Ekonomi

Elektrik özelleştirmeleri yargıdan döner mi?

Ali Ulusoy, Akşam gazetesindeki köşe yazısında Elektrik Mühendisleri Odası'nın ihaleleri Danıştay'a götürmesinden çıkacak sonucu değerlendirdi.

13 Ağustos 2010 03:00

T24- Ali Ulusoy, Akşam gazetesindeki köşe yazısında Elektrik Mühendisleri Odası'nın elektrik ihalelerini Danıştay'a taşıyacak olmasını konu aldı.


Ulusoy, Danıştay'a götürülen ihalelerde yeni içtihada göre "anayasaya aykırı" bir durum olmadığını belirtti.

Ali Ulusoy'un 'Elektrik dağıtım özelleştirmelerinin hukuki gerçekleri' başlığıyla yayımlanan 13 Ağustos 2010 tarihli yazısı şöyle:


Manisa, Trakya ve Diyarbakır elektrik dağıtımı özelleştirme ihalesi geçen gün gerçekleşti. Hazine'ye gidecek yaklaşık 6 milyar dolarlık rakam, beklentilerin hayli üstünde.

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) bu özelleştirmeleri de yargıya (Danıştay'a) götüreceğini açıkladı. Odanın iddiaları, bu özelleştirmenin kamu yararına aykırı olduğu, ihalede rekabet ortamının sağlanmadığı ve imtiyaz sözleşmesi yapılmadan devir yapılmasının Danıştay ön denetimini engellediği için anayasaya aykırı olduğu yönünde. Kamu yararına aykırılık iddiası, yeni tarife metodolojisi sayesinde firmaların karının garantiye alındığı, bu durumun elektrik fiyatlarını artıracağı ve kamu tekelinin özel tekele dönüşmesi anlamına geldiği düşüncesine dayanıyor.

Rekabetin sağlanamadığı iddiasının temeli ise, ihaleyi alan şirketin %49 hissesi için ihaleye diğer katılanlar dahil, başka ortak alabilmesinin ihaleye daha fazla katılımı engellediği düşüncesi.

Danıştay ve Anayasa Mahkemesi daha önceki içtihadında özelleştirme karşıtı bir tutum izlerken, son birkaç yıldır bu tutumunu değiştirdi. Artık yargının özelleştirmeler konusundaki yeni içtihadına göre, belli bir alanın, tesisin veya faaliyetin özelleştirilmesi siyasi iktidarın takdirinde. Yargı siyasetin bu konudaki takdirine prensip olarak karışmıyor. Ancak yargı, özelleştirmelerin başlangıcında ve ihale sürecinde rekabetin sağlanıp sağlanmadığını titizlikle inceliyor. Özelleştirme ihalelerini 'peşkeş', 'danışıklı dövüş' ve kayırmacılık yönlerinden sıkı denetime tabi tutuyor.
Bu yargısal ölçütlere bakıldığında, son elektrik dağıtım özelleştirmesinde hukuki sorun görünmüyor.

Öncelikle, anayasada 1999 yılında yapılan değişiklikle kamu hizmetlerinin özel kişilere gördürülmesi artık mutlaka imtiyaz sözleşmeleri formatında olmak zorunda değil. Yani EMO'nun anayasaya aykırılık iddiası haklı değil.
Diğer yandan, ihalede şirketlerin verdiği özelleştirme bedeli beklenenin üzerinde olduğundan, ihalede rekabetin sağlanamadığı iddiası da afaki kalmakta.

Nihayet, elektrik dağıtımının devletçe yapılmasında mı yoksa özel sektörce yapılmasında mı kamu yararı olduğu hususu hükümetin takdir yetkisi içinde. Eğer elektrik fiyatları yükselirse bunun siyasi sorumluluğu da siyasi iktidara ait.

Ayrıca, ihaleyi kazanan şirketlerin yeni tarife metodolojisi ile ödeyecekleri meblağı ve karlarını garantiye alması da o kadar kolay iş değil.
Dağıtım bölgesini alan şirket, iki ayrı faaliyetten gelir elde ediyor. İlki, elektrik dağıtım hattının işletmeciliği. Otoyoldan geçenlerden alınan bedel gibi. Bu hattan elektrik geçiren herkesten aldığı hat kullanım bedeli.
Diğeri ise, bölgesindeki tüketicilere elektrik satmak. Yani bir mal alım satımı gibi elektrik ticareti. Tüketiciler ise iki grup: küçük tüketiciler ve büyük işyerleri (serbest tüketici). Bu sonuncular elektriği dağıtım şirketinden almak zorunda değil. AB, hem herkesin serbest tüketici yapılması, hem de perakende elektrik ticaretini dağıtım şirketi yanında başka şirketlerin de yapması için habire bastırıyor.

Yani ödenen meblağı kolayca geri almak ve yüksek karı şimdiden cepte görmek o kadar da kolay değil.