Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Ahmet Takan, darbe girişiminin ardından Gülen cemaatine yönelik başlatılan soruşturma kapsamında ihraçlar, gözaltılar ve tutuklamaların devam ettiğini hatırlatarak "Kasım ayında cezaevlerinde ayaklanma ihtimallerine karşı alınan güvenlik tedbirleri en üst düzeye çıkarıldı. Bu arada, istihbarat birimlerinden gelen 'FETÖ Kasım ayında DHKP-C üzerinden suikast girişimlerinde bulunabilir' raporu ile emniyet ve Jandarma da alarma geçirildi" iddiasını ileri sürdü.
Ahmet Takan'ın "Ya sabır!.." başlığıyla yayımlanan (24 Kasım 2016) yazısı şöyle:
Ebed müddet Türk Devleti, çoklu terör belası ile amansız bir mücadele veriyor. Ağır bedeller ödediğimiz bu süreçte çok çetin virajlar dönüldü. Çok sıkıntılı günler yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Çok kararlı olunması, sabırlı davranılması ve diş gıcırtılarının içine gömülmesi gereken hal ve hareket tarzına hak vermeliyiz.
Ateş düştüğü yeri yakıyor. Çok ağır bedeller ödüyoruz. Ciğerlerimiz kavrulurken ibret verici tablolara şahit oluyoruz. Dün, Ankara'da ayaklarının altına kırmızı halı serdikleri, VİP ağırlama yaptıkları PYD eş başkanı terörist Salih Müslim hakkında bugün yakalama kararı çıkaran bir iktidar yapımız var. O Salih Müslim Ayn el- Arap'ı alsın, PKK/PYD'ye kanton yapsın diye bu iktidar çapulcu peşmergeleri topraklarımızdan geçirip yardıma göndermişti. Çıkarılan yakalama kararında eksiklikler olduğu da kesin!.. Fakat bildiğim gerçek; ebed müddet Türk devleti çok sabırlıdır. Akılla, sabırla hareket eder ve not tuttuğu çok ciddi bir arşivi vardır. Not tutan vatanseverler kurunun arasında bahane edilir yaş bir şekilde yakılabilir, tasfiye edilebilir. Sonuç değişmez!.. Türk devletinin arşivi, hafızası sağlam çelik iradeli kasalarda emanet altındadır. Kozmik odaya girip, Türk devletinin sırlarını çalıp hain emellerine alet edeceğini sananların ellerine geçen melemen tarifinden sonra kafalarına yedikleri balyoz örneğinde olduğu gibi!.. Sonra başlarlar sağa sola kıvırtmaya... Dün ile bugün arasında yaşadığımız derin çelişkileri alt alta yazmaya kalksak sayfada yer kalmaz.
Adı ne olursa olsun, temsil ettiği kurumun sıfatında ne yazarsa yazsın; yapılan yanlışlıkları dile getirmek, gözümüzü her türlü hainliğe ve tehlikeye karşı açık tutmak en başta gelen vatanseverlik vazifemizdir. Siyaset denen o şeyin her türlü kirliliğine rağmen vatan mücadelesinde gözlerini kırpmadan can veren kahraman Mehmetçiğimizin ve polisimizin yazdığı destanı da sizlere aktarmak bizlere düşen vatan borcudur. Terör örgütü ile mücadelenin en önemli boyutu, kahpeleri inlerinde kıstırıp toprağa gömmektir. Fakat, bir o kadar da önemli olan bu şerefsizlerin maddi kaynaklarını da etkin olarak kurutmaktır. Terör bölgesinde, bölücü örgüt PKK'ya karşı amansız mücadele veren Mehmetçiklerimiz, geçen hafta içinde bir dizi çok önemli operasyona imza attı. Başkanlık Anayasasına kilitlendiğiniz için yeterince bilgi sahibi olmayabilirisiniz!.. Diyarbakır'daki Jandarma güçlerimizin, peş peşe düzenledikleri operasyonlar sonucunda, PKK'ya ait, Lice'de 3 bin 950 kg. kubar esrar, 4 bin 912 kg. toz esrar, Kocaköy'de 550 kg. kubar esrar, 732 kg. toz esrar ele geçirildi. PKK bataklığının kurutulması için kahpelerin en önemli maddi kaynağı olan uyuşturucu trafiğine operasyonlar düzenleyen Jandarmamıza daha fazla destek olmamız gerekiyor.
Bu arada, bölgede kış şartlarında kahramanlarımızın yürüttüğü amansız mücadeleye karşın kapana kısılan terör örgütü yöneticileri emirlerindeki hainlere yeni talimatlar yağdırıyor. Ankara'ya ulaşan istihbarat bilgilerine göre, kanlı çetenin ele başları, öne çıkan güvenlik korucularımıza suikastlar düzenlenmesi için keskin nişancılarına talimat verdi. Hainler, sivil giysili asker ve polislerimize de şehir merkezlerine yönelik suikastlar planlıyorlar. Cizre Belediyesine atanan kayyuma yönelik saldırı için bir kadın teröristin bölgeye gönderildiği bildiriliyor.
Geçenlerde dile getirmiştim; hain terör örgütünün Drone'larla bölgedeki eylemlerini. Bir kez daha altını çizmek istiyorum; bu denetimsiz hava araçları için acil önlem alınması şart. Aklımızın başına gelip harekete geçilmesi için yeni şehitler mi vermemiz gerekiyor?..
Karargahtaki kaynama
"FETÖ" kapsamında ihraçlar, gözaltılar, tutuklamalar devam ediyor. Kasım ayında cezaevlerinde ayaklanma ihtimallerine karşı alınan güvenlik tedbirleri en üst düzeye çıkarıldı. Bu arada, istihbarat birimlerinden gelen "FETÖ Kasım ayında DHKP-C üzerinden suikast girişimlerinde bulunabilir" raporu ile emniyet ve Jandarma da alarma geçirildi.
Türk milleti ve devletinin başına musallat edilen bela bir değil ki!.. "FETÖ" kapsamında yapılan operasyonlarda kuşkulu bazı noktalara yeri gelmişken bir kez daha dikkat çekmek isterim. 15 Temmuz hain darbe girişimini araştırmak üzere kurulan Meclis araştırma komisyonu, ABD Büyükelçisi John Bass'a neden davetiye göndermez?.. Bass'a, "15 Temmuz darbe girişimi hakkında bazı yerlerde sohbet ederken, (Türkiye'de darbe girişimini CİA planladı iddiaları...CİA Türkiye'de yaptığı işlerin tümünü MİT ile yapıyor. Eğer öyleyse MİT de işin içinde) dediğiniz doğru mu" diye neden sormaz?
Bir sorum da İçişlerine Bakanına;
Genelkurmay karargahında konuşulanlara göre; Jandarma Genel Komutanı yardımcılarından biri olan isimin telefonunda ByLock yüklü olduğu tespit edilmiş. Söz konusu komutan,telefonun kendisine ait olmadığını, çocuğunun ikinci elden aldığı telefonda yüklü olduğunu söylüyormuş. Komutanın söyledikleri yüzde 100 doğru olabilir. Bağımsız yargı da karar vermeden suçsuz olduğunu ben de savunurum. Ama, karargah içinde, "söz konusu komutan AKP iktidarları tarafından terfi ettirildi, çocuğu MİT'den geçip çok üst düzey bir makamda danışman olarak atandı" diye yoğun bir söylenti ve rahatsızlık var. İçişleri Bakanlığı'nın kafaların daha da bulunmaması için duruma açıklık getirmesi şart...