Kürt seçmenin ağırlıklı olduğu illerde, özellikle geçen yıl yaşanan çatışmalı ve ağır kayıplı süreç, bir kısım HDP seçmeninde siyasetten uzaklaşma ve yer yer partiye kırgınlık eğilimleri yaratmıştı.
Referandum yaklaşırken Halkların Demokrasi Partisi (HDP) de, oranı çok yüksek olmasa da bu seçmen kesimini ikna etmeyi hedefleyen çalışmalar yürütüyor. Köy ve ev gezileri yaparak halktan 'Hayır' oyu kullanmalarını istiyor.
Ama bir yandan da görüştüğümüz birçok kişi, 15 Temmuz darbe girişimi ve olağanüstü hâl ilanı sonrasında yaşananların, siyasetten soğuyan seçmeni yeniden sandığa yönelttiğine işaret ediyor.
HDP Diyarbakır milletvekili Ziya Pir, sahaya indiklerinde, sandıktan soğuyan seçmen konusundaki kaygılarının kaybolduğunu söyledi.
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) belediyelerine kayyum atanması, 86 belediye eş başkanı ile HDP'nin eş genel başkanları dahil 13 milletvekilinin tutuklanması, başta belediyeler olmak üzere on binlerce kamu çalışanın KHK kararları ile ihraç edilmesi, medya kuruluşlarının kapatılması ve gözaltılara duyulan tepkinin, siyasetten soğuyan bir kesimi yeniden sandığa gitme yönünde etkilediği görülüyor.
Diyarbakır'da "Hayır" kampanyasının yürütücüsü HDP, kampanyasını kapsamlı yasaklamalara karşın sürdürmeye çalışıyor.
Kampanyanın "Bêjin Na/ Hayır de" adlı şarkısı, sözleri anayasaya aykırı olduğu, halkı "kin ve düşmanlığa" sevkettiği gerekçesiyle yasaklandı.
HDP şimdi yasaklanan seçim müziği yerine, içinde "Na/Hayır" geçen Kürtçe şarkılar ile kampanyasını sürdürüyor.
Yasaklanan bir diğer şey de Figen Yüksekdağ'ın posterleri.
Şehrin her yerinde Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) bayrakları ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 1 Nisan'daki Diyarbakır mitingi öncesinde asılan posterleri dururken, HDP bayrakları sadece seçim bürolarının önünde görülebiliyor.
15 Nisan'da İstasyon Meydanı'nda yapmak istediği miting için resmi başvuruyu tamamlayan HDP, kampanya çalışmaları kapsamında birçok mahallede seçim büroları açtı. Köy ve ev gezileri yaparak halktan 'Hayır' oyu kullanmalarını istiyorlar.
HDP'nin Diyarbakır'da yüzde 70'i geçen bir seçmen tabanı var. Parti, bu tabanın 'Evet'e kaymayacağından emin görünüyor.
Ancak sandığa gitmeme eğilimi ve genel seçimlere atfedilen önemin referandum için geçerli olmadığı tespiti de yine HDP yetkilileri tarafından ifade ediliyor.
Sandığa gitmek istemeyen HDP seçmeni oranının yüksek olmadığı söylense de işleri şansa bırakmak istemeyen parti, ikna çalışmalarına ağırlık veriyor.
Diyarbakır'ın en işlek semti Ofis'te bir işyerinde "Na (Hayır)" yazısını görünce işyerine gidiyorum.
Kendini Liceli Ayhan olarak tanıtan işyeri sahibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bizler de tabii (Fetullah Gülen'in) propogandasına geldik. Bunu da itiraf etmem lazım" açıklamasını hatırlatıyor ve seçimde hayır oyu kullanacağını söylüyor:
"Yapmak istedikleri ülkeyi bölmek, parçalamak. Evet çıkarsa tüm ülkeyi bir kişi yönetecek. O kişi bu ülkenin başına her türlü kazayı, belayı getirebilir. Ben kandırıldım, bu beni aldattı, bu bana yanlış yaptı diyor. Herkesin kandırabildiği, dolandırabildiği bir insan ülkeyi nasıl yönetebilecek? Bu yüzden na, na, na diyorum. Evet demek için aslını kaybetmek gerek."
Kanun hükmünde kararnameyle (KHK) ihraç edilen öğretmen İhsan Babaoğlu yaşadıklarının hukuksuz olduğunu söylüyor.
Binlerce insanın mağdur edildiğini anlatıyor. Referandumu da kişisel bir mesele gibi ele alıyor:
"Tek adam rejimine karşı olduğum ve demokrasiyi, özgürlükleri savunduğum için hayır diyeceğim. Kişisel olarak AKP'ye ve cumhurbaşkanına cevabım bu 'Hayır' olacak."
HDP Sur ilçe teşkilatının Dağkapı'da açtığı seçim bürosunu ziyaret ediyorum.
Bu sefer bir başka "Na" şarkısı çalınıyor. İki çocuk kapının önünde halay çekiyor.
İçeride sadece birkaç kişi var. Görevli Sedriye Sular, "Bêjin Na" şarkısını çaldıkları için iki gün önce haklarında tutanak tutulduğunu söylüyor.
"Şarkı ile beraber Figen Yüksekdağ'ın posterini de topladılar, o da yasaklanmış. Polis bugün beş defa geldi, sık sık gelince insanlar da büroya gelmeye çekiniyor" diyor.
Tam o sırada kapının önünde bir zırhlı polis aracı belirliyor. "Bu altı oldu" diyerek kapıya çıkıyor.
Polis, müziğin sesini yüksek bulan komşu esnafların şikâyetçi olduğunu söyleyerek içeride varsa yasaklı posterlerin indirilmesini istemiş.
Biraz sonra büroya "Müziği duyduk, geldik" diyen dört üniversite öğrencisi giriyor.
Öğrenciler, üniversitede psikolojik bir baskının olduğunu savunuyorlar.
Basına demeç veren birçok arkadaşının ya gözaltına alındığını ya da idari cezayla karşılaştığını söylüyorlar. Bu yüzden fotoğraflarının çekilmesine izin vermiyorlar.
Gerçek adını söylemeyen ama kendisine Azad dememi isteyen üniversite üçüncü sınıf öğrencisi, bölgede 'Hayır' oylarının yüksek olacağını savunuyor.
"Tabii eğer seçim günü işe hile karıştırmaz ve oylar çalınmazsa Hayır çıkacak."
"Cizre, Sur, Şırnak gibi yakılmış, yıkılmış şehirlerimizi unutmamızı mı bekliyorlar? Kürt halkı bu baskılara rağmen seçimde sandığa gidecek" diye ekliyor.
Arkadaşı da HDP'nin çok zor koşullarda kampanya yürüttüğünü söylüyor.: "Propaganda gücü olan tüm HDP'lileri tutukladılar, kampanya eşitsiz yürüyor."
Ali adındaki öğrenci de "Selahattin Demirtaş'ın bugün tutuklu olması bile tek başına bir sürü şey söylemiyor mu?" diye soruyor.
Gençler Nevruz'daki katılımın yüksek olduğunu hatırlatıyor ve bunun sandığa yansıyacağına inandıklarını söylüyorlar.
Alışverişten gelen Fatihpaşa Mahallesi eski sakinlerinden Leyla Yılmaz da müziği duyup gelenlerden.
Sur'un eski sakinlerinden Leyla'nın yaşadığı apartman da yıkılmış.
Sekiz çocuk annesi kadın, her ay kira yardımı aldığını ama en büyük isteğinin Sur'a dönmek olduğunu söylüyor.
'Hayır' oyu kullanacağını söyleyen Leyla, bütün bu yaşananlardan dolayı herkesin hayır oyu kullanması gerektiğini belirtiyor.
HDP Diyarbakır milletvekillerinden Ziya Pir, tüm engellemelere rağmen kampanyalarına halkın ilgisinin yüksek olduğunu söylüyor.
Son bir buçuk yılda eş genel başkanları, milletvekilleri ve yöneticileri dahil 17 bin HDP'linin gözaltına alındığını, 84 belediyeye kayyum atandığını ve 86 belediye eş başkanının tutuklandığını hatırlatıyor.
Polisin uyarmadan parti binası önündeki bayrakları indirdiğini söylüyor:
"Buna karşın şehrin her tarafında AK Parti bayrakları asılı. Hâlâ cumhurbaşkanının afişleri asılı. Polis kaldırmalarını rica etmiş ama bizi uyarmadan bayraklarımızı elleriyle indiriyorlar. Devletin bağımsız ve tarafsız olması gerekirken Emniyet, Kaymakamlık, Valilik gibi kurumlar tamamen taraf gibi davranıyorlar. Evet için çalışıp Hayır'a karşı da çalışma yürütüyorlar."
Kırsal bölgelerde sandıkların taşınacağını söyleyen Pir, Lice'nin 53 köyünün sandıklarının bir korucu köyüne toplanacağını belirtiyor:
"İnsanlar silahların altında oy kullanmaya mecbur bırakılıyor. Bu şartlar altında nasıl oy kullanabilsin ki? İnsanları sandığa gitmemeye zorluyorlar."
Pir, başta Diyarbakır ve bölgede insanları oy vermeye nasıl motive edecekleri kaygısını yaşadıklarını, ama sahada bu kaygının yersiz olduğunu gördüklerini aktardı:
"Gördük ki insanları ikna etmeye gerek yok. İnsanlar burada hayır çıkacağını ve son iki yılda ölüm, kan, acı getiren siyasete dur diyeceklerini söylüyorlar. Çünkü evet çıkarsa ölüm, çatışma siyasetinin onaylanacağının bilincindeler."
Pir, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Diyarbakır konuşmasında belediye başkanlığı döneminde tutuklandığını hatırlatmasını da 1 Nisan şakasına benzetiyor:
"Tüm belediye başkanlarını görevden aldığı Diyarbakır'da Erdoğan belediye başkanlığının elinden alındığını söylüyor. Konuşması 1 Nisan şakası gibi."
Diyarbakır milletvekili Ziya Pir, AKP'nin, hendek çatışmalarının siyasi faturasını HDP'ye çıkarmak istediğini ve bundan oy devşirme hesapları yaptığını düşünüyor:
"2015 de daha çatışmalar devam ederken batılı bir devletin büyükelçisi, bir öğle yemeğinde şehirlerdeki çatışmaların durması için arabuluculuk rolü üstlenmemizi istedi. Bizden önce de bir AKP'li bakanla görüşmüşler. HDP'nin bir heyet kurmasını istiyorlardı. Demirtaş'ın da onayıyla üç kişilik bir heyet kurduk. Hendek çatışmalarının durması için inisiyatif alıyoruz dedik. AKP hazırdı ama Cumhurbaşkanı 'hayır ben görüşmek istemiyorum' dedi. Sonraki süreçte de hendeklerin siyasi faturasını HDP'ye kesmek istediler."
Ziya Pir bölgede halkın HDP'ye kırgın olmadığını, asıl kırgınlığın yüzde 99 oranında AKP ve Cumhurbaşkanı'na karşı olduğunu söyledi.
"Bize olan kırgınlık yüzde bir bile değil, bizim de yanlışımız olmuştur, özeleştiri vermeye her zaman hazırız" diye ekledi.
Ziya Pir, HDP'nin neden anayasa değişikliğine 'Hayır' dediğini de şu iki madde ile açıklıyor:
"İnsanlar şunu görüyor, 'Kürtler Türkiye'de her şey oluyor' diyorlar ama bu doğru değil. Kürtler cumhurbaşkanı olabiliyor, başbakan olabiliyor ama kendi öz benliği, kimliği ile Kürt olamıyor. Kürt kimliği ile cumhurbaşkanı ya da başbakan olabilmeli.
İkincisi Türkiye'deki hakimiyete ve egemenliğe ortak olmaktır. Kürtler, Türkler, Araplar ve diğer halklar hep birlikte bu ülkeyi kurdular ama hakimiyet ve egemenlik hala Türk milletindedir. Biz Kürtler için eşitlik istiyoruz. O egemenlik Türkler için hangi derecede geçerliyse Kürtler için de aynı ne fazla ne de daha az, aynı derecede geçerli olmasını istiyoruz. O yüzden zafer işaretiyle bu iki talebimizi hep gösteriyoruz."