Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, IŞİD'i 1960 ve 70'li yılların radikal sol hareketlerine benzetirken "Altmışlı, yetmişli yıllarda nasıl ki öfke dolu radikal isyan hareketleri kendilerini sol devrimci ideoloji ile özdeşleştirdiler ise bugün de radikal isyan hareketleri, neoselefilik akımı altında özellikle İslam'ın cihat anlayışını yanlış anlayıp yorumlayarak her türlü şiddet ve vahşete meşruiyet bulmaya kalkışıyorlar" ifadelerini kullandı.
Radikal'in haberine göre Diyanet Aylık Dergi'nin 301. sayısında Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez'in IŞİD üzerine bir söyleşisi yer aldı.
Cumhuriyet.com.tr'de yer alan habere göre Görmez, IŞİD'e katılanların profilini üç grupta açıklamaya çalıştı. Bunların savaş bölgelerinde şiddetin gölgesinde yaşayan gençler, Avrupa'da dışlanmış Müslüman gençler ile İslam dinini seçerek, onu da kimlik bunalımı yaşayan Müslümanlardan öğrenenler olduğunu ileri sürdü. Görmez, bu kişilerin İslamı, 'kültürsüzleşmeye en yatkın yorum biçimi olan ve uçlarda yer alan' dini akımlardan beslendiğini anlattı.
Görmez, "Bunları büyüleyen İslam'ın yüksek öğretileri değildir. Bunları cezbeden ibadet, ilahiyat, tasavvuf değildir. Bunları cezbeden eylem ve şiddettir. Öfke ve hiddettir" dedi.
Sağlıklı din eğitimi almayan kişiler
Bu kişilerin sağlıklı din eğitimi almamış olduklarını söyleyen Görmez, metodolojisi olmayan okumalarla kendi dindarlıklarını inşa etmeye çalıştıklarını ifade etti. Görmez, "İslam radikalleşmiyor. Bunların elinde radikallik İslami bir referansla meşruiyet aramaya çalışıyor" diye konuştu.
Dünyadaki radikal muhalefet hareketlerinin İslamın selefi yorumlarından meşruiyet arayışı içinde olduğunu iddia eden Görmez, IŞİD'e yönelen kişiler ile 60-70'li yılların sol devrimcileri ile karşılaştırmada bulundu. Görmez, "Altmışlı, yetmişli yıllarda nasıl ki öfke dolu radikal isyan hareketleri kendilerini sol devrimci ideoloji ile özdeşleştirdiler ise bugün de radikal isyan hareketleri, neoselefilik akımı altında özellikle İslam'ın cihat anlayışını yanlış anlayıp yorumlayarak her türlü şiddet ve vahşete meşruiyet bulmaya kalkışıyorlar" şeklinde konuştu.
"Medeniyetler çatışmıyor"
Bir dönem çoklukla tartışma konusu olan Samuel Huntington'ın Medeniyetler Çatışması tezine de söyleşide değinen Görmez, IŞİD'in bunu haklı çıkarmadığını çünkü medeniyet nedir bilmediklerini dile getirdi. IŞİD'i, 'bir cinnet halinin örgütlenmiş şekli' diye niteleyen Görmez, yürüttükleri savaş içinde 'sözde savaş' ifadesini kullanarak, şunları söyledi:
"Kendilerince bir hukuk ortaya koymaya çalışıyorlar. Oysa İslam açısından bakıldığında bunların yaptıkları savaş değil terördür, vahşettir. Kaldı ki savaş olarak kabul edilse dahi İslam'a göre her savaşta var olması gereken asgari ahlak ve hukuku hiçe saydıklarını görüyoruz. Hiçbir yargılama yapmadan insanları sıralayarak kurşuna dizmeyi, Müslüman insanları tekfir etmeyi, tekfir ettiklerini de vahşice işkenceye tabi tutmaları ve sonra hunharca katletmeleri dinle, İslam'la, İslam'n yeryüzüne getirdiği merhametle, rahmetle, mağfiretle ve adaletle ilişkilendirmek asla mümkün değildir."
IŞİD'in işgal ettiği yerlerde kadınları köleleştirmesi ve tecavüz etmelerine de değinen Görmez, "Bu tarz yapıların, kadını sadece erkek için yaratılmış, sadece erkeğin ihtiyaçlarını gideren bir nesne olarak algılayan cahiliye toplumlarının anlayışından farklı olarak düşündüklerini zannetmiyorum. Esir alınan kadınlara yapılan muameleyi İslam asla kabul etmez" dedi.
Ezidi örneği
Bu yapıların referansta bulundukları İslam bilginlerinin zamanında bu bölgelerde farklı inanç mensupları ile yaşadıklarını ve hiçbirisinin bölgeyi diğer din müntesiplerinden arındırmayı düşünmediğini iddia eden Görmez, şöyle devam etti:
"1300-1400 yıldır kendi inancına Ezidi diyen insanlar bu topraklarda varlıklarını sürdürebilmişlerse bu, tarih boyunca İslam'ın ve Müslümanların birlikte yaşama ahlakından ve hukukundan kaynaklanmıştır. Bütün bunları yok sayarak bu bölgeleri farklı inançlardan arındırma çabası, Batı'yı Avrupa'yı Müslümanlardan arındırma gayreti içinde olan ırkçıların düşüncesine benzer bir anlayıştır. Irkçılara göre Avrupa Hristiyan'dır, dolayısıyla önce Yahudilerden şimdi de Müslümanlardan arındıralım tezini ileri sürmektedirler. Bu ırkçılar hangi felsefeyle hareket ediyorlarsa İslam coğrafyasını gayrimüslimlerden arındırmaya çalışan DAİŞ ve benzeri yapılar da aynı düşünceden hareket etmektedir. Bunu kabul etmek mümkün değildir. İslam ile irtibatlandırmak hiç mümkün değildir."
İslamofobiye de değinen ve "İslamofobi endüstrisini üretenler" ifadesini kullanan Görmez, "O da İslamofobi, bir fobi olmaktan çıksın isteniyor. Nefret ve düşmanlığa, hatta o nefret ve düşmanlığın karşılıklı saldırılara dönüşmesi isteniyor" dedi.