-Egemen Bağış ve Louis Michel'den ortak makale BRÜKSEL (A.A) - 13.12.2011 - AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ve Belçika eski Dışişleri Bakanı Louis Michel, dini ve kültürel aidiyetin AB üyelik kriterleri arasında olmadığını hatırlattı. Bağış ve Michel'in EUobserver'da yayımlanan ortak makalesinde, ''AB'nin kurucuları nefret ve güvensizlik kültürünü yenmek için ortak çıkarlar ve paylaşılan perspektifleri tanımlamaları gereğine inanmışlardı. Onlar bu süreçte dini inançlara hatta laiklikle ilgili kavram ve değerlere atıf yapmadılar. Coğrafik, felsefik, kültürel ya da dini aidiyet ne Avrupa tarihinin ne de üyelik kriterlerinin parçası oldu'' vurgusu yapıldı. AB anlaşmalarına göre Avrupa değerlerine saygılı her Avrupa ülkesinin üyelik talebinde bulunabileceğine işaret edilen makalede, bunun dışında değerlendirme ve kriterler yaratmanın haksızlık olacağı ifade edildi. Makalede ''Genişleme, barış ve istikrarı tüm kıtanın faydalanabileceği şekilde yaygınlaştırmayı amaçlayan AB'nin siyasi hedefidir. Bu aynı zamanda Avrupa değerlerinin sınırlarını genişletmek demektir. Genişlemeyle AB sadece coğrafyasını büyütmüyor, siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal açılardan da genişliyor. Genişleme AB'nin küresel oyuncu olarak ortaya çıkışına doğrudan hizmet etmektedir'' denildi. AB'nin geleceğiyle ilgili çalışma yapan akil adamlar komitesinin Birlik için ''ya iddialı bir küresel oyuncu olacağı ya da Asya kıtasının alakasız batı yarımadasına dönüşeceği'' tespitinde bulunduğu hatırlatılan makalede, tüm yönleriyle değerlendirildiğinde Türkiye'nin AB üyeliğinde Brüksel'in çıkarının Ankara'nın çıkarından az olmadığı dile getirildi. Türkiye'nin üye olması halinde AB'ye yapabileceği katkıların detaylı şekilde anlatıldığı makalede, ''Fransa eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın dediği gibi 'AB ve Türkiye ortak kaderi paylaşıyor.' Bu ortak kaderi teyit için Doğu ve Batı arasında diyaloğun mümkün olduğunu ve İslam'la diyaloğun sadece uygulanabilir değil aynı zamanda karlı ve verimli olduğunu ispatlamak istiyoruz. Yoksa AB 15-20 milyon Müslümanı vatandaşı olarak saymıyor mu? Dünyada barışı teşvik konusundaki ortak endişemiz kader ortaklığımızın göstergesidir'' ifadesi kullanıldı. Makalede Türkiye'nin Arap ülkelerindeki demokratik dönüşümde artan oranda ilham kaynağı olduğuna dikkat çekilen makalede ''Yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve belli din ve kimliklere karşı önyargıların artması birçok açıdan insanlığı tehdit etmektedir. AB üyesi olduğunda Türkiye, zengin tarihi ve kültürel mirasıyla ve Batı ve Doğu kültürleri arasındaki köprü rolünden kaynaklanan çok yüzlü kimliğiyle AB'yi Kafkaslar, Orta Asya ve Ortadoğu'ya yakınlaştıracaktır'' denildi. AB'nin küresel güç olmasını sağlayacak imkanlar sunmasına rağmen Türkiye'nin katılı müzakerelerinin oldukça yavaş ilerlemesinin hayal kırıklığı doğurduğu ve bunun yarattığı hoşnutsuzluğun AB'nin saygınlığını tehdit ettiği dile getirilen makalede, AB'nin artık ''stratejik ve vizyoner bir liderlik göstermesinin zamanının geldiği'' vurgulandı. Makalede AB'nin sloganının ''farklılıkta birlik'' olduğu hatırlatılarak ''Eğer gerçekten Avrupa milletleri farklılıkta birlikse, Türkiye'nin katılımı tehdit olarak değil, sadece daha güçlü, daha müreffeh ve daha etkin bir Avrupa vaadi olarak değerlendirilebilir'' ifadesi kullanıldı.