Gündem

'Eğitim Kürtçeyle çift dilli hale gelebilir'

'Anaokullarından başlamak üzere çift dilli eğitim olabilir. Bunun dünyadaki örnekleri araştırılmalı.'

27 Eylül 2010 03:00

T24 - Kürtçe eğitim talebi 'siyaset'in gölgesinde tartışılırken uzmanlar 'pedagojik' boyuta dikkat çekiyor: Anaokullarından başlamak üzere çift dilli eğitim olabilir. Bunun dünyadaki örnekleri araştırılmalı.

Yeni anayasa tartışmalarının odağında ‘anadilde eğitim’ var. Başbakan Erdoğan “Kimse bizden resmi olarak anadilde eğitim beklemesin” diyerek çift dilli veya çok dilli eğitimin Türkiye’nin iç barışı açısından sıkıntılı olacağını söyledi. Radikal gazetesinde yer alan habere göre;

Oysa uzmanlara göre anadilde eğitim politik olarak değil pedagojik olarak ele alınmalı. Uzmanlara göre eğitim sistemini çift dilli bir modele dönüştürmek mümkün.  Radikal, uzmanlar, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, akademisyenler ve eğitimcilerle ‘anadilinde eğitim’i konuştu. 


MEB tarafları bir araya getirmeli

Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kemal İnal: Milli Eğitim Bakanlığı acilen harekete geçmelidir. Konuyla ilgili çalışanlar bir araya getirilmeli. Bu konuda akadimesyenler, MEB uzmanları, dilbilimciler, pedagolar, STK’lar ve aynı zamanda çocukların bir araya geldiği bir çalıştay düzenlenmeli. Çünkü konu sadece siyasal değildir. Pedagojik ve sosyal -psikolojik olmak üzere birçok boyutu da vardır. 

Kürt sorunu esasında bir Türk sorunudur da, aynı zamanda Türkiye sorunudur. Anadilde kim ne istiyor, hali hazırda belli değil. Dil konusunu siyasetin bir parçası olarak ele almak doğru sonuçlara götürmeyebilir; siyaset bu süreçte ikinci olarak devreye girebilir. 

Bu sorunu dünya ülkeleri nasıl çözmüş bunlar ele alınıp incelenmeli. Örneğin İsveç’te 112 dilde eğitim görüldüğü belirtiliyor. Bir sınıfta beş kişi bir araya gelip kendi dilinde eğitim alabiliyor. Anadilinde eğitim Kürtler ile Türkler arasında uçuruma yol açmaz, aksine entegrasyonu sağlar. Kuşkusuz gelinen aşamada sorunun tartışılması önemlidir. ‘Kart- kurt’un terk edilmesi sevindiricidir. Ülkede bir insanın kendi yerel/etnik dilini (Kürtçe/Zazaca, Çerkezce, Kıptice vd.), ulusal (Türkçe) ve küresel dil (İngilizce) ile birlikte öğrenmesi mümkün ve gerçeklik gereğidir. Bu da anadilinde eğitime yer veren bir çiftdilli eğitim politikasıyla mümkün olabilir.


'İki resmi dil olabilir'

Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fatma Gök: Kişinin anadilinde eğitim temel, doğal bir haktır. Eğitim hakkı bağlamından kavramsallaştırdığımızda, devletlerin, hükümetlerin herkese bu hakkı nitelikli olarak ve demokratik şekilde sunması lazım. Anadil, kişilerin dünyalarını ve kendilerini anlamlandırdıkları dil. Çocuklar birden bire başka bir dille karşılaşınca birçok travmatik durum karşımıza çıkıyor. 

İki dil resmi dil olabilir. Dünyanın pek çok yerinde iki resmi dili olan ülke var. Anadilinde eğitimin nasıl uygulanacağı konusunda bir reçete sunmak mümkün değil. Ancak müfredatı iki dille öğretebiliriz. Pedagojik çözüm yolları bulabiliriz, çeşitli deneyimler var. 

Esas tehlikeli olan iktidarlar “Bu hakkı verdik, ne yaparsanız yapın” derse ve buna kaynak ayırmazlarsa ortaya çıkar. Eğitim gettolarının yaratılması çok tehlikeli. Daha nasıl hayata geçirileceğine gelemedik. Çünkü bunu terör, güvenlik sorunuyla birleştirerek düşünüyoruz, pedagojik olarak düşünmüyoruz. Dünyada hem müfredatın anadilinde yapılması hem de tek bir ders gibi anadilinde eğitim verilmesi şeklinde iki örnek de var. Yeter ki konuşalım, sonra kaynak ayıralım, uzmanlar yetiştirelim.”


Samimiyet ve kararlılık önemli

Kürt Dilbilimcisi Zana Farqini: Türkiye’nin gerçek anlamda bir demokratikleşme derdi varsa, evrensel ilkelere uyma ve Avrupa Birliği’ne girme derdi varsa anadilde eğitim sorununun aklı selimle ele alınması gerekir. Bu konuyu siyasi argümanlarla germenin, işi yokuşa sürmenin anlamı yok. Kürtler ilk kez kitlesel olarak anadilinde eğitim talebinde bulunuyor. Bu talep, ifadesini okul boykotunda buldu. 

1990’lı yılların başında Kürtçe yasağının kalkmasıyla kısmi olarak Kürtçe önündeki engeller kalktı. Yine 2000’li yılların başında AB süreciyle birlikte kursların açılmasıyla bir aşama ileri gitti. Ancak burada sorun anadilinin öğrenimi değil, esas sorun anadilinde eğitimdir. 

Anadilin öğrenimi konusunda yapılacak başka bir şey yok, bunu tartışmanın da anlamı yok. Hükümet açısında bu süreçte belirleyici olan samimiyet ve ciddiyettir. Geri kalan konular teknik düzeydedir. Samimi bir tutum gösterilirse ortaya bir yol haritası konulur, kısa orta ve uzun vadede nelerin yapılacağı belirlenir, ancak esas olarak bu sorunu demokratikleşme perspektifinin bir parçası olarak ele almak gerekir. 

Sorunu aklı selim bir çerçevede ele almak olumlu bir sonuca doğru götürecektir.


Tekdilli eğitimde sorun çok 

Üniversitelerde Kürtçe dersleri veren Sabancı Üniversitesi Öğretim görevlisi Şerif Derince: Aslında anadili okul dilinden farklı olan homojen bir öğrenci grubundan bahsetmiyoruz. Farklı şartlarda iki veya daha fazla dile maruz kalan birçok öğrenci grubundan bahsediyoruz. Kürtçe üzerinden gidersek anadil/birinci dil olarak Kürtçe öğrenen ve okula başladığında hiç Türkçe bilmeyen veya çok az bilen öğrencilerin eğitim sürecinden etkili bir şekilde faydalanması neredeyse mucizelere bağlıdır. Bu durumdaki öğrencilerin önemli bir kısmının eğitim sürecinde kendilerine gerekli olan akademik Türkçe’yi de etkili bir şekilde öğrenemediklerine ve diğer müfredat derslerinden de yeterince faydalanamadıklarına işaret eden çalışmalar vardır. 

Öte yandan özellikle daha şehirleşmiş bölgelerde yaşayan ve hali hazırda etkin birinci dili Türkçe olan fakat anne -babasının dili Türkçe olmayan öğrencilerin de hem bireysel hem de toplumsal kimliklerinin önemli bir parçasını dil oluşturmaktadır. Yine Kürtçe üzerinden gidersek, birçok öğrenci artık birinci dil olarak Kürtçe konuşmasa da Kürtçeyi anadilleri olarak görmeye devam etmektedir. Onların böyle görmeyebileceği durumlarda bile sınıf içinde ve dışındaki birçok durum onlara bu gerçekliği sürekli dayatmaktadır. Bu şartlarda, bu öğrencilerin kimliklerinin bir parçası olarak Kürtçeyi görmemek, görmezlikten gelmek bu öğrencilerin eğitim süreçlerini ciddi bir şekilde sekteye uğratmaktadır. 

Eğitimde anadilinin kullanılmamasının olumsuz pedagojik sonuçları dışında birçok sosyal, siyasal, psikolojik hatta iktisadi sorun doğurduğu da araştırmacılar tarafından dile getirilmektedir.  


Boykot farkındalık yarattı

Yeşilköy Ermeni Okulu Yöneticisi Garo Paylan: Anadilde eğitim her şeyden önce bir haktır. Bunu Kürt meselesiyle örtüştürmemek gerekir. Bu hakkı bütün aidiyetlerin sahip olduğunu bir ön kabul olarak görmek gerekir. Yarın öbür gün Boşnaklar, Çerkesler de bu hakkı talep eder duruma gelebilirler. Anadilde eğitim yapıldığı zaman sanki ulusal dilde eğitim yapılamayacakmış gibi algılanıyor. 

Oysa çiftdillilik diye bir durum var. Kaldı ki bizim Ermeni okullarında Türkçe’nin yanında Ermenice de eğitim yapılıyor. Bu okullarda uygulanagelen bir pratik var. Devletin bu noktada destek olması gerekir. Oysa biz kendi ihtiyaçlarımızı kendimiz karşılıyoruz. 

Artık silahları bir kenara bırakmak gerekir. Boykot benzeri eylemler sivil itaatsizlik eylemleri bu süreçte farkındalık yarattı ve bütün eylemler otoritenin yapmadıklarına karşı otoriteyi kırmak adına önemli işlevler görebiliyor. 


Okulöncesi eğitimden başlamalı

Eğitim Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç: Anadilleri farklı olan çocukların eğitimin bilhassa ilk kademesinde ciddi öğrenme sorunları yaşadıkları bilinmesine karşın eğitim fakültelerinde bu durum bir araştırma konusu bile olamadı. Anadil öğretimi ve anadilinde eğitim konusuna, politik tartışmalar, güvenlik kaygıları ya da devlet politikalari gibi insanı göz ardı eden bir perspektif yerine insani perspektiften yaklaşmanın kazandırıcı olacağına inanıyoruz. 

Yeni Anayasa’nın eğitim ve öğrenim hakkına ilişkin bölümü, insan hakları ve temel özgürlükler ile çocuk hakları konularında düzenlenmiş uluslararası belgeler dikkate alınarak hazırlanmalı.
Türkiye’de kullanılan anadillerine ilişkin net bir envanter oluşturulmalı. Okul öncesi dönemde sözlü anlatım, okuma, yazılı anlatım çalışmaları ağırlıklı olmak üzere anadili eğitimi örgün bir cetvel içerisinde başlatılmalı. İlk ve ortaöğretim kademelerinde bazı temel dersleri de kapsayacak şekilde devam etmeli. 


‘Eğitimden önce öğrenim yaygınlaştırılmalı’

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi: Anadilde eğitimden ziyade, öncelikle anadilde öğrenimin yaygınlaştırılması gerekir. Anadilde öğrenimin önünde varolan engellerin kaldırılması, gerekirse yeni bir takım düzenlemelerin yapılması gerekir. Anadilde eğitim talebi belli bir bölgeyle sınırlı kaldı.

Oysa anadilde öğrenim yalnızca Kürtler açısından değil diğer kesimler için de ele alınmalı.
Anadilde eğitim için ise sürecin biraz daha olgunlaşması, bunun için alt yapının hazırlanması, bilimsel araştırmaların, diğer ülke uygulamalarının ele alınması gerekir. Ve bu talepler dile getirildiğinde ise kutuplaştırıcı, dışlayıcı bir üslupla değil karşılıklı diyalogla ele almak gerekir. 

Ülke bütünlüğünü bozmadan, tüm kesimleri içine alacak bir tartışma sürecini ele almak gerekir. Gerekli hazırlıklar yapılmadan ‘Buyurun anadilde eğitim alın’ demek de sağlıklı bir sonuç doğurmayacaktır.


‘Çerkez çocuklar da anadillerini unuttu’

Kafkas Dernekler Federasyonu Genel Koordinatörü Cumhur Bal: Bir   araştırmaya göre son 30 yılda Türkiye’deki Çerkezler arasında dil bilme oranı yüzde 90’dan yüzde 10 seviyesine düşmüş durumda. Bu korkunç bir durum. Bu rakam Çerkezce’nin bitme noktasına geldiğini gösteriyor. 

Bir Çerkez ata sözü vardır ‘Dilsiz ulus ölüdür’ diye. Türkiye’de 6 milyonu aşkın Çerkez var ve bu sorunu sivil toplum kuruluşlarının çözmesi mümkün değil. Bizim birtakım çalışmalarımız var, farkındalık yaratma çabalarımız var ancak bu yetmiyor kuşkusuz. Hükümetin bu konuda her şeyden önce samimi olması gerekir. 

Türkiye’de Çerkezçeyi öğretecek kimse yok. Bunun için geçen yıl iki üniversitede bölüm açılmasını istedik ancak hâlâ somut bir gelişme yok. Türkiye’deki Çerkezler arasında yaptığımız bir araştırmada biz insanlara ‘En çok neyinizin kaybolmasından korkuyorsunuz?’ diye sorduk. ‘Dilimizin’ yanıtı geldi. Bu, her şeyi ortaya koyuyor.