T24 - Sabah Gazetesi Okur Temsilcisi Yavuz Baydar, 5 Ekim'de Sabah gazetesinin de aralarında bulunduğu beş gazetede "Şüpheli Fransız'da Örgütsel Notlar" başlığıyla yayımlanan haberi eleştirdi. Haberde adı geçen Tigrane Yegavian'ın görüşü alınmamasını eleştiren Baydar, "Muhabir, gelen veya iletilen "bilgi"leri mutlak gerçek olarak kabul etmek yerine sorgulamalı, diğer kaynaklara ve suçlananlara ulaşmaya çalışmalı ve "asıl gerçek" neyse, karmaşık da olsa, okura onu anlatmalı" dedi.
Yavuz Baydar'ın Sabah'ta "'Şüpheli Fransız'" başlığıyla yayımlanan (10 Ekim 2011) yazısı şöyle:
'Şüpheli Fransız'
Terör ve yer altı faaliyetleri ile ilgili haberler özel dikkat ister. Bu alan pek çok bakımdan dezenformasyona ve yönlendirmeye açıktır. Bu nedenle, gelen ham verileri olduğu gibi haber yapmak yerine denetlemek ve "diğer tarafa" (tabii mümkün ise) da söz vermeye gayret etmek gerekir.
SABAH, 5 Ekim tarihinde, Ankara mahreçli haberi veren beş gazeteden biri idi. Şüpheli Fransız'da Örgütsel Notlar başlıklı haber şöyleydi:
"Diyarbakır polisinin şüpheli hareketleri üzerine kimlik kontrolü yaptığı Fransız vatandaşı Tigrane Sarkis Archag Yegavian ile Eyüp Sultan Demirçivi'de yasadışı sol örgütler ile onlarla bağlantılı kişilerin isimleri (ni içeren, yb) not defteri bulundu. Defterde ele geçirilen örgütsel kitabın Türkiye'de faaliyet gösteren sol terör örgütü TKP/ML TMLBG'yi ve faaliyetlerini konu almasının aynı isimlerde toplanması nedeniyle soruşturmanın bu yönde devam ettirileceği belirtiliyor."
Metindeki Türkçe öyle bozuk ki, haber zar zor anlaşılıyor. Ancak, düzgün hale gelse, doğrudan "güvenlik makamı" diliyle yazılmış olduğu da anlaşılacak.
Ama bunu da bir yana bırakalım.
Haberde adı geçen Tigrane Yegavian, Okur Temsilcisi'ne başvurarak, kendi görüşüne başvurulmaması yanında, kişilik haklarına zarar verildiği gerekçesiyle "düzeltme" istedi. Açıklamasına, "hakkaniyet" ilkesi adına burada yer veriyorum:
"Yerkir Europe adlı sivil toplum kuruluşunun Türkiye'deki STK'larla tanışmak için gerçekleştirdiği bir proje kapsamında, bağımsız çalışan bir gazeteci olarak İstanbul'da ve Diyarbakır'da çeşitli görüşmelere katıldım. Mezopotamya Sosyal Forumu'nu izlemek için Diyarbakır'a gittim. 18-23 Eylül 2011 tarihleri arasında Diyarbakır'da, yerel sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle, gençlik dernekleri ve insan hakları savunucularıyla çeşitli görüşmeler gerçekleştirdim. 22 Eylül akşamı, saat 21:30'da, konakladığım otelin önünde polisler tarafından sorguya alındım. Polis memurları belgelerimi, kitaplarımı, pasaportumu, kimliğimi ve not defterimi detaylı biçimde incelediler. Bunun sonunda polis tarafından bana yönelik herhangi bir suçlama yapılmadı. Ancak, benimle ilgili bu bilgilerin yukarıda adını verdiğim basın organlarında yer aldığını ve beni PKK örgütüyle ilişkilendiren bir iftiraya dayanak gibi gösterildiğini büyük bir şaşkınlıkla öğrendim. Yasal haklarımı saklı tutarak kişisel haklarıma yönelik vahim bir ihlal olduğuna inandığım bu asılsız haberin düzeltilmesini ve bu açıklamanın yayınlanmasını talep ediyorum."
SABAH haberinde PKK değil, TKP/ML bağlantısından söz edilmiş. Ama bu önemli değil. Önemli olan, söz konusu kişiye suçlama yapılmaması ve gözaltı gibi bir işleme gerek görülmemesi. Bu kişi gazeteci ise, üzerinde bu tür belge taşıması suç anlamına da gelmez; gazeteci bilgi toplamak için vardır. Çıkması gereken ders şu: Muhabir, gelen veya iletilen "bilgi"leri mutlak gerçek olarak kabul etmek yerine sorgulamalı, diğer kaynaklara ve suçlananlara ulaşmaya çalışmalı ve "asıl gerçek" neyse, karmaşık da olsa, okura onu anlatmalı.