Gündem

EMASYA Protokolünü ortadan kaldırıcağız

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TRT'1 yayınlanan Enine Boyuna adlı programda "EMASYA protokolünü ortadan kaldıracağız" dedi.

01 Şubat 2010 02:00

T24- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘Balyoz Harekât Planı’nın ortaya çıkmasıyla birlikte tekrar gündeme gelen ‘EMASYA Protokolü’nü ortadan kaldıracaklarını belirterek, “Bununla ilgili koordinatör bakanımız çalışmalarını yürütüyor” dedi.
 
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin bütününün tüyler ürpertici tablo ortaya koyduğunu vurgulayan Erdoğan, “Bundan sonra iç tehdit olmayacak diyebilir miyiz” sorusuna şu yanıtı verdi: “Siyaset belgesi ile ilgili eksiklikler üzerinde çalıştık ve 2010 için atacağımız adımda da demokratik sürecin gereği neyse bunu yapacağız.” Radikal gazetesinde yer alan habere göre, Başbakan TRT-1’de yayımlanan Taha Özhan’ın sunduğu ‘Enine Boyuna’ programına katılarak, Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan, Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu, Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya ve Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak’ın sorularını yanıtladı:

EMASYA kaldırılacak: (Harekât ve darbe planlarının gerekçesi olarak EMASYA protokolü gibi şeyler söylendi. Mevcut Milli Güvenlik Strateji Belgesi yaklaşımı bunları onaylayan bir tarzda mıdır? sorusu üzerine) Aslolan şudur; milli birlik ve kardeşlik projesiyle ilgili ve demokratik açılım süreciyle ilgili olarak sorun alanlarını buralardan çıkarmak istiyoruz. Sorun alanlarının burada kalmaması gerekir. Bunlar üzerinde şu anda ekiplerimiz çalışıyor. Ona göre de bu görüşmeyi yapacağımız toplantıda, bunları ileri süreceğiz ve adımlarını atacağız. EMASYA da bunlardan birisi. Bakanımızın da ifade ettiği şekliyle EMASYA Protokolü’nü gündemimizden çıkaracağız.


Bakan çalışıyor

EMASYA Protokolü diye bir şey olamaz, olmayacak. Bunun adımını atıyoruz, atacağız. Şu anda arkadaşlar hazırlıklarını yapıyorlar ve bu işi bitireceğiz. Zaten bu bir protokol, kanun filan değil. Yasal düzenleme gerekiyorsa, yasal düzenleme de yapacağız. Protokolü ortadan kaldıracağız, bunun adımını atacağız. Bununla ilgili koordinatör bakanımız çalışmalarını yürütüyor. Kısa zamanda bu işi bitireceğiz.

Milli Güvenlik siyaset belgesi: (2003 yılında Başbakan olarak göreve başladığınızda Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ni (MGSB) gördünüz. Belgede, sizin de mensubu olduğunuz siyaset akımı ve şahsınızı içeren vatandaş kitlesi ’iç düşman, tehdit’ olarak yorumlanabileceği şeklinde ifadeler vardı. Bunu görünce ne hissettiniz? sorusuna): Geldiğimiz nokta itibarıyla bu konuların konuşulması çok önemli bir süreç. Belgenin bütünü tüyler ürpertici tablo ortaya koyuyor. Özellikle 12 Eylül sürecinden sonraki yapılanma içerisinde çok farklı yaklaşımlar oldu. Bunlar sivil irade ile uyumlu yaklaşım tarzları değildi. Siyaset belgesinin aslında kanuni geçerliliği yok, bir genelge.

Siyaset belgesi yeniden ele alınacak: Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) havası göreve geldiğimiz dönemde farklıydı. AB sürecinde MGK’nın bir istişari kurul olarak geçmesi ve uygulamaya o şekilde devam etmesi süreci çok farklı bir şekle dönüştürdü. Siyaset belgesi içinde çok ciddi değişiklikler yapıldı. Göreve geldiğimiz dönemdeki siyaset belgesi ile şu andaki siyaset belgesi çok farklı. Bu yıl siyaset belgesi yeniden ele alınacak. Ele alırken, endişeleri de  tamamen ortadan kaldırmaya yönelik adımları atmakta hükümetimiz kararlıdır. Bunun MGK’da tekrar müzakeresini yapacağız.

Siyaset belgesi ile ilgili eksiklikler üzerinde çalıştık ve 2010 için atacağımız adımda da demokratik sürecin gereği neyse bunu yapacağız. (Bundan sonra iç tehdit olmayacak diyebilir miyiz? sorusu üzerine) Böyle bir şeyi asla düşünemeyiz ve bu tür yapılanmalara müsaade edecek, bu tür zemini oluşturmaya müsaade edecek imkânlara fırsat vermeyecek şekilde bir düzenleme yapılacak.

Baykal'a da eleştiri: (İş ‘Madem ki inanmıyorsun Genelkurmay Başkanı’nı görevden alırsın’ sözü üzerine gazeteciler “Sayın Baykal da söylüyor” deyince) Böyle bir şeyi ne gündeme getiriyorsun, buna ne gerek var? Bir defa çirkin olan, yanlış olan bu. O da bakıyorsun aynı şekilde, ‘biz hükümeti tahrik eder gaz verir de acaba böyle bir şey beklentimiz olarak gündeme gelir mi?’... Kendisine göre kurnazlıklar yapıyor. Gaza gelip ülkemizi bir gerilim politikası içerisinde kalkıp bu geldiği güzel noktanın gerisine götüremeyiz.

İşaret fişekleri: Bugün savcı bir şey talep ettiği zaman  sümenaltı etmeyen irade ve iktidar var, yürütme şu an bu noktada. Ergenekon’da olanları biliyorsunuz. Neler ortaya çıkıyor. Sonraki süreçte ortaya çıkanlar gün yüzü gibi ortada. Bunun ardından daha başka şeylerin gelebileceğini söyledim. Bunlar işaret fişekleri. Bir normalleşmeye gidiyorsunuz, giderken de sancılar olacaktır. Bu sancıları yüksek dozda darbe olarak gösterme gayreti içine gidenler var. Biz bunu böyle düşünmek istemiyoruz. Bunu, aydınlık yarınların olduğu bir Türkiye’nin altyapısı olarak görüyoruz.”

Bu ülkede bir şeyler yapılmış: Bir emekli orgeneral (Balyoz Harekât Planı’nda adı geçen emekli Orgeneral Çetin Doğan’ı kastediyor) değişik televizyon kanallarında dolaşarak gazetecilerin sorularını yanıtlıyor. Ortada bir gerçek var. Bir şeyler bu ülkede yapılmış, yapılmamış değil. Bazı şeyler söylenmiş ve uygulamada bazı gerçekler olmuş.

Askerle paylaşmak olumlu: Ben şunu çok açık net söyleyebilirim; bizim yöneticiler olarak, idareciler olarak eksiklerimiz olabilir. Bu aynı şekilde Genelkurmay’da da olabilir. Ama şu anda Genelkurmay’da Genelkurmay Başkanımız olsun, kuvvet komutanlarımız olsun, olaylara yaklaşımında bizim paslaşmamız olumlu bir şekilde gelişiyor.

İç Hizmet Kanunu'nun değiştirilmesi: (Darbe söylentilerinin Türk Silahlı Kuvvetlerinin İç Hizmetler Kanunu’nun 35. maddesine dayandırıldığı belirtilip, bu maddede değişiklik yapılıp yapılamayacağı sorusuna) Konsensüs gerçekleştirildiğinde bu çok kolay yapılabilir. Bunun için çok uzun zamana da ihtiyaç yok. Bu konuda askere özellikle o madde, bu dediğimiz konularda resen harekete geçme müsaadesini zaten vermiyor.

Bu yıl referandumu arzu ediyoruz: Öncelikle biz pek referanduma alışkın bir ülke değiliz, dört kez mi ne referandum yapılmış. Halbuki Türkiye’nin buna da alışması lazım. (Bu yıl bir referandum olabilir mi? sorusu üzerine) Bize kalsa biz arzu ediyoruz. Ama tabii bir de sayısal olarak bizim grubumuz bıçak sırtında. Olayın bir de olumlu yaklaşanı olumsuz yaklaşanı olabilir. Çünkü gizli oyla oluyor. Dolayısıyla riske etmek de istemiyoruz.

2011 seçim yılı: 2011 seçim yılıdır. Seçimin tarihi de temmuz ayının mevsim koşulları sebebiyle belki biraz öncesine alınabilir. Onun dışında bir şey asla düşünülemez.


‘Gaz’cı köşe yazarlarına yine çattı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a TRT’deki Enine Boyuna programında da gazetecilerin yönelttiği sorulardan biri “Demokratikleşme adımları attınız. Bir yandan da darbe iddiaları ve söylentileri var. Burada bir tezat mı var?’ oldu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu soruya şöyle yanıt verdi:

“Bu ifadeleri kullanmak istemem. Bu ifadeler kullanıla kullanıla meşruiyet kazanıyor, bunları birlikte gündemimizden çıkarmamaz lazım. Bunların işaret fişekleri yok mu? Maalesef olmuş. Bunlar da ortada. Bazı köşe yazarları ne yazık ki köşelerinden hala gaz vermeye devam ediyorlar. Ben ne gaz veren veya gaza gelen, ne de gaz alan olmak istemiyorum. ‘Özal bile uyguladı, Erdoğan nutuk atıyor’ diyor. Belli bir grup medyanın köşe yazarları bizi Özal’la vuruşturmak suretiyle oradan gaz veriyor.”


‘Halkın hissiyatını görecekler’

Başbakan Erdoğan parti kapatma davaları ve bu konudaki yasal değişiklikler konusunda şöyle konuştu:

Yargıtay Başsavcısı nasıl böyle bir ifade kullanır: (Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın ‘partilerin kapatma davalarına ilişkin hissiyatlarının var olacağı’ yönündeki sözleri) Eğer siz hakikaten siyasi partilere böyle bir hissiyatı demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinde vermeye gayret ederseniz. Hele hele bunu Yargıtay Başsavcısı bu şekilde ifade ederse. Burada düşünmemiz gerekir. Yargıtay Başsavcısı ortada herhangi bir şey yokken nasıl böyle bir ifadeyi kullanır?

18 ay sonra halkın hissiyatını görecekler: (Sivil diktatörlük, ‘tek adam’lık kampanyalarıyla parti kapatma arasında bir ilişki görüyor musunuz? sorusuna) Benim böyle bir hissim yok. Biz bu yola çıkarken bir defa bir şeylere inanarak, bir şeyleri görerek bilerek çıktık. Bunlara eğer biz prim vermeye kalkarsak o zaman zaten partimiz AK Parti olarak kendine yakışanı yerine getirmemiş olur ve halkın iradesi bizim için kutsal olandır. Fazla bir şey kalmadı. 18 ay sonra halkın hissiyatını çok iyi görecekler.

Böyle bir dava açılırsa ne olur?: Parlamentonun yüzde 65’ini oluşturacaksın. Bu halkın yüzde 47’si sana inanacak, sana güvenecek ve sana gelecek oyunu verecek. Bu iradeyle iş başına gelmiş olacaksın. Ondan sonra acaba biz bu parti üzerinde nasıl bir kapatma davası açarda bununla ilgili böyle bir çalışmanın içerisine gireriz... Böyle bir sivil vesayet olur mu? Bu sivil vesayeti üzerinde başka bir vesayet var. Ne o? Yargı vesayeti...

Ortada bir 82 var: (Siyasi kapatma davalarına ilişkin mevzuat değişiklikleri konusundaki soru üzerine) Sütten ağzımız yandı, şimdi yoğurdu artık üfleyerek yeme durumuna geldik. 411 paranoyası var. 367 olayı var.

Bu konuda bir konsensüs olması halinde böyle bir adımı atabiliriz. Bu konuyla ilgili bazı çalışmalar devam ediyor. AB normlarında istiyoruz ki bir anayasayı ülkemize kazandıralım ve bu bir sivil anayasa olsun. Azami ölçüde bunu başaralım ve bütün bu sıkıntıları aşalım istiyoruz ve bu konu için de ideal bir yol olarak referandumu da görüyoruz. Referandumda da diyoruz zamandan kazanalım, böyle bir 120 günlük bekleme süresi olmasın. Onun için biz 45 gün talep ettik.”


Emine Erdoğan GATA’ya gelmesin!

Başbakan Erdoğan programda eşi Emine Erdoğan’ın GATA’da Nejat Uygur’u ziyaret etmesinin engellendiğini anlattı: ‘Nejat Uygur’un hanımı arıyor ve ‘Ne olur sizinle dışarıda buluşsak, buraya gelmeseniz. Çünkü yetkililer ‘sıkıntı doğabilir, gelmemesi isabetli olur’ diyor. Bunu en üst düzeyde gündeme getirdim. ‘Nedir bu? Ne yaptıklarının farkında mısınız?’ diye sordum. Bunu artık söylemek zorunda kaldım. Bugüne kadar söylemedim, bazı gazeteler yazdı. Benzeri olaylar bu ülkede yaşandı. Peki bunun yapılmasına müsaade eden irade dürüst davrandı diyebilir miyiz, özgürlükçü diyebilir miyiz? Bu sıkıntılar hâlâ var. Sizin Cumhurbaşkanı, Başbakan olmanız vesaire... Burada bir gerilim var. Köşe yazarları bunları yazıyor. Yazıyorsun da bazı gerçekleri gör. Kimlere bu ülkede ne tür uygulamaların olduğunu gör. Eğer burada iktidar bazı şeylere sabrediyorsa, bunları afişe etmemişse sadece ülkede bir gerilim olmamasından dolayıdır. Onun için de diyoruz ki dünyanın gelişmiş ülkelerine bakalım, ileri demokraside dünyada nelerin olduğunu görelim. Bunlara baktığımızda bizim daha almamız gereken önemli mesafeler var.


EMASYA nedir?

Kısa adı EMASYA olan ‘Emniyet-Asayiş-Yardımlaşma’ Protokolü, 28 Şubat sürecinde, Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında 7 Temmuz 1997’de imzalandı. 27 maddeden oluşan bir protokol, askeri birliklere toplumsal olaylara valiliğin izniyle müdahale yetkisi tanıyor. Ancak protokolde yer alan bir madde de, valiliğin talebi olmadan da birliklerin ‘gerekli gördükleri durumlarda’ olaylara müdahale edebileceğini söylüyor. İldeki polis ve jandarma, yardıma gelen askeri birliğin komutanının emrine giriyor ve garnizon komutanı mülki idare amirinin güvenlikle ilgili yetkilerini fiilen devralıyor.


MGSB nedir?

MGSB, Bakanlar Kurulu’nun anayasal görevi çerçevesinde hazırlanan bir Bakanlar Kurulu dökümanıdır. Belge’nin güncelleştirilmesine ihtiyaç olduğu Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafından Bakanlar Kurulu’na tavsiye ediliyor. Belge, doğrudan güvenlik boyutu taşıyan konuları içeriyor ve sadece milli güvenliğe yönelik temel hassasiyetleri vurguluyor. Hükümetlerce belirlenmiş olan bu esasların nasıl uygulanacağı, yine hükümetlerce tespit ediliyor ve parlamenterler sistemin dinamikleri içinde gerçekleştiriliyor.