Kamuoyunda “tornavidacı koca” olarak anılan boşanma davası açtığı eşi Yakup Kara’nın, bir dizi hukuk skandalının ardından önceki gün tutuklanmasıyla rahat bir nefes alan Hasret Kara’nın “özgürlüğüne kavuştuğu” ilk gün yaptığı açıklamada, “Kardeşlerim, ‘Abla bugünü de ölmeden akşam ettik’ diyordu. Artık sabahları hiç söylenmeden işime geleceğim. Hayatıma kaldığım yerden devam edeceğim” dedi. Eşinden dayak yediği bir gün karakolluk olduklarını anlatan Hasret Kara, "Karakolda üzerinden balta çıktı. ‘Ormana odun kesmeye gidiyordum’ dedi, serbest bıraktılar" ifadesini kullandı.
Milliyet'te yer alan haber şöyle:
Hasret Kara, gencecik yaşına ve incecik bedenine karşın 15 yıldır evli ve en büyüğü 14, en küçüğü 3 yaşında dört çocuk annesi. Sabahın erken saatlerinde çekmeköy’deki evinden sokağa attığı o ilk adım, uzun zamandır yaşadığı en kıymetli anlardan biri. Yüzünde kocaman bir gülümse var. Gözlerindeki ışıltı uzaktan bile rahatlıkla fark ediliyor. O ışıltı, çocuklarından bahsederken iyiden iyiye parlıyor. Evliliğinin ilk günlerinden itibaren şiddet gördüğü ve geçen yıl boşanma davası açtığı kocası Yakup Kara’nın cezaevine gönderilmesiyle artık düşündüğü tek şey, ambulans kelimesini duyunca bile irkilen çocuklarına psikolojik destek sağlamak. Henüz 31 yaşındayken 4 çocuğu olması tesadüf değil. 16’sında görücü usulü zorla evlendirilen Kara, ilk çocuğunu da aynı yıl kucağına almış. Hikayesi, yaşadığı onca şeye rağmen evi terk edememiş olması açısından şiddet gören her kadının anlattıklarına oldukça benzer:
“İlk dayağımı, en büyük oğluma hamileyken 16 yaşımda yedim. Bir keresinde kaburgalarımı kırdı. ‘Cama niye çıktın’, ‘Niye oradan geçtin’, ‘Ona niye selam verdin’ gibi bahaneler... Normal şeylere anormal yaklaşıyordu. Ağlayınca geri döndüm. Babasını kaybetmişti, ‘Bana ihtiyacı olur’ diye düşündüm. Biz kadınlar aldanıyoruz, ben de aldandım.”
'Kanunu ezberledim'
Hasret Kara, 13 yaşından beri çalışan bir kadın. Kendi ismini taşıyan ve evinin sokağında yer alan kuaför dükkanını beraber açıyoruz. “Bir aydan sonra ilk kez geliyorum. Bir de ilk gözaltına alındığında tutuklanır diye gelmiştim ama serbest bırakılınca eve döndüm” diyor. Bir yıldır ayrı yaşadığı Yakup Kara ise, 8 ay önce evinin karşısındaki fırıncıda işe girmiş. O günden beri tacizler, kapıya dayanmalar bitmemiş. Savcılığa yaptığı suç duyurularının, karakola ettiği şikayetlerin sayısını hatırlamıyor. Evi ile karakol arası 100 metre ya var ya yok. Hemen her gün ikisi arasında mekik dokuyan Hasret Kara, onca şikayete ve suç duyurusuna rağmen hiçbirinden sonuç alamamış:
“Bir gün karakolluk olduğumuzda üzerinden balta çıktı. ‘Ormana odun kesmeye gidiyordum’ dedi, serbest bıraktılar. Adam canıma kastediyor. Bir gece karakol önünde diz çöktüm, ‘Bu adam beni öldürecek’ diye feryat ettim. Şiddete uğrayıp karakola giden kadın daha orada ilk basamakta kalıyor. Her defasında kağıtlar imzalatıyorlardı. Ne imzaladığımı merak ederek oturup Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 Sayılı Kanunu maddde madde ezberledim.”
‘Nöbetleşe uyuduk’
Gazetelerde de çıkan hastanedeki fotoğrafını, büyük oğlunun “Belki annemi bir daha göremeyiz” diyerek çektiğini anlatıyor. Hastaneden çıktıktan sonra, Yakup Kara tutuklanana kadar evde kardeşleriyle nöbetleşe uyuduklarını söyleyen genç kadın, dün ilk kez deliksiz bir uyku çekmiş. Kara’nın serbest bırakılmasından sonraKanaltürk’te Songül Karlı’nın programına çıktığını hatırlattığımda, “Hiç canımı acıtmıyor. Kaç senedir duyduğum şeyleri demiş” diye cevap veriyor. Kötü şeylerden ziyade, Şişli’den kız kardeşini koca şiddetine kurban veren bir kadın ile Tunceli’den 30 yıldır kocasından şiddet gören teyzenin kendisine destek olmaya geldiklerini anlatmayı tercih ediyor. Hasret Kara şimdi hiç olmadığı kadar güçlü bir kadın: “Kardeşlerim, ‘Abla bugünü de ölmeden akşam ettik’ diyordu. Artık sabahları hiç söylenmeden işime geleceğim. Yarını bilemiyorsun. Bırak yarını, akşam olup olmayacağını bilemiyorsun. Hayatıma kaldığım yerden devam edeceğim.”