Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre 2008'de çiftçi sayısı 1,1 milyonken, bugün 500 binin altına geriledi. Çiftçi sayısındaki düşüşte artan maliyetler, elde edilen kâr oranlarındaki azalma, genç nesildeki isteksizlik ve verilen desteklerin amacına ulaşamaması en büyük sebepler arasında.
Dünya Bankası, Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaştan dolayı yaşanan ve her geçen gün büyüyen gıda krizinin “insani felaket boyutlarına doğru ilerlediği” uyarısında bulundu. Dünya Bankası Başkanı David Malpass; savaş sebebiyle oluşan krizin sürmesi durumunda gıda fiyatlarının artmaya devam edeceğini, bunun da milyonlarca insanı yoksulluğa ve yetersiz beslenmeye iteceği konusunda uyardı.
Birçok Avrupa ülkesinde tarım da artık millî güvenlik meselesi gibi algılanırken, Türkiye’deki çiftçi sayısı hızla düşüyor. Ayrıca içeride tarım alanları da kan kaybediyor. Artan girdi maliyetleri ve kâr marjının düşmesi, çiftçinin tarlaya küsmesine en büyük sebep olarak gösteriliyor. TEPAV İstihdam İzleme Bülteni’ne göre; Türkiye’deki çiftçi sayısında sadece son bir yılda yüzde 13,2’lik (75 bin) düşüş yaşandı. Söz konusu düşüşle birlikte çiftçi sayısı da 493 bine geriledi. 2008 yılında çiftçi sayısı 1 milyon 127 bin olarak kayıtlara geçmişti.
Tarım alanları da azalıyor
Ayrıca Tarım ve Orman Bakanlığının açıkladığı tarım alanları da azalmaya devam ediyor. Buna göre tarım alanları son 10 yılda yüzde 5, son 19 yılda yüzde 12 azaldı. 2001 yılında tarım alanları 26 milyon 350 bin hektar iken, 2010 yılında bu miktar 24 milyon 395 bin hektara geriledi. 2020 yılında ise Türkiye’de tarım alanı 23 milyon 136 bin hektar oldu. Bugün ise 21 milyon hektara kadar geriledi.
"Doğru politikalar izlememiz gerekiyor"
Türkiye gazetesinden Kaan Zenginli'nin haberine göre Ziraat Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Prof. Dr. Dursun Büyüktaş, çiftçi sayısının her geçen gün düştüğünü belirterek şöyle konuştu:
“Artık çiftçimiz üretimi bırakıyor. Girdi maliyetleri son bir yılda üç kat artarken, üreticinin kârında artış yaşanmadı. Ürettiğimiz ürünü zararına satıyoruz. Bu durumda kim üretim yapmak ister? En basit örnek; TMO buğday alımı için 2,5 TL fiyat açıkladı. Ancak ithalata 6 TL verdi. Bu ithalatı yapmayıp aynı fiyat çiftçiye verilseydi, bugün buğday problemimiz olmazdı. Durum böyle olunca çiftçi buğday ekmedi. Rusya ve Ukrayna krizi ile birlikte buğdayda sorun yaşar hâle geldik. Rekoltemiz 15 milyon tona düştü. Doğru politikalar üreterek bu işin altından kalmamız gerekiyor”
"Çiftçi tarlayı bırakıp, şehre gidiyor"
Tarlayı bırakan çiftçinin, şayet genç ise metropollere göçtüğünü, yaşlıysa emekli maaşına kaldığını söyleyen Büyüktaş “Bire bir yaşadığımız bir durum bu; çoğu çiftçimiz tarlayı bırakıp şehirlere gidiyor. Hiçbir mesleği yok. Ya garson ya da otelde temizlik görevlisi oluyor. Çöpçülük yapanlar bile var. Çünkü ay sonu alacağı maaşı biliyor. Hâlbuki tarım, ülkelerin en önemli geçim kaynağı, burada iş gücünü yitirirseniz, ekonomik krizi bitiremezsiniz” dedi.
"Alınan teşviklerin kime gittiği bilinmiyor"
Yapılan destek ödemelerinin yerini bulmadığını da söyleyen Ziraat Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Prof. Dr. Dursun Büyüktaş “Doğru ürüne destek verilmiyor. Ya da alınan teşviklerin kime gittiği bilinmiyor. Hâlbuki bu işi doğru yönetebilsek, tarımda dünya devi olabiliriz. Toprağımız var, iklimimiz müsait, çiftçimiz var, mühendisimiz var. Uzun vadeli strateji ile bu iş çözülebilir. Avrupa’ya bakın, üreticisine ne kadar önem veriyor. Çünkü artık gıda krizi var. Bu krizi çözmenin yolu üretimden, tarladan geçiyor” dedi.