelmez.

Cumhur Özkaya (Satış temsilcisi, 26)

‘Kurtlar Vadisi’ndeki Cevat Akarsu. Kötü biri; üslubu, konuşma tarzı... Herkesi küçük görüyor ama ‘büyük’lerin yanında el pençe divan duruyor. Polat’ın kayınbabasına sinir oluyorum. Çok önyargılı. ‘Hanımın Çiftliği’ndeki Muzaffer Ağa. Köylüye zulmediyor, hizmetçisiyle yatıyor, ne bileyim... Politik olarak da bir şey diyor, sonra tam tersini yapıyor. ‘ES ES’teki Işık Hoca’nın eşi. Şerefsiz, hem ortağıyla yatıp kalkıyor... Hem haklıymış gibi geçiniyor hem de yapmadığını bırakmıyor. Çocuğu da onun yüzünden başlamış eroine. Onu görünce sinrilerim ayağa kalkıyor. Çirkef...

Ersin Yuvarlak (Grafiker, 35)

‘Ezel’de nefretle seyrettiğim karakter Eyşan’ın babası. Öyle ki, böyle bir insanın dünya üzerinde var olacağı düşüncesi bile içinde biraz insani duygular barındıranların tüylerini diken diken etmeye yeter. Kendinden başka kimseyi düşünmeyen, kendini kurtarmak için öz kızlarının birbirlerine olan sevgilerini kullanan bir baba; böyle birine kim kin beslemez ki?

Ezgi Keskin (Öğrenci, 26)

Kesinlikle ‘Aşk-ı Memnu’daki Bihter. Ağzını burnunu kırasım geliyor o kadının. Mimikleri, yürüyüşü, ağzını oynatışı delirtiyor beni. Bir de Polat Alemdar. Onun da kaşına, gözüne her şeyine uyuz oluyorum.

İnci Ateş (Çevre mühendisi, 35)

‘Unutulmaz’ın Harun’una sinir oluyorum. Sanırım Behlül’ü sevmeyenlerle ortak nedenlerimiz var bu durum için. Ama arada ciddi bir fark var, Behlül kız gibi mız gibi, tipim de değil aslında, ama yiğidi öldürüp hakkını yememek lazım, Allah için yakışıklı çocuk.

Nurullah Çuhadar (Vergi denetmeni, 44)

‘Melekler Korusun’daki iki anneyi de sevmiyorum. Bütün işler onların yüzünden karışıyor. Bir de adı Melek ama kendisi melek gibi değil, ne öyle, en ufak sorunda evi terk etmeler falan...

Ayşe Nazlı Şensılay (Mağaza sorumlusu, 32)

Herkese çok masum geliyor ama ben ‘Aşk-ı Memnu’daki Nihal’e gıcığım. Ne kadar fazla sahiplenici bir kız. Hele babasıyla olan ‘tatlım’lı diyalogları tüylerimi ürpertiyor. Kızım büyüyünce onun gibi olsa döverim herhalde.

Halime Ateş (Emekli öğretmen, 49)

‘Bir Bulut Olsam’daki Mustafa... Psikopatın teki. Mustafa karakteri bir kere çok abuk subuk yazılmış, adamı zorla evlendiriyorlar, aklı hâlâ kızda. Madem öyle, niye evleniyorsun? Hoşuma gitmedi.

Ekin Tahtacıoğlu (Satış görevlisi, 39)

Kitabı okumadığım için Orhan Kemal’in Güllü’yü tam nasıl anlattığını bilmiyorum ama biraz da Özgü Namal’dan hazzetmemem yüzünden Güllü’ye sinir oluyorum. Daha baştan biliyoruz ki sonuçta evin hanımı olacak. Ben şimdi nereden inanayım o hapisteki çocuğu gerçekten sevdiğine! Onun hayali zaten buymuş. O bir şekilde zengin bir adama yanaşırmış yani...

Nurcan Bekin (Ev kadını, 38)

Behlül’le Bihter. Aldatıyor ya, ondan... Ne kadar olsa, amcasının hanımı. Diğeri de yeğeni. O yüzden sinir oluyorum. ‘Canım Ailem’de de Seyhan... O da o iyi çocuğu bıraktı ya, ne iyiydi çocuk! Aslında Seyhan’a o kadar da sinir olmuyorum ama o bölümleri izlerken sinir olmuştum. ‘Melekler Korusun’da da süt anne var ya, çok karışıyor kızlara...

Rahman Yani (Hukuk öğrencisi, 22)

‘Kapalıçarşı’daki Diyar... Aslında sevmiyorum denemez. Doğru tabir gıcık olmak. Güzel ama düşlenecek bir güzelliği yok. Çok kötü oynamıyor belki ama akılda kalan hiçbir sahnede onun katkısı yok. Sanırım bir de şanssızlığı var: Bir tarafta Olgun Şimşek, Nejat İşler, Erkan Can, Mert Fırat gibi performe adamlar dururken o bütün onların ağırlığını kaldırabilecek gibi durmuyor.

Doğa Pulut (Grafiker, 29)

‘Canım Ailem’de birbirine ‘ablam’ ve ‘ablacım’ diyen bütün kızlara kılım. En başta Eda. Furkan onda ne buluyor hiç anlamıyorum.

Emrullah Çuhadar (Emekli, 52)

‘Aşk-ı Memnu’daki Bihter’e sinir oluyorum. Birincisi kocasını aldatıyor diye. Sevmeyeceği bir insanla baştan niye evlendi? Evlenmeseydi. Onu çok seven ve her imkânı sunan bir kocası varken tutup kocasını aldatması; üstelik kocasının yeğeni, üstelik ablasının eski sevgilisiyle aldatması... Eski dizide daha makul olabilir ama bu yeni versiyonda çok abuk sabuk bir karakter yaratmışlar, normal bir karakter değil.

Pınar Sema Deloğlu (Öğretmen, 38)

‘Kavak Yelleri’ndeki Aslı. Mimikleri hep aynı, sevinse de üzülse de, kızsa da yüzü hep aynı şekilde, bir tuhaf.

Gökhan Ali Derleyen (Muhasebeci, 35)

‘Yaprak Dökümü’ndeki kaynana karakteri izlerken kaşınmama sebep oluyor. Ben sıkılınca kaşınırım, yani bir şey canımı sıkınca... İşte o kadın beni kaşındırıyor. Hep kötülük yapıyor, hep geliniyle oğlunun arasını açıyor, hep hasta, ilgiye muhtaç... Ama böyle insanlar gerçek hayatta da var biliyor musunuz? Allah korusun!

Emine Melda Tepeli (Hemşire, 34)

‘Aşk-ı Memnu’da ben herkesin tersine Adnan Bey’e ifrit oluyorum. Amma uyuyor, biraz gözünü açsın!

Demir Dağhan Kuyucu (Öğrenci, 17)

Behlül, çünkü çok sarı!

Derya Hataylı (Reklamcı, 27)

‘Bu Kalp Seni Unutur mu’da Melis Birkan’ın oynadığı karakteri sevmedim. O kıza yazık oldu, ‘Issız Adam’dan sonra ne oynarsa oynasın, oradaki rolü yapışacak üzerine. Reklamlarda bile öyle duruyor. Sanki oynadığı her rol Ada.

Hakan Saygı (Bilgisayar teknisyeni, 36)

‘Ezel’de Cansu Dere’nin oynadığı rol sevilecek gibi değil ki. Çocuğun hayatını bitirmiş. Böyle kadınlar insanı katil eder. Ben çıksaydım hapisten intikam planı kurmak yerine daha agresif davranırdım ama Kenan İmirzalıoğlu zeki bir adam, ondan öyle intikam alacak ki, yaptıklarına pişman olacak. Hak ettiğini bulacak.

Zeynep Mungan Yılmaz (Öğretmen, 28)

‘Ezel’de Cemil ve Ali karakterlerini sevmiyorum. En yakın arkadaşları Ömer’e (Ezel) ihanet edip işledikleri suçu onun üzerine attılar ve hayatını mahvettiler para için...

Elif Dedeoğlu (Mimar, 39)

‘Hanımın Çiftiği’nde Güllü ile Muzaffer mükemmel tencere-kapak olacaklar bence, ikisi de tahümmülleri eşit oranda zorluyor. Güllü’nün ilk bölümde unutulmaz bir ‘Ben Güllü Hanım olucam’ sahnesi vardı, hırsını apaçık ortaya koyan. Muzaffer deseniz zaten kibir ve hırstan oluşuyor. Bu iki karaktere daha fragman aşamasında ısınamamamın oyuncularla da bir ilgisi olmalı ayrıca!

Çiğdem Gürsoy (Rehber, 41)

‘Aşk-ı Memnu’daki Beşir’e ifrit oluyorum. Bizim oralarda ‘ayağı karnında’ diye bir laf vardır, ayağını karnına çekip gizler, sen iyice yaklaşınca çıkarıp tekmeyi sallar. Beşir tam öyle biri. O ağlak suratıyla da, hep bir şeyler bilip kullanmak için gün hesapları yapan küçük kurnaz kafasıyla da, hiç samimi olmamasıyla da kesinlikle uzak durulması gereken, feci bir tip!

Bahar Karagöz (Yayıncı, 30)

‘Canım Ailem’i bir senedir her hafta sektirmeden toplaşıp birlikte izleyen bir arkadaş grubu olarak söyleyebiliriz ki; dizinin ‘sevmediğimiz, sinir olduğumuz, dalga geçtiğimiz’ tartışmasız tek karakteri, Yiğit. Ortalık problem yumağıyken de, davul zurna cümbüş içindeyken de o hep ‘ne yapacağını bilmez’ haliyle ortalıklarda dolaşıyor. Şimdiye kadar herhangi bir sorun için kuvvetlicene bir taş atıp kolunu yormuşluğu görülmedi. Genelde ‘üf’leyerek dolaşıyor. İçimizde izlerken kendini tutamayıp Yiğido’nun tavırlarını fevkalade güzel taklit eden bir arkadaşımız var... Karaktere dair yorumumuz da aynen şöyle:

“Genç ama tam değil, çocuk ama eşek kadar, ergen ama o da değil. Hep iki arada bir derede evrimleşemeyen ama çabalayan bir neandertal gibi...”


‘Mustafa bıçak sırtında yürüyor’

MERAL OKAY (BİR BULUT OLSAM)

İnanın zor, yazdığın bir karakterin savunmasını yapmak... Mustafa Bulut zor bir karakter. Bir yanı melek, bir yanı şeytan. O yüzden de çok renkli ve cazibeli. Korkusuz, kontrolsüz yaşıyor hayatını. Bu yeryüzünde onu durduracak hiçbir şey yok. Narin’den başka. Sadece onun tarafından sevilmek istiyor. Bunun olanaksızlığını kabul etmek istemiyor. Aşkını, tutkusunu sonuna kadar götürmeye kararlı. Bu uğurda yaralanmak, aşağılanmak, hapse girmek, alaya alınmak, akıl hastanesine düşmek umurunda değil. Yeter ki sevdiği ona bir an baksın. O bir bakışa ömrünü feda etmeye hazır. Bir karakter bu tutkuyu taşıyorsa yanında şiddetini de taşıyor ve bıçak sırtında yürüyor demektir.

İzleyici elbette ya sevecek, ya nefret edecek. Ya da iki duyguyu birlikte yaşayacak ama her durumda ondan gözünü alamayacak. Narin ne kadar kurbansa Mustafa da o kadar kurban. Üstelik Narin’in kurtulma, kaderini değiştirme umudu var. Mustafa’nın ise yok şimdilik. Mustafa Bulut’un bu kadar olumlu ve olumsuz tepki almasında karakter kadar ona hayat veren Engin Akyürek’in müthiş performansının da önemine dikkat çekmek istiyorum. Son yıllarda televizyonda izlediğimiz en özel oyunculardan biri. Gelecekte farklı rollerde de başarısına tanık olacağız.


‘Kötü değil sıkışmışlar’

NEŞE ŞEN (KAPALIÇARŞI)

Bizim dizilerimizde ‘kötü’ denilebilecek ya da seyircinin ilk anda sevimsiz bulduğu karakterler, genellikle sonradan sürprizler yapar. ‘Hırsız Polis’te Aksak, ‘Bıçak Sırtı’nda başkasının çocuğunu inatla sahiplenen Orhan... Bu karakterler sonuçta seyircinin kahramanı olur, gönlünü çalarlar. Çünkü motivasyonları yüksektir, yani kafalarına koyduklarını illa ki yaparlar. Aşksa aşk, intikamsa intikam. Bu yüzden de hikâyenin lokomotifidirler çoğunlukla. İyiler zayıf olur anlamında almayın ama bunu. Kötünün ‘dönüşü’ muhteşem olur demek istiyorum. ‘Kapalıçarşı’da Diyar’ın babası Osman, Ziya’nın çocukları, bunlar kötü karakterler mi? Bizce hayır. Onlar sıkışmış karakterler. Sevimsiz olmayı göze alabilecek kadar âşıklar, öfkeliler vs. Her şeyi yapabilirler ama hiçbir zaman sıkıcı olmazlar.


‘Tepkiler başardığımızı gösteriyor’

ECE YÖRENÇ (AŞK-I MEMNU, YAPRAK DÖKÜMÜ)

Her şeyden önce Bihter ve Behlül karakterini biz yaratmadık; ‘Aşk-ı Memnu’yu Halid Ziya Uşaklıgil’in romanından televizyona uyarladık bildiğiniz gibi. Ben kitabı ilk okuduğumda (Sanırım ortaokuldaydım) Behlül’e sinir olmuştum, kitaptaki Behlül daha Kazanova, daha çıkarcı biri gelmişti bana. Birkaç yıl sonra TRT’de dizisini izlediğimde, Behlül’le Bihter’in aşkına inanmak istemiştim (Yeni yeni genç kız oluyordum). Böyle ihtiraslı bir aşktan etkilenmiş, hatta Firdevs Hanım’ın kızı olarak Bihter’e acımıştım. Kendimi Nihal’in yerine koyup sonunu bildiğim halde hiç olmazsa Nihal’in aşkının Behlül’ü değiştireceğine inanmak istemiştim.

Yıllar sonra televizyona uyarlamak için Melek’le (Gençoğlu) birkaç kez daha okuduğumuzda karakterlerin daha derinlerine inerek psikolojilerini daha dikkatli inceledik. Bihter’in, annesinden nefret ederken, aşkın ve tutkunun etkisinde Firdevs Hanım’a dönüşme sürecini heyecanla, bu kez senarist iştahıyla irdeledik. Karakterlerin sağlamlığına romanın kurgusuna bir kez daha şapka çıkardık, üstada hayranlığımız bir kez daha arttı.

Bir karakterin yaşaması ve izlenmesi için onun çok gerçek olmasını tercih ediyoruz. Aynen hayattaki gibi... Bir karakterin sadece iyi, bir diğerinin kötü olması bize sıkıcı geliyor. Bu nedenle karakterler, olaylara ve durumlara göre değişiklik gösteriyor. Behlül’ün de, Bihter’in de, diğer karakterlerin de olduğu gibi farklı boyutları var. Ve yaşadıkları durumların nedenleri de tabii ki...

Bir dizide çatışmaları yaratan karakterler, senaristlerin en yakın dostlarıdır. Bu dizide de Bihter ve Behlül’ün herkese rağmen yasak aşkını izliyoruz. Eğer bu sıradan bir şey olsaydı, bu kadar ilgi görmezdi elbette. Herkesin zaman zaman nefret ettiği karakterler, ’Aşk-ı Memnu’daki Firdevs, şimdilerde Behlül, Bihter, ‘Yaprak Dökümü’nde Ferhunde, Cevriye dizilere büyük renk getiriyor.

Dizi başlarken bütün karakterler daha keskin çizgilerle ayrılıyorlardı. Bu, karakterlerin seyirci tarafından daha iyi anlaşılması için izlediğimiz yoldur. Zaman içinde bazı karakterleri çok seveceklerini, bazı durumlarda nefret edeceklerini biliyorduk. Bunu dizinin duraklarını koyarken planlamıştık zaten. Örneğin Bihter’i önce herkesin seveceğini, sonra Behlül’le aşkından etkileneceğini, Firdevs Hanım’a dönüşüm sürecinde nefret edeceğini, yasak aşkın kurbanı olduğunda da herkesin onunla birlikte ağlayacağını baştan istemiştik. Tepkilerin bu çizgide sürmesi yanılmadığımızı ve yapmak istediğimizi başardığımızı gösteriyor. Bu son derece mutlu ediyor bizi. Sezon sonuna kadar gideceğimiz çok yol, anlatacağımız çok hikâye var. Daha neler olacak neler...


‘Ferhunde iş arkadaşınız olabilir’

‘Yaprak Dökümü’ de Reşat Nuri Güntekin’den bir uyarlama biliyorsunuz... Ama kitaptaki Ferhunde ve Hayriye daha sert çizgili karakterlerdi. Biz daha önce belirttiğim gibi onları her boyutuyla görmek istedik. ‘Kötü, neden kötü’nün cevabını aradık. Ferhunde sizin çalışma arkadaşınız olabilir. O kadar renkli bir kızdır ki onu çok da seversiniz, ama onun canını yakacak bir şey yaptığınızda hiç beklemediğiniz kadar değişecektir. Çünkü Ferhunde’yi saldırarak kendini savunan bir kadın olarak çizdik. Başlarda ona ne kadar kızdılarsa bazen bir o kadar da çok sevdiler ve haklı buldular. Çünkü Ferhunde aynı zamanda doğruları da söylüyordu. Hiç kimsenin dile getiremediklerini cesurca, yüksek sesle söyledi. Babası kızını tecavüzcüsüyle evlendirirken o “Bunu nasıl yaparsınız?” diye karşı çıktı. Ama bir yandan da kendini sağlama alabilmek pahasına Şevket’i harcadı. Şevket düştüğünde de hemen başka bir dala tutundu.

Hayriye’ye gelince; Hayriye alaturka bir anne. Sözde korumacı ama ‘sözde korumacı’. Sadece tembihlerle çocuklarının güvenliğini sağlıyor aklınca. Hep ağzında iyi dilekler var ama buna kendisi de inanmıyor. Her ‘Ağzımızın tadı bozulmasın’ dediğinde mutlaka bir şey oluyor.

Hayriye maddiyatçı bir kadın, Ali Rıza Bey’in prensiplerini sorgulayacak kadar da esnek olabiliyor. Gücü ve parayı seviyor (Ama biz Ferhunde’ye de Hayriye’ye de bayılıyoruz. Bkz. Senaristin en yakın arkadaşları)...

Cevriye için de birkaç söz: Etrafımızda o kadar Cevriye var ki. Hatta bizim yakın çevremizde bile var. Onu yazarken çok eğleniyoruz. Cevriye bir tek Ferhunde’yi görünce sopasını saklıyor. Başlarda Cevriye’den nefret edenler şimdi ona hem kızıyor hem de severek izliyorlar. Eğer izleyiciden ‘Bu karakteri çıkarın, şu karakter ölsün’ gibi tepkiler alıyorsak doğru yoldayız demektir. O karaktere daha yükleniyoruz.