Adnan Ağaç
DSÖ Türkiye ofisinden Dr. Irshad Ali Shaikh, Türkiye’deki Covid-19 verilerinden haberdar olmadıklarını açıkladı. Artan vaka sayısına dikkat çeken Shaikh sağlık sistemi için "çöküş yaşanabilir" uyarısında bulundu.
Türkiye'de 11 Mart'ta tespit edilen ilk vakanın üzerinden yaklaşık 9 ay geçti. Bugüne kadar açıklanan resmi verilere göre 520 binin üzerindeki kişide koronavirüs tespit edildi.
Koronavirüs testi (PCR) pozitif çıkan, fakat semptom göstermeyenlerin sayısının açıklanmaması, sağlık örgütlerinin "turkuaz tablo ile saha ciddi biçimde çelişmekte" olduğu eleştirisini yöneltmesine neden oldu.
DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Türkiye Ülke ve Avrupa Merkez İnsani ve Sağlık Acil Durumlarına Hazırlıklılık Ofisi Geçiçi Başkanı Dr. Irshad Ali Shaikh, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın "Halkımızla ilk olarak paylaşmadıklarımızı DSÖ ile paylaşmıyoruz" dediğini hatırlatarak "Biz bu verilerin farkında değildik" dedi. Shaikh, tüm dünyada semptom göstermeyenlerin "sessizce virüsün yayılmasına neden olduğuna" vurgu yaptı.
DSÖ'nün her ülkeden semptom göstersin göstermesin pozitif çıkan herkesin rapor edilmesini istediğini vurgulayan Shaikh, "Türkiye için asemptomatik kişi sayılarının paylaşılması rahatlatıcı, çünkü gerçekten salgının yayılımını engellemekte önemli" açıklamasında bulundu.
Türkiye, 29 Temmuz'dan itibaren PCR testi pozitif çıkan ancak semptom göstermeyen kişilerin verilerini açıklamama kararı almıştı. Bakan Koca, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "Semptomatik vaka hasta, asemptomatik vaka ise vakadır. Bizim verdiğimiz günlük hasta sayısı. 29 Temmuz'dan itibaren günlük hasta sayısı olarak verdik" ifadelerini kullanmıştı. Sağlık Bakanlığı 25 Kasım tarihinden itibaren ise tekrar tüm pozitif vakaların sayısını açıklamaya başladı.
"Endişe verici seviyede yüksek sayılar"
DSÖ Türkiye ofisinden Dr. Shaikh "Türkiye'deki durumun da diğer ülkeler gibi" olduğunu belirterek "Endişe verici seviyede yüksek sayılarla karşı karşıyayız" dedi.
Shaikh, "daha fazla test yapmanın sadece pozitif vakaları değil, aynı zamanda yüksek oranda salgını yayma riski olanların ortaya çıkmasını" da sağladığına vurgu yaptı.
"Türkiye, tıpki diğer ülkeler gibi sokağa çıkma yasağıyla birlikte harekete geçiyor" diyen Shaikh Türkiye'de alışveriş merkezlerine HES kodu olmaksızın girilemediğine dikkat çekti.
Shaikh sözlerini "Bu açıdan bakıldığında tedbirler daha güçlü bir biçimde uygulanıyor. Umarız ki önemli oranda virüsün yayılmasının önüne geçer ve vaka sayıları düşer" diye sürdürdü.
DSÖ'den "Çöküş yaşanabilir" endişesi
Türkiye'deki sağlık sistemi üzerinde gün geçtikçe artan yüke de değinen Shaikh, "Her ne kadar Türkiye'deki hastanelerde durum diğer ülkeler, Avrupa ya da Amerika'daki kadar kötü durumda olmasa da, bu şekilde devam ederse o zaman biz de, sağlık sisteminin, hastane sisteminin çöküşünü yaşayabiliriz" dedi.
Hem Sağlık Bakanlığı hem de uzmanlar, vaka artışlarıyla birlikte hastanelerdeki doluluk oranlarının da alarm verici seviyelere ulaştığını belirtiyor.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi'nden yapılan açıklamada, "Birçok büyükşehirde artan hasta sayıları nedeniyle kamuda hastane servislerinin dolduğu, yoğun bakımlarda ise yer kalmadığına dair hastane yöneticilerinden, yerel yöneticilerden, tabip odalarından, sağlık ve emek-meslek örgütlerinden bilgiler kamuoyu ile paylaşılmaktadır" denildi.
"Sevindirici bir haber var: Aşı"
Dünyadaki aşı çalışmalarında üç aşı ön plana çıkıyor. Yüzde 90’ın üzerinde etkinlik sağlayan aşılar arasında Alman-ABD ortaklığında üretilen Pfizer ve BioNTech'in aşısı da bulunuyor.
Şirket, ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinde aşının kullanım için izin talebinde bulundu. Avrupa İlaç Ajansı’nın (EMA) en geç 29 Aralık'a kadar BioNTech ve Pfizer'in aşısına onay konusundaki kararını vermesi bekleniyor.
İngiltere ise BioNTech ve Pfizer'in geliştirdiği korona aşısına acil kullanım izni veren ilk ülke oldu.
Irshad Ali Shaikh, aşıyla ilgili haberlerin "sevindirici" olduğunu, ancak "herkesi aşılamanın aylar sürebileceğine" vurgu yaptı. Shaikh, aşı uygulanmasında yüksek bir seviyeye ulaşılsa bile "belli bir süreye kadar maske, sosyal mesafe, el yıkama ve evde kalmaya kati bir şekilde uymaya devam edilmesi" gerektiğini de söyledi.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Çinli Sinovac şirketinin geliştirdiği ve Türkiye'de Faz-3 çalışmaları devam eden aşıdan 50 milyon doz temini için sözleşmenin imzalandığını ve ilk aşılamalara bu ay başlanacağını açıkladı. Koca, aşının ilk kısmının Türkiye'ye 11 Aralık'tan sonra gelmesinin beklendiğini de belirtti.
Çin'in geliştirdiği aşıyla ilgili de sorulara yanıt veren DSÖ Türkiye ofisinden Shaikh, DSÖ'nün Çin aşısıyla ilgili sadece Çinli yetkililerin paylaştığı bilgilere sahip olduğunu, üçüncü aşamaya dair henüz bilgilerinin olmadığını söyledi.
İnaktif aşı nedir?
Koronavirüs aşıları geliştirilirken iki farklı yöntem kullanıldı. Birincisi inaktif virüs, ikincisi ise mRNA yöntemiyle üretilen aşılar...
Çin'in aşısı, diğerlerinin aksine inaktif yöntemle üretildi. Eski bir yöntem olarak bilinen bu yöntemde kimyasal veya fiziksel bir yol kullanılarak inaktif virüs tekniğiyle geliştiriliyor. Moderna ve BioNTech aşıları ise yeni bir yöntem olan mRNA tekniğiyle üretiliyor.
"Sağlık çalışanları hâlâ aynı çalışanlar"
Sağlık çalışanlarının bu süreçte yıprandığına değinen DSÖ Türkiye Ülke ve Avrupa Merkez İnsani ve Sağlık Acil Durumlarına Hazırlıklılık Ofisi Geçiçi Başkanı Dr. Irshad Ali Shaikh, "Aklımızdan çıkarmamamız gereken aynı zamanda bir şey de var, o da sağlık çalışanlarımızın bahardan bu yana dinlenmeksizin savaş halinde olması" dedi.
Sağlık çalışanlarının "gerçek kahramanlar" olduğunu söyleyen Shaikh, "Sağlık çalışanlarımız aynı kapasiteyle hastanelerde çalışmaya devam ediyor. Aşının geliyor olması durumu değiştirmiyor çünkü sağlık çalışanları hâlâ aynı çalışanlar. Bunu gerçekten aklımızdan çıkarmamamız ve onları düşünmemiz lazım" ifadesini kullandı.
Duyarlılık çağrısı da yapan Shaikh, "Rolümüzü oynamalı ve gereksiz yere sağlık çalışanlarının yükünün arttırılmaması" gerektiğini söyledi.
Türk Tabipleri Birliği'nin verilerine göre Türkiye'de 200'ün üzerinde sağlık çalışanı Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti. Koronavirüs sürecinde en yüksek risk grubunda bulunan sağlık çalışanları, "Covid-19 sağlık çalışanları meslek hastalığı yasası"nın çıkarılmasını ve Covid-19'un meslek hastalığı olarak tanınmasını talep ediyor.
© Deutsche Welle Türkçe