T24 – MİT yöneticilerinin KCK operasyonları kapsamında ifadeye çağrılması ve polisin savcılığın önüne koyduğu dokümanlardaki iddialar eşliğinde bazı MİT görevlilerinin KCK/PKK ile işbirliğiyle suçlanması kafaları karıştırırken, Taraf gazetesinin polis kökenli yazarı Emre Uslu’nun bugünkü gelişmelere ilişkin olarak yaklaşık üç ay önce yazdığı bir yazı tekrar gündeme geldi. Emre Uslu, 16 Kasım 2011’de Taraf’ta yayımlanan yazısında, bazı KCK yöneticilerinin istihbarat elemanı olduğunu öne sürmüştü. Uslu, yazısında MİT’in KCK tutuklularının salıverilmesini istediğini belirtirken, bu bilgiyi AKP Gaziantep Milletvekili olarak parlamentoya giren gazeteci Şamil Tayyar’a dayandırmıştı.
Emre Uslu, 16 Kasım 2011’deki yazısında “MİT’in içindeki sola yakın bir kesim ve askeri istihbaratın önemli bir kesimi KCK operasyonlarından rahatsızlık duyduğunu” öne sürmüştü.
KCK operasyonlarının özellikle 2009’da bu kesimlerle emniyeti karşı karşıya getirdiğini öne süren Uslu, yazısında, “İstihbaratçılar içindeki o kesimin bazı aydınları maniple ederek KCK operasyonlarını cemaat operasyonları gibi göstermeleri de şaşırtıcı değil bu nedenle” ifadesini kullanmıştı.
KCK’ya sızdırılan elemanların PKK’nın yapacağı eylemleri güvenlik birimlerine bildirmelerinin beklendiğini belirten Emre Uslu, “Hayır bizde öyle olmadı, olmuyor. MİT ve askeri istihbarat birimlerinin KCK yapısı içindeki elemanları ‘İl Sorumlusu’ seviyesine çıktılar, serhildan eylemlerinde toplumu galeyana getirmek için yüzleri poşulu en önde yürüyenler arasında onlar da vardı, hatta en önde gidenler çoğu zaman onlardı. Polis de bunların kim olduğunu biliyor ve eylemlerde bunlara dokunamıyordu” ifadesini kullanmıştı.
Bu yapılanmanın Hakan Fidan’ın MİT Müsteşarlığı’na atanmasından önce inşa edildiğini öne süren Uslu, “MİT’in başına geldikten sonra bir süre Hakan Fidan da teşkilatındaki o etkili ve güçlü damarın telkiniyle – ve Öcalan/PKK ile müzakere sürecinde – KCK’ya karşı sert tutum alınmasına soğuk bakmış olabilir” görüşünü dile getirmişti.
Uslu’nun “KCK yöneticileri istihbarat elemanı” başlığıyla Taraf’ta yayımlanan (16 Kasım 2011) yazısı şöyle:
KCK yöneticileri istihbarat elemanı
KCK KCK operasyonlarıyla ilgili son dönemlerde medyaya yansıyan en kritik bilgi MİT’in KCK tutuklularının salıverilmesini istediği bilgisiydi. Bilgiyi paylaşan Şamil Tayyar. Bence bu bilgi doğru ancak eksik yanı var. MİT’in içindeki sola yakın bir kesim ve askerî istihbaratın önemli kesimi KCK operasyonlarından rahatsızdı. Bu kesim medyada sola yakın birtakım kişilere bu rahatsızlığı kurumun rahatsızlığı olarak lanse etmiş olabilirler.
Özellikle 2009 yılındaki KCK operasyonları o kesimler ile Emniyet’i kimi illerde karşı karşıya getirdi. Şimdilerde bazı aydınların “Devletin bir kesimi KCK operasyonlarına karşı” diye yaygara koparması bundan. İstihbaratçılar içindeki o kesim bazı aydınları maniple ederek KCK operasyonlarını cemaat operasyonları gibi göstermeleri de şaşırtıcı değil bu nedenle. Zira başından beri o kesim KCK operasyonundan rahatsızdı. Rahatsızlığın nedeni KCK üzerinden PKK’ya yeni bir kaynak yapmak istemeleriydi.
Ne demek PKK’ya KCK üzerinden kaynak yapmak? İstihbarat teşkilatlarının doğal görevlerinden biri mücadele ettikleri örgütlere sızmaktır. KCK yapılanması yeni bir yapılanma olarak ortaya çıkınca istihbarat birimleri de bu alanı bir fırsat alanı olarak görüp PKK içine sızmak için değerlendirmiş olabilir. Buraya kadar aslında her şey normal. Peki, KCK networkuna sızdırdığınız elemanlardan ne beklersiniz? PKK’nın yapacağı eylemleri güvenlik birimlerine bildirip eylemler olmadan önce önlenmesini beklersiniz değil mi? Hayır bizde böyle olmadı olmuyor. MİT ve Askerî İstihbarat birimlerinin KCK yapısı içindeki elemanları ‘İl Sorumlusu’ seviyesine çıktılar, serhildan eylemlerinde toplumu galeyana getirmek için yüzleri poşulu en önde yürüyenler arasında onlar da vardı; hatta en önde gidenler çoğu zaman onlardı. Polis de bunların kim olduğunu biliyor ve eylemlerde bunlara dokun(a)mıyordu. Yani KCK yapılanmasını iller bazında bizzat yöneten ve yönlendirenler aslında çoğunlukla istihbarat elemanları. Daha doğrusu Hakan Fidan’dan önceki MİT’in içinde bir damarın elemanları ise çoğunlukla Askerî İstihbarat elemanları. Bu damar uzun süre KCK operasyonlarına direndi. Hatta bazı elemanları KCK operasyonlarında tutuklanınca Emniyet birimlerine sert çıktılar. Ben en azından dört önemli ilde tutuklanan KCK il sorumlularının bizzat istihbarat elemanları olduğunu biliyorum. (KCK üzerinden bir kesim istihbaratçı PKK’yı kendi emelleri doğrultusunda yönlendirmeye çalışırken diğer kesim istihbaratçıların Devrimci Karargâh üzerinden sızma/yönlendirme girişimi yapmış olabileceği unutulmamalı)
Bu noktada bir hatırlatmayı yapayım. MİT-PKK görüşmesinde Afet Güneş KCK’nın başı Sabri Ok’a “Şehirleri bomba doldurdunuz hepsini biliyoruz” derken nereden biliyordu? Bizzat KCK networkunun illerdeki sorumlusu kendi elemanları olduğunda biliyordu. Peki, bunu Emniyet birimleriyle paylaşıp yakalattılar mı? Hayır. Hatta KCK operasyonu yapan Emniyet birimlerine çok kızdılar. Sahi KCK sanıklarının eli kelepçeli o fotoğrafını kim sızdırdı medyaya? Neden? Sakın KCK’ya operasyon yapıp Diyarbakır’da terör estiren, terör estirilmesine göz yuman, istihbaratçı KCK yöneticilerini içeri alan Emniyet müdürünü görevden aldırmak için olmasın?
Yeni devlet PKK ile mücadele ederken istihbarat birimlerinin KCK içindeki elemanları şehir sorumlusu seviyesine gelmişti ama asıl görevleri olan PKK’nın şehirlerde yapacağı eylemleri bildirmek bir yana o eylemleri bizzat organize ediyordu. Emniyet’e de aslında hem PKK ile hem de o kesim istihbarat görevlileri ile mücadele etmek düşüyordu.
Bu noktada kendisini sol ideolojiye yakın biri olarak tanıtan istihbaratçıların “KCK’yı, ovada PKK vesayeti” gibi tanımlayıp KCK operasyonlarına buna rağmen karşı çıkması ile sol-liberal aydınların “KCK operasyonlarını devlet değil cemaat yapıyor, devlet KCK operasyonlarına karşı” diye tempo tutmaları size de anlamlı gelmiyor mu? KCK operasyonlarına destek veren sol-liberallerin Başbakan’ın net açıklamalarına rağmen “Devlette bir kesim bunu istemiyor” deyip bu tutumu ısrarlı bir kampanyaya dönüştürmelerini siz de anlamlı buluyor musunuz?
MİT’in başına geldikten sonra bir süre Hakan Fidan da teşkilatındaki o etkili ve güçlü damarın telkiniyle –ve Öcalan/PKK ile müzakere sürecinde– KCK’ya karşı sert tutum alınmasına soğuk bakmış olabilir. Ancak KCK networkunun ne olduğunu görmeye başlayıp kurumuna hâkim olmaya başladıktan sonra işin rengi değişti. En son MİT ve Emniyet ortak KCK raporu hazırlayarak manzaranın fotoğrafını net ortaya koydular. Askerî İstihbarat birimleri için aynı şeyi söylemek biraz daha zor. Necdet Özel’in bu kesimler üzerinde etkisi var mı emin değilim. Reşadiye saldırısından bir gün önce Ankara’dan Tokat’a sivil bir Hyundai arabayla giden Jandarma İstihbarat yöneticisine halen Reşadiye saldırısından önce Tokat’ta ne arıyordun, kimlerle toplantı yaptın, diye soran yoksa, çok şey değişmemiştir o cenahta... (Sahi o istihbaratçı komutanın askeri olarak askerlik yapan Nurettin Demirtaş nerede bilen var mı?)
Boşuna “PKK sadece PKK değildir” demiyorum. Bu örgütü, liderleri, istese de tam olarak kontrol edemezler. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Olan gariban çocuklara oluyor. Kime çalıştığı belli olmayan KCK liderleri, hatta milletvekilleri olduğu sürece, onların peşine takılıp eyleme giden, dağa çıkan çocuklar ölmeye devam edecek...
Peki, ne oldu da son on günde 14 PKK militanı ellerinde silahlarıyla birlikte bir kurşun atamadan yakalandı? Yedi PKK militanı bir kamyonette silahlarıyla birlikte nasıl yakalanır? PKK mı değişti yoksa en azından MİT’teki istihbarat anlayışı mı değişti?